itişler, kakışlar, mide bulandıran ter kokuları arasında
kusacağım gelir, sudan çıkmış alabalıklar gibi hissederim kendimi
bir belediye halk otobüsünün, bir stadyumun ya da sinemanın çıkış kapısına ulaşmak
ve özgürlüğünü yeni kazanmış yılların mahkumu misali
hızlı adımlarla kendimi dışarı atmak beni ne kadar çok sevindirirse
yangın merdivenlerinin çıkış kapılarına ulaşamayıp ezildikleri yetmiyormuş gibi
yoğun dumanlardan zehirlenip pisi pisine ölenleri görmek
düşünmek, hatta empati kurup kendimi onların yerine koymak
bir o kadar üzer, canımı acıtır, yakar
bu bir film çekimi de olsa, reklam filmi de olsa fark etmez
oysa bu insanların tümü az önce gülüyorlar, dans ediyorlardı
ne vakit seninle dışarı çıkmayı hayal etsem
her yerde seni izleyen kör olasıca gözler vardı
ve ben o gözlerin her birini, hani elime o an biber gazı verseler, kör ederdim
güzel olan sendin evet, senden güzelini belki analar doğurmuştu da
bana tesadüf etmemişti ,güzele bakmak sevaptı, öyle diyorlardı arkadaşlar
ve tüm sevaplarım onların olsundu da bana sen kalsaydın
utanırsın, belki başını yere eğersin , o güzel gözlerini bir daha göremem diye
şöyle doya doya adam gibi bakamadım da ona yanarım
seni izleyen hep bendim, bir gölge gibi peşinden koşan ben
senin olduğun her yerde sadece ve sadece ben olmalıydım
bensiz sen de bir hiçtin, ama bunu senden hep gizlemiştim
ya da bilmiyorum, sensiz bir hiçken, seninle tamamlandığımı sanan
bir budala, bir geri zekalı, bir salak, ya da bir ahmak olmalıydım
gerçi bu kelimelerin biri bile bana fazla gelirdi
o halde sen bütünün hangi parçasıydın, bana sorsaydın
en çok da kalbime yakışırdın
ya da ben parçalı bulutlu yokluğuna ağlarken
sen ahmak ıslatan güneş yağmurlarıydın
mesela şurada oturup birlikte dondurma yemiştik
sen ve ben, yani eşittir, ikimiz diyeceğim de
sen yerken ben izlediğime göre
mantık hatası doğruydu, matematiksel işlem yanlıştı
ya da sen hep doğruydun, yanlış olan bendim
bana sorsaydın itiraf ederdim
mesela derdim ki, bitmesin ulan dondurman
eriyecekse de erisin, külahından deli gibi taşsın, ellerine bulaşsın
sakın yıkama suyla, sabunla
öpe öpe dudağımla temizlerim
olmadı, kedilerin patilerini yaladıkları gibi
yalardım açıkçası dondurma niyetine ellerini
zannınca çok çirkin bir görüntü olduysa da
mantık arama, yok bende, gerçeği bu
ama bilmeni isterim ki,
cebimde senin için kolonyalı mendilim her zaman olurdu
vanilyalı, karamelli, çilekli, sade, ne fark eder ki neli olduğu
alt tarafı dondurma işte, üst tarafında ellerin vardı
bırak erisin, aksın baştan aşağıya
aşağıdan yukarıya sana bakan bir çift göz benimse
kaşlarını, gözlerini, dudaklarını, saçlarını heceleye heceleye
sabaha kadar okuyan da yazan da mantık olarak ben olurdum
şu durak var ya şu durak,
lanet olası otobüs erken gelmesin
seni rahat rahat göreyim diye
az mı dualar etmiştim içimden
hele dokundu mu kalabalıklar içinde birisi kirli elleriyle
ve baktı mı pis bakışlarıyla
dışımdan sövmek gelse de
bir defa yanımda sen vardın
iki defa susardım
ve kana kana içmek isterdim seni
elinden tutan bendim, siper olan ben
rahat çıkalım diye en arka kapıdan
herkesi çiğneye çiğneye koşar adımlarla sana yol açardım
aklıma tüm çıkış kapıları gelirdi de
kalbinden çıkacağım gelmezdi
bu kez yol veren sen oldun
her şeyin bir sonu vardı
sonumu hazırlayan kalbinde izim
teşekkür mü etsem, üzülsem mi bilemedim
her dondurma yediğinde beni kesin hatırlamazsın
ellerini temizleyen birini bulursan
sakın onu da kalbinden atma olur mu
Vecdi Murat SOYDAN
(Yaşanmamış Aşkların Şairi)
08-09 Mart 2018, Isparta
Şiirin hikayesi :
“Ben” kattım sana biraz,
Öyle sevdim seni..
Çünkü sen de bensiz;
O kadar güzel değilsin hani..
Özdemir Asaf
Çıkış Kapısı
Vecdi Murat SOYDAN474 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Şiir Adresi : http://siirtutkusu.com/cikis-kapisi
Ekleyen Kullanıcı : Vecdi Murat Soydan