Şiir Tutkusu

Menü

Rabbül Mariya Miya Cons

Giden ayın ortalarında ( Ekim onbir ) Papa bilmem kaçıncı Benedik, ( Bavyeralı eski Alman kardinal ) dünyanın binbir köşesinden topladığı üçyüz küsur çeşit din-tarikat –ilahiyat temsilcileriyle Katolik kilisesinin başkenti Vatikan civarlarında DİNLER ARASI DİYALOG'u gargaraladı gugukladı tükürdü. Yaaaaaa... Tünaydına zifiri günaydın..!
Yaklaşık aynı günlerde, Almanya Stuttgart' ının Bad-Canstadt Martin Schleier fuar salonunda, güney-batı devlet radyosunun ( Südwestfunk ) hemen heryıl düzenlediği ve bir yıl boyunca listelediği sonbahar müzik festivali yapıldı. Bu yılki paylaşıma ikiyüz elli binin üzerinde insan katıldı...Ne gatriptir ki , seksen sonrasına ait hiç bir zırıltı gürültüye insanlar ellerini bile sürmedi..Led-Zeppelin, Deep Purple, Pink Floyd...gibi gibiler, eski plakçılar sokağından insaaaaan insan viraneler gezdi dolaştı..
Çünkü bütün dünya için insanı canından bezgin kulluğa değiştirme ve köle pazarlarında satıldığı resmiyetlere hayran kalakalma dönüştürmelerin miladıydı " SEKSEN " kabus-kasırgalar izdüşümü.
Yolu bize de bereketlice uğrayan bu mahşeri felaketin adı, tüm d-ünyaya eşzamanlı infilak eden tahribat olarak " GLOBAL " kurtarıcılık adıyla konuldu.
Küresel para; pul-kul kölelemenin birincil memuru taaa Kemal ( Derviş ) e vartana kadar birçok figuran peşpeşe denendi bu oyunda. Öyle ki en son Derviş Kemal, bu harami yuvalarında özel üretilmiş ve misyonerlik AJAN' dasıyla üstümüze başımıza, aklımıza beynimize, varımıza yoğumuza kasteden cinsinden hucuuum hucum ettirilip, " Bir millet üretmiyor ve hazır tüketimli hayal perestliliğin köleleşmesine kendini kandırıyorsa; önce onurunu, sonra özgürlüğünü, sonra da geleceğini mutlaka ama mutlaka yitirir " diyen ATATÜRK Kemal ile takas ettirildi.
Takas o takas, bizli hayatilikler adına yeri göğü birbirine katan büyük sarsntısıyla birlikte, ülkede soyup talan ettiklerini en çiyansı sinsiliklerle yurtdışındaki efendilerinin kasa-kutularına depolayanlara fırsat kollandırıp, tıpkı küresel kurtarıcılığın kendini cenet melekesi ilan ettikleri gibi, onlarla el ele- kol kola sarmaş dolaş bir olup, Memleketten kaçırdıklarını yine memlekete, yüksek faizlerle BORÇ PARA diye dövüzlediler...Soğukkanlı, sırıtkan ve çakalcasına; "sıcak para " şifreleri altında..
Yerlisi-yabancısı topyekün aynı sömürgen –kemirgenler, geçmişte sevgili Atatürk ve Türkiye Cümhuriyeti' ni bandıralıyorlardı bu korsan kahpeliklerine. Şimdiyse yine değirmenin başında, akar suyun gözesinde, paranın tura tarafını, yani dünün tersini, yani Atatürkü ve Türkiye Cumhuriyetinin aksi felaketini koz-bozlayıp...Turuva atı kostak kişnemesiyle ve bol, batı film- furya –fors- fos- foslarla kızıl kıyametleri yaldızlayıp cilalayıp ...
İnsanı akıl ve vicdan evinde baskın baskına veriyorlar. Eksi, kuruntucu, vesvesik, aciz, bunak, ahmak, çok kullanımsızlık çöpleşmesinden içini içeriğini çar çur ettikleri dinsiz-imansız adaletsiz hukuksuz ve bilinci devamlı hafıza kaybına uğrayan, vicdansızlıklarla.
Papa' Benedik bilmem kaçıncısının davetine Asyadan, Afrikadan, Antartikadan..." Çağırınca bir gelmeyin de görün bakın, size neler ederim..! " fazlasıyla herkes katılmış.
Bizden...?
Hiç gitmeseler olur mu, ortalık onların bulaşığında, memleketin herbiryanında değirmen değirmen zehir zıkkım uğunur avunurken..?
Fakat hayatı sağlıklı ve kapısı-yapısı işlek dengelerde tutan en vazgeçilmez şeydir, kalıcı dostlukları geçerli kılan karşılıklı eşdeğerlilik ilkesi.
"Yarınını üretemediğim hazır tüketimli dükkanım iflas etti, ölüm fermanımı imzalamaya hazırım. Getirin hükmümü. Kurun sehpayı. Ben topyekün kapitülasyona koşulsuz şartsız hazırım.." diyen Osmanlı'dan...
Yahut bugünkü akbabalar sürüsünün tepesinde üşüşen ve batık gemisini en başta kendi kalpazan sülüklerinin terkettiği Yunanistan'dan...
Ya da , soyguncu tahvilci piyasacılarının Küresel kemal dervişciliğinden cankutaranınızdır sunumuyla –müridi-tariki baştan başa toplumumuzu avanaklayan şişirme şaşırttırmaca grafikasyonerleri olmasa, borç sarmalında yarı sömürgeyi çoktan geçmiş bugünkü batağımızın, ve dehşet boyu kıyamet ölçekli insan ötesi terkoluşumuzun tavanı zemine çöken depremsel yıkımlardan ne farkı var ?
Diye-bilen varsa söylesinler de bilelim...
Papa mı...? Papaz mı..? Vale..? İndian-cons..? Dov-cons ? Dallas cons ? Dax cons ? Tokyo cons, İstanbul menkulcons, Fethul-ithal- ful rolasns pişti cons, elhamdülül rabbül mama mariya miya cons, üç gufü bir papaz bir kilise çok rahman ve rahim cons...filan mı?
Hasılı kelam;
İnsanların hatırını delik deşik etmeden ne sakini vardır bugunün ne de huzuru..? Dinleyecek olsalar kalplerini, oralarda eski şarkıların taşplakları çalıyor, kalplerine insen baksan, gönüllerinde eski şehirlerin kaldırım taşları geziniyor...ayakları insan insan sürgüne basandan...
Papa ise, kendi ülkesinde bile insan hakları ve özgürlükler neredeyse karneyle dağıtıma el muhtaçken, çekmiş dünyanın yoksulluğunu kıyağına, eli suya sabuna değmeyen sosyetesinin saraylık sultanlılığında iznik konsüllerini aratan yeni buluşlar deniyor diyalog-dingalog karargahlı Papa..
Asıl maksadıysa ona o işi verenlerin, dünyayı gücü gücüne yetenler hükümranlığına haram düzenbazlama mesaisini hakkıyla ödeşip; koşulsuz şatrsız insanlığı insan kulluğuna alaboralamak içindir...
Bizdeyse şık ve zarif laflarla Papa merkezli kusuntulardan beslendiklerini yöresel toplumlara küreselleyen kılığı yerli, kıblesi yabancı fügüranlar arabulucuları sayesinde, günü eveleyip
geveleyerek meşgul eden iyi iz sürümlü hayran tayfası, çapulcu arılar gibi işleyip duruyorlar bal kuyusu Türkiye güzeli kovana..Hergün daha çok üreşerek, azgın azad sürgünleşmelerin sürüsüne bereket.


Seyfi Karaca........Kasım / 11
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca