Şiir Tutkusu

Menü

Kültür Harmancısı ve Saır Hacı Ibrahım Sagır Üzerine

Sert ve sağlam kabuklu kuraklaşmaların amansız can çekişerek hic bir dokunuşa cevap nitelikli tepki vermeyecek bezgin, üzgün pörsümelerle cümle hayatın can özünden soğulup ölümcül suskunluğa bürünmesi, değersiz bakımsıza terkederek yaşamını kaybetmiş İNSANLIK künyesinin intihar ve imha tutanak bildirimidir. Bundan dolayıdır ki tüm zamanlar adına yaşamın yorgunluk yahut yıkım eğilimi gösteren bozulmalara karşın teminat sağlayıcısı, doğal döngüsünde karakteristik özelliğinin gereği her eskiyen değer birikimlerini aslından olan kök ve kaynaklardan doyurup besleyerek tazelikler ve diri topraklanmalar sağlayıp sunarken; aynı zamanda da devamlılığı sağlayacak olan nesil coğalımlarının aklını, fikrini, sorumluluğunu, bilgisini, özgürlüğünü,becerisini, vicdanını ,sevgisini, emeğini, ahlakını, özgüvenini, cesaretini tüm zor ve kolaylıklarıyla tamir yahut tedarik eden bilgeliği devir teslim eder.
"kimin umurunda saat yatsiyi geçmis bile
koyarmis anam manti kazanini sobaya
kerme ile odlayinca baslarmis manti kaynamaya
hoplarmis yumruk gibi mantilar kazan içinde
beklermiş çocuklar hepsi hazır biçimde " ’Soğuk Bir Kış Gününden Sıcak Bir Anı’dan
Dünyanın maddesi malzemesi ve konusu ne kadar eğilir, bükülür, kayganlaşır değişkenlik ederse etsin hic bir yorgunluk ve yılgınlığa mahal vermeden kendini kavrayıp kucaklayarak değişip dönüşen bütün hayat şartlarına bozulmamış ve bozguna uğramamış İNSAN SADELİĞİYLE dayanıp direnmenin akıl fikir ilim bilgi beceri bilgesidir Hacı İbrahim SAĞIR. Onun hayata tutunup, insanla yasadığı toplum arasında hiçbir kuşkuya mahal bırakmayan sağlam kök ve kaynaklara dayanan özdeşligi herhangi idarelik yahut ısmarlama ödünçlerle gündelik kullanımların öğün nafakası değil, haritaların keşfedilmedigi ve üstüne milat tarihi atılmadık insanlik evveliyatının ucsuz bucaksız steplerden,zirveleri aşılmaz karlı dağlardan, susuz cöllerden ve zaman aşırıs akıp giden nehirlerden boy boy sürüklenip gelen ORHUN hece yazmalı yaşam klavuzluğu ve insanı insana emanet eden DEDE KORKUT söylenceleri damarındandır.
"Kimi sulamaya gelirdi esegin,
Gelinler yikardi yünün dösegin,
Kurur muydu Kötü pinar esigin,
Yanmiyormus yürek göz görmeyince." ’Göz Görmeyince’den
"Alem bir sır ülkesi
Hâk’tan gelen bel’i gör
Nedir Hâk’kın ilkesi
Yön gösteren eli gör
Kendinden başla işe
Son ver azgın gidişe
İnsanca yatıp düşe
Geldiğin ezeli gör" Gör’den

Nasil ki ’Konuşmaya Zorlamak’ bir kimseye veya topluma en ağır sorgulama ve katlanılmaz işkenceler altında dayatılan zulmün veri hissesiyse, KONUŞMAK İSTEDİĞİNİ SİNDİRİP SUSTURMAK’da insanlığı tüm değerlerden devre dışı bırakarak olmadığı yapı değişimlerine ezip bozup asimile etme hırs ve eğilim sapkınlığının hastalıklı hal bildiriminden baska birşey değildir. Anne gibi olmalıdır, yorgunluğu zahmeti emeği ilgisi titizliği fedakarlığı tutarlılığı asla üstüne kakılmış yük saymaksızın kendinden olanı insana büyütüp yetiştirirken her DİLLENİP KONUŞTUĞU hece kırpıntılarına kol kanat gerip, sonsuz sınırsız öznesi yüklemi kendinden olan cümle kuruluşlarından kavradığı hayata kendi farkını katması için her türlü yakınlık, azim, tutku, samimiyet ve özveriyi esirgemeden büyütülecek olan yaşama sevinci. DİL tam da bunun hiçbir zaman üstünde yapay çalışmalar yapılamayacağı ihmale gelmez asal unsuru ve ana maddesidir. DİL ise yaşamın ihtiyaç duyduğu gereksinimleri edinirken akıl, fikir, bilgi, deneyim, paylasim, hak, hukuk, onur, ahlak, vicdan, sorumluluk değerler bütünü ölçen tartan hassasiyetiyle kişinin kendi gercekliğine özdeş yasadığı dünyasını bütün yabancılılıklardan ve iletişimsizliklerden kurtardığı güvenceye kavuşturan insanı bizzat kendi temsiliyet ses ve soluğudur. Bu derinlikten hale yola ve dile gelen insanı yüreğinde taşıyıp kaleminde konuşur daışır kültür iletişimcisi ve Şair Hacı İbrahim SAĞIR.
"alıcın dibindeki dikenleri temizledi
davarda yatmışken kendisi de dinlemek istedi
oturdu Çoban Mustafa alıcın gölgesine
karısı ne koydu acaba bugün çentesine
eski küçük sargısını temizlediği yere serdi
baktı ki bir kabaklı pekmez dürümü vardı" Çoban Mustafa’dan
"Kötü kaderine ağlar,
Hergün karaları bağlar,
Feryat yanık yürek dağlar,
Bir ses gelir derinlerden." Bir Ses Gelir Derinden’den
"Umutlarım bir yel oldu,
Eser eser eşe belki.
Derdim içte bir hal oldu,
Vurur vurur dışa belki.
Yeni bahara sakladım,
Yaz geçti, son’u bekledim,
Kar tanesine ekledim,
Yağar yağar kışa belki." Belki’den
Börtü böceklerin konduğu herşey mor değildir. Her mor olan çayır çimen değildir. Her mor olana da taşıyan ve yüklenen hayatın nafakasını toplamak için konup göçen mesaide değildirler börtü böcekler. Duyumu gayreti kaygısı titizliği hassasiyeti algısı ilgisi kullanmaktan üsenmediği doku organ deneyim ve hünerlerinin yanısırasına düşüncesini katarak yaşam mesaisini kolaylaştırmanın zenginliğin öznesi olan insan, hiç bir yalan yanlış yahut yabancı kişiliklerde yaşamaya kalkışarak başkasının diliyle hayatı konuşmanın intihar deneyiminde bulunmamalıydı.Kainatıyla kurduğu iletişimi anlamlandırdığı kadar değerlere adlandırıp kavrayarak, toplumsal bilincin tüm kazanım ve birikimleriyle kendini tartip denge bulduğu özgüvenliliğiyle dünün yorulan yıpranan eskiyen şeylerini onarıp tazeleme gücünü dinç ve diri tutacakken, kendini hiçe sayan cok gösterişli boyalı süslü üfürüklerle kanatlanıp ayarı bozuk akıl sapması yükseklere uçurulmayı beklemesi bir yerden sonra amansız bir tükenişe geçerek uçurulduğu yüksekliklerden hiç ummadığı paramparçalılığa dağılıp saplanacağının garantisine işaretliydi. Tüm bu ince ruhluluğun duyan gören farkindalığıyla insanlik dünyasına gözü gibi yakın baktı şiirle konuşup insan hal yol ve dilinden söyleşti Hacı İbrahim SAĞIR.
“Kokutur suya koysan,
Güçlüye karşı susan,
Garibe zehrin kusan
Dile muhtaç eyleme.
Sağıroğlan’dır tapan,
Hakkı baş tacı yapan,
Eğriye doğru sapan,
Yola muhtaç eyleme.” Muhtac Eyleme`den
“Yedin bakkal şekerini
Sürdün lastik tekerini
Akranlarımın yerini
Söyle bana arkadaşım” Söyle Bana Arkadasim`dan
“Cığ çığ cığ da cığ çığ ile,
Susmaz cığcığ bir an bile.
Tekli değil toplu söyler,
Bu sese aşina köyler.” Cığcığı`dan
Düşünmek aynı zamanda kişiyi özgürlüğe kavuşturan, benlik bilincini geliştiren, idrak ve irade sahibi yapan, avarelik boşluk güdümlülükten kurtaran ve tüm yalnızlaştırıp yabancılaştırıcı emanet üfürük havalandırmalarıyla sürekli süslü beklentiler arkası belirsizliklerin muhtaç mahrumluğundan koruyup kollayarak KONUŞUP DANIŞAN dünya hayatı paylaşımcılığının akıl fikir ve onur sahibi insanını kişi şahsiyetine ve toplumsal değerliliğe kazandıran sonsuz sınırsız kök ve kaynak cevheridir. Ömrü hayatı boyuncaya düşünceden kendini sakınıp kendini baskasının kibirli kullanışlı soyan sömüren her çeşit ayar bozmaların esir eden insansa hem kendini hem de insanlığı sakata bağlar. Orada oluşan kafeslik tutsaklik cenderesi, her türlü kısır çekişmelerin kulu kurbanı kişiliği üzerinde kolayca çalışabilen kaypak oyuncak dayanıksız tüketim tarafgirliğin yidim-güdümüyle sürekli yarısı yok içten içe kapanık kötürümlüğün bağlayıp bağımlı kıldığı dekor düzeneğinde dolaşıma sürülür. Bu kaybın anlık saniyelik yaşam ana öğünü acıdan korkudan kabustan kimsesizlikten ve kişiliksizlikten beslenen insan ayarı bozukluğudur. Aklını vicdanını yüreğini bu sakata bağlanışlara yorup kanatarak İNSAN DİLİ konuşan şiirler yazar Hacı İbrahim SAĞIR.
“Dünya gözünü yumdukça,
Mazlum zulüme alıştı.
Mazlumun canı yandıkça,
Zalim ezmeye alıştı.
Güçlüye buyur dediler,
Güçsüze hayır dediler,
Yakını kayır dediler,
Arsız azmaya alıştı.” Alıştı`dan
“Puşt oğlanlar etek giyer,
Göze sürme, allık sürer,
Çanta kolda gerdan kırar,
Dizilerde dizilerde.
Bilmez yediği halt neli,
Cebindeki kimin eli,
Eser bir aldatma yeli,
Dizilerde dizilerde.“ Dizilerde`den
"Sabah erken düşer yola,
Halk içine sızar fitne.
Şeytanla gezer kol kola,
Dostu düşman eder fitne.
Lağım ama misk sürünür,
Koyun postuna bürünür,
Yüze güler, dost görünür,
Nifak saçar gider fitne." Fitne`den
"Nasıl uyur ülkem böyle?
Sokak sokak dönüşürken.
Nasıl vatan sevmek böyle?
Dost hainle öpüşürken.
Huzur çırayla aranır,
Türkiye’m sessiz kıvranır,
Nasıl salyadan arınır?
Kuduz itler tepişirken" Sokak Sokak Dönüşürken’den
Düşünüp danışıp konuşmadaki maksat; özlem, sevgi ,saygı, bilinç, akıl, irade, hasret, hayal, fikir, idrak, paylaşım, vicdan, mantık, duygu, fedakarlık,tutarlılık, sorumluluk, ilgi, bilgi, onur, güven…gibi sayısız ves sınırsız soyut değerleri somut olan insanla kendileştiren sorgulamanın kazanımıyla kendinden habersiz her türlü başı bozuk savrulmuşluğu, kaybı, kontrolsüzlüğü, sapkınlığı, sürüklenişi, erozyonu, sahipsizliği,yozlasmayı, değersizliği ve hiçe sayılmaların kulluk köleliğini bastırıp önler kendini köklü kaynaklara sağlama alarak hali yolu günü dünü anlayıp dinleyen dile sahip insanlik . Buranın en temel besin kaynağıysa AİTLİLİK ihtiyaci ve bilincidir. Ait olduğu toplumun ve insanlik değerlerinin hiçbir süs ve şekil satımlı günlük gündeliğine meyil edip meram bağlamadan özüne bağlı esaslılık üzerinde şiir söyleyip yazan yüreklilikten çabalayıp çırpınır Hacı İbrahim SAĞIR.
"Vakit gelir ademoğlu,
Gözü yumuk, çene bağlı,
Gider, kimse kalmaz sağlı,
Gayri ben rahmetle anam.
Ela gözlü, kara kaşlı,
Ölüm dinlemez genç, yaşlı,
Bırakarak gözü yaşlı,
Gideni rahmetle anam." Diremin Kizi Anam`dan
"Bir operasyon başlamış gizlice,
Türk adıma göz dikmişler haince,
Bir kılıf uydurup usul ve sinsice,
Türk’ün adını siliyorlar bunlar.
Atamdan mirastır ki; övündüğüm,
Kılına halel gelse dövündüğüm,
Ebedi varolsun diye avunduğum,
Türk’ün adını siliyorlar bunlar.“ Türk`ün Adini Siliyor Bunlar`dan
"Evin çiçeği hanımdır,
Bir bilse diğer yanımdır,
Üzülse yanan canımdır,
Yüreğim bir taş olsa da.
Garipce yalnız bir kuldum,
Bir gördüm sararıp soldum,
Saadeti evde buldum,
Gözden gelen yaş olsa da." Dört Baş Horanta`dan
"Söz eden mi var vatana?
Birliğe nifak katana,
Haykırır toprak satana,
Kronik VATAN hastası.“ Kronik Hasta`dan
Yazdığı şiirlerde Şiir ve Edebiyat dünyamızın hep hasret duyduğu ve her kalıplaşmış çerçevelere usül kural kabuk veya kalıp bağlayarak işlevsiz içeriksiz taraf ve duvarlaşmalarla insanını ASKIYA ALDIĞI tüm kısır SİPARİŞ İŞİ yahut şöhretlilik budalılığı döngülerden uzak; yalın, taze, doğal, içten, samimi, saygın, sıcak, can ve insan yakınlığından köklü kaynaklara toprak sardırır. Çünkü Aidiyetliliktir bütün canlılarda olduğu gibi hele hele de insanı düşünüp davranıp paylaşarak değerli kılan tüm toplumsal ihtiyacını gidermedeki akıl fikir dil ve dağarcığı. Eğer insan bundan mayasını bozup aslını ve asaletini kendinden azat etmişse hak hukuk saygı sevgi özgürlük sorumluluk gibi her bir değerliliğini çalışıp işlemeyen sakatlara bağlayarak, sakata bağladığı dili hali yolu kimliği ve kisiliği yerine kanunsuzluğu kabalığı şekilciliği sahteliği sapkınlığı kendi hayatı yerine bağımlı kılan cinnet ve cehennemin dibini boylamaktadır. Bu haysiyet ve hassasiyetle şiirin has kalem sahibi ve gönül deliliğinin HASBİHAL HARMANCISI`dır Hacı İbrahim SAĞIR.
"Allah petrol vermiş arap kardeşe,
Kıymet bilmez satar üç beş kuruşa,
Sahipsiz mal mı? Coniler kırışa,
Geçinir sırtından hep müslümanın. " Emerler Hep Kanını Müslümanın`dan
"Kötü kaderine ağlar,
Hergün karaları bağlar,
Feryat yanık yürek dağlar,
Bir ses gelir derinlerden.“ Bir Ses Gelir Derinden`den
"Sağıroğlan varma harama aman,
Narı çetindir cezası pek yaman,
Yarın hesap günü geldiği zaman,
Mizan terasizi dolan dolana,
Solan solana" Çalan Çalana`dan
"Felek kuraklık oyunu
Kurar Yemen’e Yemen’e
Garip mazlumun boynunu
Burar Yemen’e Yemen’e " Yemen`den
"Sanki ardını kemiriyor kene,
Bizimki fırıl fırıl dönüyor gene,
Bir gün sözün ardında dur be adam,
Bir yere varamazsın döne döne.“ Dönme Dönme`den
Onun gönül derinliklerindeki tükenmez cevherleri hayata uyandırırken sanki dokunup inciteceğini sandığı şiire bile mütevazilik incesi gösterir Hacı İbrahim Sağır. Şiir ve Edebiyat dünyamızın süse ve şekilciliğe düşkün havailik gösterimlerinde boğulup bataklaşmak yerine zaman zaman kendini dahi sorgulayıp irdeleyen yürek mahkemesinin akıl fikir insan dilliliğini önemseyip öncelikli tutar Hacı İbrahim Sağır. Çünkü aidiyetliliğin insan ahlaki özgüven iradesi ve toplumsal bilincini oluşturan tüm karıncalarını ormanlarını çekirgelerini çalılıklarını çörtenlerini göllerini kayalıklarını günden güne azaltıp eksilten hal yol ve dil yoksunluğu, taşınmaz ve sürdürülemez bir enkazın gayri menkulleri gibi yaşamdan özünden ilgisinden itibarindan keserek hır gür çatışma dalaşlarının başıbozuk tabutlaşmış müptelasıyla haşır neşir eder. Burası insanın varıp gidebileceği dünyadan ve insanlıktan sökülerek uzaklaşmanın dipbucağı bozgun devresidir. Ağrıyıp sancıyan yakın yüreklilikle bu çürüyüp çöken her bir şeyi kaleminin diliyle şiir konusur Hacı İbrahim Sağır.
"Zamanı öldürdüm girdim hapise,
Ben de anlamadım bu da ne ise,
Sil gitsin geçmişi; hem çek temize,
Dostlarım geçen zamana ağlayın,
Boşa geçtiyse karalar bağlayın.“ Boş Zamanı Doldur`dan

"Mana aleminde kendimi bulup,
Kılıçtan keskin kalemimi alıp,
Söz savaşında zırhımı kuşanıp,
Sağıroğlan’la cenk idesim gelir" Çark-ı Hayat`tan
"Kaçış yolu arıyorum kendimden,
Göz göze gelmeye cesaretim yok.
Bırakıp dünde ne varsa dünden,
Bir sünger çekmeye cesaretim yok
Gençliğim dünde kaldı diye yanma,
Ne günler gördüm unuttum sanma,
Bir kara kız aşkına tutuştum amma,
Gözüne bakmaya cesaretim yok.“ Cesaretim Yok`tan
"Bir vurdumduymazlık kaplar içimi,
Sanki ahiretlik hesabım tamam.
İşim gücüm şu boğazın geçimi,
Gözüm açıp bir türlü uyanamam.“ Ne Bu Hal`den
Zaman zaman Usta ve Üstad sayılanlarınca şiirin başına bela edilen politik taraflılığın tek sesliliği ilgi çekimine hatır-gönül yelpaze yaklaşımları her ne kadar onun kalemini örseleyip yormaya dönük ricacı oluyor olsa da, tasavvuftan türkü yanıklılığına, anne sevgililiğinden köyüne dağına kurdun kuşun ortak yurduna, insan sevgisiyle, yanıp tutuşan bağır sinelerden insanlık yazıp şiir söylüyor Hacı İbrahim SAĞIR.
"Rahmet ile geldi yağmur,
Toprak sevince boğuldu.
Kavruk yüzü oldu çamur,
Damla derince kayboldu.
Bahçe yeşermeyi bekler,
Toprak üzgün, hüzün dolu.
Açacak bütün çiçekler,
Yaza doğru giden yolu.“ Yağmur`dan
"Nasip işte kaşık kaşık,
Kursaklara yavan yaşık,
Gönül aşkla coşar, taşık,
Dola dola gidiyoruz.
Ne dert sardı, kaçımızı,
Kimse bilmez acımızı,
Aklar düşen saçımızı,
Yola yola gidiyoruz " Gidiyoruz `dan
"Belki yamula balcanı közlenen,
Belki bir çaman dürümü gözlenen,
İşte hep küçük şeylerdir özlenen,
Gönüller bir olsun, köyüm var olsun" Köyüm Var Olsun`dan
"Ey gözümün nuru baş tacım kadın,
Rızanla nar-ı ateşe perdemsin.
Koruyan bu canı, kolun kanadın,
Yârsın... Hasretimsin... Canım Annemsin.
Ey gözlerinde inci besleyen kadın,
Yüreğimi süsleyen nur tanemsin,
Tatlı dilinle gönlüme kurdun tahtın,
Cansın... Cananımsın... Canım Annemsin.“ Canım Annemsin`den
"Bir sevgi dalgası gelse,
Yumuşak ipeksi.
Okşasa,
Silse,
Süpürse,
Yüreğimin nasırlarını.
Bir sevgi rüzgarı esse,
Küfül küfül.
Kini,
Nefreti,
Önüne katsa gazelce." Sevgi`den
"Tomurcuk bir gül idim yâr yolunda,
Koptum bileklik oldum yâr kolunda.
Öyle sarıldım ki; kanlar akıyor,
Nasıl sevda diye eller bakıyor.
Razıyım n’olursa olsun cezamda,
İster asın beni beyaz gerdanda." Gülüm`den
"Görünce bir mehlika, gelmişsen birden aşka,
Dur hele evlenmeler beş boşanmalar bir dakika.“ Ev-li –lik`ten
"Cüzdan ya da bir reçete taşıdı bu çente,
Anam arada bir köyden giderdi ya kente.
Hastalıkta olsa bir zamanlar pek diriydi,
Yanakları al, zarif ve ihtiyatlı biriydi." Duvarda Asılı Kalanlar`dan
"Kendine saygı duymayan, adam yerine koymayan,
Boyundurukla yaşayan, bedende kol olur gider." İnsanlık`tan
"Asıl yüzünü görebilirsen riyakârın;
Asil yüzün servetin; gördüğün riya kârın.“ Cinaslım 4
Yürek sancılarındaki kaygısını güdüp derdine yandığı hayatı, toplumu, dünyayı, insanlığı ve köklü kaynaklı insanlık değerlerini akıl fikir ilgi düşünce harmanında eken biçen eleyen savuran yakınlık ve samimiyetiyle, yola koyup dile getiren aitliliğini en yalın en anlaşılır en gercekçi en doğal en duygusal coşkunluktan ören yoran paylaşımların sohbet ehli ve muhabbet erbabi Hacı İbrahim SAĞIR, gittikce yılgın yorgun hali vakti kopmuş bağları insana ve topluma sağıltıp taşıyan söz ve yazı ehlidir. İnsana dokunan ve insanla hemhal olan his ve duygu inceliklerini her yazdığı şiirle daha cok yorgunlukları yüklenip götürebileceğine ve daha cok söyleşip dertleşmelere katıksız ve karşılıksız gönül sofrası serebileceğine kıvılcımlar tutuşturup şiir yazan yüreğini yangın etmektedir. Bu yüzdendir ki onun icin şiir, ancak sökün olup gelenleri yazdıkca huzur bulduğu yaşam sevincidir.
"Hastane duvarları kara boyalı,
Yürekler daralır, çığlık duyalı,
Zalım felek sizi derde koyalı,
Hayırlı dualar sizinle gardaş.
Hastane kapısın ayaz çalsa da ,
Yürekten dilekler yalnız kalsa da,
Gündüzler geceye esir olsa da,
Dost ışığı size yansıyan gardaş." Hastahane`den
"Seher vakti selam geldi,
Demek esen kuru yeldi,
Sağıroğlan yaşın sildi,
Gelmez oldu gözlenenler." Gözlenenler`den
"Gece olur herkes evine çekilir,
Ören olmus evler, içim burkulur,
Baba ocaklari bir bir kaybolur,
Neyleyim yalnızım ben burda gayri.“ Yalnız Menteşem`den
"Ana yüreği; elinde bir resim,
Gösteriyor caddede her geçene,
Bir bilseniz ne çok geldi göresim,
Yağmur gibi döküyor, bir genç anne.“ Bir Genç Anne`den
"Gönül bahçene sevgi tohumlarını ek,
Arada bir temizle ayrıklarını tek tek,
Muhabbet ve sevgiyle sula ölünceye dek,
Beslesin herkesi; yeşersin hayat karığı.“ Bağ Bozumu`ndan
"On üç yılda geçti gitti,
Kalpte yara açtı gitti,
Hayalini saçtı gitti,
Hasreti öze serdiler" Baba`dan
"Söze başla selam ile,
Gönül fethet kelam ile,
Bağın kesme alem ile,
Anlayana güzel sözler." Anlayana Güzel Sözler`den
Coğu zaman uzun öyküleri ve kıssadan hissesi hazine kıymetlisi uzun uzadıya anlatımları şiirin diliyle süzüp demleyen Hacı İbrahim SAĞIR, kendi hayat hikaye anlatımıyla 10 Şubat 1967 yılında Felahiye’nin Menteşe Köyü’nde doğar. Baba üşüğün Mustafa, anne diremin Şerife’dir. Beş kardeşin ailedeki en küçükleridir. İlkokula gitme zamanı geldiğinde 1972 yılında Kayseri’ye göçerler. Yurt içi ve yurt dışı birden fazla Yüksek Elektronik Mühendisliği dalında Üniversite okur ve diploma sahipliğiyle mezun olur. Evli ve iki kız çocuğu babasıdır. Edindiği meslek alanında çalışarak sürdürdürüp devam ettirdiği hayatını Hollanda`da yaşamaktadir. Yaşamının artık kutlu tutkusu ve vazgeçilmezi parçası durumuna gelen şiir günleri de yine orada başlamıştır.
"Bir medrese Şam ilinde,
İleri imiş ilimde.
Bir Molla Ahmet var imiş,
İlim tahsil eder imiş.
Birgün biri gelmiş köyden,
Haber getirmiş anneden.
Rahmetlik olmuş babası,
Hem yalnız kalmış anası." İlm-i Siyaset`ten
"Saymış nefesimi yaradan,
Bir tek daha desem fazladan,
Vermez emir alan yukardan,
Nasıl tükettin derse ne derim" Ne derim`den
"Birgün bir tilki yavaş yavaş yolda giderken,
"Dur hele nere gidersin? " der yılan arkadan.
"Öte tarafa akrabaları ziyarete"
Der tilki acele ile "Göresim geldi de"
Yılan der ”Ben de öte tarafa gidiyorum",
"Artık buraların tadı yok, göç ediyorum". Dosdoğru Ol Dosdoğru`dan
Bugünlerde altmış beşincisini çoktan yazdığı ’YEĞENE MEKTUPLAR’ başlıklı şiir silsilesi, günden güne evini barkını izini yolunu yönünü aklını mutluluk hissesini ve sosyal siyasal her türlü toplumsal değer ve kaynaklarını geçmişin bıraktığı tüm emek ve birikimlerden terkolarak kendini taşımakta zorlanan; halde dilde yolda vakittte konuşmaya hiç özü itibari kalmamışlığa dair hayatin hiç bitmeyen yakınlık yarası ve sahiplilik çığlığıdır. Bazan bilhassa kendi yöresi veya hayatın tanıtıp tanıklık ettirdiği şairler yahut ozanlarla hoş dilli, bol hicivli, heceli vezinli atışmalara katılıp gönül hosluğu sergileyen, bazan SAĞIROĞLAN veya NAİF-İ mahlaslı dizelerin zarif ve ince yürekli şiir sahibidir Hacı İbrahim Sağır. Yine bugünlerde yaklaşık dokuzyüzü bulan şiir birikimiyle, kaynağına dokundukça derinliği, içeriği ve ufku yüreğindeki cevher damarından yazılmayı bekleyen şiir sarrafıdır Hacı İbrahim SAĞIR.
"Ey gözümün nuru, avucumda gözyaşım,
Sen çiçeğin özü, özden ballanmış aşım,
Kuru ekmeğe katığım, oluşumun sebebi,
Anam; gönülde sevdamsın, ailemde başım." Anam Eğilir Başım`dan
"Höyük’ten aşınca akşam güneşi,
Kevenle tutuşur ocak ateşi,
Gilamada, tezek saçmanın başı,
Küllüğe atılan küller nerdeler.
Sabahtan yakılır örtmede tandır,
Çölmaşı vururlur öğle yakındır,
Yufkayı banakla, tepsiye bandır,
“Ağa buyur” diyen, döller nerdeler." Nerdeler`den
"Sağıroğlan dünya yalan,
Amellerin baki kalan,
Selam veren ya da alan,
Ol derim kendi kendime" Kendi Kendime`den
"Her köşe tutulmuş otelle dolu,
Tesisler yaptırmış bilmem ne oğlu,
Sucuk ekmek yiyip tutuk biz yolu,
Kimseler de yoktu şaştık be yeğen.
Ziyaret bitipte geri inişte,
Bir çeşmeden su doldurduk dönüşte,
Buz gibiydi "Tekir Yaylası" düşte,
Yavaş içmeye çalıştık be yeğen." Yeğene Mektuplar-65`ten
Son olarak :
Büyük bir özveriyle kurduğu ’Mentese Köyü’ sitesinde yine elinden geleni ardına koymayan emek , çaba, destek, yol, yordam ve hassasiyetlerle yıllar yılı sosyal iletişime ekmek su kadar ihtiyac duyulan mümkün olabileceklerin en yaşam gerçekliği olanını sağlamakla beraber; sağlam, kalıcı, özgün, kendi değerliliğiyle özdeş basta Pilav Şenlikleri olmak üzere içinde doğup büyüdüğü toplumun buluşup bir araya gelmelerine gayret yoranların başında gelmektedir.
Orada sürekli ve korkunc bir hışımla tahribata uğrayıp, bir daha geri dönüşü veya yeniden oluşum yahut onarımı kolay kolay mümkün olmayan bag bahçe ibibik tandır köprü dirgen sedir yol kapsalık çörten tokuç boraç çalı dağ kertenkele çardak höyük sevgi saygı akıl fikir dilinden konuşup dertleşen duygu düşünce hasret ve özlemlere dönük … insanı yaşadığı toplumsal dünyasına ait kılan algılama kavrama özümseme öz değerliliğini her türlü köksüz ve kimliksizleştirme saldırılarıyla çöküp çullanan yüklenişlere karşın, geçmişinden devraldığı toplumsal bilinc, tarihsel sahsiyet, insani onur , kültürel miras ve sağlam kazanımlar temeline dayanıp tutunarak yarına devreden özgün klavuzluğa buluşup konuşup danışan ve söyleşen bütün yaşanmışlıkları değilse henüz güncel yaşamaktaki paylaşımlara dair derleyen, toparlayan, düzenleyen ve bizzat bütün bu değerler kapsamı içeriği çoğunluğunda kendi öz birikimlerinden katkı sunan yılmaz yorulmaz insan yürekliliğiyle, halen hergün bu tutkuya gönül seferberliği etmektedir Hacı İbrahim Sağır.
Nasıl ki borcu borçla öteleyip katlayan bütün batak iflas ve çıkmazlarımız gibi ACI ve ÖLÜM ’ den beslenip geçinen sanat siyaset müzik medya mimari magazin ve EDEBİYAT’ da ilerici gerici muhalif veya iktidarın ortak avanta paydası olmuştur. Divan’ı tüm edilgenliğiyle devralan Tanzimat yazıp söylediğiyle yaşayıp sürdüdüğü hayat arasında hiç bir özgün içselliği bulunmayan ACI’ yı daha büyük acılarla örtüp kapatma eğilimli yazar - çizer şöhretlisi üretip türetme derdinden başka durumu ve davası olmamıştır.
Bilhassa kırklı Cumhuriyet yıllarından sora tıpkı İstanbul kentleşmesi gibi her gelen gideni sözde Istanbula düşkün fakat icraatta İstanbulu harcayıp tüketerek ölüme terkedişin sağlı sollu , ilerici, muhafazakar, yerli veya yabancı hepsi herkoldan acı eksenli ittifakla intiharına sebep olmuşlardır. Elden ele bulaştırılıp devredilerek sanat müzik mimari edep spor iletişim saygı sevgi inanç güven huzur hukuk kültür ve Edebiyatta da durum aynıdır.
Tozu dumana katarak çok yüksek ses, beğeni, odak, şöhret, nufus, cazibe ve ilgi toplayan gürültülere ACI’ nın tüm bileşenlerini ( kaygı keder kahır kabus eziklik fesat fitne haset kin mutsuzluk endişe kuşku korku cereme güvensizlik bağnazlık geçimsizlik kibir çatışma dert üzüntü boğulmuşluk karamsarlık umutsuzluk tutarsızlık gerilim bunalım çaresizlik zavallılık densizlik dengesizlik tükenmişlik macera ve hayalperestlik vs.) kutsayarak sözü yazıyı heybetli görsellikler tezgah ve tasarımcısı yaklaşımıyla aşılayıp mayalayacağı insan enayiliğini sürekli güncelleyerek; ’ yolu özgürlüğünü iradesini üretkenliğini yitirmiş acı kıskaç kuşatma eziyet gazap sürgün sefil ve çikeleşlik çullanıp yükleyen darma dağınıklıklardan geçmedikçe kişiyi muhatap alıp şahsiyet sahibi erişkin yetişkin deneyimli ve ehil adamdan saymamaya ’ esir eden şiir müzik sanat veya edebiyatın ne hükmü vardı, ne de aslı esası olan insan gerçekliği.
Bu yüzden karşılıksız para darphaneciliği yapar gibi şiiri şişirilmiş havailikle bugünü dünün arıza artığı tapınakçılığıyla doyurup besleyerek sahte soyutluluk biçim ve kalıplaşmalarına saplanıp kalanlar ; kimi ilerici aydın, kimi millliyetçi milli muhafazakar, kimi romantik arabesk platanik her perde karma karışımı tozu dumana katanların her önde gideninden ardından gelenlerini aynı külüstür tapınağına bağlayıp bağımlı kıldıklarıyla; adından bahasettikleri yaşama sevincine dair hiç bir özgünlüğü, samimiyeti, öğüdü veya öğüncü yoktu.
Bu yüzden de bugün , yılgın yorgun kaçak batak rezil bitkin sapkın şiddet - dehşet giydirilmiş piyasa akıl fikir algı davranış ve kişilik bozukluğu alışkanlık iletişimsizliği ancak baktığı oynak ve süslü fotoğraflarla iletişim kurabilen; koma halinde acının ve sosyal çöküntü intihar saldırganlıklarının istisnasız tümünü bünyesinde barındıran kavrulup kıvranmalar bağımlısı insan tipini doğuran sebeplere kundakçılık etti.
Artık hiçkimsenin kendine dahi tahammülü bitmiş tükenmiş , canını bile taşıyamamanın darında ve zorunda bitkisel hayat düşkünü insan tip ve yapay zeka güdümlüsü günümüz insanlık enkazı, dinlediği veya okuduğundan hiç bir şey anlamayan halsiz dilsiz toplumsuz gidişatların dayanıksız tüketim rafında tıklım tıklım yerini alan popüler kültür beslemelik icat ürün artığına dönüştü.
Buradan yükünü yılgınlığını yozlaşmasını ve yıkımını alıp iletledikçe kendini hiç kurtuluşu olmayan daha derin dolaşımlı saplantılar sakatına bağlayan durumun farkında olarak, çağrıldığı duyarlılıklara kayıtsız kalamayıp yaşadığı dünya gidişatının ve insanını arayan toplumsal çığlıkların en özgün damarlarından bilen duyan algılayan olarak çabalayıp çırpınan Kadir ACI gibi; durmaksızın kapılıp gittiği yıkım ve sürüklenişlerden kendi özünü sesini kimliğini toplumsal aidiyetini ifade gücünü soran ve sorgulayan tüm arayışlara köklü toprağından alan değerler bünyesinde sadece kaygı keder yahut yergiyle sınırlı kalmayan , aynı zamanda her hayata tutunmaya çalışan en cılız en doğal en inandırıcı ve gerçekçi yaşama çırpınışlarını onure edip öven paylaşan büyüten cesaretlendiren ve öğüt veren söze, akla, fikre, emeğe, sorumluluğa, yazıya, kültüre, duyguya, düşünceye, ilgiye ve itibara klavuzluk edip kaynak sağlıyor Hacı İbrahim SAĞIR.
Yükü Kültür kadar ağır değerleri toprağından alıp insana taşıdığı ve kıymet- paha biçilmez yorgunluklara kalemini ve yüreğini nöbet tuttuğu bu tutkuda ona tanıklık etmenin onur ve gururunu yaşarken, tüm yazıp paylaştığı İNSAN yürekliliğin nice nicelerine sonsuz sınırsız sevgiyle.
Seyfi KARACA
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı :