Şiir Tutkusu

Menü

Yoksulluk Sanayisi ve İş Adamları

Malumdur..!
Kaydolmuş plaklardan ve ' biz bu filmi daha evvelceneden çok görmüştük' makaralarında dönen kutulanmış metrajlardan ne yeni bir söylem duyulur, ne de eylem kımıldanır kotarılmış kilitlenmeler haricinde.
Demokrasi deyince, genelde özlemi duyulan yaşam değerlerinin insanın kendisiyle özdeştirdiği hayalleriyle hayatta ayakları yere basan ve basması mümkün olan edinimler çoğulu olarak algılanır.
Dedik ya..! Özlem bunun burası ! Elbetteki hakkı olan ve olan haklılılıkla da belki ahdı sonsuza kalan bir özlem.
Fakat hep bir eksiğine çoktan razı gelen insan ruh ve beden yapısı, ucu bucakları sınırsız hayalimsilerinin karşılama gücünü bir yere vardıktan sonra tükenerek sesi ve soluğunun yetmeyeceğini öz isminden daha çok bildiğinden olsa gerektir, bu soluk, seyir ve takat yetmezliğini sürekli yerinden oynayarak kendi boy ve boyutunu şaşan menzil erimleriyle eksiğini tamamlama derdine düşer..Eğer hepten hatyat karşılığı cıbırsa.
Bu tepetakla yanılgıdır, bir damla hayatında sağlam duruşları olmayan oynak fırıldak ve dönek kişiliksizliklerle herşeyin birbirine el verip terbiyeleştiği. Tabi ozaman zaten varolmayan onuruyla kendini kazanması umulan yaşama tutkunluğu, cürümünü daha bir kelepire vermekte, yığınlarca başedilmeyen gedikleri bol engellerle boğuşan ahlı - sancılı molozlar kalmakta geriye.
Hani değirmene girmekte zorlanan ürkek korkak dizleri tir tir titreyen boynu boğazı hayat yorgunlarıyla yüklülükler gibi...
Demokrasi denilen şey hep bir tutam avuntuların zokasına ' gel-gel ' çağıran hasretlenmelerin afiş arkalığı süslüceler olarak burnunun dibine tutulur ve ucundan koklatılır sanayisi gelişmiş dünyanın dört bir yanında ahtapot kolları sömürgen ülkelerde.
Tozu tozağı ise geri kalan kölemenliğin azap kıvranmalıklarına karşılıksız satılır..
Burda filmi makaslar ve plağı durdurur da, araya zehirli iğneler altında inilemesi tükenmeyen bizim ülkemizi sokarsak...
Karşılığında hiçbir hayat değerlisi insani kazanım ve paylaşımı bulunmayan..
Kesik kesik...Kopuk kopuk...herdaim bulanık ve durmadan yer, renk, kılık kıyafet ve poz değiştiren taban tutmaz kişilik dengesizleriyle birbirine öfke kusan, kin güden, avarajına bakan ve hatta fiziki- coğrafi yüzyılların kan ve can kaynatmış şehirlerini bile birbirine hasım edip insanlarını ak- kara diye birbirinden ayrıştıran ambulanslık komalık borç birikintilisi ülkemiz...
Zaten nicelerdir hemen hemen hiç ucundan bile koklatılmamış demokrasiyi ( yani kısa tarifi gününe yarınına mut kendi hayatını seve seve kabullenen güvencin adı) ne duyumsamış ne de özümsemiş; anından mekanından avaralıklarla..
Hiç demokratik yollarla seçilmedi ki zorla kabullendirilen zıkkım.
Bu zıkkımın köklerinden sınırsızca köleleşmek ve en sonuncularının artık bağıra bağıra ÜLKE SATMA AJAN(S)LIĞINI en kabuledilesi onurlu davranışlar olarak ve kendi hayati değerlerine sarılıp sahip çıkmayı birinci dereceden TERÖRİSTLİK olarak ilan eden uluslararası uşaklık...
Hiç demokratik yolla seçilmediydiki...
İktidar muhalefet hepsi bir olup...Birbrini yedekleyip kollayan topaçlar sarmalında, ezen -sömürenlerin dolalı iplerine adeta birbirleriyle yarışan fırıldaklar dönmeler için...
Yoksulluğunun dizboyu saymakla bitmez cançekişen yaşamdan mahrum, hayattan ihraç, dilenmelere daha daha daha borçlanmalara mahkum ve sürgün bir toplumu didiklemekten paylanıp...
Orasını burasını didip deşip bütün bu coker çıkmazlarıyla yönetme- yönlendirmenin adam-kadınlıklarından bu işe uygunlarını başa dikmenin bulandırılmış bulaşığıydı bize çamurlaştırılan şeyin adına DEMOKRASİ dedikleri.
Biz koreye giderken bu yüzden koşa koşa hiç bir vatandaşının rızasını almadan ve tıpış tıpış..
Yogoslavya parçalanmasına çanak tutarken bununla..Çeçen cehennemini görmezden gelirken bununla...Telaver cinayetini uzaktan seyrederken bununla..Irak cinnetine yardım ve yataklık ederken bununla...ve Somali..ve Afgan ve...Milleti kenara koyan iradesiyle (Demıokrasi adına ) topyekun ve tekses Libya...bununla...
Kendine , hayata, geleceğe inanılmaz boyutlarda saygı ve inancını yitirilmişliğiyle sırf sefil-çilekeşi yoksulluğun verileriyle toplumu baskılayıp korkulayıp kötürümleyip..
Bütün düşün dağarcığına değen yanlarını silip süpürüp ve bütün vicdani hissetmelerini dipten kökten budayarak yaşamı kasıp kavuran kayıplarda kayba dörtkoldan cansız meftalığa sürekli etiksiz estetikleri yalaş bulaş kefenlik kumaş diye giydirerek...
Şimdi seçenlerin işini seçimden sonralarda tümüyle bitirmelere seçilmişlerden geçimli TÜSİAD...
Yani baştanberi bütün bu bulaşıklı suyun gözündeki yerli ortakçılardan biri..
Çekmiş ülkeyi kimsesiz sessiz ıssız kenara..
Bölük pörçük ve tüm paramparçalılıkların canağrısından k"arpayı güden TÜSİAD- MÜSİAD
Kurulu koroların türübünaj kelle koltukluluğunda daha nerde nesi kalanına hesabı tam küsüraatsız çıkarıp, insan denenin acı kıymığı sofralığına sağlam kesmeye TÜSİAD...
Anayasayı kalemşörlüyormuş kendi hesabınca...
Yani çok çaldık bu plağı ve çok gördük biz bu filmi..Galiba şimdi faslın final kısmıdır kuduz kuduza dalaşlarla koparılan gürültü.


Seyfi Karaca........Nisan / 11
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca