Şiir Tutkusu

Menü

Peri Masalı Perişan Tellali

Fıkra'nın kulaktan kulağa fısıl fısıl usuldanlarla yaklaşarak ve ne çok sonra ilk sahibi kim idi kendi bile unutanın naklettiği üzere;
'Arabasını park edip lokantaya giren adam; bir vakit sonra yenmiş içilmişlerden yeniden dışarı çıktığında arabasını akardiyona dönmüş bulur.
Bastığı yeri şaşırmışlığından sersem seme epey bir zorlanarak kendine gelir gelmez gürür ki; her yeri haşat, cam sileceğinin altında alel acele karalanmış bir kağıt vardır külüstürünün.Ve orada diyordur ki;
' kafayı içerde şişeyle şarapla buluşturunca ön vitesi arka vitesle karıştırıp arabanıza sert çıktım. O çıkışla feci bir şekilde sizinki bizimki birbirimize gömüldük. Arabanızda gördüğünüz gibi onarılmasız hasar var. Olayı görenler şu anda ben bu satırları yazıyorken çevremde toplanmış kiki gibi üstüme bakışıyorlar ve bu kağıda adımı, adresimi, telefon numaramı yazdığımı düşünüyorlar. Bende o göz yok. Ne halin varsa gör ahbap..işin o kısmı sana kalsın ben o kadar enayi değilim ' diyor ve noktayı koyuyor.
Umman çöllerinden, Bahreyn vahalarından, Yemen kum fırtınalarından, Çinden ve Hint uzak doğularından yükte hafif pahada ağır yaşam yorgunluklarını insanlardan kurulu bazar meydanlarına kervan katarlayan yıldız bahtı yolculukların binlercesinden birisiymiş...
Binlercesinden birisiymiş İbrahim'in Babile...Marko Polo'nun ki Kubilay'a, Musa'nın ki Kızıldenize, İsmail'inki iki tepe arasında kalan susuzluğa, Muhammed'inki Hendeksiz Uhud'lara....Sevgili Atatürk'ünkü bütün bunların dörtyol kavşağı Trakyadan Anadoluya...
Binlercesinden birisiymiş, Baltazar ve arkadaşlarının üçü birden yalnızlığa şenlik olup, üçü birden atsız ulaksız yayanlığın sırt çentesinde yine ve yine göçeyleyen uzak ve belki hiç gelmesiz yollara iz düşmeleri.
Üçü birden..Baltazar ve arkadaşları, yaşam kavgalığını kurdun kuşun bile ses vermediği gündüz ve gecelerinden geçirerek...
Açlığa boy verip, sefilliğe yorgan serip, güneşe ve rüzgara çırılçıplak sarılarak her yaşam kavgasının yalın incelerle zorun zorunu kol kucak edişi gibi..Gecelerden bir gece...
Masal mıdır...? Hergün bu kuzgun çırılçıplaklıkta her yola düşenin hiç dile gelmedik, hiç kalem kağıda düşmedik, nice ölüm kalımları yaşananından Harut-Marut büyüleyiciliğine varıncaya kadar hergün...
O günlerde Mezopotoamyada; Asurda, Yunanda, Fenikede, Mısırda, Romada...Ateş pahasına altınla tartılan 'Tütsü Otu' tüccarlarıdırlar (Weihrauch) Baltazar ve arkadaşları.
Garip; puslu, ılım ılım yakıcı alazı bir gecedir. Ve yıldızlardan bir yıldız, bütün bunlardan çok daha garip..Çöl dağlarının eteklerine yapışacak kadar..Hatta bu üç tüccarın elinden tutup 'sizi başka yere bırakmam' diyecek kadar yere ve yollara yayılmaktadır..
Çaresiz gider bakarlar ki...Yolun sonunda hahamların zulum buyruklarından kaçak bir samanlıkta, koyunun kuzunun arasında dünyaya gelen İsa' nın doğumu çığlık atmaktadır...
Baltazar ve arkadaşları bu çoktandır söylentisi yaygın müjdeli bir konuğun gelişidir gibisini haber bildirirler. Sırtlarında tüm yolculuklarının aş ve ekmeğidir diye taşıdıkları Tütsü otunu orada gözlerini kırpmadan yakar ve harcarlar...Doğum günün kutlu olsun sevincine güya...( Kiliselerdeki tütsü yakmanın hikayesi burdan ve böyledir)
Niye anlattıım ben bunu..?
Ee; Avrupadan sözaçtıydık...Oraya bir iki ilave lafım daha olsun diye..
İsa da, Musa da, İbrahim ve Muhammed de..Geldiler geçtiler şu yalanını essah bellediğimiz dünnyadan..Uzağı yakın etmenin derdiyle bir avuç yaşam danesi yanı beraberinde getirdikleri armağanlarıyla..İyi, güzel, dost ve hatır içerisinde yaşayasınız diyeydi olanca işin özeti.
İşin özeti...Uzağı yakından görmekti tıpkı sevgili Atatürk gibi...
Fakat gidin kendinizi ve etrafınızı hele bir danışın bugün...
İslamiyet adlı bütün dünyada bugün hayat yerle bir ve linç altı. Hayat; üstü çevrili hapisaneler gibi tedirgin ürkek, güvensiz ve perim perişan...Başa da sanki kutsal kitabı Kur'an gardiyanlık ediyormuşcasına neredeyse bütün hak ve adaletten yana ayetleri sanki bilerek hiç adı anılmıyor. Birbuçuk milyon ortak inanca sahip olanına bizzat kendi elleriyle katkı sunup..Ölü çerezine ve helvasına keyf çatarcasına inancıyla birlikte insan katledilmelerini sinama sayıp..kendini izleyen kör ve yabani adımların kuklacılığıyla ahmmaklığa tayın güderek....Yaradana itaatlilikse, allemle kallemle kula itaatliliğe dönüştürülüyor...
Musa' nın Kenanındaysa petro-kimya eli kanlı paylaşımsızlığın piston bağı niyetine yerden hortlatılırcasına Avusturya dekleresiyle ilan edilmiş Siyonizm ırkçılığının düş peşinde bol paralar saçıp, hile desise ne ararsan bulunurdan devlet ve adamlar ayarlıyor durmadan.
İsa' nın dünyasında ise, neredeyse Hristiyanlığın ön ve son sözü durumundaki ' Kesinlikle öldürmeyeceksin ve herkesi kendin gibi seveceksin..! ' eski Tevrat-Yeni İncil karışımı bildirisine küfredercesine...Dünyayı kana buluyor..Kilise ve para tanrıcılığının ortak hükmünde modern ortaçağ karanlıkları devresine hız kazandırıp...
Çok biliyor, pekçok bilimselliyor. İnsana sülük gibi yapışıp kanını son damlasına kadar emerekten yaşatmaya dair..Çok okuyor ama; peşin hükümlü ve önyargılı ırkçılığı bazında asitleşerek...İncile ve isaya ve musaya inanıyor numaracığında güya ile 'Öldürmekten kasıtlı sevişerek'..hayatın kökünü kazıyor.
Hasılı vel –hasıl...Bütün sinsilikler birbirinin dudağından tükrük çalarak gün ve gündem tayin ettiği bu yalan dolanlaşmaları niye anlattım sanıyorsunuz..
Çünkü bugün İsanın doğum günü kutlanıyor bütün Hristiyanlıkta...
Noelman diye dünyada hiç yaşanmamış Ren geyikleriyle gökyüzünü tarayarak gelen konsum tüketimli uyduruk hikayeden gönülsüzlükler paylaşımının çam dibi yanık mumlar rüyasında...Nerden mi biliyorum..?
Eee içinde yaşıyorum..
Şu günlerde sevgili ülkemizin ele güne muhtaçlığınan duvarlar yıkarak, akbabalar gibi bölük bölüşük sahipsizliğine bütün kol gezen fırsatçıları en kıdemlisinden asalakca üşüşürlerken...
Kiralık kalemlerin hani özenle özendirdikleri yerlerin ocağı bucağında bizzaten yaşadığımdan bizzat biliyorum...
Hurda - haşada çevirdikleri düyanın salak bakışları etrafında iyi adamlığa poz verip, kimya bozuğu süslüce hayalimsiler yazdırtarak eli uşaklaşmış kalem ve kağıda....
Hani biliyorum da söylüyorum işin içyüzlüsünü; in midirler ..Cin mi, cinayet mi..?





 

 Seyfi Karaca........Aralık / 10

 
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca