Şiir Tutkusu

Menü

Üç Daldan Bir Telden

Biiiir
??..
İki adam, ilk bakıldığında sırtlarına giydiklerinden hemen "Ben buranın belediyesiyim" anlaşılan, sarılarılılarla eski buzullar kalıntısı gölü adım adıma yürüyüp, ortalamazlar mı..?
Derinliği azami onbir metre olan ve üstü günlerce yağan karlardan sonra soğuğa karış kalınlığı tortu bağlamış, beyazlara bağrını sermiş, kasabaya alnını dayamış bu göl..
Hani kırk yılın başı" denen lafın dengine düzen tutturur gibi, bir yakadan bir yakaya üstünün örtülendiği böylesi durumlarda suyu  yürüyerek geçmenin sıradışılığına ayak basmak için?
Ve büyükten küçüğe tüm buz patencilerinin,  şura bura gözetmeden kaçıp gelişlerine gökte ararken yerde buldukları öteki "Ried"..Uzak engininde Alplerin..
Belediyecilerden biri; saçlı sakallı; pipolu, alp fotürlü, çember suratlı..Bir diğeri kaymak tıraş, cilet fiyaka, ince fizik , boyalı kafa,keskin bakışlı çıkmaz mı?
Keskin bakışlı olanı, bükmeli kırmalı metreyi kapmış,fotürlü olana mazotlu motor burgusu düşmüş..Gölü kış delicesinden seyreden kahvelerin yamacındalar.Barok kilisesinin çifte kubbesini bütün boyutlarıyla görecek şekilde , çıplak bir sahil yolunun ayak ucunda, buzun üstündeler yani.
Çelimsiz şubat güneşi varmış sermiş postu meydana ama..CJccjık?! Yetmiyor cürümü sanki, hızar biçiyor ağılanmış ayaz.
Biz , lehçesinden frizyalı (Kuzey eyaletli) olduğunu anladığım büyük şehir kaçağı kafa dengimle, ordan burdan laflaşırken..
Belediyeciden biri buz matkabıyla çatıııır çutur..Arkasından "Coppppp.!" Diye bir kütürtü..koparıyor ki,
Adam dengesinden sapıp, elindekilerle birlikte buzlu zemine koca kalıbıyla dank etse de, o bozguna vermiyor işi, arkadaşının koluna asılıp çakı gibi kalk maz mı..?
Ve hemen metreyi döşü delinmiş olan göle daldırıyor fotürsüz ve kıyak forslu olanı.
Bakıyor..Keskin bakıyor..Durumu yakından okuyor..
_"Cjjcccıııkkk" sesliyor diliyle dişinin arasında bu iş olmaz manasına _"Cjjcccıkkk !"
Sonra ağızlarında buhar tüte tüte gidiyorlar büyük ağacın yakınına parkettikleri dolmuştan, elleri yükle tomarla dönerek ..
Ucu sivri kancalara her on adım başı çakıp, etrafını "Sakın öteye geçme ! " kurdeleleri bağlayarak tüm bir gölün etrafını çitlemeye koyuluyorla..
-" En az ondört santim derin olması gerekir buz kalınlığı" diyor, tren yoluna bakan ıhlamur ağaçlarının olduğu yerden onları birlikte hoşbeşi dalgın laflarla gölediğimiz,Firizyalı.
"Diyelim ki, on santimi buldu..Diyelim ki, bu on santimin üstüne de, kıdım da olsa, kar geldi yağdı ve yamandı. Diyelim ki, sonra yine devam etti ayaz buza dayandı..Bu durumda don ondördü bul sa bile, sonradan yağan kar yorgan gibi araya girer..İşi sakata bozar.Üstünde ne bale ne dans..Güvenemezsin alır adamı içeri."
"Deme !" diyecek olduysam da..
Aklıma güzel ülkemin bir damlacık çay sularında, küçük dere göletlerinde, büyük göllerin sırtı yalınkat buz görmüş kim kimden habersizinde ve azgın ırmaklarda şuncacık çavlanların insan alıp yutan ve türküleşen per perişanları geldi birden..
Demedim diyeceğimi..Frizyalı hatunun ismiyse; varın gidin orası lazım değil, varsın bende saklı kalsın .
 
???????.
İkiiiiii
???.
Herbiri köşk- ü saray yavrusu evlerdi.Taş yapımcılığının hayran bırakan ve üstü başı inişi yokuşu sımsıcacık insanı sarıp hikayeleyen..Avlulu, şadırvanlı, iki kanat kapılı, mermer merdivenli..
Her bir odası telli dallı zar işlemeciliğinin meskeninde oturanına huzur vereninden, herbiri birbirinden farklı, her biri insan yüreğinin daralmayacağı kadar geniş ve yüksek..
O sokaktan o sokağa döndükçe insanın başını büyüsüne dönderen. O mahleden o mahleye seyyahını içine alıp gönül doyasınca evindeymişe misafirleyen..
Kapısında kedi, köpek, kuş , payton, seyyar, yerli ve cıvııl cıvıl insan sesleriyle yüzünün güzelliğini tamamlayan bura..Birgün..
İnsan aklının almayacağı çılgınlıkta ve birbirinden canını kapışırcasına gitti; yerden zehirli mantarlar niyetine çil salan cok katlı betonluklara taşındı.
Sonra ..
Bu kalıplı kilitlerde, eski yaşadıklarını anlata anlata günü geçen..
Günler günleri, yıllar yılları..diyene zaman  yığılıp biriktikçe..Baktı ki, insan, o günden güneşten , o konu komşuluktan, o toprak dokunuşlu dünya ile bir ve beraberlikten kesilip soğulduğunu anladığında?
Günden güne sararıp solduğunu ve bütün hayatı değerli kılan herşeyden silme dökülüp dağıldığını artık çıra gibi aransa da..
Sadece ilgili belediye kayıtlarında her sayfası bölük pörçük olmuş haritalarda "Sit alanıdır" yazılarına mürekkebi kalmış yazı yahut çizimden başka hiç birşey değildir....
Eskisi güzel  (Tabi ülke geneli alışkanlığını utandırmayarak) şimdisi yerinde yeller esen, Kayserinin.(Kıyak- kaymaklı ve göstermelik olsuna dikili bir iki mimari resterasyonsa, işin diğer gülünç yanıdır)
??????..
????..
Üç
????
Almanya en kötü ticeret yılı dedikleri sözümona kriz 09'da bile bir nokta yedi trilyon dolarlık, kendi ülkesi çıkışlı dünyaya mal satmış.(Türkiye ise yüz milyarı aştığına seviniyor.Üstelikte bu ihracın para eder kalemlerinden biri de otomotiv, yani almanın payı olan sektör)
Şimdi bu Almanya "Aman battık, yaman bittik, amman serbest rekabete uyum için,susun ses etmeyin, aman gelmekte olan krizi başımız gözümüz ağrımadan atlatmak için, oturun oturduğunuz yerde..!" diye yıllarca insanların iliğini söke söke .
Schrödere iş verdi.Schröder(Globalistlerin gözdesi) kafasına kıyak aynı modelden icat olma Fischer(Hippi)'i (Tüm insanca yaşamdan beklentisi olanların gazını alsınlar diye uygun elemanlığa) yanına yedekleyip..Sosyal devletçilik nanıma ne varsa ciğerini söktüler.
Hartz dört diye onaltı profosörü kiralayıp bir dilenci-dişiricilik düzenlemesini insanlara geçimliğe "Maaş" diye zorladılar.
İtirazlar oldu.Yıllarca mahkemesi sürdü.Şimdi Alman anayasa mahkemesi "Bu düzenlemenin insan onuruyla, Almanyanın ekonomik güç konumuyla ve günümüz zor şartlarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur.Tez bir yıla kalmasın, uğratılmış zarar düzeltilsin ! " şeklinde karar çıkardı.
Goido Westerwelle, yani Alman hür demokraktların parti müdürü ve bugükü hükümetin hem dışışleri ve aynı zamanda babakan yardımcısı Westerwelle,
_"Bu karar bizi çalışanı çalışmayandan ayırmaksızın, Geç-roma dönemiin çöküşüne götürür" demiş..
Westerwelleye, tıpkı kendi gibi SERBEST PİYASA' nın yükseksesli tiryakisi Hıristiyan demeokratlardan(Merkelin partisinden ve CDU'lu) Heiner GEİSSLER'de demiş ki cevap olarak:
_"Geç-roma imparatorluğunu zenginleri Eşşek sütünde banyo ederek zevkini sefalayıp ve geri kalanların nasıl yaşadığına bakmaksızın, bir eşeği konsül yine yine zevkine konsül seçtiği sapkınlığın batırdığı doğrudur.."
Ve devamla demiş ki Geisler :
_"Almanya da yaklaşık yüz gün önce böyle bir eşek, ülkeye başbakan yardımcısı ve dışışleri bakanı seçildi."..demiş?Yani kendi kendini ihbar eden bu itiraf(Global küreselciliğin ne mal bir şey olduğuna sonuçlandıran resmi ilan) daha hemen, bir iki günlüktür ve de dumanı üstünde SİMİT gibi tazedir.
 
Seyfi Karaca  
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
3.00/5 Toplam verilen oy : 1
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca