Dörtlükler
Ben derdimi acımı dörtlük ve şiirlerle ifade ediyor yada etmeye çalışıyor nefes alıyorum adeta ... İşe yarıyor mu onu bilmiyorum... Hiç dertsiz kalmıyor başım, gönlüm ve gözyaşım. Sessiz sessiz yudumluyorum boğula boğula... Gözyaşım akmıyor dersem yalan olur… Bu dertlere sessiz dertsiz yığınları düşündükçe şaşıyorum üşüyorum ve dörtlüklerle düşünüp dörtlüklerle koşuyorum… Dörtlükler ruhumun ve gönlümün gözyaşları.Gözünde yaşı olmayanın gönlünde baharı olamaz… Hem buyurmadı mı ''Çok Ağlayın Az Gülün” Kainatın efendisi…
Nasip
İki ayrı âlem görmeli insan,
Sadakat sahibi görecek er geç.
Gayeden bihaber yoksa heyecan,
Takılma ahmağa bir selam ver geç.
Mersi
Mersi bay bay bravo, rep doldu iliklerim?
Düşman oldu kültüre, Moda'lı sülüklerim.
Edep kökünden feda,defileli bayraklar,
Yıkın arsız düzeni, yıkın kötülüklerim!
Fısıldar
Yer gök hep fısıldar Bâki'yi insanlara,
Öteleri tattırır ölümsüz vicdanlara.
Sonsuzluğun azmiyle gürül gürül beraber,
Safını belirleyip ne mutlu koşanlara...
Çile
Hep böyle sessiz mi yoksa çileli
Micingirt çiledir bildim bileli
Sükût eder bazen, bazen bir selam
Onu dertli eden şu gurbet eli
Berceste
Gözlerin berceste O'nu severek,
Mahremi tılsımla hep gizlenerek.
İnce zülüflerin mistik kokulu,
Üç beş lokma sevi birde sen gerek.
Kadın
Köpüren tebessüm içimde bade
Ötenin şevkiyle ruhumu sarar
Eşsiz hazinedir lakin dünyada
Vuslatı bilmeyen eş neye yarar
Sürmelidir
Mavi yeşil pembe mor ela göz sürmelidir
Çöl kokan yaşlarını yarama sürmelidir
O yaşa muhtaç ruhum, o yaş kucaklar beni
Leyla için dökülen gözyaşı sürmelidir
Hasbıhâl
Her yerde tesbihat zikir var ama
Bilmem ki orkestra nasıl görünür?
Yâr ile hasbıhâl belki zor ama
Avare düşlerim vuslat bürünür.
Ümit
Ümit varım ümit var, umut vardır bilirim,
Dava büyük, yol uzun; mazlumlar medet bekler...
Kol gezse de Nemrutlar İbrahim'le gelirim,
Şakıyacak bülbüller, gül kokacak çiçekler...
Hayret
Sevgiler çıldırdı sevgiyi seyret,
Değerler yerlerde millet ha gayret.
Acı bir tebessüm benimki zaten
Aziz Valentine sana ne hayret!
İstemezler
Allah bilir işini hele sabır yemezler,
Geçiciyi terk edip ebedi istemezler.
Arada bir bayramda secdeye gittiniz mi?
Müslümanlık eyvallah mabedi istemezler.
Kan Pıhtısı
Bir damla kan pıhtısı,üç beş nefes bir cenin.
Kibir gurur gösteriş,canı çıktı hecenin,
Afaki hülyalarla koca ömür geçerken,
Ne faydası var idi kaygısız didişmenin?
Ey Cân
Eşya benim âşıkta ben er de ben
Hayat ölüm gül cemâle perde ben
Günah benim vebâl de ben nurda ben
Söyle ey cân sen nerdesin nerde ben
Amiral Gemisi
Adam dine düşman irtica yafta,
Gırtlağı kin kusar midesi rafta!
İzzetten bihaber zillet sızdırır,
Kökünü araştır hangi tarafta!
Bedduâ
Hak batıl bedduâ ve kirli savaş,
O dehşetli davet gelinceye dek,
Sıların döküldü bak yavaş yavaş,
Ne yazık! Uğultu böyle sürecek.
Bihaber
Bir elimde davul bir elimde zil,
İdrakten nasipsiz, O'ndan bihaber
Nefsim itirazda, hadi be rezil...
Gönlüm boş gözüm boş, sondan bihaber...
Müftüymüş!
Tefekkürü yönetmek halin istikbalidir
Ve milletim sabırlı,sabırlı ahalidir.
Hedefiniz çok arsız ve gerçeğe perdeli,
'Benim dedem müftüydü' çözülmüşlük halidir.
Ecel
Ölüm elleşiyor ecelde sende,
Ses verir her nefes hemen ensende.
Ufukta bekliyor belki fısıldar,
Ümit ve endişe var mı kasende?
Evrim
Dilinden akseder âdemin şanı,
Lisânı kirletir nefs-i zebânı
Azgınlaşır bazen yazık esefler!
Kendine benzetir masum hayvanı.
Ömer Ekinci Micingirt
Hakikat
Ne devrimci ne faşist,
Ne Yahudi ne Budist...
Beni bana bildirdi,
Hakikat kutsi hadis...
Örtü
Sükûtun sırrıyla ağlayan sesi,
İdrâke çalış hem çevir suratı!
Aklın ermiyorsa sen neyin nesi,
Senin haddin midir örf ferâgati!
Öteki
Bâb-ı Âli yokuşu,idrâk noksan gözü aç,
Dudağını bükerek buyuruyor öteki!
Köşeleri zaptetmiş 'Zât'ı tespite muhtaç,
Tedhişlerin sonu yok,biz neciyiz biz peki?
Şükür
Her gece beynimde tekleyen fikir
Pervaz et gel diyor müjdeli zikir
Dermansız dünyamda şafak doğmadan
Belki de yaklaştı kavuşmak şükür.
Şöhret
Dolaşıp durma öyle şöhretin ortasında!
Aygırlarla iç içe, arsız ata bin hemen,
Paye yoktur bedelsiz, girdap var sonrasında,
Bu Micingirt ne söyler,bu dörtlükler ne menem?
Bireysellik
Şaşarım insanlara fısıltıya ne gerek,
Gerçeğe seslenelim nefsimizi ezerek.
Bireysellik zillettir peki kimler yaparlar?
Ahmak ile aptallar idraksiz gizlenerek...
Tesbit
Parazitler sardı kene pire bit,
Devirir peş peşe kadehler gel git.
Susta bir kulak ver hey insanoğlu!
Kantarsız, kıstassız ne acı tesbit.
Riya
Öteye yönelmeyip sonsuzluğa bürünüp,
Sokakların derdinde değilseniz hürsünüz.
O'nu idrak etmeyip eder gibi görünüp,
Kendinize varsanız neyi üfürürsünüz.
Şarap
Hep asi hep isyankar,gayrı meşru ve yasak...
Rubailer dolaşır,nerelere yamasak!
Ki O'na muhtaç herkes,şarap Hayyam ve azap...
Bu simsiyah şairi şarapla mı boyasak?
Şiir Yüzlü
Tufanın iklimi hep avaz avaz
Gürledin tek yürek arada yer yer
Birkaç tane dörtlük üç beş tane söz
Hep beni alt ettin şiir yüzlü yâr
Şükür
Her gece beynimde tekleyen fikir
Pervaz et gel diyor müjdeli zikir
Dermansız dünyamda şafak doğmadan
Belki de yaklaştı kavuşmak şükür.
Tolerans
Hafızalar yosun tutmuş liyâkatten eser yok,
Yalan-gerçek,isli-paslı hikmet heba ve sır yok.
Tolerans mı kurşunlandı dolu dizgin peş peşe,
Yaşıyoruz mefkûresiz anlatsam ne tesir yok.
Yaban Arısı
Nesilleri köksüz köpek sürüsü
Kime ne anlatsam bizden birisi (!)
Bir çirkef ki sorma kökünden cüda
Yerli bal yapar mı yaban arısı!
Zevk-Sefa
Seyrettim arkasından perdenin aval aval,
Kucaklarken rahatı vuslata perde düştü.
Bir tarafta yas vardı bir tarafta karnaval,
Hesap derin başladı her yanım derde düştü.
Akıl
Gerdan kırıp raks eyledik,
Hakkı akla hapseyledik,
Ne söz verdik ne söyledik,
Niçin böyle arsızız biz?
Teşvişler
Yaklaşıyor zeval hızla ard arda,
Kim bilir belki de sırdır bu işler.
Belki şimdi hemen belki ilerde,
Herkes ayrı telden ayrı teşvişler...
Bâde
Bir ömür boyunca elinde bâde
Kendini hatırla sen neyin nesi
Vebalin sırtladım senden ziyade
Töhmette bıraktın hemen herkesi
İçinde
Mor mevsim bekledim gözleri ela,
Ve kime rastladım her yanı titrek.
Kul azmaz ise gelmezmiş bela,
İnsanın içinde gezer engerek.
Huzur
Karun sokağında huzur ararken
Bulutlarda buldum bir sabah erken
Bir büyülü iklim Bilâl mi Bilâl
Dağ taş oldu dümdüz sarp yokuş derken
Biriktir
Şu karşı mezarlık şehit şüheda,
Çınarlar heybetli selviler diktir!
Bu kutlu yolcular yükselen sadâ,
Yokluğu yok eyle varlık biriktir!
Aşk Ve Vuslat
Aşk ve vuslat iç içe, belki bir tatlı savaş
Sessiz sessiz derinden, günbegün birikiyor
Sende buldum kendimi usulca yavaş yavaş
Biri elimden tutmuş, beni bana çekiyor
Gizemli Renkler
Hüzün yamaçlarım neşve bezenmiş
Bir müthiş cümbüşün bucağındayım
Gülün fısıltısı vadiye inmiş
Gizemli renklerin kucağındayım
Serzeniş
Yüreğimde yüreğin esrarlı bir serzeniş
Belki acı sallantı belki de bir işkence
Musikili sessizlik, gizemli bir bekleyiş
Yine tütmeye başlar gelir belki bu gece
Monşer
Biz bir yuvarlak masa,sizde monşer muhakkak
Mektepler size kaldı,kaç asırdır ne alâ!
Tafra tuzak ve yafta,siz akıllı biz ahmak(!)
Uyuyan dev uyandı sanma uykuda hâlâ!
Yokluğun
Bir başka senfoni ruhum derince
Sıkıyor yokluğun irkiliyorum
Tül gibi yüreğim inceden ince
Bendeki azabı ben biliyorum
Tahtaravan
Yollar koyu hep gürültü hep havan
Geçti günler içi boş bir karavan
Ve uçurur hülyalarım anbean
Benlik ve ben sürekli tahtaravan
Rengârenk
Bu renksiz yüreğim hep seni arar
Sessizce gezerim nere gidelim
İzaha ne hacet senin rengin var
Rüyalar rengârenk gel seyredelim
Gül Ve İklim
Sus be kardeş gül ve iklim huzursuz
Ta uzaktan sessiz sesiz sus gülme
Gül yağıyor ara ara kusursuz
Gül ve iklim kader bu ya üzülme
Akif’le
Şiirden yapsalar mezar taşımı
Akif’le yan yana hemen iç içe
Safahat okurken dönsem başımı
Sessizce ağlaşsak keşke her gece
Seninle Beraber
İçimde yükselen ismini tutsam
El ele baş başa yorgun halimle
Seninle beraber seni unutsam
Kendimi bağladım kendi elimle
Zümrüt Gözlü
Sahilsiz bir deniz düştüm aniden
Dalga vurdu korsan vurdu yel vurdu
Düşe kalka azgın gece sopsoğuk
Gece değil zümrüt gözlü kul vurdu
Hisler
Gözyaşını gözyaşımla biledim
Hislerimi hislerinle eledim
Meçhullerin meçhulümün mihengi
Hep seninle, seninle sendeledim
Keşke Matarası
Tükenirken anbean, aklımın verâsından,
Kuşatıcı ses duydum, bir kapı arasından.
Kalbi bir münasebet, cezbe üstüne cezbe,
Keşke bende içseydim, “keşke” matarasından
Hiç
Gitmesen gelmesen de, hoş üslupla yâd eyle,
Bizi beni bırakıp, hal ile cihad eyle.
“Hiç” heybende yok ise ve “gözyaşı, tebessüm”
Uzaklaş hep kendinden, çok ağla feryad eyle!
Âdem Ol
Bu nasıl bir hakikat, ruh var iken deri ne,
Asabiyet kezzabı… Kim soktu içerine?
Varılmaz bu gidişle varacağın vadiye,
O’na dayan Âdem ol, razı ol kaderine.
Af
Büyülü tek hece, bence iki harf
İki de gözyaşı, reçete tarif
Ve başlar orkestra sesler duyulur
Müthiş tek kelime müthiş maarif
Yirmi Sekiz
Malum düzen kuruldu herkes bir köşe tuttu,
Melun şeytana inad, gelen bizi uyuttu.
Şahadetsiz bir hücum magazin ve irtica!
Biz şubata koşarken onlar hamutla yuttu.
Puhular
Dupduru duruldu, bulanık sular,
Karanlık sönünce kaçtı puhular.
Virane son buldu ufuk göründü,
Yakarak terk etti köhne duygular!
Kuğu
Sessiz fısıldaşır sahilde kuğu,
Eğilip kalkışı endamı tuğu…
Zarafet aşk güven asil ve sakin,
Narin ve gizemli hep buğu buğu…
Kıvılcım
Ah hislerim duyulsa, derdimi açabilsem,
O solgun yüreğine kıvılcım saçabilsem.
Çılgın kumrular gibi mevsimleri delerek.
Tekrar tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem...
Yandı Züleyha
Çölün ortasında Yusuf bir vaha,
Görünce cemali yandı Züleyha.
İffetin reddeden cazibesiyle,
Sığındı vuslata zindan aşk ceza.
Müdekkik
Kendimi filozof arif sanırım
Çıkmaza düşünce paralanırım
Oysa O'nu görür her an müdekkik
Darvin mektebinde yaralanırım
Zâhid
Ben’in yüzündeki perde,
Beni ben düşürdü derde.
Takva zühd tuş,zaman kırık,
Zâhid başıboş,aşk yerde…
Tafra
Çadırın tafrası bir deli rüzgâr,
Bu ne hal acaba bende de mi var?
Gözümün önünde ruhumun dibi,
Korkuyorum abi gülüyor mezar...
Cadde
Şak şak ile izledim izzetten alıkları,
Tereddütsüz dolaşır, zillet kayalıkları!
Gülüp geçen çığlığım, sükût rengi ızdırap,
Cadde şehvetli şölen, etten kalabalıklar.
Götür Beni
Daldım eski günlere, ağzımda nurdan meme,
Okşasın gözlerimden, götür beni anneme.
'Ana gibi yâr olmaz' Leyla kimmiş arkadaş!
Öpsem ayaklarından, haramdır cehenneme.
Mavera
Bizim eller kubbelerden fark olur,
Yaşayanı ziyâ, nurâ gark olur.
Cazibe aşk izliyorum ıraktan,
Masivadan maveraya terk olur
Şatafat
Ruhumun terk edişi; varlık yokluk bir anlık,
Gündüz geceye gebe, benimkisi karanlık...
Şatafatlı dünyamda, ölüm hep beni bekler,
Şu Micingirt ne söyler, yaşasın unutkanlık
Taş
Ancak ve sadece seslenişte naz,
İdrak ve gözyaşı,zorlanmadan yaz.
Çok şeyler va’z eder üç beş damla yaş,
Nankör ve elitler taş ağlayamaz.
Solgun
Rüyalar sizin olsun, vedalara katınız.
Yâr olmak bedel ister, bu mu liyakâtiniz?
Geceye doydum artık, nerde kaldın meşale,
Gel gitlerle iç içe, hapsoldu takatiniz.
Gen Ve Harita
Aynen tarih gibi, gen ve harita,
Durmadan soruyor bizim kerata.
Genimiz Türk ama; renk gök kuşağı,
Zaman derin kuyu,bilim safsata.
Mefkûresiz
İzzet zillete feda, ben içinde ben varım,
Tefekküre elveda, düşüncem itibarım.
Edep erkân ve mazi, öfke celal ve inat,
Mefkûreyi terk etmiş, beyinsiz canavarım.
Moda
Yırtıldı tüm perdeler, dünya denen odamda,
Çıplaklığa büründüm, elbisesiz modamda.
Kol geziyor yosmalar,”hancı sarhoş han sarhoş”
Ruhum kime müptela, muhabbet yok bâde’mde.
Şiir Gibi
Şiir gibi gözleri,gözlerime sürüyor,
Nazarının işvesi içime üfürüyor.
Tüllenen rayihası tevbe olur dudakta
Çöl kokan renkleriyle bana ümit veriyor.
Hiç Saymış
“Kim görmüş cenneti, o cehennemi”
Hiç saymış galiba Havva annemi,
İfade pek bozuk, asi besbelli.
Bunun savaşı hep kutsal dinle mi?
Hodbin
Her ses her rengi,göremez hodbin,
Himmete kapalı,ben diyor hep ben.
İçime püskürür maşuk duygular,
Ruhuma tattırır aşkı hudabin.
Kurban
Sen büyülü bir sevda, sen renklerin alısın,
Ben de ben’i fark eden, ruhumun abdalısın.
Gönlüme düşen meltem,kurbanlar sana meftun,
Sen kutlu bir macera, sen balların balısın.
Deli
Sanki birşey üflüyor,müminler telaşede,
Bizim köyün delisi,en önde baş köşede.
Arada bir tebessüm,'Hû hu' sesiyle inler,
Secde iklim müsait,tevbe eyle haşa de.
Kılavuz
Ses renk hüzün ahenk, yol boyunca işaret,
İşarete ne hacet, kılavuzu sen yâr et.
Kuşatır nazarıyla seni mavi duygular,
Büyü sarar mest eder, cezbe tüter esâret.
Derin Vadi
Kin girdaba sürükler, ben tedirgin rahat siz,
Sessizden ses geliyor, vakitsiz ve sıhhatsiz.
Monşerli süvariler, hazır kıta bekliyor!
Kaleler elden gitmiş(!) derin vadi rahatsız.
Ufuk
Apayrı âlemde her şey silindi,
Ufuksuz ufukta kaybolup gittim.
Yoklukla birebir aynı filimdi,
Varlığın elini ittikçe ittim.
Var Ya
İçimde yükselen duygular var ya,
Şiirsel çağıltı, yorgun ve kıraç…
O bahtsız sineler Leyla yakar ya,
Ben sana ben sana hep sana muhtaç.
Manzara
Şehvet baronları, ihtiras nifak,
Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak!
Tek derdi milletse kin, savaş niye,
Hep aynı manzara, aynı ittifak.
Eşik
Tıpkı insan gibi uzanır eşik
İki ayrı yöne mânâ bileşik
Girişte çıkışta bir şeyler söyler
Aklım hep tabutta gülüyor beşik
Dikizleriz
Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz,
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz?
Mevsim zaman kâinat, çözülüyor ırmaklar,
Tıpkı bir mecnun gibi,çakırkeyf dikizleriz.
O Ve Ben
Şiir sahilsiz derya, dalga boyu her nokta,
Sonsuz sükûn sesleri, yokluk varda var yokta.
Hayret duygu iç içe, hece hece levhalar,
Yürüyoruz o ve ben, yapayalnız çoklukta.
Geceler
Ateş yüzlü geceler, iniltili kütükler,
Er bıyıklı gayyalar, artakalan sürtükler.
Vicdan yeksan besbelli, hissiyatlar serseri,
Sessizliğin çığlığı, sessizliği dürtükler.
Eks
Dosdoğru hayat dolu, zamanı kim eğecek
Fecir kuşluk saniye zerre eskimeyecek,
Zaman geçmişte saklı, zaman şimdi taptaze…
Yolcusu hiç bitmeyen zaman 'eks'mi diyecek?
Babannem
Nedense eksilmez gözlerimde nem,
Birşeyler görüyor belki cehennem.
Yaslanıp geceye ben keşke derken,
Çok ağla,çok ağla derdi babannem.
Bir Katre
Eksik bir katre iffet,likralı basmaları,
Alev alev kol gezer,nerde kim bunu bildi?
Her tarafta başköşe Manukyan yosmaları,
Karardı mor tepeler yosma leyla kesildi.
Bakışlar
Bıçak sırtı sözleri, aşk vakti şafakta yaz,
Bakışların çok derin,üslûp latif hem ayaz.
Gözyaşın dem sesleri,ürkek ve kalabalık,
Uzaklaşma kendinden, ağlaşalım gel biraz
Ebâbil
Bu şehir boğuyor boğacak gibi,
Ölümüm şafakta doğacak gibi.
Dört bir yan Ebrehe,kalemim ürkek,
Dokunsam Ebâbil yağacak gibi...
Kolbastı
Kolbastı da ayaklar,sinelerde çıngırak!
Çılgınlık öğütüyor,kim zanatkar kim çırak?
İnsanlık dünden firar,yaşa sen Nesl-i Cedid (!)
Çukura düşen adam,tepinip keyfine bak.
Hercümerç
Göğ kesik yer kopuk, bir acayip gen aldım,
Hep acı tebessüm, gün gün sattım gün aldım.
Meğer ben pek gamsız, her kelimem meyhane…
Kavgası belirsiz, hercümerçten bunaldım.
Metruk
Günahkâr aşikâr, indikçe indik,
Çağdaşlık atına mahremsiz bindik.
Köşe bucak metruk, üslup pek köhne,
Şen şakrak tepiştik, gamsız didindik.
Kırık Sandalye
Koca koca koltuklar,
Adalet yok,hukuk var.
Yaşa! Kırık sandalye
El-Adl,Cenab-ı Hak var...
Dikizleriz
Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz,
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz?
Mevsim zaman kâinat, çözülüyor ırmaklar,
Tıpkı bir mecnun gibi,çakırkeyf dikizleriz.
Eşik
Tıpkı insan gibi uzanır eşik
İki ayrı yöne mânâ bileşik
Girişte çıkışta bir şeyler söyler
Aklım hep tabutta gülüyor beşik
Gitgide
İhtiyar gölgeye yatmak iyide,
Bu kadar miskinlik gelmez yiğide.
Belki de beklenen günü bekliyor,
Benim de kıt aklım gitti gitgide.
Enâniyet
Onlar peşimdeydi hep ben en önde
Kibir caka çalım ne var 'ben'de var
Aczimi fark ettim sonun önünde
Son anda terketti bu üç kafadar
İfşa
Islak zarf doğurdu bulanık sular
Yer yer faşoluyor hain pusular
Düşman da bir sevinç bende ızdırap
Cunta vadisinde köhne duygular
En Yahşi
Hüznün yahşi cehren yahşi ten yahşi
İsmin yahşi aşkın yahşi sen yahşi
Tıpkı bülbül sensiz yeşil kubbeler
Sana meftun sana tutkun en yahşi
Ziyâ İklim
Sağ-Sol,Kürt-Türk ne varsa,
Edirne’den ta Kars’a…
Hakikatle tüllenip,
Ziyâ iklimi sarsa.
Manzara
Küfrün baronları, ihtiras nifak,
Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak!
Tek derdi milletse bu savaş niye,
Hep aynı manzara, aynı ittifak.
Tabak
Hırs beynim kemirir eller şakşakta,
Sokaklara inat, yok yok tabakta.
Aklım döktürüyor irfan yok amma,
Ruhumu göresin tabağa bak da....
Gazel Gibi
Artık sonbaharım ben gazel gibi
Anbean çöküyor sonun kubbesi
Kefene yaklaşan beyaz el gibi
Uzanır ruhuma ölümün sesi
Büst
Leyla’ya ser çekmiş Leyla’nın üstü,
Vuslata engeldir Mecnun’un büstü.
Kim bilir göz kırpar belki ihtimal,
Hiçlik sütununda bir akşamüstü.
Yapayalnız
Sensiz yine yaslanmışım bir dağa,
Senin ile sen-ben yazdım yaprağa.
Yapayalnız rüya bu ya ikimiz,
Sığınmışım Veysel gibi toprağa.
Bir El Tutsa
Şuh sükûtum duyulsa, derdimi açabilsem,
Mecnunlara karışıp saçtıkça saçabilsem...
Zamanın inadına mevsimleri delerek,
Bir el tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem...
Yemyeşil
Geriye döndürelim, yemyeşil rüyaları,
İhtimal gözlerini, istemem güyaları.
Dörtlük deli gömleği, gözlerin kadar tatlı
Biz bize seyredelim kanatlı hülyaları.
İp
Ümit kasem yumağını eğirtsem,
Düşe kalka son durağa seğirtsem.
Ne gam artık ipi sıkı tutmuşken,
Zaman bozuk mevsim savruk bir gitsem...
Boş Pervane
Her dem ömrün bitişi, yolları tutuverir,
Ölüm beni hatırlar, zaman unutuverir.
Ben ise boş pervane boşa kanat çırparım,
İnayet, af, sonsuzluk inşallah tütüverir...
Pamuk İpliği
Her yerde sapsağlam kendir var ama;
Belki de benimki pamuk ipliği.
Yazıcı dokunma dinmez yarama,
Terk ettim ben zaten şuh edipliği.
Ömer Ekinci Micingirt
Ey!
y yokları var eden dertlilerin tabibi,
Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme.
Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi,
Nisyanıma terk edip beni senden ayırma.
Ömer Ekinci Micingirt
Hesap
Her akşam sabaha mutlak erecek
Mağripten maşrığa aynı saatte
Görecek dehşeti herkes görecek
Günah yıkanırken gayyalı katta
Ömer Ekinci Micingirt
Teşviş
O'nun ikliminde hoş olur işler,
Sevda olur, azık olur, aş olur.
Kurak etti şu gönlümü teşvişler,
Ariflerin gözü gönlü yaş olur.
Ömer Ekinci Micingirt
Gazze
Fosfordan mağmalar güneşi yaksın,
Süt kokan eyvahlar ortaya çıksın!
Belki bir Osmanlı gelip tekrardan,
Vicdana üfleyen ses duyacaksın.
Ömer Ekinci Micingirt
Unutma
İçim hep kasırga tutsak etmiş gam,
Sinem delik deşik, çekil be adam!
Ve ömür çok kısa unutma sakın,
Ruhum hep ızdırap eyvah da yaşam.
Dil
Bazen eşsiz tekmil, isyankâr yer yer …
Küfrün körüğünde ben’i de geçer.
Dil şeker şerbet bal, irfan’a tedbil,
Cahil kucağında zehirli hançer.
Ey!
Ey yokları var eden dertlilerin tabibi,
Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme.
Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi,
Nisyanıma terk edip beni senden ayırma.
Koşun
Zaman elleşiyor ecelde sende
Ses verir her nefes hemen ensende
Koşun koşun koşun, hesap bekliyor
Secde ve gözyaşı var mı kâsende!
Vesile
Vesileye hissettir, koş kendine bu sene,
Prangadan boşanıp, o iklime gelsene.
Hedef büyük gaflet pek, öte ufukta bahar,
Taptaze bir his ile aşk ve vuslat desene.
Son Nokta
Hayat bir fısıltı, ne derse desin,
Sonu yok,son nokta yeri herkesin.
Sahilsiz yürüyüş kıyı engebe,
Koş tekne geliyor yolcu nerdesin!
Kul Hakkı
İster milyon defa tavaf eyle sen
İsterse yaş döküp sevap eyle sen
Kul hakkı seninle paslı pranga
Gerçeği fark edip af, af eyle sen
Nisyan
Aşka şarap içirir, nisyanların kırığı
Meyhaneye bağladık, tekkeyi ve sarığı
Yok, ötede ümid ye’s, ötenin endişesi
Mahşerin gayyaları Ömer’ın hıçkırığı
Ömer Ekinci Micingirt
Yusuf’un
Beni âşık edip; yaram deşmeyi,
Sevda kazanında yanıp pişmeyi,
Bilir misin sabrı, aşka düşmeyi
Yusuf’un sabrından bana da gönder.
Ömer Ekinci Micingirt
Hodbin
Her ses her nefes,göremez hodbin,
Himmete kapalı,ben diyor hep ben.
İzlerken püskürür maşuk duygular,
Ruhuma tattırır aşkı hudabin.
Sonsuzluk
Tevbeler yerine mutlak erecek
Belki de günahla aynı saatte
En acı dehşeti kimler görecek
Sonsuzluk son bulur gayyalı katta
Yağlı Sicim
Düşündüm hamalı, yağlı sicimle
Tükeniş başladı bütün gücümle
Kurtuluş tek hitap, işte o cümle
Sen affedicisin, affı seversin...
Gül Olur
Sen ağlama yoksa bana hal olur
Gözyaşların içim akar bal olur
Cehennemi yaş söndürür bir tanem
Sen gel bana hicran yanar gül olur
Efendim
Yokluğun kuşatır,deme çileli
Sensizlik çiledir bildim bileli
Sükût eder gönlüm sessiz derinden
Takatim kalmadı gittin gideli...
Firuze
İstemem ben paye nişan endaze,
Altın çağın her zerresi taptaze.
Sonsuzluğun ahengi ve tefekkür…
Ruhum sarsa semavi bir firuze.
Derbeder
Tıpkı mecun gibi dön bak âlime,
Cismi eşşek yükü taşır bi haber.
Bir bilene sordum bir ahvalime,
Şakağı karartmış benden derbeder.
Züleyha’yı
Sen geceyle baş başa, ben ise telâşe de,
İsmini hecelerim adeta her köşede.
Ellerimde ellerin, rüya ne kadar doğru
Züleyha’yı hatırla, tevbe eyle hâşâ de.
Bir Ömür
Gönlüm her zaman senin, hoş üslupla yâd eyle
Tebessümle okşayıp gözlerinle şad eyle
Ruhumdan yükselen ses her yerde seni arar
Bir ömür hep yol boyu, gönlüne serhat eyle.
Sükût Güzeli
Bir çiçek bekledim ayazda gelen
Ve güle rastladım her yanı titrek
Nihayet ruhuma açtı kardelen
O sükût güzeli söze ne gerek.
Renkler
Gönlüme hissiyat, hislerin yer yer,
Sendeki yâr renkler ben’i de geçer.
Sensiz bir başkayım sana bürünmüş
Sen heceliyorum, sensiz derbeder.
Sızı
İnan bizimkisi vuslata gebe.
Sen benim yanımda saklısın aşkla.
Aşkın kitabında yoktur engebe,
Allah’ım kavuştur bana bağışla…
İç İçe
Hep bendesin sen bende, yokluk sesi var ama
Hasret-hüzün iç içe, bende neşe arama.
Zamanı itekleyip; hep seni bekliyorum,
Sen efsunlu musikim, sen dermansın yarama.
Terhis
Ellerimi bırak yüreğimden tut,
Mekânın içinde mekânı unut.
Allahın indinde engebe yoktur;
Terhisten terhise koşuyor tabut.
Mukaddes
Dudaklarımda ismi, sessizlik içinde ses,
Beynim beni tırmalar, neden gülüyor herkes!
İzafi gelgitlerim koşar meçhule doğru,
Geceye iz bırakıp; hâlde yanış mukaddes!
Ehil
Susun “emaneti ehline verin”,
İrade hak olur, endişe erir.
Teslim Aslı gibi sesleniş Şirin;
Yaş döken çok olur çöller yeşerir.
Vuslat Vakti
Kapayın gündüzü, söndürün sönsün,
Ben yâre varmışım bir vuslat vakti.
Yeşeren hislerim gece görünsün,
Yâr bana küllenmiş közü bıraktı.
Serhat
Telafisi ağır,şehidim sen yat!
Doksan bin çiçeği koklayan serhat.
Sitem ediyorum amma ve lakin
'Var',yoktur; 'yok',vardır mutlak nihayet.
Deli Diyorlar
Beynim de aysbergler, neler neler var,
Yâr deyip yâr deyip, yâr deyip arar.
Belki bu arayış çok şeye gebe;
Nedense hep bana deli diyorlar!
Tökezler
Ruhani derin hisler, aşk sarardı şiiri,
Yorgun ihtiyar gibi, düşe kalka inlerdim.
Karanlık sokaklarda getirirdim tekbiri,
Ve peşinden tökezler, savrulur gülümserdim.
Şüphesiz
Tevbe ve misliyle mükâfat gelir,
En derin mihengi, “keşke” evlerin.
Günahsa çukurun dibe yükselir,
Sebeb-i sükûtun kalp alevlerin.
Beslemeler
Zift yağıyor adeta, şeylerin en şeyinden,
Bizdeki beslemeler, zıtların eşeğinden.
Her yer acı intikam, izan irfan yerlerde,
Vicdansızlık şöleni vâdi basın yayından.
Köpekler
Çobana sürünüp sürüyü bekler,
Köpeksiz dağlara çakallar yağar.
Çakaldan habersiz bizim köpekler,
Sürüyü terk etmiş çobanı boğar’
Görmeler
Aynalar da görmelerde bir perde;
Yanlış ata oynuyorsun unutma!
Kemâlini idrâkine göster de;
Nankörleri görenlerle bir tutma
Tanış Olalım
“Gelin tanış olalım” ne deruni sözdeler;
Çile ile yükselen, gönüldeler gözdeler!
Tanzanya’dan Bosna’ya, Avrupa’dan Asya’ya
Aşk, liyâkat Türkçeyle, bin bir renkle bizdeler!
Kızlar
Meğer üç harfliymiş, raks eden kızlar,
Şimdi kaybolurlar, karanlık sönsün.
Tıpkı kızlar gibi gece yıldızlar,
Tekrar gelecekler,hele gün dönsün.
Zaman
Tıpkı benim gibi, pek sarhoş zaman,
Yol boyu terk etmez, düşündüm o ân.
İki ayrı âlem, birde tefekkür,
Sanki gök gürledi, delindi tavan.
Musiki
Aşk döker dereye derin ırmaklar,
Ruhları dindiren musiki saklar.
Yüksekten uçuşan turnalarında;
O’nun ahengiyle sayar parmaklar
Vuslat Duygusu
Çöle serap yağmur susayana su,
Çok canı yok etti yokluk korkusu.
Sükûtta hararet,çığlıkta sükûn;
Tarifsiz yanıştır, vuslat duygusu.
He Ya
Hüzünle yürüyoruz, sanki o günden beri,
Salmışız kendimizi, gâh atlıyız gâh yaya.
Ve zümrüdî hıçkırık dağın gözbebekleri,
Mevsimim son güzünde, gel diyiyorum he ya.
Düğünüm
Anlayamadınız mı, âdem olmak tek ünüm,
İzzet zillet mahvoluş, pek zararda her günüm.
Uhud, Bedir, Medine ve arşın gölgesinde;
Hanzala’yla beraber, hüzün olsa düğünüm.
İrkiliyorum
Ben beni biliyorum,
Gam keder gülüyorum.
Tahsisatı düşündüm,
Hayret, irkiliyorum!
Emanet
Her yaştan her renkten canlı et olsun,
Sokakta yat çiftleş, sus lanet olsun!
Dünya ve kâinat, hesap ve mizan,
Boş ver ne fark eder, emânet olsun.
Piç
Ben hep samimiyet, içimden gelir,
Bir şey olabilmek; hiçimden gelir.
Aşklar tartışılmaz(!) aşka ihânet!
Zürriyetin nedir, piç kimden gelir.
Boyut
Göğü dürtüklerim elimde sırık,
Sokaklar zifiri, pencerem kırık.
Günün tekrarıyla yattım şuursuz,
Peşinden uyandım, tuttu hıçkırık.
Aşk Değil
Öyle yanıyor ki; yüreğim elle,
Ölüm varlık deyip koştum ecelle!
Zevkusefa tatmin aşk değil bil ki
Bu nasıl bir düzen, nasıl mecelle!
Silvan
Hadsiz garez kin hile, perde üstüne perde,
On üç kurban Silvan’da ve ülkemde her yerde…
Ölümleri öldürüp, dirilişi fark eden;
Peygamberden müjdeli, rütbe gizli siperde!
Son Hadde
Çıplaklığını giyinip; soyundum loş caddede,
Yürüyorum berduşça mâna ile maddede.
Nefse siper mi zekâ, belki büyük tehlike,
Tahsisatı bitirip; tükendim son haddede!
Ufacıktım
Çokluğumu düşünüp, ben açlığa acıktım;
“Zan”nım iri kocaman, insandan ufacıktım.
Yiyip içip uyumak, hayvani bir mahvoluş,
Yok mudur telafisi, cürmü ifşaya çıktım!
Gaye Ne
Usta ifşa eyleme, yöneliş kim pâye ne,
Şair isen hem madem, şuara hikâye ne…
“Her vadide gezerler”hüsrana uğrayanlar.
Şan şiire ihanet, ediplik kim gâye
Bizimsin
Hikmetten sual olmaz, ismin gibi nazımsın,
Kızıpta giittin amma, yinede sen bizimsin.
Sözlerin karadelik,her sokakta izim var,
Bazen gözümde şair, bazen kominizimsin!
Müstesna
Renk renk eşref-i mahlûk, o hâlâ derisinde,
Asabiyet sus desem, şirk verdi nârasında.
Zira dört başı mamur, mefkûre mi oda ne,
Bu müstesna yaratık, insanlık neresinde!
Kazan
Okuyan yazan mı ben,
Söz sazsız ozan mı ben.
Alev alev her yanım;
Kaynayan kazan mı ben.
Nedendir
Ben hülâsa o yâr için süslendim,
Hiffet nedir, iffetine yaslandım,
Yapayalnız meyusâne hislendim,
Ağrım dinmez yüzüm gülmez nedendir!
Neşretmek
Ne edip der,ne göz nuru ne emek,
Şair kimdir? Şiir nedir? Velvele.
Baba ister duguları neşretmek;
Şair öldü,şiir yetim gel hele!
Sırtlamış
Nefret verdi yaşadığı kuşağa,
Gel de kızma İmralılı eşeğe!
Semerini Avrupa’dan sırtlamış;
Pislemiştir baş koyduğu döşeğe!
Kisra
Olmadı böylesi, hele yazları;
Malum düzen çarptı, bizim kızları!
Moda reklam para ve gösterişler
Kisra’yla düşündüm düzenbazları.
Çok
Bugünlerde habire, sanki duçarım derde;
Sevdiğine dert verir, şifa verip sever de.
Zaman farz et tükendi, sönmeyen gölge var mı?
Usta çok korkuyorum, rüzgâr tersten eser de!
Şey Gibi
Şeylerin ismini, aşka koyarlar,
Bu aşktan dışarı, şey gibi yârlar.
İffeti tepeler, zillet ekleyip;
Soyunup giyinip, zifte boyarlar!
Bir Duble
Hüzünlü bir gecede, ruhum büyüdü yer yer,
Ben gene şiir yazdım, siz de bana baktınız.
Bir duble yaş düşledim, vakti değilmiş meğer;
Sonra terk ediverip, fikri his bıraktınız!
Deyyuslar
Bak siyah komşuda sütbeyaz ölü;
Deyince nedense hepten sustular!
Dünyanın vicdanı kumla örtülü.
Sömüren vampirler pek deyyustular!
Caiz mi?
Ribâ kıskacında evler mabetler;
Ahengi yürüten sistem faiz mi?
Nerede beşeri münasebetler
Avam meclisinde susmak caiz mi?
Hâşâ
O Allah’ın indinde, yok ayrı gayrı var mı?
Ümitsizlik ne peki, bu kulluğa sığar mı?
Ses veriyor kâinat, görmemezlik ihanet!
O şefkati yok etse; anne çocuk doğar mı?
Hayal
Gözlerimi kapayıp; aldırmam yorumlara,
Eşyaya teslim olur atlarım derinlere.
Hayallerde boğulur, hakikatte yanarım;
Aşk harâret verince, koşarım serinlere.
Ömür
Ömür: kimine uzun, kimin de bir kelebek;
Ömür: tıpkı huy gibi özünde sendelemek…
Ömür: bazen de gölge, velilin sükûtunda;
Ömür: kefeni biçip, zamanı rendelemek…
Ölmüyorum
Neden bu günlerde gülmüyorum ben;
Şen şakrak olmak mı, olmuyorum ben
Kulluk ve liyâkat, hesap ve kitap ;
Nefesim burnumda ölmüyorum ben!
Kepazelik
Pimini çek diyor elinde silah;
Peygamber ocağı, elbet he vallah
Tespit pek müthişti; tam kepazelik!
İtiraf eyledi, eşhedü billâh,
Hüsnüniyet
Avamda hüsnüniyet, ilmi sorana kadar,
İnekteki basiret, tren görene kadar...
Ve bendeki tolerans, bilinmezle perdeli;
Bilinmezin ölçüsü, nefsi yerene kadar…
Bendedir
Huzurunda mıyım, ey yüce takdir;
Neyin peşindeyim, söz etmek nedir.
Gafletten kurtuluş, arayış haktır,
Müspette bendedir, menfi bendedir.
Kalbim Temiz
Benim kalbim temiz(!) nefsim temiz der;
Günah şakağımda kaynayan kazan!
Flört tellal dikmiş aşk kubbemiz der,
Şeklen oruçluyum, kısmen ramazan!
Kraliçe
Cehlin kendince kullan, zaaflarını azdır;
Bedenine tâbi ol, taçla taçlandır seti!
Çıplaklığa yürürken, aşkı kaybettim yazdır,
Kahrolası yarışma,ortaçağ esareti!
Dilsizler
Dinleyenden ziyade, susanlar üzdü beni;
Bir şey konuşmak gerek, düzen azgın düzeni!
Haksızlık karşısında, susanlara ne denir?
Deyyuslara değişmem, günahlarda yüzeni!
Muşamba
Gece ve gaz kokan, fitilli lamba,
Hep seni hıfzettim seninle amma;
Uyutmaz bu rüya, yat kalk ayakta,
Bir ben yerlerdeyim, bir de muşamba...
Tezek
Nankörler sofrasında,sus söylemek huyumdur,
Görenlerin ikramı “edep ya hu “deyimdir.
Söz meclisten dışarı, nankör olamaz tezek;
Tezekten bir öncesi, ihtimal varsayımdır!
Muhakeme
Ve her şeyim izafi, gerçekte davam tam da;
Hakk’ı yaşamalıyım, hakikat kıvamında.
Beni bana bırakma, esaretle iç içe,
Ruhum alıver gitsin, bir bahar akşamında.
Beşer
İçgüdü topladım, zevk safa tattım,
Güneşe üfledim bulutta yattım.
Sözlerim izâfi, ufkum sınırsız
Beşerden öteye bir mücazattım.
An
Sonsuzu düşündüm son bürüdükçe,
Yelkovan koşuyor “ an” kürüdükçe.
Ömrümü sattığım açgözlü zaman;
Akrep tepelerim sen yürüdükçe!
Israr
Yaşamın sırrını ifşayla vurdum,
Zannımı sırtlayıp gururda durdum.
Gerçekler ölümlü kozama çarptı;
Israrla üstünde oturuyordum!
Zerzevatlar
Neredeler bir bilsem şu sözde akil itler,
Hem meclisten kaçıyor, hem meclisi kilitler!
Ulan sayın haydutlar! Zerdüştçü zerzevatlar;
Mahpustaki neyine, bankamatik gel gitler.
Yıldızlar
Yaşamın ziyneti,nurlu yıldızlar;
Allahın bir lütfü değil mi kızlar?
Ruhu ve benliği vurgun şefkate;
Onlarla raks keder, gece gündüzler.
Ödül
Sen kin, nefret ürünü sen akrebin dilisin,
Zehrin kursaklarında, sen Zerdüşt’ün külüsün.
Sen Batı avlusunda,emir kulu zincirli;
Sen Hamza’nın düşmanı, Vahşi’nin ödülüsün!
Seğirtsem
Hüzünlerim terk edip, bilmem ki nere gitsem,
Düşen günbatımında, ömrü terse eğirtsem.
Ruhum aç paramparça, yollar tutar akşamı,
Çile vakti kuytuda, dertlerime seğirtsem.
Duyuyor musun?
Şehir de eşin beyin, köyde yiğidin erin,
Mersi bay bay bravo; kurusun hây ellerin!
Katlettin sözcükleri, duyuyor musun şair?
Yerlerde paramparça, kurduğun hayallerin...
Ses Veriyor
Çınar gibi dayandığım öğütler,
Meçhul asker Micingirt’te söğütler.
Rüyalarım vazgeçilmez cellâdım,
Ses veriyor ağ baba’dan şehitler!
Mertebe
Tüm akli mertebeler, şuur ötesi perde,
Kıblesiz şartlanmalar mertebeyi sever de;
Ve aklın göbeğinde, kim hatırlar mahşeri!
Beynin kurtarsın seni (!) mertebeyle ever de.
Gibidirler
Hep kendine yaşayıp, zannı geçen kibirler;
Görenlerin azabı, çukurun dibidirler!
Ve gayeyi dert edip, teslim olan yiğitler,
Sadakat noktasında sıddıklar gibidirler.
Farkettim
Terk edemediklerim, bugün yarın ve dünüm,
Bulut gibi çilekeş, deniz gibi dolgunum.
Tolerans aşk bilirim, seyredenin yüzünde;
Farkı fark ettim artık, toleransta olgunum.
Erenler
Er yürek arayın, birlikte erek
Esasen ermeye vesile gerek.
Ermenin en hâli, hiçlikte gizli,
Erenler aradım hep gizlenerek.
Ateşte
Sendeki güzellik ebed ve ezel;
Sıratlara binek, cennetlere el.
Hasret buğu buğu dört biryanım gam,
Yüreğim ateşte, kül etmeye gel!
Sığın
Muhâbbetin kadar yol alılırsın sen,
Geçmişi şâd eyle geçip giderken.
Öteki ömrünü bu güne satma;
Alnın koy divana sığın bugünden.
Oynama
İrfan yudumlayıp insanca yaşa;
Kendini kendinle koyma baş başa.
Ecel nispetinde ömrü dünyanın
Kim kime aittir, oynama boşa!
Korkarım
Hissiyat ne ister, hep zârlanırız,
Ölümü andıkça toparlanırız.
Şu kaş göz el ayak kime emanet,
Korkarım pek şedit azarlanırız!
Şayet
Uçup gidiyor günler, geri başladı sayım,
Aklım başka âlemde, sır tutmaz hamaktayım.
Epey mesafeliyim özümdeki gerçekle;
Yaşam bu ise şayet, hâlâ yaşamaktayım.
Kan Misket
Firavun kadar yakın az ilerin,
Dağlıyor taş kalbimi dizilerin.
Ateş barut kan misket, kahrolası;
Ölüme üflemekte, Nazilerin!
Tartaydı
İdrâk bende tor taydı,
Soydum perdeden kaydı.
Biri günahım yakıp;
Sevabımı tartaydı!
Gibi
Ürküntü arasında, zor beynimi ovalar,
Dilenciler sokakta zabıtayı kovalar.
Birkaç asır mesafe, Kisra’nın özlemiyle;
Tasmasını koparan it gibi burjuvalar
İdrak
Liyâkat üretip görgüye ersem;
İfşayı çağırıp sırla eversem.
Tedbirle iç içe gerçek emniyet,
İdrâke bağlayın, tersten esersem.
Ben Sen O
Rakamlar etrafında, git geller fırlanırız,
Say say bitmez sonu yok, sonsuz sıfırlanırız.
Lâkin her şeye rağmen, aczimizi fark edip;
Ben sen onu bırakıp, biz der hayıflanırız.
İnan
Çokluk varlığı yıktı inan sözüme inan
Kızıl karanlık çöktü inan sözüme inan
Ne hiç kaldı ne hicâp boğuyor münâkaşa
Ben’im benden büyüktü inan sözüme inan.
Sarsılmaz
Üslûp bilmez yüreklerde his olmaz,
Vuslat rengi zihinlerde pas olmaz.
Mümin tıpkı yıkılmayan dağ gibi;
Zaman yürür nabzı durur sarsılmaz!
Çeşit Çeşit
Zulmet ve nur kucaklıyor herkesi,
Her devirde iki türlü insan var.
Rum Ermeni Abazası, Çerkezi,
Renk renk yüzler, çeşit çeşit lisan var.
Mevcut
Kendime gidiyorum, bir nefes yol var;
Sonsuzluğu ister mi gerçek vücudum!
Gün gün tüketiyorum, varsa ne kadar
Hacmimi ölçmeyin, bomboş mevcudum.
Hâya
Ayıbı görmemek ne büyük ayıp
Edebi resmedip kazsam duvara
İffet pınarından ar yudumlayıp
Hayâyı hıfzedip yazsam duvara
Telaşa
Ölümün son güzü ben kışındayım
Ölümsüz zamanım akışındayım
Ölümü tanımak ne büyük gerçek
Ölmeden ölmenin telaşındayım
Oynaşın
Gerçeği serap görüp çöl gibi kurur çatlar,
İdrâk yüceliğinden pek uzaktır zevatlar.
Ölüm yok oluş mudur yaşam bâki mi peki;
Tedbir nedir takdir ne, oynaşın zerzevatlar!
Hüvel Bâki
Yaşarken kalabalık ve ölürken teksiniz
Yapayalnız kapısız sura vurur eks’iniz
Hüvel Bâki, fatiha, zor be terhis töreni
Ürperteni hissedip tek tek gideceksiniz
Her İnsan
Tefekkür tolerans imanın bendi
İdâk marifettir çiledir dendi
Her insan mükemmel, sevgi aşk varsa
Mevlana beslendi Yunus beslendi
Kimi
Öbek öbek mahlûk var kimi kurt kimi tilki,
Kimi hoşt hırıltıda kimi en yüce bil ki.
Kimi mecnun divâne kimi miskin avâre;
Kimi çağdaş Firavun kimi sonsuzun ilki!
Ya Hayy
Her yer tefekküre koşar bu ayda
Hakkın seslenişi yer gök Hayy Hay’da
“Ya Hayy” diyebilmek feragat ister
Bedbahtsam gafilsem körsem ne fayda
Tesirli Dörtlükler
Ömer Ekinci Micingirt414 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Şiir Adresi : http://siirtutkusu.com/tesirli-dortlukler
Ekleyen Kullanıcı : Ömer Ekinci Micingirt