Şiir Tutkusu

Menü

Şıngır Mıngır Lang

Tuna vadisinin yüksek yamaçlarında usuul usul ufka inen gün salınımlarına doğru ikindi ılgınları esiyor. Konuşacak çok şeyi kalmamış insanların lafı getire götüre yalnızca havadan sudan şeylere efleyip püflediği aleladelik, bazı verilmiş cevapların sorulmuş soruları pişman ettirircesine gözden kaçmayarak sırıta kırıta neredeyse her fırsatta kendini ele veriyor.
Bu ilişkileri buzkesen suratsızlıklara gıdım miktarı sırtı sıcak olsa, yüzüne gün çavan güzelliğe ardı arkasını kesmediği oflayan puflayan bıkan bunalan lanetlenmelerinin günboyu şikayet konusu ettiği ve yine dımığının ucundan bir üfürüklük ayaz esse, zamana zaten heran hazırlıksız yakalanan hiçliğiyle saniyesini sektirmeksizin aynı dertlenmelere tam gün mesaisiyle işe koyulup içinde bulunduğu hallere bela okuyan laf eveleme geveleme esirliliğiyle.. havadan sudan konuşmasa ne mümkünü var ki, ondan konuşsun ??
Bütün hayat dengelerini birbirini kopyalayan yalnızlık yığışmaları bağlamında sürmüş savurmuş ve dangalakca harcamışsa ve de taaa ki kendini katıksız enayiliğe boyunduruk altına aldırtrıncaya kadar tıpış tıpış her çalanın sazına fikirsizce kostak kırmışsa, yıkıl diyenin karşısında yıkılıp..ıkıl diyene ıkılmaktan başka ne hükmü var ki; onu tavır diye takınsın ?
Vadiye akşamın serinliği iyce yayıldıkca eteklerdeki düzlüklerden buğ duvaklı sisler yikiniyor ve ağır ağır karaçam ormanlarına doğru bayırları sarıyor. Kimi tepelerde aşağıların omzuna çökmüş eski şovalye surları sanki boynunu akşam karanlığına bükmüş gibi alınlarında ölgün gün alacası ıpıldıyor, sürü sürü kuşlar dönüyor havada.
Solumuzda Maria Terezyanın kendi çağından kalma hatıralıkları var. Sağımızda akustik aletler satan dükkancı. Burnumuzun ucunda meydan çeşmesi ve süslü şadırvan..
Oturmuşuz kahve hüplüyoruz bu divane gezgin aklımla ben...
Yan masada ihtiyar kadının karşısındaki adam gelen gidene selam dağıtıyor..Kimbilir belki kendi de bilmiyordur kaçıncı birayı devirdi ?
Hop oturup hop kalktığı yerinde duramaz bana da nasip düştü selamından. İhtiyar kadının ev işlerine bakan hademesi gibi birşeymiş..İki kez evlenmiş.Her ikisinden de ayrı ayrı çocuklar ve adresi belirsiz bir hayatın sahibiymiş...Şimdi savrulup duruyormuş eğer hayat biryerde bir kapıdan girebilirsin diye lutfederse, kopup gidecekmiş yoksa bu ihtiyar kadın da olmasa, çatlar ölürmüş..
Sonra lingi lingi ling...! Sineklenmiş gibi koynunu bacağını yokluyor..Pantolonunun arka cebinden telefonunu buluyor. Hemen diyor..Derhal diyor..Bize birazdan görüşmek üzere diyip fırlayıp gidiyor..
Onun oturdum oturalı sandalyada uyuklar halli geride bıraktığı ihtiyar kadın..Gözlerini açıyor ki Peter tüymüş..
Hayatı mantar diye söze başlıyor..Kızı batak, oğlu viran , ilk karısı kimbilir kimin yolunda, ikincisi buna kızılcık şerbeti içirtti kan kusturdu şaşmış feleğine..şimdi gah yıkık bir duvar dibi, gah bulursa ben gibi hatırına hoşt demeyen ..oyalanıyor acı zulum garibim..
Derken kendinden anlatıyor..İlk içkici hovarda kocasından. İki çocukla boşanınca üç işte birden çalıştığını; ikinci kocası Paul'ü meyhanede tezgahtarlık yaparken tanıştığını, Paul'ün uzak seferlere giden kamyon şoförü olduğunu ve onun onüç yaş genç ola ola bunun iki çocuğuyla asla ve asla kimsenin ona koca olacağı ihtimali vermezken...Paul'ün ölürken "Wilfried benim bu hayattaki en büyük dileğim senin gözleriyin ucunda hayattan göçüp gitmek..Eğer sen benden evvel gidersen o zaman yaşadığıma yanarım çünkü ondan gerisi bana azaptır" dediğini ve hakikatende dileğinin aynen yerine geldiğini..Çocuklarınınsa onun ardından "kendi babamız has adam olsa, olsa olsa bu kadar olurdu" dediğini..Elli dört yaşında nasıl ehliyet yapıp milleti nasıl şaşırttiğını. Onbir kardeş olduklarını..Annesinin kırkına varmadan, babasının onun acısına iki sene sonra dünyayı annesinin peşi sıra terkedince ne zorluklar ve güçlüklerle...Kendisinin beşinci mi olduğunu parmaklaryla sayarken tiir tir titreyen ellerini kaldırdığı yere koymakta zorlana zorlana.....
"Ama ne çaldık, ne imrendik, ne de el bağlayıp boyun bükmelere tenezzül ettik..Büyüğümüz küçüğümüzü, gücü yeten zayıfımızı omuzlayıp..Hiç birimiz fire vermeden yaşadık..bense şimdi seksenbeşindeyim..ve Paul' ü çok özlüyorum"
.......Bu hatır öyle bir dalmış ki..Baktık ne kuş kalmış gökte ne gündüz halinden güneşten bir iz. Yıkıla sallana Peterin gelişini duyduk İhtiyarı almaya..Kahveci de zaten yavaş yavaş tezgahı topluyordu....
Gelelim oniki Eylüle...
Gelinecek nesi var...?
O kadar çok eşbaşkanlı tarla korkuluklu alıcı kuşların hayatın canına okuduğu gözü dönmüşlüğünde dünya yalan, yanlış ve sapkın bir çıkmaza çıldırmışcasına sürüklenirken..?
Papazın eşbaşkanı, mulla hulla fethul. İbonun eşbaşkanı, kayıkcı sami. Sezenin eşbaşkanı, zilli tarkuş.Yamuk karpuzcunun eşbaşkanı, kelek yapan kavuncu. Minelcinnetin huş Buşun eşbaşkanı, sarı liralar seven İrecep. Klaudiyanın eşbaşkanı, sıfır sıfır Cem (s) boy. Silahşiör Kenanın eşbaşkanı lüks araba hovardası Turgut. Fukaralığın gözü körolsunun eşbaşkanı, avanak yetiştirme ve üretme çiflikcisi memleketi batırma pahasından işveren ve iş alanlar..
Ha mesela Klaudiyanın eşbaşkanı sıfır sıfır Cem (s) için yıllardır göç insanlarının acı hikayelerinden nemalanmış Bild formatlı iki tarafın yalakacısı amirali batık basın; yirmi ağustos ikibinon'a başlık atmış mesela..
" Eşbaşkan Cemboy yeşilleri aldı, göklere uçurdu..."
Evet eşbaşkanlar hep uçuruyor zaten..Enkazda kalansa kol kanatları dipten budandığı halde uçacağına inanan ahmaklığın ta kendisi. Hani içinde olmasak biz bile buna zıkkımın berkidir diyemeyeceğiz belki ..
Hele de kendi en sonuncu darbenin sivilleştirilmiş süreklisi olan bir hükümetin, Iraktaki milyonlarca hayatın feci edildiği ve tüm farklılıklarından dolayı beynine bedenine bomba barut ve kurşun yağdırıldığı savaşa koltuk çıkan emir kulu eşgüdümlülüğünü adam kurtarıcı olarak yuttumuyor mu..?
Ve sıkıştıkca terör cokerine sığınıp..Ordudan medyaya, istihbarattan ekonomiye, siyasetten kültürsüz klübe...İstisnasız bütün kurum ve kuruluşlar icaba göre durum takınıp vaziyete destek veriyorsa..
Oniki eylüle gelsen ne yazar
Gelmesen ne...??

Seyfi Karaca.........Ağustos / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca