Şiir Tutkusu

Menü

Karapapazlı Mayın Döşelisi İskambil

Bütün çöküşlerin hikayesi hemen hemen her yerde aynıdır. Bütün yükselişlerin de öyle. Çünkü insan mısın, neresinden nerelisi olursan ol dünyanın heryerinde bütün insanlıkla kader ortaklığın vardır, ilgilisin ve alakadarsındır.
Doğarken de...ölürken de...inerken de...çıkarken de...düşerken de...kalkarken de... Şu güzelim hayat herkese kesintisiz gönül verendir ve herkesin ortakca öznesi – nesnesi durumundadır.
Papazmış adam. Zayıf yüzlü , top sakallı iri elleriyle kara giysiler içinde İsviçreye giden bir trenin yol yarısını birlikte paylaştığım Cumartesi'nin.
Onun koltuğuna oturduğu dörtlü ve geniş alanlı yere oturmadan önce, ikili bir önceki koltukların üstünde beyaz şallar içinde resmedilmiş İsa'ya ve yolcusunun üstüne orturmaktan eli yüzü kırıııış buruş olmuş broşüre gözüm takıldı...
'Ulaaaaan dedim...Hay gidi...!Ya bir de derginin üstüne oturan gaz kaçırdıysa hazretin resmine...?'
Neyse.! Dedim ya, gittim ben bu kara giysilinin geniş koltuğuna oturdum.Ayaklarını uzatıyor ve rahat ediyor insan . Gardaki kadınlarla el sallaştı adam. Tren yürüdü..Lafa daldık ki; bir dizi ortaçağ manastır keşiflerinin anısına Paskalya öncesi ordan oraya seminerler gezginiymiş. Hitlerin toplama kampı Dachau yakınlarındaymış bir hafta evveli...Şimdi bir haftadır buralardaki çevre manastırlarda dönmüş dolaşmış ve ağırlıklı kadınlar topluluğu olmak üzere hayatın son verilerini ölçmüş, biçmiş, ilahi ahkamlar kesip, sahibi olmayan sevgi uçurukçuluğunu masalara yatırmış.
O dikiş nakış cerrahlığından her coğrafya bedenine, her insan topluluklarına göre fistan biçmiş terzicilikler yapmışlar kendi aralarında...( Son yıkım şeklini almadan evvel BOP fikir danışıp vurucu gücünü buralardan derleniyor, toplanıyor ve yükleniyor yani)
Adam bana yeni nesillerin iyi ve güzeli baz alması yönünde Dahau katliam müzesinin yıkılmayıp yaşatılmasında nasıl nasıl bir güzellik olduğunu ballı börekli tümcelerle yığıp yamamaya çalışırken...
Lafı dönderip dolaştırıp, Ortadoğu' daki Hitler benzeri tiranlar diyerek lafa bir girişiyor..Saddam diyor..Gaddafi diyor...yani kendi dini dışında ve yine kendi sömürgeci çıkar hudutlarının dışına çıkan her türlü aynı kafadan lanetlenmişliklere öyle bir despotluk ediyor, öyle bir kin kusuyor, öyle bir kılıç sallayıp mayın döşüyor ki ( Bu hakkı da sırtındaki kara elbiselerden ilahi ellerle giyindiğini düşünerek )
...Bugün ortadoğu'nun, Kafkas'ların, Afrika inci- mercancı -petrolcü sahralarının tozduman haline şöylece bir bakın..Bu ağzı leş kokan tebelleşliğin zarar ziyanını dakkasında anlarsınız...
Papaza arka koltuktaki İsa'nın kırış buruş üstüne oturulmuş resminden bahsettim..Dudak kıvırdı omuz salladı..Herkes reyinde hür dedi..
İyi de dedim..Ya üstüne oturan dururken dururken gaz kaçırdıysa...
Olsun dedi. İsa'ya göre hava hoş...
İyi de dedim..Ya inanmak...? İnsan inandığının yüzüne beraber her pisliği edepsizleşip sonra ' keşke sen ölmeyeydin de ben öleydim ' numarasına yatması ..evet hayır arası bir cevap mı..ne dedim..
Yani ne ? ...Yani, hayata yürürken insan, bir ayağı havada bir ayağı yerde gibi soytarık durumla şurdan şuraya adım atacağını mı sanır ne..?
Küt diye sesi kesildi papazın..Ağzını diline şapırdattı..yalandı dölendi..camdan dışarı pörttü gözleri...
Ayrıca dedim...Şu Dahau müzesi meselesi...
Biliyor musunuz, bugün Almanyada yükselen Irkçılık onların kendi dükkanları durumundaki Birleşmiş Milletler'in bile hasıraltı edemediği raporları baş konusudur..?
Eğer dedim; insanlar gerek iyisine gerek kötüsüne son yaşadıklarından vazgeçmeksizin aynıda ısrarda bulunurlarsa, ortadaki kalıntı en son yaşananın en az kendi misli boyutunda çap, eksen ve derinlik kazanır. Kafanı çok karıştırmamak adına işi özetlersem, bugün dünyada yalnuzca vitrine sürülmüş silahlara bak...Eskiye kıyasla en sonuncu felakette daha derin ve kalın boyutlar kata kata nereye vardığımızdan ne demek istediğimi anlayacaksın.
Ki Dahau' dan öğrenilmeyen felaketin boyutu da o bağlamda en sonuncusundan birdahaki seferine kat kat fazla olacaktır. Hani bu hususta insanların müze kalıntılarından maalesef çok da iyi ve güzele yönelik ortalarda öğrendiği çok da bir şey yok...!
Papaz camdan dışarı bakıyordu hep artık...Birara kadınları sordum ondan...Pat çat bir iki cümle döküldü ağzından..Kafasındaki kara elbisesine uygun geniş foterini yüzüne kapladı. Uyur numarasına yatmasaydı Ortadoğudaki Tiranların kimin sahne kuklası olduğunu anlatacaktım...Bu hal beni bekleyen istasyonda indiğim trenle geçti gitti...kara giysili papazla hızkesen zamana karışarak...
Varalım bize..
Dedim ya Adrian Roma'sı dünyanın dörtbiryanına duvarlar çekip, bütün yollarını Roma' nın haraç yoluna bağlarken daha çöküş başlamıştı bile..Kral Arthur Selahaddi'nin üstüne Haçlı kılıklı çapulcular sürdüğünde hem tacı hemde kutsal kılıcı Sakson baronlarının yağmacılığında tuzla buz oluvermişti aynı sebebe çoktan..
Aynı sebebe İskender taaa Hint yarımadasında namına şehirler kurup atıyla içki ziyafeti yaparken makedon –yunan sarayları çatııır çatır sallanmaya başlamıştı bile ardından...ardardına birbirini kamalayan hanedanları Çin seddine son harcını koyduğunda yine aynı sebebe bitmesiz depremlerin silsilesi başlamıştı bile..Çin' de Maçin'de
Bu;
Asur'da da böylodu...Hitit'te de, Mısır'da da...Babi'lde de...
Ordan bize gelirsek...
Oniki Eylül darbesi niye yapıldıydı..?
Türkiyeyi küresel yağmacıların elini kolunu sallaya sallaya babalarının malı gibi kafadan savaşsız işgali ve içinde yaşayanların kuzu kuzu sefillik yövmiyesine acın yatıp gücün kalkarak köleleşmesi için..Değil mi...?
Özal' a bunun için özel savaş taşaronluğunun yanında, kapıları sonuna kadar dayaması için ( Hatta Truva atlığı görmeye de diyebiliriz) vatandaş kılığı giydirilip tüccar pozu sattırarak memleket adamlılığına iş verildi..büyüksün denildi ..anıt mezar dikildi..
Özal Amerikanın kurup kurcaladığı Oniki Eylül cuntasının birinci kalemden nöbeti devralan sivil görünüşlü memuruydu.
Şimdi gelişerek ve dönüşerek aynı yolun yolcusu diğer memurlar...Taş üstünde taş koymayan nice yıkımlarla aynı iş-güç 'babalarının malı gibi ülkeyi ve ülke etrafında yumaklanan sorunları satıp Pazar etme ' memurluğuna tayin edildikleri özel EŞ_BAŞKANLIK işini sekteye uğrtmedan yine aynı sivil kılıkla..
Günde en az yedi saatini televizyon karşışında geçiren ..elli sene öncesi kitap okuma alışkanlığının kat kat altına düşen, meydanını ve meskenini şaşırmış bir toplumu topyekün ablukaya alarak her gıkı çıkanı godesleyip her hak isteyeni cop, dipcik, biber gazı yahut kurşunla.....
Ne diyor muhalefet...'Bu gidiş felaketin açık adresidir..'
Başka ne diyor..?
'Buna biz demokratca kendini ıspatlaması için kanun düzenlettik ve bu felakete sebep olanların yollarını açtık..'( Sonu felaket olacağını bile bileye )
Başka ne diyor...?
'Gerekirse her kesim için de bunu yaparız' ( Son vuruş' u kastediyorlar galiba )...'Çünkü biz demokratız...'
Başka ne diyor...?
'Yüzde on başkasının hayır dediğini kendi hanesine araklayan yağmadır ' ( Ki bu irade marrizleme işine kendileri de dalil olarak...Kısacası herkesin özel verilmiş ödevleriyle bir işi, yüklendiği bir forsu var bu sağlı sollu girişilen ortak tezgahta anlayacağınız...)
Joşka fişer gibileri batı emperyallerinin iyi vitrinlenmiş vatandaş kılıklı hususi işlerin birinci sınıf bulunmaz ajanlarıdır...Sayasinde dünyanın birçok haritasını değiştirip kapı kulu ettiler..
Şimdi aynı markanın diğer ismi Claudia Roth, Diyarbakır' ı bu dünyanın suratını biçimini değiştirmeyi kafaya koymuş sömürgen-kemirgenlerinin bizdeki en yerel kuklalarını işin ucundan tutturma niyetiyle yolgeçen hanı yapıyor..önüne geleni sarılıp kucaklayıp öpüp omzuna basıyor..girişin arkanızdayız diyor..
Ve ortalık sıkıştıkca panzer..fişek...greyder...cop..toz..duman...
Hayat ki...ihmal edene asla bağışlaması ve kıyağı olmayan hassas döngüsüyle, Eğer ki öyle bir aldanışsa...Bütün çöküşlerin hikayesi dünyanın her yerinde dün de aynıydı..bugün de..


Seyfi Karaca.........Nisan / 11
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca