Şiir Tutkusu

Menü

Acılı Arabesk

ACILI ARABESK (Deneme)


Ülkemizde özellikle son aylarda yaşanılan acı olaylar bizleri maalesef karamsar yaptı. Arabesk toplumu olduk, hem de en acılısından. Hatırlar mısınız bilmem, yıllar önce ben diyeyim 20, siz deyin 25 yıl önce, daha bilgisayar yeni yeni gümrük kapılarımızdan sınırlarımıza giriyordu ve bizler “ Bu bilgisayar, “robot” gibi bir şey mi ki? ne işe yarar, bir tuşa basınca dünya elimizin altındaymış” cinsinden söylemlerde bulunup, şaşkınlıklar içinde yaşarken ve de müzik piyasasında daha cd ler yokken radyolu teybimizin kasetçalarına kaset koyar müzik dinlerdik. Acılı Arabesk de onlardan biriydi. Kaset ambalajının içine eşantiyon cinsinden 30 gramlık poşetlerde kırmızı acı pul biber ile birlikte verildiği zaman, acılı arabeskin en acılı tarafını da bizzat tecrübe edinerek görmüş ve hatta tatmış da olduk. O meşhur ve reklamı acılı kasetten ben de almıştım çünkü. Şimdi verseler aynı şekilde, kendi kendime şu soruyu sorardım : “Acaba içindeki gerçekten kırmızı pul biber miydi?” O zamanlar acaba biliniyor muydu kiremit tozu? Malumunuz, şimdi her şey bozuldu. Yazılı ve görsel basından öğrendiğime göre, adamlar kırmızı toz biberin içine kiremit tozlarını karıştırıyorlarmış. İnşaat sektörüne girsinler bari diyeceğim de, onların yapacakları inşaatlardan da bir hayır gelmez, başımıza yıkılır Allah korusun.

Bir husus daha var ki sizlerle paylaşmadan edemedim. Şu bizim meşhur baklavamız yok mu, hani şu düne kadar kanlı bıçaklı olduğumuz Yunan’lı komşularımızın da sahiplendiği meşhur baklavamız. Bu Yunan’lılar da alem millet doğrusu. Neyimize sahip çıkmadılar ki, Cacık, karnıyarık,lokum... Şimdi de, Türk izci köpeği 'Zağar'a sahip çıkmışlar. Neyse mevzu derin, biz dönelim konumuza.İşte benim uyanık bazı vatandaşım ne mi yapıyormuş söyleyeyim mi? “Haydi Söyle.” dediğinizi duyar gibiyim. İbrahim Tatlıses’in acılı ve yanık sesinden iyi giderdi şimdi bu şarkı. İbrahim Bey de kendi derdinde garibim. Gerçi kaşlarının arasından domdom kurşunu geçmedi ama, kafasına yediği kurşundan sonra bir gariplikler oldu, kendine gelir gelmez bastı nikahı. Çiçeği burnunda yeni evlilere mutluluklar dilemek düşer bize. Neyse konuyu dağıtmayayım, nerde kalmıştık? İşte uyanık bazı baklavacılar Antep fıstığının sanalını icat etmişler. Nasıl mı? Baklavanın içine Antep fıstığı yerine bezelye veya yeşile boyanmış yer fıstığı koyuyorlarmış. Renkleri de aynı. Baklavanın içine şeker yerine tatlandırıcı veya glikoz da koyuyorlarmış. Ondan ucuzmuş baklava.Yetkililer diyor ki, “Bir tepsi baklavada iki buçuk kilogram şeker yerine 50 kuruşluk aspartam kullanırsanız baklavanın maliyeti düşer, kilosu 5 liradan baklava alırsınız ve yapay tatlandırıcıyı da afiyetle yemiş olursunuz!” Biz baklavadan önce ayvayı yemişiz de haberimiz yokmuş.

Ramazan bayramında anamın elini öpmeye Ankara’ya gittiğimde, bizzat şahit oldum. Adam dükkana kocaman bir yazıyla şunları yazmış : “ Bir tepsi baklava 25 TL” Gözlerime inanamadım, yahu bizde kilosu 25 TL’ye satılan baklavanın bir tepsisi burada nasıl bu fiyata olur? Baklavanın 1 kilosu 5 TL’ye geliyor. Bakkalda zaten şekerin kilosu nerdeyse bu fiyat. Almadım tabi. Daha ilanı okur okumaz, dedim ki : “Ulan şimdi şeytana uyarız da, alırız bir tepsi baklavayı, gelen misafirin önüne koyarız, akşama kadar yesinler dursunlar, nasılsa ucuz.”
Meşhur laftır, “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” deyimi. Ne demekse? Açtım baktım deyimler sözlüğüne. “"Hayatta birçok problemlerle karşılaşıp bunlardan başarı ile çıkmış olanlar, bundan sonra karşılaşacakları zorlukları da atlatıp başarıyla çıkarlar.”anlamına geliyormuş. Bizler nerede kullanıyoruz? Nerede olacak, erkeğiz ya, belden aşağı durumlarda öğünmek için sıkça kullanıyoruz. Hatırlayınız, basına da yansımıştı, AIDS’li olduğu doktor raporuyla kesinlik kazanan ve kısa ismi Nataşa olan ithal bir rus kadınıyla birlikte olan bizim en asil ve en kahraman karadenizli erkeğimiz pişkin pişkin tv kameralarına sırıtarak, “ acı patlıcanı kırağı çalmaz, bana bir şey olmaz” diyordu.


Dilerim bir şey olmamıştır.Yaşıyorsa ömrü bereketli olsun, ölmüşse taktir-i ilahi, ne gelir elden, Allah rahmet eylesin. Gitti bizim Temel. Aklıma başka söz gelmiyor, zaten ölenin ardından kötü söz söylenmez.

İşte bu çağın en tehlikeli hastalığı olarak kabul edilen AIDS bizim Karadeniz uşağına vız geliyor. Nedense, hep de büyük harflerle yazılır bu kelime. Milletin gözünün içine parmak sokmak gibi bir şey bu. Bak, sonunuz böyle olur, yaklaşmayın sobaya, (pardon) rus manitaya. “Cısss” der gibi. Bizler kahraman asil bir milletiz efendim. Öyle kolay kolay ölmeyiz. Allah’ın izniyle bize hiç bir şey olmaz.

Deprem mi dediniz? Yok canım taktir-i ilahi. Eceli gelen ölmüyor mu sanki? Hem kiremit tozunu sadece kırmızı pul biberlerin içinde kullanıyoruz. Fena mı oldu, bibere renk geldi. Binaların yapımında kullanmadık ki? (!)

“Bir teselli ver.” Orhan abimiz söylüyordu, şimdi aklıma geldi.Yine acılarım başladı. Nerden hatırlattınız bu mevzuları…


Sağlıcakla kalınız.



Vecdi Murat SOYDAN
02/11/2011-Isparta
Vecdi Murat SOYDAN474 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Vecdi Murat Soydan