Şiir Tutkusu

Menü

Düşündüren Dörtlükler

Nasip

İki ayrı âlem görmeli insan,
Sadakat sahibi görecek er geç.
Gayeden bihaber yoksa heyecan,
Takılma ahmağa bir selam ver geç.

Mersi

Mersi bay bay bravo, rep doldu iliklerim?
Düşman oldu kültüre, Moda'lı sülüklerim.
Edep kökünden feda,defileli bayraklar,
Yıkın arsız düzeni, yıkın kötülüklerim!

Fısıldar

Yer gök hep fısıldar Bâki'yi insanlara,
Öteleri tattırır ölümsüz vicdanlara.
Sonsuzluğun azmiyle gürül gürül beraber,
Safını belirleyip ne mutlu koşanlara...

Çile

Hep böyle sessiz mi yoksa çileli
Micingirt çiledir bildim bileli
Sükût eder bazen, bazen bir selam
Onu dertli eden şu gurbet eli

Berceste

Gözlerin berceste O'nu severek,
Mahremi tılsımla hep gizlenerek.
İnce zülüflerin mistik kokulu,
Üç beş lokma sevi birde sen gerek.

Kadın

Köpüren tebessüm içimde bade
Ötenin şevkiyle ruhumu sarar
Eşsiz hazinedir lakin dünyada
Vuslatı bilmeyen eş neye yarar

Sürmelidir

Mavi yeşil pembe mor ela göz sürmelidir
Çöl kokan yaşlarını yarama sürmelidir
O yaşa muhtaç ruhum, o yaş kucaklar beni
Leyla için dökülen gözyaşı sürmelidir

Hasbıhâl

Her yerde tesbihat zikir var ama
Bilmem ki orkestra nasıl görünür?
Yâr ile hasbıhâl belki zor ama
Avare düşlerim vuslat bürünür.

Ümit

Ümit varım ümit var, umut vardır bilirim,
Dava büyük, yol uzun; mazlumlar medet bekler...
Kol gezse de Nemrutlar İbrahim'le gelirim,
Şakıyacak bülbüller, gül kokacak çiçekler...

Hayret

Sevgiler çıldırdı sevgiyi seyret,
Değerler yerlerde millet ha gayret.
Acı bir tebessüm benimki zaten
Aziz Valentine sana ne hayret!

İstemezler

Allah bilir işini hele sabır yemezler,
Geçiciyi terk edip ebedi istemezler.
Arada bir bayramda secdeye gittiniz mi?
Müslümanlık eyvallah mabedi istemezler.

Kan Pıhtısı

Bir damla kan pıhtısı,üç beş nefes bir cenin.
Kibir gurur gösteriş,canı çıktı hecenin,
Afaki hülyalarla koca ömür geçerken,
Ne faydası var idi kaygısız didişmenin?

Ey Cân

Eşya benim âşıkta ben er de ben
Hayat ölüm gül cemâle perde ben
Günah benim vebâl de ben nurda ben
Söyle ey cân sen nerdesin nerde ben

Amiral Gemisi

Adam dine düşman irtica yafta,
Gırtlağı kin kusar midesi rafta!
İzzetten bihaber zillet sızdırır,
Kökünü araştır hangi tarafta!

Bedduâ

Hak batıl bedduâ ve kirli savaş,
O dehşetli davet gelinceye dek,
Sıların döküldü bak yavaş yavaş,
Ne yazık! Uğultu böyle sürecek.

Bihaber

Bir elimde davul bir elimde zil,
İdrakten nasipsiz, O'ndan bihaber
Nefsim itirazda, hadi be rezil...
Gönlüm boş gözüm boş, sondan bihaber...

Müftüymüş!

Tefekkürü yönetmek halin istikbalidir
Ve milletim sabırlı,sabırlı ahalidir.
Hedefiniz çok arsız ve gerçeğe perdeli,
'Benim dedem müftüydü' çözülmüşlük halidir.

Ecel

Ölüm elleşiyor ecelde sende,
Ses verir her nefes hemen ensende.
Ufukta bekliyor belki fısıldar,
Ümit ve endişe var mı kasende?

Evrim

Dilinden akseder âdemin şanı,
Lisânı kirletir nefs-i zebânı
Azgınlaşır bazen yazık esefler!
Kendine benzetir masum hayvanı.

Ömer Ekinci Micingirt

Hakikat

Ne devrimci ne faşist,
Ne Yahudi ne Budist...
Beni bana bildirdi,
Hakikat kutsi hadis...

Örtü

Sükûtun sırrıyla ağlayan sesi,
İdrâke çalış hem çevir suratı!
Aklın ermiyorsa sen neyin nesi,
Senin haddin midir örf ferâgati!

Öteki

Bâb-ı Âli yokuşu,idrâk noksan gözü aç,
Dudağını bükerek buyuruyor öteki!
Köşeleri zaptetmiş 'Zât'ı tespite muhtaç,
Tedhişlerin sonu yok,biz neciyiz biz peki?

Şükür

Her gece beynimde tekleyen fikir
Pervaz et gel diyor müjdeli zikir
Dermansız dünyamda şafak doğmadan
Belki de yaklaştı kavuşmak şükür.

Şöhret

Dolaşıp durma öyle şöhretin ortasında!
Aygırlarla iç içe, arsız ata bin hemen,
Paye yoktur bedelsiz, girdap var sonrasında,
Bu Micingirt ne söyler,bu dörtlükler ne menem?

Bireysellik

Şaşarım insanlara fısıltıya ne gerek,
Gerçeğe seslenelim nefsimizi ezerek.
Bireysellik zillettir peki kimler yaparlar?
Ahmak ile aptallar idraksiz gizlenerek...

Tesbit

Parazitler sardı kene pire bit,
Devirir peş peşe kadehler gel git.
Susta bir kulak ver hey insanoğlu!
Kantarsız, kıstassız ne acı tesbit.

Riya

Öteye yönelmeyip sonsuzluğa bürünüp,
Sokakların derdinde değilseniz hürsünüz.
O'nu idrak etmeyip eder gibi görünüp,
Kendinize varsanız neyi üfürürsünüz.

Şarap

Hep asi hep isyankar,gayrı meşru ve yasak...
Rubailer dolaşır,nerelere yamasak!
Ki O'na muhtaç herkes,şarap Hayyam ve azap...
Bu simsiyah şairi şarapla mı boyasak?

Şiir Yüzlü

Tufanın iklimi hep avaz avaz
Gürledin tek yürek arada yer yer
Birkaç tane dörtlük üç beş tane söz
Hep beni alt ettin şiir yüzlü yâr

Şükür

Her gece beynimde tekleyen fikir
Pervaz et gel diyor müjdeli zikir
Dermansız dünyamda şafak doğmadan
Belki de yaklaştı kavuşmak şükür.

Tolerans

Hafızalar yosun tutmuş liyâkatten eser yok,
Yalan-gerçek,isli-paslı hikmet heba ve sır yok.
Tolerans mı kurşunlandı dolu dizgin peş peşe,
Yaşıyoruz mefkûresiz anlatsam ne tesir yok.

Yaban Arısı

Nesilleri köksüz köpek sürüsü
Kime ne anlatsam bizden birisi (!)
Bir çirkef ki sorma kökünden cüda
Yerli bal yapar mı yaban arısı!

Zevk-Sefa

Seyrettim arkasından perdenin aval aval,
Kucaklarken rahatı vuslata perde düştü.
Bir tarafta yas vardı bir tarafta karnaval,
Hesap derin başladı her yanım derde düştü.

Akıl

Gerdan kırıp raks eyledik,
Hakkı akla hapseyledik,
Ne söz verdik ne söyledik,
Niçin böyle arsızız biz?

Teşvişler

Yaklaşıyor zeval hızla ard arda,
Kim bilir belki de sırdır bu işler.
Belki şimdi hemen belki ilerde,
Herkes ayrı telden ayrı teşvişler...

Bâde

Bir ömür boyunca elinde bâde
Kendini hatırla sen neyin nesi
Vebalin sırtladım senden ziyade
Töhmette bıraktın hemen herkesi

İçinde

Mor mevsim bekledim gözleri ela,
Ve kime rastladım her yanı titrek.
Kul azmaz ise gelmezmiş bela,
İnsanın içinde gezer engerek.

Huzur

Karun sokağında huzur ararken
Bulutlarda buldum bir sabah erken
Bir büyülü iklim Bilâl mi Bilâl
Dağ taş oldu dümdüz sarp yokuş derken

Biriktir

Şu karşı mezarlık şehit şüheda,
Çınarlar heybetli selviler diktir!
Bu kutlu yolcular yükselen sadâ,
Yokluğu yok eyle varlık biriktir!

Aşk Ve Vuslat

Aşk ve vuslat iç içe, belki bir tatlı savaş
Sessiz sessiz derinden, günbegün birikiyor
Sende buldum kendimi usulca yavaş yavaş
Biri elimden tutmuş, beni bana çekiyor

Gizemli Renkler

Hüzün yamaçlarım neşve bezenmiş
Bir müthiş cümbüşün bucağındayım
Gülün fısıltısı vadiye inmiş
Gizemli renklerin kucağındayım

Serzeniş

Yüreğimde yüreğin esrarlı bir serzeniş
Belki acı sallantı belki de bir işkence
Musikili sessizlik, gizemli bir bekleyiş
Yine tütmeye başlar gelir belki bu gece

Monşer

Biz bir yuvarlak masa,sizde monşer muhakkak
Mektepler size kaldı,kaç asırdır ne alâ!
Tafra tuzak ve yafta,siz akıllı biz ahmak(!)
Uyuyan dev uyandı sanma uykuda hâlâ!

Yokluğun

Bir başka senfoni ruhum derince
Sıkıyor yokluğun irkiliyorum
Tül gibi yüreğim inceden ince
Bendeki azabı ben biliyorum

Tahtaravan

Yollar koyu hep gürültü hep havan
Geçti günler içi boş bir karavan
Ve uçurur hülyalarım anbean
Benlik ve ben sürekli tahtaravan

Rengârenk

Bu renksiz yüreğim hep seni arar
Sessizce gezerim nere gidelim
İzaha ne hacet senin rengin var
Rüyalar rengârenk gel seyredelim

Gül Ve İklim

Sus be kardeş gül ve iklim huzursuz
Ta uzaktan sessiz sesiz sus gülme
Gül yağıyor ara ara kusursuz
Gül ve iklim kader bu ya üzülme

Akif’le

Şiirden yapsalar mezar taşımı
Akif’le yan yana hemen iç içe
Safahat okurken dönsem başımı
Sessizce ağlaşsak keşke her gece

Seninle Beraber

İçimde yükselen ismini tutsam
El ele baş başa yorgun halimle
Seninle beraber seni unutsam
Kendimi bağladım kendi elimle

Zümrüt Gözlü

Sahilsiz bir deniz düştüm aniden
Dalga vurdu korsan vurdu yel vurdu
Düşe kalka azgın gece sopsoğuk
Gece değil zümrüt gözlü kul vurdu

Hisler

Gözyaşını gözyaşımla biledim
Hislerimi hislerinle eledim
Meçhullerin meçhulümün mihengi
Hep seninle, seninle sendeledim

Keşke Matarası

Tükenirken anbean, aklımın verâsından,
Kuşatıcı ses duydum, bir kapı arasından.
Kalbi bir münasebet, cezbe üstüne cezbe,
Keşke bende içseydim, “keşke” matarasından

Hiç

Gitmesen gelmesen de, hoş üslupla yâd eyle,
Bizi beni bırakıp, hal ile cihad eyle.
“Hiç” heybende yok ise ve “gözyaşı, tebessüm”
Uzaklaş hep kendinden, çok ağla feryad eyle!

Âdem Ol

Bu nasıl bir hakikat, ruh var iken deri ne,
Asabiyet kezzabı… Kim soktu içerine?
Varılmaz bu gidişle varacağın vadiye,
O’na dayan Âdem ol, razı ol kaderine.

Af

Büyülü tek hece, bence iki harf
İki de gözyaşı, reçete tarif
Ve başlar orkestra sesler duyulur
Müthiş tek kelime müthiş maarif

Yirmi Sekiz

Malum düzen kuruldu herkes bir köşe tuttu,
Melun şeytana inad, gelen bizi uyuttu.
Şahadetsiz bir hücum magazin ve irtica!
Biz şubata koşarken onlar hamutla yuttu.

Puhular

Dupduru duruldu, bulanık sular,
Karanlık sönünce kaçtı puhular.
Virane son buldu ufuk göründü,
Yakarak terk etti köhne duygular!

Kuğu

Sessiz fısıldaşır sahilde kuğu,
Eğilip kalkışı endamı tuğu…
Zarafet aşk güven asil ve sakin,
Narin ve gizemli hep buğu buğu…

Kıvılcım

Ah hislerim duyulsa, derdimi açabilsem,
O solgun yüreğine kıvılcım saçabilsem.
Çılgın kumrular gibi mevsimleri delerek.
Tekrar tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem...

Yandı Züleyha

Çölün ortasında Yusuf bir vaha,
Görünce cemali yandı Züleyha.
İffetin reddeden cazibesiyle,
Sığındı vuslata zindan aşk ceza.

Müdekkik

Kendimi filozof arif sanırım
Çıkmaza düşünce paralanırım
Oysa O'nu görür her an müdekkik
Darvin mektebinde yaralanırım

Zâhid

Ben’in yüzündeki perde,
Beni ben düşürdü derde.
Takva zühd tuş,zaman kırık,
Zâhid başıboş,aşk yerde…

Tafra

Çadırın tafrası bir deli rüzgâr,
Bu ne hal acaba bende de mi var?
Gözümün önünde ruhumun dibi,
Korkuyorum abi gülüyor mezar...

Cadde

Şak şak ile izledim izzetten alıkları,
Tereddütsüz dolaşır, zillet kayalıkları!
Gülüp geçen çığlığım, sükût rengi ızdırap,
Cadde şehvetli şölen, etten kalabalıklar.

Götür Beni

Daldım eski günlere, ağzımda nurdan meme,
Okşasın gözlerimden, götür beni anneme.
'Ana gibi yâr olmaz' Leyla kimmiş arkadaş!
Öpsem ayaklarından, haramdır cehenneme.

Mavera

Bizim eller kubbelerden fark olur,
Yaşayanı ziyâ, nurâ gark olur.
Cazibe aşk izliyorum ıraktan,
Masivadan maveraya terk olur

Şatafat

Ruhumun terk edişi; varlık yokluk bir anlık,
Gündüz geceye gebe, benimkisi karanlık...
Şatafatlı dünyamda, ölüm hep beni bekler,
Şu Micingirt ne söyler, yaşasın unutkanlık

Taş

Ancak ve sadece seslenişte naz,
İdrak ve gözyaşı,zorlanmadan yaz.
Çok şeyler va’z eder üç beş damla yaş,
Nankör ve elitler taş ağlayamaz.

Solgun

Rüyalar sizin olsun, vedalara katınız.
Yâr olmak bedel ister, bu mu liyakâtiniz?
Geceye doydum artık, nerde kaldın meşale,
Gel gitlerle iç içe, hapsoldu takatiniz.

Gen Ve Harita

Aynen tarih gibi, gen ve harita,
Durmadan soruyor bizim kerata.
Genimiz Türk ama; renk gök kuşağı,
Zaman derin kuyu,bilim safsata.

Mefkûresiz

İzzet zillete feda, ben içinde ben varım,
Tefekküre elveda, düşüncem itibarım.
Edep erkân ve mazi, öfke celal ve inat,
Mefkûreyi terk etmiş, beyinsiz canavarım.

Moda

Yırtıldı tüm perdeler, dünya denen odamda,
Çıplaklığa büründüm, elbisesiz modamda.
Kol geziyor yosmalar,”hancı sarhoş han sarhoş”
Ruhum kime müptela, muhabbet yok bâde’mde.

Şiir Gibi

Şiir gibi gözleri,gözlerime sürüyor,
Nazarının işvesi içime üfürüyor.
Tüllenen rayihası tevbe olur dudakta
Çöl kokan renkleriyle bana ümit veriyor.

Hiç Saymış

“Kim görmüş cenneti, o cehennemi”
Hiç saymış galiba Havva annemi,
İfade pek bozuk, asi besbelli.
Bunun savaşı hep kutsal dinle mi?

Hodbin

Her ses her rengi,göremez hodbin,
Himmete kapalı,ben diyor hep ben.
İçime püskürür maşuk duygular,
Ruhuma tattırır aşkı hudabin.


Kurban

Sen büyülü bir sevda, sen renklerin alısın,
Ben de ben’i fark eden, ruhumun abdalısın.
Gönlüme düşen meltem,kurbanlar sana meftun,
Sen kutlu bir macera, sen balların balısın.

Deli

Sanki birşey üflüyor,müminler telaşede,
Bizim köyün delisi,en önde baş köşede.
Arada bir tebessüm,'Hû hu' sesiyle inler,
Secde iklim müsait,tevbe eyle haşa de.

Kılavuz

Ses renk hüzün ahenk, yol boyunca işaret,
İşarete ne hacet, kılavuzu sen yâr et.
Kuşatır nazarıyla seni mavi duygular,
Büyü sarar mest eder, cezbe tüter esâret.

Derin Vadi

Kin girdaba sürükler, ben tedirgin rahat siz,
Sessizden ses geliyor, vakitsiz ve sıhhatsiz.
Monşerli süvariler, hazır kıta bekliyor!
Kaleler elden gitmiş(!) derin vadi rahatsız.

Ufuk

Apayrı âlemde her şey silindi,
Ufuksuz ufukta kaybolup gittim.
Yoklukla birebir aynı filimdi,
Varlığın elini ittikçe ittim.

Var Ya

İçimde yükselen duygular var ya,
Şiirsel çağıltı, yorgun ve kıraç…
O bahtsız sineler Leyla yakar ya,
Ben sana ben sana hep sana muhtaç.

Manzara

Şehvet baronları, ihtiras nifak,
Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak!
Tek derdi milletse kin, savaş niye,
Hep aynı manzara, aynı ittifak.

Eşik

Tıpkı insan gibi uzanır eşik
İki ayrı yöne mânâ bileşik
Girişte çıkışta bir şeyler söyler
Aklım hep tabutta gülüyor beşik

Dikizleriz

Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz,
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz?
Mevsim zaman kâinat, çözülüyor ırmaklar,
Tıpkı bir mecnun gibi,çakırkeyf dikizleriz.

O Ve Ben

Şiir sahilsiz derya, dalga boyu her nokta,
Sonsuz sükûn sesleri, yokluk varda var yokta.
Hayret duygu iç içe, hece hece levhalar,
Yürüyoruz o ve ben, yapayalnız çoklukta.

Geceler

Ateş yüzlü geceler, iniltili kütükler,
Er bıyıklı gayyalar, artakalan sürtükler.
Vicdan yeksan besbelli, hissiyatlar serseri,
Sessizliğin çığlığı, sessizliği dürtükler.

Eks

Dosdoğru hayat dolu, zamanı kim eğecek
Fecir kuşluk saniye zerre eskimeyecek,
Zaman geçmişte saklı, zaman şimdi taptaze…
Yolcusu hiç bitmeyen zaman 'eks'mi diyecek?

Babannem

Nedense eksilmez gözlerimde nem,
Birşeyler görüyor belki cehennem.
Yaslanıp geceye ben keşke derken,
Çok ağla,çok ağla derdi babannem.

Bir Katre

Eksik bir katre iffet,likralı basmaları,
Alev alev kol gezer,nerde kim bunu bildi?
Her tarafta başköşe Manukyan yosmaları,
Karardı mor tepeler yosma leyla kesildi.

Bakışlar

Bıçak sırtı sözleri, aşk vakti şafakta yaz,
Bakışların çok derin,üslûp latif hem ayaz.
Gözyaşın dem sesleri,ürkek ve kalabalık,
Uzaklaşma kendinden, ağlaşalım gel biraz

Ebâbil

Bu şehir boğuyor boğacak gibi,
Ölümüm şafakta doğacak gibi.
Dört bir yan Ebrehe,kalemim ürkek,
Dokunsam Ebâbil yağacak gibi...

Kolbastı

Kolbastı da ayaklar,sinelerde çıngırak!
Çılgınlık öğütüyor,kim zanatkar kim çırak?
İnsanlık dünden firar,yaşa sen Nesl-i Cedid (!)
Çukura düşen adam,tepinip keyfine bak.

Hercümerç

Göğ kesik yer kopuk, bir acayip gen aldım,
Hep acı tebessüm, gün gün sattım gün aldım.
Meğer ben pek gamsız, her kelimem meyhane…
Kavgası belirsiz, hercümerçten bunaldım.

Metruk

Günahkâr aşikâr, indikçe indik,
Çağdaşlık atına mahremsiz bindik.
Köşe bucak metruk, üslup pek köhne,
Şen şakrak tepiştik, gamsız didindik.

Kırık Sandalye

Koca koca koltuklar,
Adalet yok,hukuk var.
Yaşa! Kırık sandalye
El-Adl,Cenab-ı Hak var...

Dikizleriz

Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz,
Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz?
Mevsim zaman kâinat, çözülüyor ırmaklar,
Tıpkı bir mecnun gibi,çakırkeyf dikizleriz.

Eşik

Tıpkı insan gibi uzanır eşik
İki ayrı yöne mânâ bileşik
Girişte çıkışta bir şeyler söyler
Aklım hep tabutta gülüyor beşik

Gitgide

İhtiyar gölgeye yatmak iyide,
Bu kadar miskinlik gelmez yiğide.
Belki de beklenen günü bekliyor,
Benim de kıt aklım gitti gitgide.

Enâniyet

Onlar peşimdeydi hep ben en önde
Kibir caka çalım ne var 'ben'de var
Aczimi fark ettim sonun önünde
Son anda terketti bu üç kafadar

İfşa

Islak zarf doğurdu bulanık sular
Yer yer faşoluyor hain pusular
Düşman da bir sevinç bende ızdırap
Cunta vadisinde köhne duygular

En Yahşi

Hüznün yahşi cehren yahşi ten yahşi
İsmin yahşi aşkın yahşi sen yahşi
Tıpkı bülbül sensiz yeşil kubbeler
Sana meftun sana tutkun en yahşi

Ziyâ İklim

Sağ-Sol,Kürt-Türk ne varsa,
Edirne’den ta Kars’a…
Hakikatle tüllenip,
Ziyâ iklimi sarsa.

Manzara

Küfrün baronları, ihtiras nifak,
Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak!
Tek derdi milletse bu savaş niye,
Hep aynı manzara, aynı ittifak.

Tabak

Hırs beynim kemirir eller şakşakta,
Sokaklara inat, yok yok tabakta.
Aklım döktürüyor irfan yok amma,
Ruhumu göresin tabağa bak da....

Gazel Gibi

Artık sonbaharım ben gazel gibi
Anbean çöküyor sonun kubbesi
Kefene yaklaşan beyaz el gibi
Uzanır ruhuma ölümün sesi

Büst

Leyla’ya ser çekmiş Leyla’nın üstü,
Vuslata engeldir Mecnun’un büstü.
Kim bilir göz kırpar belki ihtimal,
Hiçlik sütununda bir akşamüstü.

Yapayalnız

Sensiz yine yaslanmışım bir dağa,
Senin ile sen-ben yazdım yaprağa.
Yapayalnız rüya bu ya ikimiz,
Sığınmışım Veysel gibi toprağa.

Bir El Tutsa

Şuh sükûtum duyulsa, derdimi açabilsem,
Mecnunlara karışıp saçtıkça saçabilsem...
Zamanın inadına mevsimleri delerek,
Bir el tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem...

Yemyeşil

Geriye döndürelim, yemyeşil rüyaları,
İhtimal gözlerini, istemem güyaları.
Dörtlük deli gömleği, gözlerin kadar tatlı
Biz bize seyredelim kanatlı hülyaları.

İp

Ümit kasem yumağını eğirtsem,
Düşe kalka son durağa seğirtsem.
Ne gam artık ipi sıkı tutmuşken,
Zaman bozuk mevsim savruk bir gitsem...

Boş Pervane

Her dem ömrün bitişi, yolları tutuverir,
Ölüm beni hatırlar, zaman unutuverir.
Ben ise boş pervane boşa kanat çırparım,
İnayet, af, sonsuzluk inşallah tütüverir...

Pamuk İpliği

Her yerde sapsağlam kendir var ama;
Belki de benimki pamuk ipliği.
Yazıcı dokunma dinmez yarama,
Terk ettim ben zaten şuh edipliği.

Ömer Ekinci Micingirt

Ey!

y yokları var eden dertlilerin tabibi,
Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme.
Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi,
Nisyanıma terk edip beni senden ayırma.

Ömer Ekinci Micingirt

Hesap

Her akşam sabaha mutlak erecek
Mağripten maşrığa aynı saatte
Görecek dehşeti herkes görecek
Günah yıkanırken gayyalı katta

Ömer Ekinci Micingirt

Teşviş

O'nun ikliminde hoş olur işler,
Sevda olur, azık olur, aş olur.
Kurak etti şu gönlümü teşvişler,
Ariflerin gözü gönlü yaş olur.

Ömer Ekinci Micingirt

Gazze

Fosfordan mağmalar güneşi yaksın,
Süt kokan eyvahlar ortaya çıksın!
Belki bir Osmanlı gelip tekrardan,
Vicdana üfleyen ses duyacaksın.

Ömer Ekinci Micingirt

Unutma

İçim hep kasırga tutsak etmiş gam,
Sinem delik deşik, çekil be adam!
Ve ömür çok kısa unutma sakın,
Ruhum hep ızdırap eyvah da yaşam.

Dil

Bazen eşsiz tekmil, isyankâr yer yer …
Küfrün körüğünde ben’i de geçer.
Dil şeker şerbet bal, irfan’a tedbil,
Cahil kucağında zehirli hançer.

Ey!

Ey yokları var eden dertlilerin tabibi,
Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme.
Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi,
Nisyanıma terk edip beni senden ayırma.


Koşun

Zaman elleşiyor ecelde sende
Ses verir her nefes hemen ensende
Koşun koşun koşun, hesap bekliyor
Secde ve gözyaşı var mı kâsende!

Vesile

Vesileye hissettir, koş kendine bu sene,
Prangadan boşanıp, o iklime gelsene.
Hedef büyük gaflet pek, öte ufukta bahar,
Taptaze bir his ile aşk ve vuslat desene.

Son Nokta

Hayat bir fısıltı, ne derse desin,
Sonu yok,son nokta yeri herkesin.
Sahilsiz yürüyüş kıyı engebe,
Koş tekne geliyor yolcu nerdesin!


Kul Hakkı

İster milyon defa tavaf eyle sen
İsterse yaş döküp sevap eyle sen
Kul hakkı seninle paslı pranga
Gerçeği fark edip af, af eyle sen


Nisyan

Aşka şarap içirir, nisyanların kırığı
Meyhaneye bağladık, tekkeyi ve sarığı
Yok, ötede ümid ye’s, ötenin endişesi
Mahşerin gayyaları Ömer’ın hıçkırığı

Ömer Ekinci Micingirt

Yusuf’un

Beni âşık edip; yaram deşmeyi,
Sevda kazanında yanıp pişmeyi,
Bilir misin sabrı, aşka düşmeyi
Yusuf’un sabrından bana da gönder.

Ömer Ekinci Micingirt

Hodbin

Her ses her nefes,göremez hodbin,
Himmete kapalı,ben diyor hep ben.
İzlerken püskürür maşuk duygular,
Ruhuma tattırır aşkı hudabin.
Sonsuzluk


Tevbeler yerine mutlak erecek

Belki de günahla aynı saatte

En acı dehşeti kimler görecek

Sonsuzluk son bulur gayyalı katta


Yağlı Sicim


Düşündüm hamalı, yağlı sicimle

Tükeniş başladı bütün gücümle

Kurtuluş tek hitap, işte o cümle

Sen affedicisin, affı seversin...


Gül Olur


Sen ağlama yoksa bana hal olur

Gözyaşların içim akar bal olur

Cehennemi yaş söndürür bir tanem

Sen gel bana hicran yanar gül olur


Efendim


Yokluğun kuşatır,deme çileli

Sensizlik çiledir bildim bileli

Sükût eder gönlüm sessiz derinden

Takatim kalmadı gittin gideli...


Firuze


İstemem ben paye nişan endaze,

Altın çağın her zerresi taptaze.

Sonsuzluğun ahengi ve tefekkür…

Ruhum sarsa semavi bir firuze.


Derbeder


Tıpkı mecun gibi dön bak âlime,

Cismi eşşek yükü taşır bi haber.

Bir bilene sordum bir ahvalime,

Şakağı karartmış benden derbeder.


Züleyha’yı


Sen geceyle baş başa, ben ise telâşe de,

İsmini hecelerim adeta her köşede.

Ellerimde ellerin, rüya ne kadar doğru

Züleyha’yı hatırla, tevbe eyle hâşâ de.


Bir Ömür


Gönlüm her zaman senin, hoş üslupla yâd eyle

Tebessümle okşayıp gözlerinle şad eyle

Ruhumdan yükselen ses her yerde seni arar

Bir ömür hep yol boyu, gönlüne serhat eyle.


Sükût Güzeli


Bir çiçek bekledim ayazda gelen

Ve güle rastladım her yanı titrek

Nihayet ruhuma açtı kardelen

O sükût güzeli söze ne gerek.


Renkler


Gönlüme hissiyat, hislerin yer yer,

Sendeki yâr renkler ben’i de geçer.

Sensiz bir başkayım sana bürünmüş

Sen heceliyorum, sensiz derbeder.


Sızı


İnan bizimkisi vuslata gebe.

Sen benim yanımda saklısın aşkla.

Aşkın kitabında yoktur engebe,

Allah’ım kavuştur bana bağışla…


İç İçe


Hep bendesin sen bende, yokluk sesi var ama

Hasret-hüzün iç içe, bende neşe arama.

Zamanı itekleyip; hep seni bekliyorum,

Sen efsunlu musikim, sen dermansın yarama.


Terhis


Ellerimi bırak yüreğimden tut,

Mekânın içinde mekânı unut.

Allahın indinde engebe yoktur;

Terhisten terhise koşuyor tabut.


Mukaddes


Dudaklarımda ismi, sessizlik içinde ses,

Beynim beni tırmalar, neden gülüyor herkes!

İzafi gelgitlerim koşar meçhule doğru,

Geceye iz bırakıp; hâlde yanış mukaddes!



Ehil



Susun “emaneti ehline verin”,
İrade hak olur, endişe erir.
Teslim Aslı gibi sesleniş Şirin;
Yaş döken çok olur çöller yeşerir.



Vuslat Vakti



Kapayın gündüzü, söndürün sönsün,
Ben yâre varmışım bir vuslat vakti.
Yeşeren hislerim gece görünsün,
Yâr bana küllenmiş közü bıraktı.



Serhat



Telafisi ağır,şehidim sen yat!
Doksan bin çiçeği koklayan serhat.
Sitem ediyorum amma ve lakin
'Var',yoktur; 'yok',vardır mutlak nihayet.



Deli Diyorlar



Beynim de aysbergler, neler neler var,
Yâr deyip yâr deyip, yâr deyip arar.
Belki bu arayış çok şeye gebe;
Nedense hep bana deli diyorlar!



Tökezler



Ruhani derin hisler, aşk sarardı şiiri,
Yorgun ihtiyar gibi, düşe kalka inlerdim.
Karanlık sokaklarda getirirdim tekbiri,
Ve peşinden tökezler, savrulur gülümserdim.



Şüphesiz



Tevbe ve misliyle mükâfat gelir,
En derin mihengi, “keşke” evlerin.
Günahsa çukurun dibe yükselir,
Sebeb-i sükûtun kalp alevlerin.



Beslemeler



Zift yağıyor adeta, şeylerin en şeyinden,
Bizdeki beslemeler, zıtların eşeğinden.
Her yer acı intikam, izan irfan yerlerde,
Vicdansızlık şöleni vâdi basın yayından.



Köpekler



Çobana sürünüp sürüyü bekler,
Köpeksiz dağlara çakallar yağar.
Çakaldan habersiz bizim köpekler,
Sürüyü terk etmiş çobanı boğar’



Görmeler



Aynalar da görmelerde bir perde;
Yanlış ata oynuyorsun unutma!
Kemâlini idrâkine göster de;
Nankörleri görenlerle bir tutma



Tanış Olalım



“Gelin tanış olalım” ne deruni sözdeler;
Çile ile yükselen, gönüldeler gözdeler!
Tanzanya’dan Bosna’ya, Avrupa’dan Asya’ya
Aşk, liyâkat Türkçeyle, bin bir renkle bizdeler!



Kızlar



Meğer üç harfliymiş, raks eden kızlar,
Şimdi kaybolurlar, karanlık sönsün.
Tıpkı kızlar gibi gece yıldızlar,
Tekrar gelecekler,hele gün dönsün.



Zaman



Tıpkı benim gibi, pek sarhoş zaman,
Yol boyu terk etmez, düşündüm o ân.
İki ayrı âlem, birde tefekkür,
Sanki gök gürledi, delindi tavan.



Musiki



Aşk döker dereye derin ırmaklar,
Ruhları dindiren musiki saklar.
Yüksekten uçuşan turnalarında;
O’nun ahengiyle sayar parmaklar



Vuslat Duygusu



Çöle serap yağmur susayana su,
Çok canı yok etti yokluk korkusu.
Sükûtta hararet,çığlıkta sükûn;
Tarifsiz yanıştır, vuslat duygusu.



He Ya



Hüzünle yürüyoruz, sanki o günden beri,
Salmışız kendimizi, gâh atlıyız gâh yaya.
Ve zümrüdî hıçkırık dağın gözbebekleri,
Mevsimim son güzünde, gel diyiyorum he ya.



Düğünüm



Anlayamadınız mı, âdem olmak tek ünüm,
İzzet zillet mahvoluş, pek zararda her günüm.
Uhud, Bedir, Medine ve arşın gölgesinde;
Hanzala’yla beraber, hüzün olsa düğünüm.



İrkiliyorum



Ben beni biliyorum,
Gam keder gülüyorum.
Tahsisatı düşündüm,
Hayret, irkiliyorum!



Emanet



Her yaştan her renkten canlı et olsun,
Sokakta yat çiftleş, sus lanet olsun!
Dünya ve kâinat, hesap ve mizan,
Boş ver ne fark eder, emânet olsun.



Piç



Ben hep samimiyet, içimden gelir,
Bir şey olabilmek; hiçimden gelir.
Aşklar tartışılmaz(!) aşka ihânet!
Zürriyetin nedir, piç kimden gelir.



Boyut



Göğü dürtüklerim elimde sırık,
Sokaklar zifiri, pencerem kırık.
Günün tekrarıyla yattım şuursuz,
Peşinden uyandım, tuttu hıçkırık.



Aşk Değil



Öyle yanıyor ki; yüreğim elle,
Ölüm varlık deyip koştum ecelle!
Zevkusefa tatmin aşk değil bil ki
Bu nasıl bir düzen, nasıl mecelle!



Silvan



Hadsiz garez kin hile, perde üstüne perde,
On üç kurban Silvan’da ve ülkemde her yerde…
Ölümleri öldürüp, dirilişi fark eden;
Peygamberden müjdeli, rütbe gizli siperde!



Son Hadde



Çıplaklığını giyinip; soyundum loş caddede,
Yürüyorum berduşça mâna ile maddede.
Nefse siper mi zekâ, belki büyük tehlike,
Tahsisatı bitirip; tükendim son haddede!


Ufacıktım



Çokluğumu düşünüp, ben açlığa acıktım;
“Zan”nım iri kocaman, insandan ufacıktım.
Yiyip içip uyumak, hayvani bir mahvoluş,
Yok mudur telafisi, cürmü ifşaya çıktım!


Gaye Ne



Usta ifşa eyleme, yöneliş kim pâye ne,
Şair isen hem madem, şuara hikâye ne…
“Her vadide gezerler”hüsrana uğrayanlar.
Şan şiire ihanet, ediplik kim gâye



Bizimsin



Hikmetten sual olmaz, ismin gibi nazımsın,
Kızıpta giittin amma, yinede sen bizimsin.
Sözlerin karadelik,her sokakta izim var,
Bazen gözümde şair, bazen kominizimsin!



Müstesna



Renk renk eşref-i mahlûk, o hâlâ derisinde,
Asabiyet sus desem, şirk verdi nârasında.
Zira dört başı mamur, mefkûre mi oda ne,
Bu müstesna yaratık, insanlık neresinde!



Kazan



Okuyan yazan mı ben,
Söz sazsız ozan mı ben.
Alev alev her yanım;
Kaynayan kazan mı ben.



Nedendir



Ben hülâsa o yâr için süslendim,
Hiffet nedir, iffetine yaslandım,
Yapayalnız meyusâne hislendim,
Ağrım dinmez yüzüm gülmez nedendir!



Neşretmek



Ne edip der,ne göz nuru ne emek,
Şair kimdir? Şiir nedir? Velvele.
Baba ister duguları neşretmek;
Şair öldü,şiir yetim gel hele!



Sırtlamış



Nefret verdi yaşadığı kuşağa,
Gel de kızma İmralılı eşeğe!
Semerini Avrupa’dan sırtlamış;
Pislemiştir baş koyduğu döşeğe!



Kisra



Olmadı böylesi, hele yazları;
Malum düzen çarptı, bizim kızları!
Moda reklam para ve gösterişler
Kisra’yla düşündüm düzenbazları.



Çok



Bugünlerde habire, sanki duçarım derde;
Sevdiğine dert verir, şifa verip sever de.
Zaman farz et tükendi, sönmeyen gölge var mı?
Usta çok korkuyorum, rüzgâr tersten eser de!



Şey Gibi



Şeylerin ismini, aşka koyarlar,
Bu aşktan dışarı, şey gibi yârlar.
İffeti tepeler, zillet ekleyip;
Soyunup giyinip, zifte boyarlar!



Bir Duble



Hüzünlü bir gecede, ruhum büyüdü yer yer,
Ben gene şiir yazdım, siz de bana baktınız.
Bir duble yaş düşledim, vakti değilmiş meğer;
Sonra terk ediverip, fikri his bıraktınız!



Deyyuslar



Bak siyah komşuda sütbeyaz ölü;
Deyince nedense hepten sustular!
Dünyanın vicdanı kumla örtülü.
Sömüren vampirler pek deyyustular!



Caiz mi?



Ribâ kıskacında evler mabetler;
Ahengi yürüten sistem faiz mi?
Nerede beşeri münasebetler
Avam meclisinde susmak caiz mi?



Hâşâ



O Allah’ın indinde, yok ayrı gayrı var mı?
Ümitsizlik ne peki, bu kulluğa sığar mı?
Ses veriyor kâinat, görmemezlik ihanet!
O şefkati yok etse; anne çocuk doğar mı?



Hayal



Gözlerimi kapayıp; aldırmam yorumlara,
Eşyaya teslim olur atlarım derinlere.
Hayallerde boğulur, hakikatte yanarım;
Aşk harâret verince, koşarım serinlere.



Ömür



Ömür: kimine uzun, kimin de bir kelebek;
Ömür: tıpkı huy gibi özünde sendelemek…
Ömür: bazen de gölge, velilin sükûtunda;
Ömür: kefeni biçip, zamanı rendelemek…



Ölmüyorum



Neden bu günlerde gülmüyorum ben;
Şen şakrak olmak mı, olmuyorum ben
Kulluk ve liyâkat, hesap ve kitap ;
Nefesim burnumda ölmüyorum ben!



Kepazelik



Pimini çek diyor elinde silah;
Peygamber ocağı, elbet he vallah
Tespit pek müthişti; tam kepazelik!
İtiraf eyledi, eşhedü billâh,



Hüsnüniyet



Avamda hüsnüniyet, ilmi sorana kadar,
İnekteki basiret, tren görene kadar...
Ve bendeki tolerans, bilinmezle perdeli;
Bilinmezin ölçüsü, nefsi yerene kadar…



Bendedir



Huzurunda mıyım, ey yüce takdir;
Neyin peşindeyim, söz etmek nedir.
Gafletten kurtuluş, arayış haktır,
Müspette bendedir, menfi bendedir.



Kalbim Temiz



Benim kalbim temiz(!) nefsim temiz der;
Günah şakağımda kaynayan kazan!
Flört tellal dikmiş aşk kubbemiz der,
Şeklen oruçluyum, kısmen ramazan!



Kraliçe



Cehlin kendince kullan, zaaflarını azdır;
Bedenine tâbi ol, taçla taçlandır seti!
Çıplaklığa yürürken, aşkı kaybettim yazdır,
Kahrolası yarışma,ortaçağ esareti!



Dilsizler



Dinleyenden ziyade, susanlar üzdü beni;
Bir şey konuşmak gerek, düzen azgın düzeni!
Haksızlık karşısında, susanlara ne denir?
Deyyuslara değişmem, günahlarda yüzeni!



Muşamba



Gece ve gaz kokan, fitilli lamba,
Hep seni hıfzettim seninle amma;
Uyutmaz bu rüya, yat kalk ayakta,
Bir ben yerlerdeyim, bir de muşamba...



Tezek



Nankörler sofrasında,sus söylemek huyumdur,
Görenlerin ikramı “edep ya hu “deyimdir.
Söz meclisten dışarı, nankör olamaz tezek;
Tezekten bir öncesi, ihtimal varsayımdır!



Muhakeme



Ve her şeyim izafi, gerçekte davam tam da;
Hakk’ı yaşamalıyım, hakikat kıvamında.
Beni bana bırakma, esaretle iç içe,
Ruhum alıver gitsin, bir bahar akşamında.



Beşer



İçgüdü topladım, zevk safa tattım,
Güneşe üfledim bulutta yattım.
Sözlerim izâfi, ufkum sınırsız
Beşerden öteye bir mücazattım.



An



Sonsuzu düşündüm son bürüdükçe,
Yelkovan koşuyor “ an” kürüdükçe.
Ömrümü sattığım açgözlü zaman;
Akrep tepelerim sen yürüdükçe!



Israr



Yaşamın sırrını ifşayla vurdum,
Zannımı sırtlayıp gururda durdum.
Gerçekler ölümlü kozama çarptı;
Israrla üstünde oturuyordum!



Zerzevatlar



Neredeler bir bilsem şu sözde akil itler,
Hem meclisten kaçıyor, hem meclisi kilitler!
Ulan sayın haydutlar! Zerdüştçü zerzevatlar;
Mahpustaki neyine, bankamatik gel gitler.



Yıldızlar



Yaşamın ziyneti,nurlu yıldızlar;
Allahın bir lütfü değil mi kızlar?
Ruhu ve benliği vurgun şefkate;
Onlarla raks keder, gece gündüzler.



Ödül



Sen kin, nefret ürünü sen akrebin dilisin,
Zehrin kursaklarında, sen Zerdüşt’ün külüsün.
Sen Batı avlusunda,emir kulu zincirli;
Sen Hamza’nın düşmanı, Vahşi’nin ödülüsün!



Seğirtsem



Hüzünlerim terk edip, bilmem ki nere gitsem,
Düşen günbatımında, ömrü terse eğirtsem.
Ruhum aç paramparça, yollar tutar akşamı,
Çile vakti kuytuda, dertlerime seğirtsem.



Duyuyor musun?



Şehir de eşin beyin, köyde yiğidin erin,
Mersi bay bay bravo; kurusun hây ellerin!
Katlettin sözcükleri, duyuyor musun şair?
Yerlerde paramparça, kurduğun hayallerin...



Ses Veriyor



Çınar gibi dayandığım öğütler,
Meçhul asker Micingirt’te söğütler.
Rüyalarım vazgeçilmez cellâdım,
Ses veriyor ağ baba’dan şehitler!



Mertebe



Tüm akli mertebeler, şuur ötesi perde,
Kıblesiz şartlanmalar mertebeyi sever de;
Ve aklın göbeğinde, kim hatırlar mahşeri!
Beynin kurtarsın seni (!) mertebeyle ever de.



Gibidirler



Hep kendine yaşayıp, zannı geçen kibirler;
Görenlerin azabı, çukurun dibidirler!
Ve gayeyi dert edip, teslim olan yiğitler,
Sadakat noktasında sıddıklar gibidirler.



Farkettim



Terk edemediklerim, bugün yarın ve dünüm,
Bulut gibi çilekeş, deniz gibi dolgunum.
Tolerans aşk bilirim, seyredenin yüzünde;
Farkı fark ettim artık, toleransta olgunum.



Erenler



Er yürek arayın, birlikte erek
Esasen ermeye vesile gerek.
Ermenin en hâli, hiçlikte gizli,
Erenler aradım hep gizlenerek.



Ateşte



Sendeki güzellik ebed ve ezel;
Sıratlara binek, cennetlere el.
Hasret buğu buğu dört biryanım gam,
Yüreğim ateşte, kül etmeye gel!



Sığın



Muhâbbetin kadar yol alılırsın sen,
Geçmişi şâd eyle geçip giderken.
Öteki ömrünü bu güne satma;
Alnın koy divana sığın bugünden.



Oynama



İrfan yudumlayıp insanca yaşa;
Kendini kendinle koyma baş başa.
Ecel nispetinde ömrü dünyanın
Kim kime aittir, oynama boşa!



Korkarım



Hissiyat ne ister, hep zârlanırız,
Ölümü andıkça toparlanırız.
Şu kaş göz el ayak kime emanet,
Korkarım pek şedit azarlanırız!



Şayet



Uçup gidiyor günler, geri başladı sayım,
Aklım başka âlemde, sır tutmaz hamaktayım.
Epey mesafeliyim özümdeki gerçekle;
Yaşam bu ise şayet, hâlâ yaşamaktayım.



Kan Misket



Firavun kadar yakın az ilerin,
Dağlıyor taş kalbimi dizilerin.
Ateş barut kan misket, kahrolası;
Ölüme üflemekte, Nazilerin!



Tartaydı



İdrâk bende tor taydı,
Soydum perdeden kaydı.
Biri günahım yakıp;
Sevabımı tartaydı!



Gibi



Ürküntü arasında, zor beynimi ovalar,
Dilenciler sokakta zabıtayı kovalar.
Birkaç asır mesafe, Kisra’nın özlemiyle;
Tasmasını koparan it gibi burjuvalar



İdrak



Liyâkat üretip görgüye ersem;
İfşayı çağırıp sırla eversem.
Tedbirle iç içe gerçek emniyet,
İdrâke bağlayın, tersten esersem.



Ben Sen O



Rakamlar etrafında, git geller fırlanırız,
Say say bitmez sonu yok, sonsuz sıfırlanırız.
Lâkin her şeye rağmen, aczimizi fark edip;
Ben sen onu bırakıp, biz der hayıflanırız.



İnan



Çokluk varlığı yıktı inan sözüme inan
Kızıl karanlık çöktü inan sözüme inan
Ne hiç kaldı ne hicâp boğuyor münâkaşa
Ben’im benden büyüktü inan sözüme inan.



Sarsılmaz



Üslûp bilmez yüreklerde his olmaz,
Vuslat rengi zihinlerde pas olmaz.
Mümin tıpkı yıkılmayan dağ gibi;
Zaman yürür nabzı durur sarsılmaz!



Çeşit Çeşit



Zulmet ve nur kucaklıyor herkesi,
Her devirde iki türlü insan var.
Rum Ermeni Abazası, Çerkezi,
Renk renk yüzler, çeşit çeşit lisan var.



Mevcut



Kendime gidiyorum, bir nefes yol var;
Sonsuzluğu ister mi gerçek vücudum!
Gün gün tüketiyorum, varsa ne kadar
Hacmimi ölçmeyin, bomboş mevcudum.



Hâya



Ayıbı görmemek ne büyük ayıp
Edebi resmedip kazsam duvara
İffet pınarından ar yudumlayıp
Hayâyı hıfzedip yazsam duvara



Telaşa



Ölümün son güzü ben kışındayım
Ölümsüz zamanım akışındayım
Ölümü tanımak ne büyük gerçek
Ölmeden ölmenin telaşındayım



Oynaşın



Gerçeği serap görüp çöl gibi kurur çatlar,
İdrâk yüceliğinden pek uzaktır zevatlar.
Ölüm yok oluş mudur yaşam bâki mi peki;
Tedbir nedir takdir ne, oynaşın zerzevatlar!



Hüvel Bâki



Yaşarken kalabalık ve ölürken teksiniz
Yapayalnız kapısız sura vurur eks’iniz
Hüvel Bâki, fatiha, zor be terhis töreni
Ürperteni hissedip tek tek gideceksiniz



Her İnsan



Tefekkür tolerans imanın bendi
İdâk marifettir çiledir dendi
Her insan mükemmel, sevgi aşk varsa
Mevlana beslendi Yunus beslendi



Kimi



Öbek öbek mahlûk var kimi kurt kimi tilki,
Kimi hoşt hırıltıda kimi en yüce bil ki.
Kimi mecnun divâne kimi miskin avâre;
Kimi çağdaş Firavun kimi sonsuzun ilki!



Ya Hayy



Her yer tefekküre koşar bu ayda
Hakkın seslenişi yer gök Hayy Hay’da
“Ya Hayy” diyebilmek feragat ister
Bedbahtsam gafilsem körsem ne fayda



Kin Yuvası



Terör İmralı’ya asmalı konak
Durmadan zift yayar, bu kirli çanak.
Bu kimin maşası, kimin Zerdüşti
Kandil kin yuvası meclis sığınak



Hâl



Gözyaşından ziyade, ihlâs ile hâl olur;
Melekûta varılır kul başını eğince.
Ölümsüz nağmelerle sonsuzluğa yol bulur,
Tüm varlığı titretir aşk ile kükreyince!



Ey Nefsim



Aklında bir hacmi var ötesine geç
Teslimiyet ve idrâk gelecek er geç
İdrâkin ertesinde ses duyacaksın
Gururu terk eyleyip tevâzuyu seç



Murat Han



Hak ve batıl aynıdır,kaç yıl geçse aradan
Çok şeyleri tattırır tatmayana yaratan.
Âlimler ve şairler, anane ve gelenek
Kosova’yı düşündüm ah nerdesin Murat Han



Mahmutpaşa



Uzun uzun kaldırım, desen desen semerler,
Sıra sıra hamallar yorgun günü emerler.
Mahputpaşa nerdesin teslim var yokuşunda
Her an hüzün sızdırır tarih kokan kemerler.



Fasit Daire



Ömrüm lafla geçti zanlarım kat kat
O günü düşündüm ne der hâkikat
Fasit daire hep dönüp dururum
Durmadan perdeler ağır meşakkat



Ede



Bizim köyde bir kesim anneye derdi ede;
Abiye derdi dadaş ne güzel bir ifade!
Bu nasıl samimiyet ve nasıl bir liyâkat,
Örf vardı mahallede, mâna vardı maddede.



Sükûtun Sesi



Alnım öpüverip kalbimden tuttu
Vuslatı gizleyip aşkı uyuttu
Bir şeyler fısıldar sükûtun sesi
Görünmez bir âlem başka boyuttu



Aşk Olmasaydı



Gözleri zümrüt taş kaşları yaydı,
Mahzun bakışları renk renk Leyla’ydı.
Apayrı mâna var gün gün yeşerir
Gözde yaş olur mu aşk olmasaydı?



Vasıta



Sıra sıra hüzün, bir yığın toprak;
Arada bir gidip mezarlara bak!
Şeklin ötesine olur vasıta,
Her an seni bekler ölünceye dek.



Tüketecek



Her vakit duvarımdan hasret düşüyor tek tek
Biri gelip dokunsa ağlamama yetecek
Taş kalpleri bırakıp göğsümü tutuyorum
Kör olası zamanlar vuslatı tüketecek



Sırat Gibi



Gözlerime dön bak, kaç mevsim hüzün
Sensiz takvimlerde içtiğim hüzün
Ben sana divane ben sana vurgun
Tıpkı sırat gibi geçtiğim hüzün



Issız Avluda



Kokun gül yaprağı dört mevsim gelen;
Beni ben boğuyor şehri gökdelen!
Hep seni bekledim ıssız avluda,
Melûn fır dönüyor zihnimi çelen.



Kim



Kavgada ruhumun jandarmaları,
Kim beni engeller O’nu anmaktan!
Şan, şöhret şairlik fors armaları,
Korkum hep kendimi anlamamaktan…



Deli Gibi



Ben öyle tuhafım ki, beterim saralıktan,
Birazcıkta sulu göz, vazgeçemem hüzünden.
Gelecekte tek korkum aşka fukaralıktan;
Deli gibi kaçarım, flörtün boynuzundan!



Bizimdir



Mâziyi kendimden gizlesem bile
Belki de içimde hasret kalacak
Muasır bizimdir düşmüştür dile
Gelecek bizimdir,bizim olacak



Döktüm



Yürekler pek hissiz hayâller iri,
Gayeden habersiz tek tek her biri.
Bir ben varım yalnız birde seccade,
Getirdim salâvat, döktüm şiiri.



Benim Gibi



Gözüm kar altında buz birikiyor,
Bembeyaz kefeni ölçüp dikiyor.
Güneş nere gitti kayboldu gökte;
Tıpkı benim gibi uyku çekiyor.


Kanma

Gel mâziye yaslan güç verir bize,
Ötelere zemin deme nemize.
Bilinen macera hüsran var çetin;
O’na yolculuğun kanma Cengiz’e!

Tövbekâr

Dün başka bir gündü bugünde varım
Sahilsiz bir derya zararım karım
Rüya gibi her an, tasavvur üstü
Vakitle kavgalı bir tövbekârım !


Tuttuğumsun

Tanyerinde mehtâbım, gözyaşımda buğumsun,
İffetinde gizlenen, seyrangâhım kuğumsun.
Hasretimde teberrük, cigaramda dumanım;
Yüreğinden kıstırıp, elinden tuttuğumsun!

Şiddet

Allah’ın indinde kadın erine;
Kutsallık verilmiş kendilerine.
Ne büyük ihânet kadına şiddet!
Sokağı düşündüm daldım derine.

İki

Zaman bende ipe gelmez tor taydı,
Rakamlarım tükendikçe artaydı.
İki ayrı âlem ömrün yapısı,
Ölümsüzlük gelip, ölçüp tartaydı.

Ömür

Marifet kalplere beyinden girmek,
İlhamlar dalgadır azgın denizde.
Yaşam yağmurlarla yürüyen ırmak,
Akar gereğince dur deseniz de.

Hazreti Mevlana

Vaktinde zuhur etti, yayıldı perde perde,
Hep çileli yollarda, diz dize ve yan yana.
Orta Asya Türkistan Anadolu her yerde,
Rengârenk çığır açtı, O Hazreti Mevlana.

Annedir

Rayiha kokulu annedir kızlar,
Şefkat derinlikli birer yıldızlar.
Hak hukuk eşitlik dedirten ruhlar;
Edepten iffetten ardan hırsızlar!

Dicle Kenarında

Bizim büyüklerin hâyreti sırdı,
“Dicle kenarında” hikâye vardı.
Ah yitik geçmişim, zamane nesli;
Sırrı ifşâ edip zehri ısırdı!

Usul Oldu

Faiz usül oldu edep ar dizde,
Mârifet, ihânet, sır ifşâ bizde.
Terk edemeyenler hiç öğünmesin;
Sesleniş aranmaz kirli benizde!

Evler

Kârûni duygular salar gör evim,
Vakfettim ilhâmı tuzak kurana.
Ölümsüz bir ufuk benim görevim,
Şâire övgü var baktım Kurân’a.

Hesapsız

Yana yatmış gövdeler, boyunlar baştan kalın,
Zihinler kırbaç gibi, arenası yuların.
Düşüncede fırıldak, sadâkatte hesapsız;
Yaşayan kadavrası pervazsız uykuların!

Hoş

Mahşere süvarili atların verâsı hoş,
Sükûn meclislerinde vaktin maverası hoş…
Hüznün davetiyesi, giden gelen bahtiyar;
Ağlatan inzivası, hira mağarası hoş.

Aynı mı

Sabrı yedekleyip yutkunurum tek
Bir yudum su ile bir parça ekmek
Gaye aşk herkeste aynı mı sence
Değer mi vuslatsız azabı çekmek

Rüyalar

Kurduğum rüyalar seninle tektir
Ruhunu ruhuma yamala diktir
İster dişini sık sessizce bekle
İster bende kalan hüznü biriktir

Sebât

Masum gösterişsiz öteye ilgim,
Beni var yok etmez bu kadar bilgim!
Var olup yok olmak sebâta bağlı,
Yollar mürekkebim, teneşir silgim.

Olur mu

Gülüşü bir güneş, bakışı yaydı;
Nazarı âdeta içime kaydı.
Beni kimler anlar, yanık sineler,
Hiç bahar olur mu âşk olmasaydı!

İstikâmet

Bekleyeni unutur, ihmâl eder uyursun,
Bağırır Münker-Nekir, öndekiler buyursun…
Sen ne biçim yolcusun, hem kimdir klavuzun;
Müstâkime muhalif,müslümanım diyorsun!

Alın Teri

“Çalışanın alnında, kurumadan terini…”;
Bu muhteşem vecizi hebâ etme hayhuya!
Ferasetten kopmadan hesapla günlerini,
Uyan yakalanmadan, ölüm denen uykuya.

Ömer Ekinci Micingirt
Ömer Ekinci Micingirt414 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
4.00/5 Toplam verilen oy : 1
Ekleyen Kullanıcı : Ömer Ekinci Micingirt