Şiir Tutkusu

Menü

Palangadaki Züğürt Sallantı

Hayatın uzun yol yürüyüşü sırasında karşılaştığı ihtiyara, sırtındaki ağır yüküyle yolu güçbela yürüyüşünün karşılığı omzundakinin ne olduğunu soran gence :
_" Hiiiç vakti gelince sen de öğreneceksin " dermiş.
Az git uz git...Hikaye kendi bildiğine varacak ya ; vakit bir yere gelmiş, yol iyce kendini yokuşa sürmüş. İhtiyar ordan ötesine ömrünün olmadığına ve gücünün tümüyle tükenip canının teninden lime lime çekildiğini anladığı an; sırtında binbir zorlukla taşıdığı yol yorgunluğunu gencin önüne yıkar ki, bunlar yamru yumru çakıl taşı kalabalığından başka bir şey değildir :
_ " İşte.! " der, " şu gördüklerin benim yaşam boyu her kaygıya, her husumete, her yok yere, sığ zıdlaşmalarına, her fuzuliye, her amaçsız kuşkulanma ve karğaşalara ...birer ikişer bende biriken bedeliydi. Benim borcum buraya kadarmış. Bundan sonrasınıysa sen taşıyacaksın."
Gelelim mevzuya.
İçinde hayatı zora sokmak denen hisselerin çokça payından yövmiyeler kazanç temin ettiğini sanan körlere düğümlenmek hep buralardan sahte- k"arlanır sarırım. Çünkü, yüzünü kime nasıl beğendirecekse ona göre anıbirlik imalathanelerden surat, sırat, sima, hayal, heves, halay , fingirdek...ısmarlayan bir türlü kendini beğenememek böyle yok yere bir bir insanlığının üstüne bulaşıp biriken travma küllükleşmelerinin yüksek kaliteli ürünüdür.
Hani annesinin gözlerini takınmadıkca varlığını kabullenmeyen göz bebekliliği gibi...Hani yetişip yetiştiremediği insanlığını bozuk paralar piyasından hiçlere saydırıp; " altımda aynalı körükler, uçan halılar, tele cipler, dörtçekerli forslar..Elimde garantisi müsait kullanması sadece bana ait ve benden başka kimsenin şifresini bilmediği ne dilersen dile bendenli püfür püfür şişecamlar olmadıkca, asla ismi YAŞAM diye anılan güzelle evlenmem de evlenmem..! " baş bozgunluğu da, o yok yere kirli kaynaklar akıntısından biriken batak ihracından oluştuğu bana göre kesindir.
KÜRT başlıklı konu mudur epeydir günün modalananlarından biri..? Madem ki pişirilip pişirilip kısır döngü güdülenmesini ülkenin bütün yok, yoksul, yoksunlaşma taşlaşma ve taşyığınlaşmalarına püskürtülerek o boğulmuşluklar altında asıl memleketin canalıcı sorunlarının üstü örtbas edilen...??
Yani sadece etnik kimlikleri farklılığından dolayı ezilip sömürüldüğü varsayılan Kürtlerden hiç mi ezen yahut sömürenleri yoktur..????!!!
Yani onbinlerce doğu ve güneydoğu illeri dışında kalan sürüm sürüm sefillikler dolayısıyla yerinden yurdundan olmuş diğer Anadolu aşı ve ekmeği peşinden sürüklenmelerinin Kürtlerin sözümona tek başına yaşadığını sandığı eziyetlerden farkı ne...???!! ( Bizim sevgili yurdumuz MENTEŞE binsekizyüz otuzbir Osmanlı sayımlarında nufusu yüz otuzlara varırken bugün gitseniz üçü beşi bulmaz sürekli ikamet edenlerin sayısına ören viranlıktır..- Kaynank : 'Dünden Bugüne Menteşe' İsmail Kösem )
Bir yığın tarihsel talihsizliklerle dolu, doğu diyarlarının modern Haçlı soyguncularına piyonluk işlevi görme bakımından bütün yatkınlığını esirgemeden ortaya koyan Türk- Ermeni sorunsalında techir de dahil Türkiyeyi çarmıhlara geren yine günün modası kuzguni üşüşmeler, o gün oralarda bu olaylar yaşanırken bugün oyunun öteki parçasına güdüledikleri KÜRT tanımlı başlık; filmin neresindeydi...??!!! Yani yer yarıldı da ' Yok biz bu işlere bulaşmayız" mı dediler...???!!
Kürt kartı üzerinden oyunu ucuza getiren bütün kesimler, niye yatıp kalkıp bu isim üzerinden özellikle kıtlıklı kıyameti sürekli kılarlar. Yani eğer insan hak ve özgürlükleriyse mesele, bu , bire veya bine bakılarak mı kotası belirlenmektedir ?? Niye hep vitrinde Kürtler vardır da diğer etnik topluluklarımızın adı bile anılmamaktadır.??
Daha yüzlerce ve yüzlerce soran sual eden kancalar takılabilir bu Ağası – patronu şimdilerden belli dalaverelere.
Diyeceğim şöyleceden bir laf ki; eğer etnik veya KAFA-KÜTÜKCÜ yollardan Türkiye çıkmazlarını halle gidecekler varsa, azılı vampir HİTLERİN akibetinden soracaklar yolun sonunu. Zaten eğer bu yılgın; bezgin, talan yolla bir yere varacaklarsa Anadolunun kapısını birlikte omuzladığımız BİZANS zulmündeki esirliğe götürmelidirler karanlık zaman tünelcileri ve orada halletmelidirler herbir etnidite ayrışımlarını bütün şimdiki şu süreçte sömürgeci kozbeyleri buyruğuyla birebir işgören, kafa kapağı çatlak kontaklarda kapalı zihni bulananlar.
Çünkü kardeşce birlikteliği birbirine kaynatıp besleyen değerler, sadece kan ve dil bağından kaynaklı
iki çatallılıklar körelmesinden değil, hayatı peşinden sürükleyen binyıllardır insanı insana sırrıyla sırdaş eden; birbirini özleyen, arayan, anan, paylaşanlığı...
Birlikte yaşamakların nefes nefese (Duvar duvara bile demiyorum ) zamanı kendine meydancı ve mekancı tutmalarından dünyayı canyakınlığınca hanelenmesiyse, bir güzel ülkeyi, Türkiye gibisini birlikte sahiplenmektir ta kendisi olan diyarı.
Ki eğer Kürtler ırk temelinde bize kandan bağlı değillerdiyse bile ( bana göre de Asur, Babil, Pers dönemlerinde birbirini devralan ve devreden Mezopotamya geçmişli uygarlıklar arasında gidip gelen tarihsel süreçleri vardır) ...Biz Türkler olarak Çerkez, Abaza, Çeçen..lerle olduğu kadar, Kürtlerle de övüncü, sevinci, üzüncü, kederi, umudu....hayatın ortasında buluştuğumuzdan beri haddinden fazla kardeşliğe sevgileştirdik..Züppeliğin alemi yok yani şimdi.
Çünkü, bunun ötesi yalan, yanlış ve efendibeylerinin kin ve öfke kodlamalı kusuntularından ilim bilenen; ajanvari, işbirlikci, züğürt, kostak kurgularına gönüllü kalça kıran zilkırdıl köçekçiliğidir.
Olsa olsa ondan da bugünlerin her havadan gürültü böğüren vaziyetsizliği çıkacaktı hiç kuşkusuz.
Bu yüzdendir ki, o mafyatik, hortlakca kopan gürültülerle sömürgeci ince ayarından çalıp ceplerine indirdikleri hayatımızın kata kulleleri, hiç birşey bulamazlarsa eğer birbirini Etnik- Kimlik-İnançsızlık.. felaket yüklenmelerinden birbirini darmadağıttığımız per perişanlarımızla; üstü örtülen haram çarkın dönüşü devam bulabileydi..
Üretim özürlüsü, bilgi kirlisi, ilim yoksulu, yoz ve yobazlaşmanın gırtlak boyunu boğuşmalara aştığı; ahırına samanlığına varıncaya kadar da satan, tanzimat hayal esirlisi lüksten şaşmayan..
Patronaj depolu düşlerle uyuyup, kendini tokluk ambarlarında değirmenci sanan kültüro-klüp-süs boncuklarıyla uyanan.. her ışıldayanı altına, her fitleyeni dost bilene, her koltuk çakanı hayra yormaya, bol dışalımlı, canından bezgin ve buhran derinliği felç...
Isıtıp ısıtıp ütenlerin sıcak paracı dükkanında para tura oynuyoruz...Ve ille de dik tarafını kondurmaya asabı bozgun azgın..palas-pandırasız...şansa talihe...

Seyfi Karaca........Eylül / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca