Şiir Tutkusu

Menü

Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları

BİR DELİNİN SENFONİK DOKUNDURMALARI

İnsanlar Dünyası
1.
Kadın !...
Bir zamanlar susmak,
Kadınların konuşma diliydi
Söyleyecekleri ya gözlerinde ya da yüreklerinde gizliydi
.
Tek savunma silahları,
Yumruk yapmaya kıyamadıkları elleriydi
Sığınabilecekleri biricik mekân,
Ya mezar ya da ana baba evleriydi
.
Parantez içi (Kadınların korkuları şarkı, hıçkırıkları çağrıdır kıyamete.)
.
Papatya yürekli adama (!)...
(seviyor/sevmiyor)
Karnını yurt bileceksin, memesinden süt emeceksin
Kucağında ağlamayı keseceksin, aşık olup kalbine gireceksin
İşine gelince seveceksin,
Gelmeyince ya dövecek ya kovacak ya da vuracaksın
.
Biz buna " Kadına Şiddet" diyoruz
Parantez içi (Sen ne zaman Adam olacaksın?
Yapma !...)
.
Ne kara kalemle gökkuşağı çizilebilir
Ne de senin gibi,
Avı için ağlayan ucuz ruhlu timsahın gözyaşları içilebilir

2.
Ah bu Dünya !...
Camlar kırılır sesten durulmaz
Canlar kırılır hiç ses duyulmaz
.
Parantez içi (Ki insan yaprak yaprak dökülen umut ağacıdır.)
.
Nereye baksam her yer keder rengi, içimiz kül yığını
(Yanmadan kim kül olmuş ki.)
Unutmayı unutan herkesin bir yangını var,
Kustukça sönen sustukça yanan
Ya içine attıklarından, ya da içinden atamadıklarından
.
Biz buna "Dert Adamı Çürütür" diyoruz
Parantez içi (Sık sık konuşmak gerek vakti gelince,
Zira susmaya bol bol zaman olacak ölünce.)

3.
Saklandığı yerde unutulmuş bir Sokak Çocuğuyum ben
Hangi bankta sabahlasam
Üşüyen sokak lambaları misali
Direnirim gecenin ayazına, soğuk benim yurdum
Ne bir eve sığabilirim ne de koca bir kente
Yaşamın ayak dibinde küçük bir damla olurum,
Bir anne yüreği düşler içinde uyurum
.
Yine de seviyorum Dünyayı,
Yaşamak her gün canıma okusa da besbeter
Diken mi kaldı batmadık, ah bu yalın ayak yürümeler
Olsun !...
Biliyorum bir yerlerde bir gül var,
Hayalimdeki kokusu da yeter
.
Biz buna “Şükür” ve “Umudun Bir Çocuğa Yüz Çevirmemiş Hali.” diyoruz
Parantez içi (Bazıları hayatı eksile eksile öğrenir
Yaşamak kudretiyle doldurur tüm boşluklarını.)

4.
Ben !... Annem...! Babam !... ve Çocuk !...
.
Salıncaklardan mutlu çocuk kahkahaları,
Ağaçlardan kuş sesleri toplarım
Rüzgârla uçup gitmesinler diye
Çocuk yüreklerinde uyuyan masallar biriktiririm,
Unutulup yitmesinler diye
.
Masal var mıdır içinde çocuk olmayan?
Varsa biz buna "Büyüklere Masallar" diyoruz
.
Yoktur çocuk olupta gökkuşağına kanmayan
Gülünce yedi renk açardı yüzünde bahar,
Lunaparka benzerdi benim babam
.
Babam tomurcuklandığım dalımdı,
Dağlara baş eğmeyen yanımdı
Gurbet kokardı, annemse memleket
.
Kuşlara edebiyat öğretmenliği yapan bir kadındı annem
Balkondaki ipe çamaşır sermek yerine
Mahallemizin serçeleri okuyup kültürlensin diye şiirler asardı
.
Tüm anneler gibi annemin de
Binlerce karatlık yüreği vardı
Ne zaman kardeşim balkondan sarksa
Ellerinden önce gözleriyle tutardı
Kardeşim ne zaman salıncaktan düşecek olsa önce başörtüsü uçardı
.
Parantez içi (Bütün sevgileri topladım,
Tek bir anne sevgisi kadar bile olduramadım.
Hayatımdaki bütün boşlukları doldurdum
Tek bir baba boşluğunu dolduramadım.)

Nesneler Dünyası
5.
Parantez içi
(Gül de sevinir kokarken.)
Su da yorulur akarken !...
Hele bir de doğduğundan beri uyumamışsa,
Başını taştan taşa vurmuşsa
Parantez içi (Nehir: Dünyanın en uzun sürüngeni.)
.
Buzullar...
Taş gibi dururken kalptekiler,
Damla damla eriyor kutuptakiler
.
Biz buna "Küresel Isınma" diyoruz
Demek ki
Su da ağlar !... ateşi düşsün diye
Yağmur niye yağar !... insanoğlunun acısına dayanamaz bulutlar
.
Parantez içi (Ateşe tapmayan heykeller yaptım sudan,
Hepsi de deniz ruhlular.
Bu devran böyle sürüp gitmez,
Sonsuz değildir uçurumun da dibi var. - Su ve Dinazorlar Tarihi.)
Gün gelir şafak sökemez kör düğümünü

Asi bir konar göçerdir dalında her yaprak
Bir gün saat intiharı çeyrek geçer,
Sarı sıcak bir Eylül’de kucak açar toprak
Sarılıp bir güz yeline yeni yurduna göçer yaprak
.
Kuru bir dala gözyaşı olun, ama
Yeşile düşman bahçıvan olmayın,
.
Parantez içi (Mesela İstanbul’u önce Boğaz’ından yaraladılar.)
.
Göğe inancını yitirmesin kuşlar, mülkünü kirletmeyin, ağaçları kanatmayın !...
Bir umuttur serçe sesi, simsiyah bulutların çöreklendiği gökyüzünde
Göz yeşili ormanların yerine, beton ormanlar yaratarak
Gökyüzü çocuklarına konacak dal aratmayın !...
Mavisini yok edip martıları ağlatmayın !...
.
Parantez içi (Çocuklar ve Kuşlar; biri göğün yaramazı, biri yerin.
Hep merak etmişimdir,
yapraklar neden serçeler gibi tez canlı telaşlıdır, onlara benzer?)

Duygular Dünyası
6.
Misafir gelipte yatsın diye naftalinleyip bekletilen yorgan gibiyim, henüz kimse örtmedi beni üstüne
Parantez içi( Ne olur Tanrım bu durumu hiç kimseye söyleme.)
.
Daha sonraları medeni durum...
Parantez içi (Üşürüm...! ey sevgili ne olur aklından çıkarma beni.
Ve bütün ıhlamurlar sen kokar.)
Şekline evrildi.
.
Ve şimdi sevmek zamanı deyip aşk çağrıldı:
“Ey aşk...!
Bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
.
Ne ilk ne de son kabustu gördüğümüz,
Yine de dağlara hiç baş eğmedik
Kana kana içip yaşarken öldüğümüz,
Kızılcık şerbeti dolu bir kâseydik
Ne mezar taşı vardı, ne toprak ne de kemik,
Kazma küreksiz nicelerini gömdüğümüz
İki yüreğimiz vardı, sırçadan incecik
.
Parantez içi (Yani biz birbirine sığınmış iki yürektik
Tek taşla duvar örülmez dedik, taşa sevgi ektik.)
Ve
“Güzeldir yardan gelen,
Ondan gayrı ne varsa haram olsun
Nazlı bir kaş çatışından evladır ölüm,
Ondan gelirse belâm olsun” dedik
.
Buna da "Bir bedende iki kişi, Aşk" diyoruz
Parantez içi (Aşk; su arayan ateştir.)
İçi ateş dışı buz,
Girer yanarsın, çıkar donarsın
Düşte gör, ateş mi yakar seni sen mi ateşi yakarsın.
.
Yine de bütün sevgiler, siyaha inat beyaz olmalı, kirletilmemeli.)

7.
Büyüdük, çocukluğumuzu yedi kat yerin dibine gömdük
Parantez içi (İlk cinayetimiz.)
Açtık pencereyi, içeri karanlık doluştu ve düş bitti
Yer açtıkça günahlarımıza,
İçimizdeki o merhametli güzel çocuklar gitti
Şimdi alacakaranlık kuşağı,
Büyümenin şeytanlığı çocuk masumiyetini mağlup etti
.
Yarattığımız cehennemde yanıyor,
Savaşlarda anası ağlayanların çocukları
Yarattığımız cennette oynuyor,
Savaşlara silah sağlayanların çocukları
.
Parantez içi (Ah şimdi beyaz kanatlı bir güvercin olacaktım ki.)
Göğü bilmeyen serçe, deniz değmeyen balık mı olur?
.
Gerçi çocuk olursun bir emzik boyu yaşamadan kıyarlar
Balık olursun pul pul, çiçek olursun yaprak yaprak yolarlar
Serçe olursun kanatlarını kırarlar
Ah bu insanlar, ah bu insanlar...!
Cehenneme çevirdikleri bu cennet Dünyada her şeyi kendilerine yorarlar
.
Biz buna "Adaletin bu mu Dünya" diyoruz
.
Mesela bazıları yaralı kuşağın çocukları olarak Dünya’ya geldiler
Üzerlerine yağmurdan çok mermi yağdı
Yaralarından çok etrafları sarıldı
Yaralarından çok kimlikleri soruldu
Ateşi sadece cehennem ateşi olarak bildiler
Yaralarından soyunamadan öldüler

Bilmezsiniz...!
Parantez içi (Belki de bilirsiniz.)
.
Bizim harabeye dönmüş kentlerimizde,
Balıkçı ağlarında yaşanan can pazarı misali
Her gün can pazarları yaşanır,
Ölüm koroları hiç susmaz
Kese kağıdı değildir patlayan,
Metal kuşlardan bombalar yağar
Göğümüzde serçeler uçmaz.
Demir leblebiler gezinir içimizde,
Kan göllerimizde nilüferler açmaz
Biz her şeyimizden vaz geçeriz de
ölüm bizden hiç geçmez
.
Her şey eksilir de,
Bir tek ölüm eksilmez evimizden
Tüm sevdiklerimizi, birer birer alır elimizden
.
Parantez içi (Oysa enkazda bile güller açardı yeniden,
Tutulsaydı mis kokulu bir bebeğin ellerinden.)

Özgürlük şarkısı söyleyen Filistin Halkına
Kurşun yağdıran askere çağrımdır:
Hangi çocuk sapanıyla bir asker vurabilir ki
Kurşun bir çocuğun cesaretini ne kadar kırabilir ki
.
Parantez içi (Bırak aksın silme gözyaşını çocuk
Belki böyle deniz oluruz, deryada köpük.)

8.
Duasız şiir mi olur !...
Dua ki gönüllere umut eken,
Huzur veren yürekteki derinlik
Samimi bir sığınış, iç döküş, boyun büküş
Dertlere en büyük teselli,
Acz içindeki ruhlara en büyük serinlik
.
Parantez içi (Dünyanın kirini yıkamak için,
Ne çokça yağmura, ne doluya ne de kara
Sadece inançlı, vicdanlı insanlara
İhtiyaç var !...
.
Duaya durmuş ağaçlar misali açtım ellerimi göğe, kurdum saati umuda.)

Ve Yaşamın Son Evresi
9.
Yaşlanmak kötü şey evlat...!
Yaş ilerledikçe ot bürümüş,
Bakımsız meçhul mezarlar gibidir yüreğin
Daha yaşarken bayramdan bayrama hatırlanan ölülere dönersin
Artık üvey evlatsın bu Dünyada
Herkesin gözüne batarsın teli çıkmış şemsiye misali
Yedi sülalen yük sayar seni
Yatalak olup altına kaçırırsın,
Takma dişlerini unutursun bardakta
Torunlarından bi güzel dayak yersin
.
Her an dört gözle ölümü beklersin
Derin bir yutkunma, derin bir iç çekiş, ah edişle şöyle bir maziye bakar,
Tanrım ne olur nefes alma yükünden kurtar beni...!
Nerde kaldı bu ecel dersin...!
.
Böylece parantez kapanır.
.
Ama bu şiirin parantezi kapanmaz
Aç parantez (Şayet bir toplum yaşlıları ile bağını keserse, ki biz buna ‘Kendi bindiği dalı kesme.’ diyoruz.
Ve onlara yeterince sevgi, saygı, ilgi ve alaka bekliyoruz.)

2010
Tahsin Özmen64 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
5.00/5 Toplam verilen oy : 1
Ekleyen Kullanıcı : Tahsin Özmen