Şiir Tutkusu

Menü

Yarnennileyin

Harmanlardan yorgun atlarin gölgelendigi leylimley duldalarinda boyunlarina asili arpalanmis saman cerezini citirliyorken sürüm savrum dolanim; dökülmüs döven dislerini taze cakmak taslariyla dolgunlastiriyordu kimi irgatligi, Agustos aylarinca doludizgin toztoprak eleyip beleyenlerin elleri…
Baglarda alli karali üzümler coktan alacasini asmalarindan süzme salkimlara beslemis büyütmüs cubuklara cumbul budaklanirken, damlardaki günyamacina havalansin da kurusun diye yüzünkuylu yatirilmis ve dibi kösesi tertemiz pinar sulariyla yunmus yikanmis doraklar siraboylarinca dizili…
Ve bu doraklara güz yogurtlari calma telasiyla sagmal sürülerden bakraclarca sütler alinmis verilmis gilamada kertesinde kim kimden kime ne miktardir ödünc centigi atili isli aristaklarda asili imece..Kimi dagdan dönüyordu kimi daga gidiyordu…Igdeler yolboylarina egilen sögüt dallarindan sicak ve ilgin kavrulmus gün sicakligini toprakla tarlayla paylasan derebayirlarin karsilikli birbirlerinin gönlünü oksar gibi, igderler, kozasinda mayhosu tatlara damar sacakliyordu icerde un ögüttügü degirmen -devrandan.
Kimi baga gidiyordu, kimi bagdan dönüyordu. Kilörmeli heybelerin capraz kosulu sögüt dallarindan derme sepetlerle, eli bos gidip dolu dönen pürüyle pürsüzüyle; armuttan, erikten, ayvadan, duttan, al yanakli kirmizilastikca güzellesmis domates dalyalarindan, kizil batlicanlardan, hamdan, kelekten, yavandan sogandan… salkimlar salkimiyla üzümden , bostanliktan, bahcelikten, türlü türlü asmalardan ve teveklerden…
Örtmeler kurulu ocaklarda hayati tüttürüyordu. Damlar aktarilip topraklaniyordu caliyla cilpiyle samanla. Sacilmis kuru kaysilara karisik nohut cerezleri ve kuru üzümler yövmiyesine toplanmis cocuk topuklarinda zemini sertlestiriliyordu lok dönmeyen evlerin. Ciplak ayaklarla topraga degdikce tabanlari daha bir sertlesen kimi bayirlarda yesiligini yitirmis diken sancilari güze egilip bakiyordu kalan güne mendil sallar gibi selam eyleyen…
Kimi yokus yukari gidiyordu atla merkeple, kimi yokuslardan yukarilardan dönüyordu yaziyi yabani günün yarinina gayret gerekir diyerek…
Orta mahlenin cami dibi kuyusunda ikindiler eglesiyordu asagilara dogru uzayip giden gölgeleriyle. Selvikavaklarda cifte kosulu kendi basina buyruk havadis…. kagni gicirtilari her seferinde hic duyulmadik müzisyenligin kendi gönlüne has bestekari gibi uzak tarlalarin tozunu topragini dolanip dönüyordu ekin yiginlari kayili cetenler vurulu selekten…
Karinca kararinca kimi tas sökmeye gidiyordu kimi kerpic yoguruyordu kimi kerme kavlatiyor yahut yamiyordu avlu duvarinda, agil avlusunda, daglar tepeler burcunda müsterisi oldugu gönülbirlikteliginin müsterekesinden. Kimi yigin diplerinde, at arabalarinin duldasinda calkama ayran kasikliyordu kiska sogan sofralarindaki bulgurlu bulamacli pilav ögününden, kimi kuyulara salinmis helkelerden boraclar dolduruyordu yanik agustoslar doludizgininde bir tutam serinlik sunsun diye dem. Kimi kirec koyaklarinda toprak eliyordu, almali göllerde kog kuylar yolunda, cayirda, cimenlikler özünde; kimi kekikten kuzulaktan kurutmaliklar tutamliyordu daglar basindan, dipsiz derelerin yamac yüzünden….
Bir güzelim hayat dönüyordu ask eyliminde eli topraga sarilan harman hasatlarin kendi gönül seyraninda, keyfinin bildigi doluluklar keyfi bilirliginde..Ki aksamin kapilarinda- sabahin ucsuz bucaksiz acik pencerelerinde sigirciklar, serceler, kartallar kirlangiclar ve nice nice türlü tabiat herbir nice sevinc cigliklariyla buralari en az oturup eylenen insanlar kadar kendi ev barki gibi dallanip yuvalanirken…
Birgün anamin körpinarin yamacindaki duvar dipleri bitisigindeki terslikte hatunlari bölüsemeyen horozlardan birini kesesi tutmus. Tutmus ama…! Kimi bagda, kimi dagda, kimi harmanda, kimi yazida, kimi höyükte, kimi kimbilir hangi yabanda. Hangi holdiri hoptan karnimi doyurmak icin eve dolanip geldiydim bilmiyorum simdi . Fakat iyi hatirliyorum ki, peynir dürümlenecegi zaman yahut taze yumurtayi daha sicagi sicagina Delahmet emminin pasa sekeri karsiligi teraziye kefelyecegi zamanlari, daldigim dörtbayir mentese dünyasindan ancak zaman kollar , öyle eve ugrardim. Anam dedi ki; `oglum evde kesecek kimse yok. Eeeee, sen de evin artik su durumundaki tek herifi olduguna göre, al sana horuz…Keseceksin..! `
Herif…..bi garip oldum böyle…! Sallandim…Örenlerden yarisi kirik bilyalar buldugunda aksamlara kadar günesin vuran isiklarinda yaldizli vuruslarini kacbir isik demetiyle kimbilir ne hayaller gizlerini avundugum…hele hele alacalisini denk getirmisse raslanti, yerlerin ve göklerin sanirsin ki benim oldugu…tavuklarin yumurta saatine `acep bugün iki yumurta denk getirir de, Delahmet emmiden belki bu sefer somruk seker teraziye düsürtür müyüm ?`… diye kafasindaki tek bir saat ile gününü sevincini kuran …Herif…!
Ama birden bire yapimis bir evin dam aktaran, harmanini savurp süren, bag budayip, asmalar- dikmeler fidanlayip büyüten biri gibi birden; sagim solum hic bilmedigim bir adam olup sarsmadi degil yani, anam bana `artik bu evin herifisin…! Deyiverdigi tepeden tirnaga sallanip bi tuhaf giysileri zirhlanir gibiye donanip kusanir hallarden bir hal oldugum …
Hic hazirliksiz bir ehliyetin dreksiyon basi yapmisi gibi oldum birden. Rahmetli bozlakkadinin daminda, horozun kanatlari miydi, tüyü telegi mi…? Anamin verdigi palayi nasil neresine salladim bilemiyorum…heryerim tir tir titriyordu. Horoz viyak ciyak feryadiyla, kötü pinarin caglayan cigliklarini ve degirmenin yukarilardan asagilari ünleyip giden sesini kat be kat fazllasiyla bastiriyordu. Kiyamiyordum. Kac da kurtul arzum bir yana, asmali merdivenin basinda bütün sapsalligimdan acep ne eser cikacak diye yakin gözlemci anamin bakislari bir yana… Sanki ben kendime kiyacak gibi bir haldi. Elim ayagim sapur supur sapsal zingir zingir zop…anladi horoz bende is yok…! Pirtti elimden, ki hüüüüüüüüüüüüüüüv….taaaaa kazikli yurdunun oralara dogru damdan dereden örenden isiden tozu dumana kata kata…daha bir daha ne gördüüüüük, ne de gözümüze gözüktü. Akibetini bilen olduysa bile, biz ne duyduk ne de isittik..Birdaha ne horoz ne baskaca kesim yüzüm isini bana münasip görmeyen anam, hic aklina getirip de ne denedi ne de üsteledi. Ki, su güne kadar hic bana ugrak vermeyen hosnut halimle hala anamin gözleri bebekmisim gibisine üstümde simsicacik gezinen sesamer sapinda topraklarin tozlarin cirilciplak sirtinda at küheylanladigim cocuklugumla , ogün bugün aklimdadir, horozdan ziyade aslinda kurtulan ben olmustum kiyamadigim kalbime.
Diyecegim o ki, bugün kimya kriminolojik terminal labaratuar cifliginde, Hitler gözlemcisi arastirmaci ve manastir soyafasulyeler deneyimcisi eski Mendel biyokimyolojik enstütüsü kulesinden gelecek zamani isaret ederek bugünü ve bugünden beter yarini aciktan aciga bilimle, fenle, matematikle parasal küresel sermayeciligin her türlü emirusakligina girmis olan insanligi tümüyle hesaptan silme isi, bugün birzamanlar apartman boyu bilgisayarciliktan simdi nufusuna islemedik ve ruhu ve bedeni isgal edilmedik hicbir ev ve insan sayisi kalmadigi telekominikasyon aglayici küresel avcilik gibi, donuk ve buzdolaplasmis yasam tutsakliligina devami saglamak icin…insanlar ismarlanip siparisleniyor artik, cins, sekil, görünüs, karakter, renk, aliskanlik, iliski, iletisimi….kisacasi daha dogmadan bütün bir hayati kodlanip sifrelenmis üretilmis ünitelerde.
Tanrisi taa bastan belli bu kizilca kiyametin bütün idare, sevk, yönetip yönlendirmeciligi; avina düsürdügü bunca dünya tutsakliligini alabildigine seviyesi yükseltilmis tekilleyen yalnizlastirilmalarin halcaresizliginde birikmis islevsizlige hizlandirmak hesap kitabiyla, sürekli gerilimli ve cok gürültülü kabus ve kargasalar günün esas maddesi kiliniyor ki, maddesine bagli dünyaya gelip gidenler, bu bagimliliklarinin niyesini akil edip, ucundan bile düsüncelerinin yeniden insan olmayi hic mi hic gecirmesin...Yedigimiz ictigimiz herseyin hormon atigi genetigi bozuk gidalasmalar saksiciligindan olduguna dair bilindik seylere vurgu yapip lafi uzatmama gerek yok sanirim…Cünkü ne baga giden var artik ne bagdan dönen…Ne tarla kiyisi ekinlikler cikimina sözler sevdalar yakip yar etmis ezgiler var artik, ne de ezgilere öyküleriyle taniklik etmis ayaklari dünya topragina daglardan baglara her yeri masal kilmis insanlar. Ne kirlangiclar mutlu ve masmavi gökyüzünü seyralem insan damlarinda göcerken konakci misafir, ne sisler dumanlar ayni sevgililik seyraninda daglardan kar götürüp, yazi getiren iklimlerin ev sahibi. Bozulmus baglarda sadece aci yellerin arkasinda biraktigi öksüz hozanlarin buruk kirik el izleridir asmalardaki, otlar dikenler arasinda esmekten yorgun düsmüs deli rüzgarlarin suskuna sukut oldugu…Ve sadece kapilardan bacalardan arsten ocaktan can cekiserek, ugultusu gittikce derinlesen bir yara var dalda budakta gövdesi topragindan kuruyan; ve kuraklastikca cana kiyan bir illet gibi her yani kaplayarak derelere bayirlara yayilip yürüyüp giden sessizligiyle, kimsesizler konaginda oturan örenleri kendi baslarina insansiza koyan terkolunmuslugun yapayalniza kalakaldigi.
Ben ise beyaz cammlar dolusu hala kinali bilyeler cocuklugundayim. Bitmesiz bir cocuklugun yani basinda, kendimi sürekli aklina danisarak , unutup da ayazda buzda dünya issizina, kimimi kimsesiz koymasin diye svincli kucaklarina sarildigim ladesin..



Seyfi Karaca.........Kasim / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca