Şiir Tutkusu

Menü

Tutkunluk Devresi ( İnsansa Hayatın Güzel Konuğu )

Ne diyelim...
Diyecek çok lafa luzum yok aslında...Aslın da hem var...Hem yok..
Şu bir gariplerde kırık buruk çarkını çalapsız dönen insan devranı gibi,insan şu gün itibarıyla ha var, ha yok...
İnsan, yaşadıklarından bütün bir hayatı kendi adına ve herkesin içinde üstüne vebal bırakmadan kullanmasını öğrenemiyorsa, ya yeryüzünde adı duyulmamış gizli tanrılaşmaların kul kurbanıdır..veya öylesi tanrılaşmaları açıktan açığa suratında dünyayı peçeleyip bürümüşlerin kafakolluklarına tutsak gitmiş kölesi.
Hayatında tüm eder değerlerden vazgeçip, her türlü beşpara etmez bakımlığa muhtaç yatalak ve yalakalığı üstünde kımıldadıkca demir külçesi gibi paslanacak olan esiri olmaları ölümüne giyip, zulumuna kuşanmaktan hiç tereddüt etmeyen dükkanın ayakları kendiliğinden giden müşterisi olmak için....
Her türlü bencil, vicdansız, varlık ahmağı düşkünlüğü, sevgi ve saygı soğukluğu, din, dil kültür...gillerden alabildiğine istismar fırıldaklığı, hiddet ve şiddet ve cinsi sapkınlarla kafa yapma ahlaksızlığının serbest bırakıldığı ve her türlü kendine duyarlı olup sahip çıkmaların askıya, baskıya ve yakın takibe alındığı...
İşte tam da bu mod yükseltisinden kapış kapış ettirilen gönüllü köleleşmeler için...İnsanın kendinden iğrenecek derecede tiksinti duyası yaşam yorgunu ve uzaklaşmaların kaçan kovalayanı olması gerekiyordu. İşte tam da bu mod da modalaştırılan, fiş, şiş, zindan, izleme, dinleme, gözaltı, işsiz, aşsız, sadakalara kalmış dilenci sefaletlisi ve tüm acılarını tarikat kör ve kötürümleşmelerinin afyonlarıyla susturan...ların gırla gittiği, insan özgürleşme ve karşılıklı güven gelişiminin en bilindik verisi, insanların karınlarının tok, sıtlarının pek ve yarınlarının kabus beklentisi içinde olmayarak huzurla uyuyup uyanacakları paylaşımlardan geçtiğini örtbas için...
Daha....Kara kuvvetleri brövesinden sevgili Atatürkün sökülüp atılmaya kalkışılmasıyla toplumun ne kadar dönüştürüldüğü nabzı ölçülüp...
Bu iflası çoktan ilan edilmiş dükkanda asıl iflası hazırlatyanların emir ve buyruklarına dirhem itiraz etmeden ve hatta birbirinden hisse payı düşen avansı kaptırmamak için bütün kurum ve kuruluşlar elbirliğiyle yarışa çekişe...Kendilerine muhtura veren adama madalya takan oyunu enayi yurduna konularak kabul için....
Tabi bundan evvel de insanın bütün yaşamsal zenginliği olan taaa zamanaşımı ötelerden bugünlere kadar, sayısız acı, ölüm ve kahır çekmeler bedelinde dilim dilim biriktirdiği düşünce, fikir, sosyal paylaşı, dil, kültürel doku....gibi binbir varını köpekce ve kudurgun kuduzluklarla üstüne biranevvel çullaşmayı bekleyenlerce darmadağın edilmesi gerekiyordu.
Bu denli taa tarihin ötelerinden gelenleriyle zenginliğini donanmış insan, kolayca çarşı raflarında bulunmamasına rağmen...Çok kolayca harcanması öyle binlerce yıllık süreci almıyor..topu topu bir nesillik tur dönüşü...Dükkanı tamamıyla teslim almak için, adeta yetiyetiveriyor.
Bunu, aklında dünyayı doğduğuna pişman ettirecek herbir çokuluslu kemirgen-sömürgenler de özel ürettikleri çok kolluklu kuvvetli sosyal danışmanlar sayesinde fazlasıyla biliyor elbet..
Ki öyle yaptılar...Hem dünyada, hem de dünya koşullarına eş ve eşit bağımlılıklar altında ezilen Türkiyede, tüm duyu, duygu, düşünce, iletişim kötürümleşmeleri yitimleriyle, şiddeti azdıkca azan acılarıyla geçinip gitmesi bağışıklandırılan tek tip model biçim, kırpıp butiklemek için...
İnsanları insanlara kendi oluşturdukları hayata özlem duyan muhtaç gündemlerle acımasızca hasım kıldılar.
O cepheleşme sonrasında ortalığı dümdüz eden darbelelerle bütün gelişmişliğini sıfıra sıfır çıkartan enkaz halli insanı kimsesize avlayıp avluladılar. O tel örgülü, bol darağaçlı, bol korku salınımlı geniş ve beton duvarlı zındanlaşmalarda..bir kıvılcımlık yaşam pırıltısına muhtaç giden insan travması yarattılar..
Sonra o zindan beklentiye, ' ben alacağım para karşılığı iş görür, kasnak çevirir, dıl kıvırırım' şov-manik soytarılarını gene insan dönsün ağsın kendini sövüşlesin, hayattan soğulup kendi canından bezmişliğe kaldırıp fırlatıp atsın İLKESİYLE... hayran bıraktıran kuklalık soytarılarla...Kara perdeli ..kara yazgılı hergün gökten yağıp elektirik pirizlerinden bütün ülke evlerini aynın anda kılını kıpırdaymadan işgal eden özel donanımlı, nükleer silah etkili kabereciler sahnelediler...bol ayaz şarkılı ve kalça bıngıldatmalı kostaklıklar menüsünden.
Yani insan kendi canında hayatını kolayca iç-dış her beden sömürücülere gıkı çıkmaksızın teslim için...bin türlü uyuşum aracı devreye konarak baskın verildi..
Ve bu baskıya alınmışlık, kesintisiz bir sürece yaygınlaşarak, her iktidar etkinliği hükümler bandından ona gerekli doz oranında (Din, ayrışım, rengarenk kirli karneval fantazisi, muhaliflik adına söz alış, kurum, ünite, resmi sivil...vs. vs...) kanallardan enjekte edildi...
Böyle giden hayat devamsızlığı günü gününden ıramalar, sefil modeliyle bugün, para getiren herşeye nasıl kirli gözlerden bakıyorsa, insana da aynı gözle bakma ahmaklığını toplumun her kesmine yedirip yutturduğundan..Şimdi bu vitamini yeter ölçüsünde almaksızın neredeyse kafayı bir türlü bulup durulamıyor. Ordan peydah olan cinayet serili akışım, kontrolünü bir daha sağlayamayan tüm kanunsuzlukların adını içi sümükleşmiş laf takasında özgürlük, barış, hak , kuk...filanlar koyarak, hastalığı derinleştikce vucut çöküntüsü yerinden kımıldayamayacakların sağlıksız haliyle üstüne yamanıp...Tehdit..Şiddet..Körkamaşı..Dilazerliği bozuk aile yapılaşması..yokluk harcı zenginlik özentisi...Adaletsizlik...vuran kıranasıyla..sanki silip süprülmüş azadında, bedeni başkalarından yönetilen tarifesi cebinde gezenin bir kaçyıllıklı garantili, isteyene çok iş görücü robotluklar gibi... var da yok ..
Hal böyle olunca ekmeğini arayanlara buzlu su püskürtüp sokağa çıktığını burnundan getiren coplaşmaları demokratik gelişimi olarak...
Derebeyi beyzadelerinin aşiret devletine duyulan özel kurgularla yapılandırılmış kölemen ve çığırtkan özlemleri özgürlük arayışı olarak..
Herbir insan kullaşmasından kotarılmış aciz ve buyurana kafa yapısı bürüklü sarıklı tabi tarikat hevesliliğini inancını arayan hak olarak ...Kurşunlaya kurşunlaya herkesten evvel birbirini bitirmiş sol ve sağlaşma yarı bedenle yaşamsızlık kalkışmasını geleceği kurtaran tek kollu kahramanlık olarak...
Dünyanın sömürgen merkezlerinden biyokimyalaşmış anons eden bulaşık yalaşıklara devrettiği şu günlerde mülkünü hayat...
Elbette bütün yüzyıllık savaşlar enkazı çöplüğünden geriye kalma, kul ümmetliğinden uzak, yepyeni, insanı kendisiyle özdeştirip onursayan bir hayatı daim kılacak ve kimsenin uşağı kölesi olmaksızın öz yurdunun kendisi olan çocuklarının yuvalanıp, huzurla ; korkusuzca ve güven içinde yaşayacağı yep yeniden yapılanacak ülkede, bütün işbirlikci yobaza...papaza...şah-padişah dalkavukluğuna, karalı kareli iskambil ascısı fırsat düşkünü leş kargalarına, başta her fırsatı kollama bekleşme üşüşmelerine pür tetik olmak bir yana...O yıkıntıdan biran evvel arınıp doyasıya hayat sevinciyle uyuyup uyanan güzellikleri inşa etmek bir yana... ülkede yapılacak çok şeyler vardı geleceğe...
Sevgili Atatürk...Özgürlük; özgür olmayan adamların dilinde damağında içine tükürülmüş lanetlikler olarak afyon şekerlemeli sakızlar niyetine, karşılığı kişide olmaksızın tıkınıp çiğnenince...hayat tümden rezil ve malamat oluyor o kepazelerin elinde...
Sevgili insan,
Kuşku; insan yaşamında hayatı sorgulaması ve kişiliğinin oluşup bedenine uyan haliyle yaşam değerlerinin karşılığını bulması açışından çok önemli ve luzumlu bir evre..Bilirsin..
Düşün dünyasında da insanlığın felsefi seyrini basamaklayanlardan biridir..Fakat kuşku, süreklilik arzedince insanın hayatını karartan saplantılardan da biridir...
Ey sevgili insan..! Şimdi var gör ki, böyle bir hal oldu dünden sizin güvenli ellerinizden yola çıkan olup da, ama bir türlü kendi kişiliksizli kuşkululluğundan kurtulamayıp ve bir türlü kendi kuşkucu kişiliğini tamamlayamayan kukla tiyatroculuk düşkünü intiharına ısrarlı salgınlıkların.
Zaten sen de bunu aynen ' Ben bu işin sonu değilim, eğer didinip kazanmazsanız yarın diye bir şey yok ' diye bizi bize bırakan tembihinle sanki kendini azıp sapana malum oldu dünü bellisi bugünkü bu soytarı tiyatrosu.
Boynuna zincir takma niyetinde olanı övüyor, insan hakkı ve demokratlılığı kendine bile yetmeyip dünyayı zıkkım zehir içtirmekle kana bulayanlara hayranlık duyuyor, köy olmadan hızla kasaba, kasabaya yerleşmeden çarpık çöplük kentleşmeye donup tükendiğini gelişmişlik olarak zırvalıyor...
Tek marka arabası olmadığı halde süper uçarı lüks şarampollük alkollük trafiklerde takla dönüyor, bütün hayattan el çekenlerini ahiretlik dilenciliğine havale ettiğine din –iman diye üfürük okuyor....
Gönülbirliği soframızın konuğu güzel insan,
Hayatı zor ve tüm yalınlığıyla devreden sayan ve sevenliğinle tanıştık. Ve o ülkenin özgür çocukları olarak ekmeğinden yedik suyundan içtik bıraktığınız ülkenin....Ki, kanamadık güzelliğine...
Yaşadık ve öğrendik ki....
Meğer ne çok haini varmış...Defterini dürüp, babalar gibi satmak ve yeniden satmaya.Meğer ne kadar da alçalabiliyormuş şu kadar kırıntı şeyler için insanlığını pazara çıkaranların haysiyetsizliği.
Meğer ne felaket kuşları varmış 'düşmeye gör' saflığının kuzgun dönüşlü, sinnek ak-babalar gibi ve onlara mikrofonşörlük, buzlucam aynaşörlük, kirlikalem boyalıkağıtşörlükten iş kotaran.. yalan dolan eletroşokşarjörlük yapma heveslisi yaltak, yalaka ve uşakları varmış aynı düzlem hizlısı ve çarpık çapraşık.....
'Sahiplenirseniz namusunuz kadar emanetinizdir' (Türk Gençliğine Hitabe'nde) diye bıraktığınız mirasa ...bütün anlamlarını yitiren değersizliklerle ahlaksızlara karışıp...
Bugün On Kasım....
' İnsan yaşadıklarından hayatı kendi adına değerli kılmak için kullanıp yönetmesini öğrenemiyorsa...Ya köle doğmuştur veya bizzat kişilik bozukluğunu pazara çıkarmış köle güdümlü..' Demiştim lafımın başında
Sevgili Atatürk,
Ki, kişi senden alnı açık başı dik onurlu bir insan olmanın haklı ve kazanılmış gururuyla kendi adına özgür olmayı tembih edindiydi. Yaşayıp öğrenemeyense, ne diyelim...zaten dünden kul ve köleydi

Seyfi Karaca...........Kasım / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca