Şiir Tutkusu

Menü

Türkün Türküsüyle Çağrılıp Aşka

Binaltıyüzdoksandokuz Karlofça'sından sonra hiç durmaksızın yenilen, yahut şavaş terminolojisinde PİYROS; yani yunanlı Piyros'un Romalılara karşı giriştiği arbedeyi kazanmasına karşın, en az kazandığı kadar kayba uğrayan akibetince yenilmekten beter alışılagrelmişlikten Piyrosvari acı kayıplara uğrayan Türk tarihi, sevgili Mustafa kemalin KURTULUŞ hareketiyle ancak son bulabidi.
Çünkü Mustafa kemal: ayanlar, tımarlılar, dal-kavuklular, kapukullukçular, enderunu derinden süngerleyenler, laleli bahçelerde kaplumbağcıklı mumyanık zevk-i safalı katakulleciler, elemtereci şişciler, şeytanirrraciiiimli bişirikci hülleciler, nefesi kirli üfürükcüler, efendi-ağalar, zat-ı mühteşem el muhbiri paşalar, memleket kalpazanı kazıkmarka tüccarlar
Ve...vesaire, vesaire, verairelerin iliklerne kadar işgalci devletler kumpasından artıklama kazancı uğruna 'babalar gibi satıp kurtuluş' hinliğine çomak soktuğu için son bulmuştu bu yazıklar silsilesi. Çünkü Mustafa kemal; insanın yalnızca kendinme has ve hiçkimsenin keyfibilirliğine vekaleten armağan bile edilemeyecek olan yaşama hakkını, ezici bir zulüm sahibi çizme esaretinin altında kendini ezenin insafına havale etmiş bir böcekcesine yaşamaktansa, kendi hayatına kendi hükmedip, yaşama sevincini hayatıyla daim kılan insan onurluluğuyla bedeli ölüm bile olsa göze aldığı için...bu sürekli kan kaybedişin yaraları sarıldı.
Elbetteki ayrısı gayrısı birbirinden bağımsız tutulmaksızın Çanakkale efsanesi de Kurtuluş savaşı direnişi kadar mühümdür bizi biz yapan tarihimizde.
Fakat, bugünün takma-çakma-kafalı suretinde ne ararsan vardan imal olma TÜRKİYE CUMHURİTETİ karşıtı hesaplaşmsasının her boyadan bulaşıklığı FEThul-metal eksenli 'Modern Osmanlıcılık' ; sanki günümüz mustafa kemal kurtuluş hareketinden geçmişin hesabını görür gibi ve de haracını ister gibi, sürekli Çanakkale'den dem vururken, kurtuluş savaşı ile ilişkin eli bağlanıyor; dili şişiyor, damağı peltekliyor, dudakları uçukluyor....gözleri faldır fuldur yaldır yamuk ağarık böğerik bir haller olup... dışarı...deeeee dışarı...Yuro-amerikaluılara kadar imdaaaat imdamyt pörtlüyor. Susuyor yani. Yani çıtı çıkmıyor..(Çünkü, sevgili Atatürkün şamar tokat hesabını gördüğü Emperyal abilerinin içinde kalan hıncı arkalayıp, Çanakkale ümmetçiliğinden şimdiki zamanın fırsat bu fırsatçısı haracını istiyorlar adeta)
Bu yüzden, modası bugünün DİSKO_DANS hıyaracurluğuna uymuyor diye, Ondokuz mayıs ve bütün milli bayramlarımıza, yoro-amerikan tepeden bindirme iktidarlaşmasınca kanununa kitabına uygun lanetler okutuluyor şu an birfiil.
" Hatırlamayın sakın gelmişinizi geçmişinizi ve unutun istikbali olmayan geleceğinizi. Bize bırakın. Babalar gibi ne güzel bir güzel üç gulfüsünü okutup; anasını danasıyla bir satı satı verelim şu memleketin "..der gibiler.
Askeri yapıyı topyekun POLİS ile ordulaştırıp devşirme ordugahlığı bunun içindir. Bunun içindir MOLLA talim terbiyeciliğ. Bunun içindir TÜRKLÜ'ğe neredeyse (ERGENEKON PALAVRASIYLA ) yasak getirilip ona nispeten hakaretin helal sayılışı. Yargıyı gücü gücüne yetenin denge kaybı kuramında adaletsiz , güvençsiz ve aciz koymak bunun için. Eğitimle insanları avillemek bunun için. Sanatta siyasette sahtek"arlılığa kopyalanmak bunun için. İnançta bütün yalan yanlışlara bel bağlayan imansız illalahlığı ilahlamak bunun için...
Yani ' kendinizden gevşeyin. Hayatınızın ilgi bağından kopun.Gidin dışınızdaki yabancılaşmaya uyuşun..! Sonrasını bize bırakın '...lar için.
Sonrasıysa malum şu halinizle şimdi şu gün. Dün Denktaş' a :
" Onun işini bitirdik biz Talat. O bizim Avrupa Birliği üyeliğimize taş koyan uzlaşmasızın tekiydi. Artık muhatap bile alınacak hükmü kalmadı ( Yuro-amerikayla tezgahı sıkı bağlamış olacak ki sarı liralı recep )..Sakın iki devletlilik filan lafı etme, bu kafayla bir yere varıılmaz.( Ne istiyorlarsa yes annem de..! ) Biz O işin icabına baktık Talat sen gerisini merak etme arkanı bize yaslan "....derlerken Modern Osmanlıcılar...
Şimdi yalancıktan ağlama töreni geçidindeler aynı Denktaş'a aynı yes annem yes Kıbrısta...Alın size kalitesine vekaleten tabi olduğunuz yüzde ellilik tercihiniz.
Ve Denktaş, onurlu bir hayatı kazanmanın kendiliğinden kişiye hiç kimse, hele hele zayıfın ekmeğini elinden almak için bütün zalımlılığını yanıbaşından eksik etmeyen adı zalım hiçkimse tarafından bağışlanmayacağını bilmiş inanmış olarak özgüvenli bir kişiliğin timsaliyle göçtü gidiyor aramızdan bugün ve yarın...
Tercumanlığı da varmış ingiliz koordinatlı Kıbrıs zamanında birara. İngilizler bir Rum askerini öldüresiye döverek ifadesini alıyorlarmış. Çıktığı mahkemede 'ben bu olayda tercumanlık yapamam ' demiş. Hakim sebebini sorunca. ' Çünkü şahidim' demiş. ' Bu sizin askerler, aha şu Rum askerini gözlerimin önünde bayılıncaya kadar işkence ettiler. Bense buna vicdanı razı gelmeyen olayın tek tanığım.". İşin sonunda İngilizler kancayı Denktaşa takmış tabi. O da işi bırakıp alın, hele bilmem nerenize...! demiş..
Bana göre hayatının tümüne yakınını ortak yaşamda anlaşılmaz meselelerin müzakerecisi olarak sürdürmekle geçirmiş olan birinin, kimi zaman zinsdanlarında gün saymak; kimi zaman basına uğramak endişesiyle en dehşet zamanların kapısında nöbete durmak...kimi zaman istenmedik savaşa razı gelip nreticesinin adını BARIŞ' a yormakla eş tutmuş birinin, bütün bunlara sebep müzakerecisinin hakkını yeri geldiğinde kendisininmiş gibi ayak altına gitmesin diye sahipleniip onursamak...Atatürk eşdeğerlisi yürekli çocukların öztürkçesi gibi...
Yani biz bizi bildiğimiz TÜRK olmakla özel ve güzel bir iştir; zalımın zulumuna hiçbir koşulda he demeyen güzwel insan yürekli hak-kukukla... Güle güle sevgili Denktaş.
Sene seksenbir idi. Almanyanın güney göllerinde kum kaynıyordu sıcaktan. Hohenzoller vadlerine doğru giden ormanlar yavaş yavaş sarı çümbüşlü gırnatalar çalıyordu güz ile. Ilgıt ılgıt sonbaharın tiryakiliği deli rüzgarlarla bir yol tutturmuş şarap bahçelerinden hevenkler asan bağlara.. Deggerhausental' den iskele vapurlu burç kalesine geldik. Yanımda saçları belden aşağı ipeksi bir güzellik vardı. İrene...Gözleri çakırcıklı ve yeşimsi. Gerdanlığı turkuaz kolyeleri...teni beyaz...Lir türü bir şey çalıyordu. Oradan beri tanışıktık...
Neyse dağ gezdik..dere dolaştık...üzüm bağlarından şıra sıktık şerbet olsun diye tatlılığımıza. Sant Gallene gidek dedik...Gitmeden evvel çiftin kenarındaki güllerden koparıp İrenenin kızıl ve uzun etekli elbisesinin tam göğsüne taktım. Saçından daha çok yakıştıydı çünkü.
Sonra Aslanpencesi üfürdük bizden öte esen rüzgara. O sıralar arada sırada yazdığım şeydi şiir.
'Mayıs gelirse
Yüklüğünde sam yelleri kozalı, bir asyalı
Senin yollarına konan kervanları göçerse geceler vaktindeki İrene
Yağmur vurursa bulutlu yamaçlarına, gün doğarsa beklediğinb pencerede
Dolunaylar çağırırsan gseni bırakıp giden güneşten sonra..
Meyhane sokağında buğday öğüten kimbilir hangi değirmendir yak çırayı
Yağmur çığarır ıslanmasın bulut kimsesiz kapıda
Çünkü insan insana herkes gurbettir '
.......diyip uzayan şiirimi verdiğimde...alp dağlarına dönderdi, bana baktığındaysa isli bir bulut vardı gözlerinde İrene'nin..
Karşıya..Yani İsviçre hududuna geçerken vapurla...Ana baba günüydü güzel yaz. Birden Konstanz köprüsünün üstünde Türk bayrağını gördüm. Mıhlandım kaldım gözlerime takılan güzelliğe. Ardımdan kornalar, kumpanalar, harıl hurul ...Yoktu sanki hiçbirşey ve nazlı bir gelin gibiydi birden bire karşıma çıkan sevgililerin sevgilisi...
' Bizim bayrağımız ' dedim İren'eye sıralı birçok direkler arasında durup dalgalana...
Kız baktı yüzüme. Gözüme baktı..Bayrağa baktı....' samimi söylüyorum ' dedi ' bizimki dahil, olan bayrakların içinde en güzeli...'...ikimizin de gözlerinin içinde akşama doğru giden güneş parıltıları vardı. Sant Gallense öylesine güz baharlara bahane..
......
Düşünüyorum da.' Sen mi kurtaracaksın bu ülkeyi ? ' diyen kayıtsızlığın yüzüne ağız dolusu lanet tükürdüğü için döndüydü Mustafa Kemal ile Türklerin kötü gidişli tarihi bize gülen yüzüyle içinde özgür doğup büyüdüğümüz sevgili TÜRKİYE ' yi bize armağan bırakarak.
Şimdi, bin türlü tarafgirleşmenin gün boyu korner ataklı durummu, dizi diziye bağlayıp bağımlılaştıran gole çevirme futbolikliği sarhoş gammazlanmalığının ana mevzusu olan; korkak,sinnek, susuk... ürkekliliğimizin şu kendi hayatımızdan koparılmış bitkisel yaşam tarzı sus-pus gününde
..Ermeni dümeni parlatılıyor ya şu günlerde onluk beşlik haraç mezaca...Ermeniler teşcir olurkene...ve bu olaylar madem her iki taraflı yaşandı ve tarihe geçti...İki tarafın tokuşmasından bir üçüncüsü kazançlı çıkar ya herzaman...Kimdi derseniz
...Şimdi sözümona ille herkesin hakkı herkese narsasıylade hak-huk-guk..diyen KÜRT ' başlıklı bozguncular olmasın sakın..?? Yani bütün ERMENİ kod adlı bu olaylar yaşanırken oralarda Kürtler, Kuantom ışınına mı uğradı da boyut değiştirip uzay olduydu..??

Seyfi Karaca.......Ocak / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca