Şiir Tutkusu

Menü

Tabelası Teneke

Kim başa gelirse onun bulaşıklı devran akıntılarına dalkavukluk etmede onursuzluğun boyutsuz işgörenliğini her öğün sofrasına yedire yuta katık edenler çoğulundan, hayatın bütün yaşanılası halleri insana dönük yüzüyle işlerliğini yitirince; bütün o yalaka ve yapışkan ellerin yönettiği pusulasını dümensize ve yolsuzluğa fırtınalayan binik gemi; haliyle borazan bağırta bağırta dibi boylacaktır.
Aslında değil ülke idaresini, belki sıradan en yalınbaşına kendi çapsız çıplağını bile günübirlik çekip çevirmelere iktidar olamayan muktedirsizlik ; kimini beyefendileyip, kimini hanımefendileyip, kimini cul cuval tüccarı denildiği halde o güne kadar görülmemiş deha; kimini babaların babası el -fakir, kimini aplaların aplası gız apla; kimini karizması direk yuroamerikan çizgin felaket abi el-fukara...
Oturup yapıştığı koltukla birlikte ülke denilen kavramın her türlü içeriğinde anlamını bulanları parsel pare yıpratıp eskitme çıkış yolsuzluğunu kendine iş edinenler örneklemesinden, her gidenin yerine geleni misli mislisiyle kök söktüren sürekkliliği başa bela niyetine tepeden inme devamını sağlayan bu yalaşkın bulaşıklık..Gerçekte burada yaşayan tepeden tırnağa tüm toplumun beynini kemirip çürüten ve gönlünü hayattan küstürüp dessasın eline tümden haciz veren rehineliğin en aşağılık kurgusudur.
Şansına küs kavramını çook çok gerilerde bırakan bir olgudur bu aynı zamanda. Çünkü şansına küsen bir kişinin hayatta hala tutunacağı umuncalalar yeşertisi vardır gizli saklı düş gizemlerinde. Ama hayata tümden küsmek..Ve yüz çevirmek, bedeninde can niyetine taşıdığı kendinden..işte orası kıyametin ipi kopuk dip kuyusudur.
Toplumunun en az yüzde sekseninin kulaktan duymalarla güdülendiği ve hatta en profosör dediğinin bile eğitim düzeyi sıfırı geçmeyenlerin insan makaslayıp terzilediği kirli atık kanallardan besleyerek boşaltılmış beyin ve köreltilmiş kamaşıkların yıkamalarına pirim vereniyle zırnık geçimlik ilişkilere insanlığını satan bir baş dödürücülükte hayat.... tepesi üstü çoktan dikilmiştir aslında.
İşte o ters devrelikte yaşam...Yani ayakları havada beyni bıngıldağı kokuşkun bataklıklarda asılı kalan eziyetlilikte yaşam; sürüm sürüm sürünmekten başka da hiçbir veri değeri taşıyamaz...
Amip türü..Milyarlarca hücre sahibi durumunda çoğul halli ve çokyönlülüğünü sadece bu kendi üç kuruşluk çıkarcılığın pozladığı diva; star, top-pop karma kurra zilli heveslisi dizi saatini gözleyenlikle, kölemen bir iki hücre zindanlığına terbiyelenip tımar-hanelenen eyvahın hali, en kıdemlisinden yeraltı hayalet gömütlüğüdür.
Yani yeryüzünün sıfır düzeyi çölünü bile bulma şansı yoktur...
Kaldı ki; İnsan önce sağlıklı kundaklarda doğacak, sonra ilmek ilmek çözecek o kundaklı bağlarından kendini..Yorgun emeklemelerle hayatın yolu boyunda büyük özlemlerle bekleyen kendisiyle buşuşacak...Büyüyecek..Adını aldığı insan olacak..Bağ yetiştirecek ...Bahçe bakacak...Sonra kendi borcunu ödeşmeye kendi devamına sürgün salacak....Bu gömütte ha...?! Ne mümkün ....?
İki adam kapanmak üzere ortalığı toplamakta olan lokantaya girmişler. Artık kapatıyorduk diyen lokantacı gelenlerin açlıktan ve yorgunluktan dizbağlarının çözüldüğü ısrarlarına dayanamayıp menüde yalnızca son bir balığının kaldığını ve aralarında bölüşmekten başka çarelerinin olmadığını söylemiş.
Uyanık olanı hemen öne atılıp 'madem öyle, ben zaten balığın baş kışmını severim. Hem doyurucudur hem de zekayı artırıp insanı akıllı yapar....bana orası olsun ' diyince öteki anında davranıp...' yok öyle yağma..biz burda enayi miyiz..? Ben istiyorum o dediğin yeri ' diye zıngır zıvana titretir ortalığı.
Bu durum ötekinin zaten aradığı durumdur, sofra bu şekilde afiyetlenir.
Fakat işin sonunda balığın baş kısmını yiyen gene zılgıt zıvana ' sen balığın bütün gövdesini götürdün ve karnını bir güzelce doyurdun. Ben ise açlıktan hala karnıma sancılar giriyor, midem bomboş, kursağım tamtakır bu nasıl iş ?' şikayetlenmesi bitmeden öteki..
' ama bak... yiyip yuttuğun gene de işe yaramış. Nasıl da akıllandın ..' diyip sakatı bağlamış.
Yani insanlığının yükünde taşıdığı milyarlarca hücre çokçası seçbegen allarından kenbisiyle buluşamayan anafor akıntılarında tıkanıp, boğuşa çekişe birbirini yutan acı ağrı ve sancı seçeneksizliğine tekleşen çöpleşmişlikle; dükkanında herşeyi bulunup da bütün duyu ve duyumları yitik taşlaşmışlıklar aynı kör ve küt noktalarda suratlarını satarak mumyalaşmaların geçimsizliğinde buluşunca...Kişinin ikiye azalmış siyah ve beyaz olandan...de ki siyaha siyah deme şansı bile yoktur...Çünkü gözbebeklerinin ardı bile kuşatılmıştır..
Bu yönüyle toplumunun yüzde sekseni edilgen olan..ve henüz düş dünyası yeni yeni tüllenen batakla evlerinde işgal edip onları uzaktan zahmetsizce kumanda etmekse...Bu vampiranlığın kurgucularının gökte arayıp da yerde bulduğu bedavadan düşeştir.
Van Gogh' un bütün böylesi bizdeki şimdi eşbenzer insanın canına okuyan yüzyıl ötesi ikiyüzlü, kemirgen, sömürgen, yoksul paydası üzerinden kendini nispileyen dengesizliğin alın çatına ve o bulaşıklaşmış kirli gözlerine ay çiçek gülümserliğiyle hayatın sımsıcak insanilerini dayayan..Ve bu depreşen hallerine en akılalmaz divanelikler edip yaralanmış yüzünü oturup resme vuran ısrarına karşın..
Van Goch' u tımar haneliğin teki olarak mühürleyen akıllı geçimlilik...Bugün en elden iğretisi boyalamalarına bile milyonlar ödemek için sıraya giriyor...adına yapılı devasa müzede kıl tınısını işitecek alarm sistemleri donatıyor...Açlıktan öğününe sofra kuramamaktan eldeki suluboyasını kendine katık eden..Güzel yürekli Van Goch'un..
Durum bu akli dengesizlikten yol alınca...
İflasını çoktan ilan etmiş Yunanistanın çektiği telörgülerine bir solukluk hayat umududur diye ölüme bile olsa kaçaklığı göze alan bir ülke durumu güncesi yaşayan Türkiye...
Simit satıcılığından ve tavuk yumurtacılığından ve....insanın aklıyla alay eden nice rüsvani rezilliklerin sözdelerinden Milyarlar..Yatlar, köşkler, katlar sahibi olduğu iddasıyla binbir hileli yalan yanlış yöneticilerin karizma yükseltisini buyruğuna girdiği dalkavuklarından aldığı iflasın da ötesinde ve bölünme eşiğinde derinliğe boyveren bir ülke haliyle Türkiye...
Hep kendi hayati sorumluluğunu ebeden üstünden ıratmış ve tekçil kahramanlıkların birgün gökten yıldırım gibi çarparak yolunu yönlendireceği saltanatlıklar kulculuğuna alışkınlığını bir türlü bağımsız kılamamış olup...
O yalan ve yalaka aynaların gözünü karartıp, gönlünü ürküttüğü korkuluklar sığlığında bahçelik saraylık diye gösterebiliyorsa bu yıkıntıyı işin düzenbazı konumundaki hususiyen babalar, abiler...aplalar;
O zaman bu kesintisiz çöküntü batışını uzaktan seyreden insanlığından boşanmalara borçludur, kuklalarının külçe haşadı bedenler içinde, aklı hayali daima özel donatılmış boşluklarda asılı kalanla.




Seyfi Karaca..........Ocak / 11



 


 

 
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca