Şiir Tutkusu

Menü

Pis Firikik

Sımsıcak Ağustos'un toz topraklar eleyen harmandallarında kaşık kıran oyun havalılılar gibi kendi zamanına sevgili olup yetişen..Dedik ya çiçeğin adıydı dağlar güzellisi ve kardelen...
Dediydik ya bir defaya mahsus sözü ve bindefaya aşka ....kendi çalgısının ıslık sazında kendi hingilim seken 'hey deli hayran hey ! ' ..diye uykularının dalgın düşleri arasında göklere sığınan kırlangıçlarla aynı sıla yerleşkelerini sayıklarcasına ...
Tan yerleri sabahleyinki deliboranı...öğleyin söğüt gölgelerinde salkımlanan vakitteki ezanı..ikindileyin dillim düdüklerle faslı akşama savan yazıyı yabanı...ve geceleyin bulutsuzluğa çekilmiş siyah perdelerinde yıldızlar kalabalığını solistliğine çağıran hoyratı...geç vakitlerde hoyrat devriyeleri sonsuzluğu sesleyen aklı esim esimlerde seyirler gezen rüzgaarı..
Dediydik..
Dediydik ve bir defasını bin kerresine sayaraktan, şafak sökümlerinin al yanaklarına yetim çiğ damlaları düşmezden evveli daha... Ezel-i bir zamandan takvimleri bitmek bilmeyen adsız bir zamana göçünü katarlanarak giden ana kucağı- baba ocağı Mıstılığın halilin;...Anişin osmanın...Ebişin...Topal şirifin..Turşucunun...Sittinin...Gubatın...Ali dayının...Garümerin..Biber hasanın...Gıdılahmetin...Dandiğin...İmmaninin...Pambığın...Gulaalanın...Cavahçının...Diremlerin...Gabaasanın....Kirazın..Hemmelinin...Alistaların...Halbaaamçavuşların...Çopurun..Ahmet çavuşun..Koryusufun...Solak cemalin...adı sanına bütün aşk devletinin mülküyle yediği ekmek; içtiği su, güttüğü hayal; düştüğü yol, eylendiği harman, çiselendiği yağmur, söylendiği sızı, dağlandığı yara, ateşlendiği od, odlandığı kül, evlendiği insan meydanı, oymaklandı hısım, obalandığı toprak...Yemininde bizi insan diye and içen sözü dediydik...
Dediydik;
At arabalarının, çetenlerin ve göz göz çul heybelerin alacası salkımlara dökülen bağlardan, yavanazığı madımak yemliklere saçak saran dağlardan, pırçalıklı bayırlardan, gomenckli sızırlardan, sulak çayırlardan...susuz kıraçlardan... uzunlu kısalı dereboylarından, pınarlardan , çaylardan...
Ve tarlalardan çekip getirmekle tükenmeyen yaz iratlarını güze taşımakla çağına yakışan bereketi bolluğu dediydik...kızların ve oğlanların happan taşlarına saatini kurup, yöresiyle, töresiyle, son ebesi oyuna doyup yorgun gölgelerinin dibinde kendi kalbini buluştuğu huzura kavuşanı dediydik...Ve kağnıların bıraktığı yol yakınlıklarındaki şemşamer sapında atıyla kuşatılmaz masalları keşfe çıkan küheylan çocukluğu dediydik
Ömrümün günlüğü tutulmadık yıllarına söyleyip çağırdığım bir keresi binlercesine çoksesliliğin mutlucası sonsuzuyla..ürkek serçelerle hayatı yuvalanan ince dallarda ve kuğul kuğul kumrularla leyliyle neharla ...yazla ..kışla ve baharla...Aşk dediydik...Başka da birşey demediydik üste..
Kaç bir zeytinyağı tenekesinin kaburgası kaburgasına geçinceye kadar aklıma yatkın davulları gümbürdettiydim akşam poyrazları koynundan, damlar divanına ben delisi masalları sussuz diye.
Nafileymiş...Heeeep kırcılı gözlrerimde yağmurlandı bana derdini sığınan koryangını bulutlar. Gittiği yerlerde hep karları yandı, boranları depreşti, samyelleri alazlandı...tam köreldi körelecek derken bile dünün çakmak taşlarında yarıbaygın hallerde unutulmuş kıvılcımları...
Sıdalı sesinde güneş yalımlarını kurutan sevda sarhoşu pınarların ateşlediği daha bir dellendi tutuştu har. Bildik ezelkiler sürdü savurdu dünün diğer yarısından yarını...Aşk yarasında ne de şifalı bir dermanmış meğer ki...Göğsümde h"ala o çalan eski davullar...Islığıma da ha yavru ıslığıma eleyip incileyen gaydalarla...
Dün ...Önceye alınmış YİRMİÜÇNİSAN çaldık çığırdık narin dillerde Nanaylarda oy nanay...Burası gurbet adlı bir uzak ya...Deli koynumuzda çırası sonsuzu yanan ve kendimizden beri ve öte aşk ya burası....mum yandıkça geçiyor kendini aşkın sarhoşluklara saran deeeeee gidiyor kararana kadar gün, iplik ipliğe dikiş tutmaz hallere yareler ilikliyor..
Ki dün...'zahit bizi ne tan eyleme...usludandır delimiz...ki hakka gider yolumuz ' ...gibi buruk postası eflatun bilmecelerinden şeyler andırıyordu solgun tualdeki mahmur merasim...
Galatası satılık insan borsası top....Feneri kırık ve kör bahçe miy miş neymiş......!!!
Kıran kırana kapışıp, boynuz boynuza seyredenin ayıbını firikikleyip toslaşacaklarmış. Ezelden şutlanmış autların rakipleriymişler...
Dedik ya..!..Maç varmış maç...!...da, millet gürül gürül kafayı duman ettiği zembereklerde dağıtarak, oralı toplu türübünleşmenin dikizinden birbiriyle pusulaşıp , takım tertip düzeni kümeleştiği leş kuyusundan balık avlarım ahmaklığı bereketince, YİRMİ ÜÇ NİSAN GÜNLERİNİN takvimlerini iflahı kesiklerle rehin ederek, gün yitirip gün ile ölüşen çölleşmelere en olmaz yerinden tutuşan ateşi varı-yoğu bedelinden külosun diye yakmış...


Seyfi Karaca........Nisan / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca