Şiir Tutkusu

Menü

Sönük Çıra ki Cayır Cehennem

Hayat;  cismini adlanıp yeryüzüne doğduktan sonra,
girmiş olduğu hani o klasik deyimle ' geri dönüşü olmayan yolun yolcusu' dur
diye kanmıştır kendini.

 Ve belki de bu yüzden tek önermeli mantık
yürütmenin hal çaresizliklerine içinde doğduğu varsayalım ki insandır..

Varsayalım ki
İnsan, kimi iniş çıkışlarına bakarak gerek tümüyle ziyan olup yanlış yerde
gözaçtığının ehvamıyla olsun, gerek tam aradığını bulmuş sevindirikleriyle dörtköşe;
her iki gelesi nasıl olursa olsun kabullü halinde 'madem ki bu işin geri dönüşü
yoktur, bari şunun şuracığında kendime münasip yakışır; yaraşır ve alabildiğine
yerleşik uygunluklar çarşılayıp zivtleneyim' kalıplarına çokca yapılandığı
bundandır.Yani eğer tümden buralıysak, kazığı bari sağlam çakalım dürtüsünün
müptelası.

Tüm canlı türleri
içinde, elindeki tek ve diğerlerinin sahip olduklarından tümünü gölgeliğinde
bırakan varsayalım ki insandır ve varsayalım ki insan düşünür; fikreder,
kurgular, değiştirme gücüne sahiptir ve de iş içinde iş icad eder; yönetir ve
yönlendirir...

Bakar ki icat
ettiği iş tıkırında mı tıkırında.Eline alıp avucuna geçirdiği yerlere ev bark
ahır ve atölyelerler doldurur, avucuna geçirdiği zamana çıngıraklı zilli
saatler takar, suyu yukarı; dağı aşağı, dereyi düze yürütür..Her ne kadar
yüksek kuleli tapınaklar dikip, gücünün üstesinde kalan yüzdeliklere
tanrısallık bahşeder ve kendi dışında kalan ele avuca geçirememişlikleri onar
onurlandırırsa da..Aslında  gizliden
gizliye hınzırca kazık atmaktadır 'dostlar çarsışında görülmüş olma' lara. Çünkü
ortada esas  kendinden başka kimse
değildir günden güne haddi aşan boyutlarda kutsayıp yere göğe sığdıramadığı.

Milyonlarca
bizzat kendi olanından, kaça kurtula ancak kendini bulup ve taaa doğmazdan
evvel varlığını kabullendiği buralarda insanlaşmasına 'Felek bana nettin
neyledin?  Ocağın batsın, çıran sönsün ,
benden bin beter olasın ' dilinden lanetler okuyabiliyorsa..

Neredeyse bütün
dinlerde hiç farklılık göstermeksizin toplumunun tümüne yakını, kendilerine 'sizin
tuttuğunuz iblisin yoludur ' diye diye sesi soluğu karardığı halde kimi akıl
vicdan sahipliliğinin..

 Kulağının şurasından girip ötesinden çıkan
umursamazlıkla, dakasını sapmadan aynı güzergah üstünde mezarda yatana nasıl
yalvar yakarıyorsa, meram ve makam türünü hiç değiştirmeden, ibadethanede de
aynı yalvar yakarlarla insanlaşan güç kudreti uçucuna lehimleyip ilmekliyorsa
bile bile lades olmak..

Siz bunun adını
bir çırpıda tek ve yalın cahillik yahut örgütlü desiselik koyamazsınız. Çünkü
adam bütün diğer söylemleri duyduğu halde, bile bile umursamayıp kulak ve gönül
tıkıyor; ve bile bile terkedip cayıyor yaşatmasını beceremediği kendinden.

Nedir o halde
mesele..?

Mesele üstüne
basa basa küçüğü koyup büyük alma meselesi..Herşeyin varsıllıkla ölçüldüğü ve
bu değişim aracılığıyla insanın adam yerine konduğu kıytırık kısastır ki, kişi dünya
toprağına düşü düşmezden beriye sadece ona, yani; pulun paran , mülkün malın
varsa ÖLMEZ TÜKENMEZ GÜCÜN' DE VAR terazizisine dünyanın yükünü kurma
meselesidir.

Madem ki dönüşde
yoktur buradan..Karşılığında büyük yoksulluklar da olsa bedel konan, eğer
bedelinde kendine uygun; yaraşır ve yakışır  ÖLÜMSÜZ VE TÜKENMEZ cennet köşecikleriyse kavuşulacak
olan; uğruna can feda ve şa şasına heryol mübahtır. Mantık o mantık.

Kişiye bu
öğretilir ve bundan kurar tek önermeli mantığını.Bundan başkasına da kim ne
derse desin ne aklı yatar ne de gönlü. Hatta bu uğurda yolunu başkaya çevirecek
olana azrail kesilir.

Bu özgüvensizlik
sıkışması sonra sonra sahibini kalıplaştığı o dört duvarda öyle betonlaştırıp
demirler ki..Miskinleştikce daha da içe büzülür, içe büzüldükce daha bir akıl
ve fikriyattan soğulur..Neye dokunsa günah ve cüzzamlı sayar.

Nereye uğrasa
cehennem artığı ardiyelik olarak algılar. Neyi düşünse veya neyi hayal etse
hayata yönelik haram ve hainlik işliyorum sanır.Işıktan utanır.Isıdan huylanır.Renk
pırıltılarından cinlenir vs.vs..

Velhasılı çıkmayı
yüksünür kendine bütün hayati ve yaşamsal eşikleri.Çünkü o bu haliyle kendini
tüm dışarda ve hiç kimselerin farkında olmadığı öte dünyaların iç dehlizlerinde
olup bitenlerin yarı tanrısı saydırmıştır kafadan kendine..

Tavanı zemini
vesvese ve kuşkularla örülü bu kafadan vergili düzeneğin tılsımı bozulup tüyüne
zül gelecek diye de, ölse şurdan şuraya adım atmayan köhneleşmek, tüm insan
olmanın el; ayak ve zihinsel becerilerini kullanma yeteneğini gün be gün
köreltip yitire yitire, ağlarına öründüğü kuşku; vesvese, sihir ve OLAĞANÜSTÜ
HAL beklentilerinin büyücülüğüyle, kapıldığı kapanmışlıkların yüzüstü bıraktığı
yaşam açmazlarını ve sefillikleri bir türlü karşılamadığını
görünce..Hırçınlaşır, adaletsizleşir,  öfke tufanına bürünür..Akli dengesi bozuk
davranışlarda bulunur.Kimine nesine bakmadan önüne gelene gazap azap püskürür.Çünkü
şurdan şuraya kımıldamamaktadır..Hayatı ihtiyaç duyduğu oranda üretip
geliştirememektedir.Ve bu yüzden de o bu açığı, ölüm eksenli mezarlaşmalada
hazır dokunmuş mucizelere bel bağlayarak kapamayı umar.O bu sırf bu yüzden; kendine
olmayan özgüvensizliğini, tüm bunları yerine getirenlerin güvencine KAYITSIZ
ŞARTSIZ VE YÜZDE YÜZ bağlamaktadır.Bu temsilsiz tiyatroyu benimserken de aydın,
sosyal, vatanperver, dindar, işç-man, iş-alan-işgören,iş-veren.gibi biryığın
düğünsüz dernekler maskelenir.

Halbuki, doğası
itibarıyla en değerli kazanımı olan düşüncesini bedeninde dengelemeyen haliyle
insan, herkesten önce kendi hayvanlığının tutsağıdır. İnsan bu denli
güdümlülüğünü her koşulda kimselere kul ve köleleştirmeyeceği sorma ve
sorgulama akıldanlaşmasıyla aşıp  üstesinden gelir.

Hele hele hayatın
gelişine güzel vaziyete göre hal şekillenen insan, sanki kendisi o değilmiş
gibi en bilindikleriyle yerine göre kaypak; yerine göre güdülü,  yerine göre inat , yerine göre çıldırık yerine
göre bin durumda binbir halliliğini hiçe sayarak, onu ne yer, ne içer melekliğiyle
sosyo plolitizelemesi..ve ona sonuna kadar sonsuz güvenmesi..

Kendiden haberi
olmayan enayiliğine doymayanın işidir..

O yüzden, hiç
değilse bir avuç kalp mesafesi karşılığında ihtiyatı, insan tüm yaşamı boyunca kim
olursa olsun, çağ kaçdevir atlarsa atlasın ve kime karşı olursa olsun, benim dediği
dediğine tutmak zorundadır..(Tabi  sahip
olduğunca kendinden bilmek istiyorsa üstlendiği hayatını)

O ilk geldiğiyle
'geri dönüşü olmayan yolun yolcusu' olma hikayesiyse..:

 Yolun taaa başında dünyaya kaçıp geldiği yerde,
aslında hep kendi üstüne titreye titreye hergün ve  hergün uzun yolculuklara sonsuz ve büyük olanı
bulmak niyetiyle çıkmış bulunan, yolculuk sırasındaysa büyüsüne kandıklarına
kazık çakmaya kalktığı sonu baştan bellinin..

 Buraların hem ilahı, hem de ölmez tükenmez kudretli
kralı olacağını sanmaktan, o bir avuç mesafelik payınca hayatına susuvermiş
kalbinin kucağındaymış ve hemen oracıkta meğer buluverdiği,  baştanberi aradığının ta kendisi olduğuna
kanaat getirmiyorsa üstünde sönen çıra..

Bence tüm
zamanlar...  cayııır cehennem ve boşu
boşuna yanmıştır..

 

Seyfi
Karaca...............Haziran / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca