Şiir Tutkusu

Menü

Nazim Necip Beatles Kumpanyaciligi

Kendine yerlesik dünya topraginda kökleri olmayan her dogusum, büyüsümünü nice özürleyen engellerle gelisime; ve nihayet kendini birdahakilere elde eden soy-sop sürüsümüne batakhaneleyenlerle tersine tersine vardiran dönüsüm; ne denli kumpasini kurup kurcalayanlarca civanperverliklerle nazligelinlestirilip gicir gicir parlatilsa da, esas ve özü itibariyla sargisi sabit, icin icin cöküntülerinden cürükleriyle besili paketlenmisin ilacla ancak ayakta zor duran salaca saheseri defin külliyatidir durumu vahimin vahimi ölesiye tükenim.
Bu yüzden yalnizca kendilerine bicilen rollerle figur ve figuranlari tayin olsun istenen her cesitten nesnel - öznel dünya düzenlemeciligi, köle pazarlarinda cazibeden cilveye, kalcadan göbege, marifetten tosunoglantosunculuga varan hercesit arayanin ac gözlülügüne dokunacak sekilde sergilenip cirilciplak edilen cinsi tacir –tüccar ve teshirciligiyle, aklin ve vicdanin donup buzdolaplastigi azginliklarin bin türlüsünü silahlasip kan gövdeyi götürenlerin bogup parcalayarak bölük-pörcüklestirdigi bir sandiktir….kökleri ölü topragindan saksilanan haliyle insanligin hem kendini hem de dünyasini harap hurdalara camcerceveleyip telörgülestigi sanal sinneklik.
Hemen dogumuyla birlikte insan kucaginda; sevgi siginaginda; büyüyüp beslenerek kendi köklerinden aldigina benzeyen dogalligiyla dünyanin kesfine cikip kendi varliginin farkinda olacak olmasi gereken insan; bunun hayati gereklililigini her dokundugu yabancililigin bütün tanimliligini, yani agirligini; boyutunu, rengini, acisini, görüntüsünü, nereye –nasil aitliligini yahut gerekli-gereksizligini… ögrenip kesfetmek zorunlulugundan duyururken, henüz bebek mi bebektir…ama olabildigince varligindan habereden insandir.
Insan….Caz kulüplerinde yeryüzü derinliklerinin karanlik; los, yitik saatli, gecvakit sehri, alkol ve dumanalti izmaritlesmelerle ancak sakinligini dindiren paranin yesil rengi kadar elden ele gezginler koynunda yatip kalkaniyla deger bulduguna inandirilmis dev karanlikli bir afisin soluk ve solgun yüzlüsü, dibini kazidikca yüzyillar kaybinda kendini mezarlamis- maketlemis kimyasal bozukluklara ugrayan cesetligi cikan sarhos kucakli kadinlarin, ille vitrinine uygun cocuklar dogurtturulmaya giyip soyunduruldugu bankalar caddesinin arka sokaklarindaki ana sermayesi insan soyunu tüketmekten kapitallenen ve dogduguyla öldügünü ayni kilitaltinda birarada büyüyüp gelisen Yoro-amerikan modelli insan olana kadar insan…
Heradim hayat seyrini kesfine ciktigi yabancililigin üstesinden geldigi kadar bilgi, bulgu, hat, hudut, edinim, eylem, söylem, düs, düsünce, kurgu, kuram, hayal , hatir, inanc, fikir, fikriyat, is, icraaat, sanat, zenaat, sürüm, savrumlar icinden birebir dengelestigi zamani hic bir sanal dokunusun tibbi-fenni müdahalesine maruz ve muhatap kalmaksizin büyüyüp; gelisip olgunlasarak kesfettikleri icerisinde kendini ayni baskilayan ve askilayan müdahalelere ugratmaksizin, hayatin devamliligina kendini katilimci kilmasi gerekirdi ki insan diyen insanin..özgürlüklerin , barisin, sevginin, adaletin, inancin, itibarin, sayginligin, bilimin, ilimin, ekimin, bicimin, savrumun ve sürümün hatyatta kendini anlamlandiran karsiliklari olaydi.
Bütün insan yasaminin her bir evresi hicbiri birdigerine daha önemli yahut degersizidir diye ukelalik etmeksizin, bastansona bütün bir insan hayati tüm dogusum, gelisim, büyüsüm, olgunluk ve tersine dönüslü evreleriyle sapasaglam insan ve dünya topraginda köklestigi esas üzere saglicakliligini kazanarak kendini elde etmeliydi ki…dünya; ` sizden ancak olsa olsa caz dükkanina cizirti yapan arasokak meyhanesi olur, bunun disinda dis kapinin mandalligina ölümü heran defterde dürülü pesin hükümlü kölelersiniz…` gibiye gelen Yuro-amerikan Aristokratliliginin köle pazarindan teminatini sagladiklari suni saksilamalarin, bugün Irak`i yerle bir eden öldürücü silahlari arasinda ancak ekmegini ve gecimini ondan saglayan Amerikali iks -Malkom türü cazlasmalarla sözde vatandasligi kimyasal karnelikten hususiyeti terbiyelenmis ve cokyildizli süperlilige baglanmis yoksulluklari dünyayi kurtaran kahramanlar allahsizligina tetikcilerin en önde gideni olarak vitrin edilmiyeydi.
Eger insan …en engelsiz ve tutuksuz akla hesaba gelmedik kin-garez-düsmanlik- hir-hirsizlik ve daha nice nicelerle kendini paramparcaliligin yarimlayan kelepcelerinde sürekli hesaba cekilen kendi kendisiyle bogusturulmalarin sorgularina hesap vereni suclu gibiye mahkum kilinarak degil de, en sarilan sevgi sicaklari kollayan ve koruyanlariyla doguran kucaklarda gelisimini büyüsümünü olgunlasisimini saglamis olsaydi; dünyanin kendi basina ucusan kuslarini, acip solan daglarini, akip giden sularini, kelebeklenen kanatlarini, dörtmevsimlenen tozunu topragini insan kontrollü Yuro-amerikan ingilizlesmis-fransizlasmis-japonlasmis bag ve bahcelerine dizayn edip dizginleme cüretine kalkismayacak; ve agzinin tadi tuzu bozulmayacakti ne kavunun, ne karpuzun, ne bugdayin…ne de insan sevgisini harman edip sefasini sürenden gütmekle sorumlu oldugu köklerine baglilikla gelip giderdi insanliliginin…
Bu böyle olmadigi icindir ki, Wootstokta heryanini ates basmiscasina ` yandim anam ölümü görün ki doktor moktor caretmez….gafil avlandim, ayni anda buz tutuyoorum ve ayni anda cayir cayir yaniyorum da yaniyorum…` cirilciplak sokaklari ve yalnizlik meydanlarini saran azgin ugultulasmalar, insanin cigligindan baska siginacak barinagi kalmamis böylesi yanlis ve yaban kucaklarda ayaklari dünya topragina ugramayan kesintiye ugramis ve para baskisiyla balyalanip paketlenmis bir cesit buzdolabi bebekcilik dogusum ve gelismeciligiydi.
Beatles` in mantar kafali afyona bulandirilmis seker-sekerciktirler diye tüm dünyaya bir anda sanayi ve makinelestirildikleri bozuk plaklilik, aslinda feryadi firar edecek yer bulamayip da apartiman damlarinda , `bizi duyan gören yokmu basildik….tecavüze ugradik…dara geldik…ipe cekildik…paketlendik biz paketlendik, bizi cözen can kurtaran yokmuuu huuuuuuuu…!` sesiz yankililiktan baska birsey degildi. Fakat solugu ancak Hint Hari- Krisna afyon tarikatci kislasinda alarak ilmeklendigi bati-kapital agindan kurtuldugunu sanan bu mantar kafalilik, bu kez gittigi kacakta daha bir bataga saplanip hepten ipi yulari sapti sapitti..cünkü her dert kendi kaynaklandigi yarada cözülmedikce, kacilarak gidilen yer olsa olsa suni ve sanal buzlucam siginagiydi. Üstelik bunun ne özgürlükle alakasi vardi , ne insanlikla, ne de dünya devranla. Bitkils turistik esyasi da eninde sonunda kafayi iyce dogu afyonuyla yikadiktan sonra, bakti ettiler ki, ne kendileri oralidir ne oralar kendilik dünyayi dengeleyen topragi…cok gecmedi yapamayip edemeden, kendi küllüklerindeki saksiliklarina geri döndüler. Lenon bile yapamadi edemedi, cirilciplak yatagini yorganini kadin japonu kaptigi bille geldigi cöplüge geri döndüydü.
Cünkü özgürlük baska seydi…en bunalimli zikzaklarla dopdolu bulug cagini bile el sürülmemis müdahalelerden ve tepeden tirnaga insan sevgisiyle edinilmis ögrenilmis dünya kesifciligiyle varilarak, zaten dogusundan ölümüne kadar hayatini etrafinda donanmis dünya verilerine bagli ve bagimli yasamak zorunda olan insanin, her kullandigi ihtiyac ve gereksinimini hic eksiltmeyecek sekilde yeniden temin eden emek ve yorgunluklari yüklenebilen sorumlulugu üzerinde tasiyabilmenin kendine hakim olan hükmüdür özgürlük…
Yani özgürlük…olabildigince kendini yeniden elde eden köklere sarilarak gelecegini teminat altina alabilme bilincine tüm bir dogusum, gelisim, olgunluk…seyir seferciliginin hayat bulaniyla yola cikmis olan yorgunluklar ve emeklerdir…Özgürlüktür yani, kendi disinda yasamini bagli kalarak sürdürmek zorunda olduklarini ziyansiz, haramsiz, viransiz, viranesiz ihtiyaca göre üretip tüketmeler sonrasi yeniden yerliyerince teminini saglamalar hassasiyeti.
Kendi disinda…suya, havaya, topraga, börtüye, böcüge, keklige, turaca, turnaya, uzaga, yakina,insan insana… nerde nasil ihtiyac duyuyorsa, suyun yeniden kendi olmaya luzumettigi bilinciyle, topragin…tasin…kusun…kurdun…burali orali farketmeksizin insanin en az kendi duydugu herneye, ne kadar, hele ki en basta sevgi damarindan kaynali ekmek, su, barinma, beslenme kadar kendi disindaki hayati devamliligin herkesle paylasilabilirligi esasina kendini katilimci kilan emek ve yorgunluklardir ….ve her bireyi kendi kendisiyle basbasa sorumlulayip sorgulayan herkesin herkesle birbirini baglandigi cogul bir kavramdir …kimsenin babasinin mali olmayan özgürlük…
Ancak ve ancak hayat veren köklerine sarilarak dallanip budaklanan esi benzeri ancak saglikli insan yasam seyrini en saglikli dogup büyüyüp geliserek olgunlasanlarla dengelesen Özgürlük, bizde Hikmet Nazimlar, Fazil Necipler….hele kimler…hele bilmem neciler, nelerciler, fenerciler, fethullar, yanarcilar, Avrupacilar Amarikayoro-dolaro bilik mensucat carta mortacilar…hemen her gidenin bezinden bir parca kopararak getirip Türkiye`nin gözü ugruna at gözlügünüz olsun bu kiyagimizi ve bizi de sakin unutmayin gibisine zabitini tutup tutsak ettigi salon saksiliklisi topragindan ölük cöllesmeler özgürlügü…kim ne kadar yirtinirsa yirtinmis olmus olaydi, bir türlü ne zemin tuttu ne yer ne de gök…
Beatles mantar kafalilarinin ´öldük ölüyoruz eyyyyy dünya milleti bu zindanda, kurtaran yok mu huuuuuuuu hu..! `diye dogu mistik manyon siginaklara cildirip cigliklar atarken, Nazimlar, Necipler, Fethullar, Tayyibüddin ahirettin abdulabdul…helebilmem kimler daha neler neler, yeni Everakci donsuzu dosdoncagi olarak kral kösesinden han hamam kapmaciliginin; batiya (Rusya`yi ve Cin`i saymiyorum burada cünkü hakikaten özgürlük savasiminda hicbir kayda deger sayilasi hükmü olmayan zaten bati batakcisiydi oldum olasi onlar ) diktiler parlatilmis yukari dikili nallari…özgürlük ambaridir diye batiya…
Cünkü…kendini tadi ve dirligi hic bozulmamis, kökleri kimyasini verenlerden beslenip büyüyen asliyla es, devamliligi olmaliydi hayatin. Ki, basta özgürlük, sonra bütün insani kendi adina degerli kilanlarla ask tükenmesinden hayat seyri ve seyranligi olaydi.

Seyfi Karaca……..Ekim / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca