Şiir Tutkusu

Menü

Küçük Kız

Küçük bir kız vardı, örgülü saçlı
Sümüklü, pasaklı, adı Dilara?ydı
Küçük bir kız eteği yamalı
Düşe kalka dizleri yaralı
Küçük bir kız vardı, henüz altı, yedisinde
Biz, o yıllar, çiçeği burnunda toy delikanlı
On yedisinde, on sekizinde
Ne olup bitiyorsa mahallede, sanki bizim tekelimizde
Dayıydık, delikanlıydık, gençtik
İsyankârdık, akılları bir karış havada adamlardık



Küçük sümüklü Dilara
Kimi aşk mektuplarımızı taşırdı, ablalarına habersiz
Kimi alaylarımıza boyun bükerdi sessiz
Sarı saçlarını bölük bölük örerdi anası
Kirletmeye, dağıtmaya görsün saçlarını, dayaktı sonrası
Salya sümük ağlardı, burnunu çeke çeke
Acırdım ben ona, ağlar görünce, bilmem ki niye
Belki de yoksuldular diye
Çıkarır verirdim bir sakız parası
Bu da yeterdi küçük kızı sevindirmeye
Giydikleri hemen hemen aynıydı her gün
O pembe çiçekli mavi entarisi
Veya kısa etekli kadife elbisesi
Topu topu, iki üç giysiydi hepsi
Ayrılmazdı bazen peşimizden ?abi, abi? diye
Kimi sepetler, defederdik
Küçük kız, biz yarınlardan habersizdik
Demiştim ya, delikanlıydık, sevdalıydık
Akılları bir karış havada adamlardık
Durmuyordu şişede durduğu gibi meyler
Boşaldıkça kadehler
Uçuyordu, yarım akıllarımız da yerinden
Bir gece dönerken meyhaneden
Laf atma yüzünden
Öteki mahalle gençleriyle kavga çıkıverdi
Belli de değildi ya kim kime ne demişti
Kim kimin anasına küfür etmişti
Dedim ya, şişede durduğu gibi durmuyordu
Cemal, nereden bulmuştu, nereye gizlemişti
Birden bir sustalı çıkardı, deli gibi saldırdı
Ortalık bir anda kana bulandı
Öteki gençler dağılıştı, kaçıştı
İnsanlar yollara çıkıştı
Yol ortasında bir genç cansız yatıyordu
Cemal, donmuş kalmış, tir tir titriyor
Sustalısından kanlar damlıyordu
Çok geçmedi, polis sirenleri duyuldu



Karakollar, mahkemeler, zor günler
Kara günler derken
Cemal?i yıllarını geçireceği
Gençliğini çürüteceği, dört duvar arasına yolcu ederken
Biz suçsuzluğumuzu kanıtladık
Ama adımız çıkmıştı bir kere serseriye
Adımızı aklayamadık
Kötü gözle bakılır olmuştuk, gidersek nereye
Ne evin ne mahallenin tadı kalmamıştı
Kolay mı, adımız cinayete karışmıştı
Rehberi karga olanın yoluna batmıştık
Biz suçsuzluğumuzu kanıtlamıştık ama
Kolay mı, kolay mı, insanlara bunu anlatamamıştık



Ve bir gün çektim gittim gurbete
Gurbet yolları bu
Ah ulan! Düşmeyen ne bilsin
Gurbet acısı bu
Anasını satayım, çekmeyen ne bilsin
Dokuz, tam dokuz yılımı yedim gurbette
Kimi şarkılar diyordu ya;
?uğramadım yedi yıldır yurduma?
Ne yedisi be! Ben dokuz yıl uğramamıştım yurduma
Sonunda hasret yetti canıma, döndüm
Kapım açılıp ta bulunca karşımda anamı
Sarılıp boynuna ağladım doya doya
Bütün saçları ağarmıştı anacığımın
Kolay mı dokuz yıl bu
Benim bile başıma karlar yağmaya başlamıştı



Zaman en iyi ilaçtır derlerdi, doğruymuş
Çok şey değişmişti
Bir gün yolda ona rastladım, tanıyamadım
?hoş geldin abi? diyordu, nede tatlı sesi vardı
Billur billur akıyordu
Sarı saçları omuzlarından beline salınıyordu
Hiç öylesine güzel yeşil gözler görmemiştim
Karşımda bir güzellik abidesi duruyordu
?hoş geldin abi? diyordu
Kimdi bu güzel kız, tanımıyordum
Utandım, sıkıldım
?affedersiniz, beni birine benzettiniz sanırım? dedim
Gülümsedi tatlı tatlı ?ben Dilara?yım? dedi
Gözlerime inanamadım, gerçekten oydu
Çirkin ördek yavrusu büyümüş
Zarif bir kuğu olmuştu
Tırtır kozasından çıkmış
Dünyalar güzeli bir kelebek olmuştu
Küçük, sümüklü kız mıydı bu
Yeşil gözleri alevler saçan güzel...



?hani ağladığımda, saçlarımı okşayıp sevdiğin,
sakız parası verdiğin o Dilara?yım ben? dedi yine
Şaştım kaldım, bir şey oldu sanki dilime
Tek kelime konuşamadım
Gözlerimi o yemyeşil gözlerden ayıramadım
Gülümsedi ? görüşürüz? dedi, tatlı bir sesle
Uzaklaştı öylece
Çekildim bir köşeye, seyrettim ardından gizlice
Ne olmuştu sana küçük kız, neler olmuştu küçüğüm
İlk görüşte aşk olur muydu, olmaz mıydı, bilmiyorum ama
Gitmişti yüreğimin usu
İçime çökmüştü onu yine, yine görmek arzusu
Sanki o yeşil gözler, bana kurulu bir pusu
Ve ben düşmüştüm içine
Ne olmuştu bana birdenbire böylesine
Yüreğim takılıp kalmıştı o yeşil gözlerine



Sık sık karşılaşıyorduk
Ayaküstü birkaç laf etmeden geçmiyorduk
Bazen konuşmasak bile
Gözlerimizi birbirimizden ayırmıyorduk
Oysa ben o güzel gözlere doya doya bakmak
O yeşil gözlerin içinde kaybolmak istiyordum
Kendime bile itiraf etmekten korkuyordum ama
Ama ben o küçük kızı galiba seviyordum
Anlıyordum, yüreğim sevdalara yelken açmak üzereydi de
Kendi kendime gelin güveyi olmamak gerekti elbet
Önce kafamdaki soruları çözmeliydim
Ondan sonra harekete geçmeliydim
Söz açıp Dilara?dan, ağzını aradım onun bunun
Öğrenmem gerekeni öğrenmiştim, sağdan soldan
Herkes söz ediyordu, terbiyesi, güzel ahlakından
Hepsi de olumluydu duyduklarımın
İnsanlar böyle söyledikçe
O güzel, yeşil gözler, gözlerimin önüne geliyordu
Kalbim umut, kalbim mutluluk doluyordu



Geçer olmuştum sık sık kapısını önünden
Kimi görünür el ederdi penceresinden
Rahatsız oluyordum artık, bana ?abi? demesinden
Utanıyordum, söyleyemiyordum
Bana ?abi deme? desem, yanlış anlar, diye çekiniyordum
İtiraf ediyorum işte, seviyordum, hem de çok seviyordum
Gel gelelim, açılamıyordum, söyleyemiyordum
Hey küçük kız, sümüklü, dizleri yaralı, sıska bacaklı
Örgülü saçlı küçük kız, küçük Dilara, Dilara?m



Bir akşamüstü çarşıda karşılaştık
Sokağımıza doğru beraber yürümeye başladık
Evine vardık ki, ayrılırken gözlerimin içine bakıp
Tatlı tatlı gülümsedi, iyi akşamlar diledi
Dileğinin sonuna adımı ekledi
Ama
Ama bu kez bana ?abi? demedi
Yalnız, yalnız adımı söyledi
Hafifçe başını öne eğdi, utanır gibiydi
Elini tuttum, sanki avuçlarının içi yanıyordu
Keşke sonsuza dek elleri ellerimde kalabilseydi
Yalnızca ?hoşça kal bir tanem? diyebildim
Yürüyordum
O kapının önünde duruyordu
Ardımdan bakıyordu
Bütün gece uyuyamadım, hep onu
Onu düşündüm durdum
Şaşıyordum kendi kendime
Ben nasıl böyle yüreğimden vururdum
Ben ki başımdan neler neler geçirmişim
Ben ki gurbetin kahrını çekmişim
Ben şimdi
Sevdaların buğusuyla puslu, yemyeşil gözlerin esiri
O altın gibi sapsarı saçların kölesi
Ben ki bir vakit, saçlarını okşayıp
Sakız parası verdiğim
Küçük bir kızın sevdalısı
Tutkunu, yürekten vurgunu olmuşum
Akla gelmeyen başa gelirmiş, derlerdi, inanmazdım
Meğer gerçekten öyleymiş




Açılmıştık birbirimize böylece
Buluşur olmuştuk sık sık, gizlice
Can atıyorduk geçirmek için her anı beraberce
Koşuyorduk kırlara, bayırlara
Issız tenha yollara
O salkım söğüt altında başımı yaslayıp dizlerine
Saatlerce bakardım o yeşil gözlerine
Göğsüme yasladığında başını
Usul usul okşardım, o şahane sarı saçlarını
Ve sonra öper, öperdim doyasıya o çiçek çiçek dudaklarını
Kimi ?senin olacağım? dediğinde ?hayır? derdim
?ben seni beyaz gelinliğin ile alacağım,
ben bile el süremem sana,
ben o ap ak duvağın temizliğine, kutsallığına inanıyorum
seni öyle istiyorum? sarılırdı boynuma, kalırdı öylece
Küçüğüm benim bu dünyada ne güzellikler düşüyordu
Sevgi uğruna, sevmek uğruna kurtlar sofrasına
Küçüğüm benim, emanet ediyordum ben, seni sana...



Zor günler yaşıyordu şimdi Dilara, babası ölmüştü
Yoksulluklarına bir de ölüm acısı düşmüştü
Buluştuk yine bir gün gizlice o salkım söğütün altında
Gözleri şimdi hüzün doluydu, buğulu pusluydu
?Aydın?a taşınıyoruz? dedi ?dayımın yanına?
?bu yoksulluk içinde katlanamaz olduk babamın yokluğuna
küçük kardeşim bile gidemez oldu okuluna?
Yüreğimden vururmuştum
Engel olamadım gözlerimin yaşlar ile dolmasına
Bastım küçüğümü bağrıma
Oturduk sessizce bin hüzün içinde, salkım söğütün altında
Git, dedim sonunda; git küçüğüm yolun açık olsun
Gözlerin kalmasın arkada,
Hele bir vakit geçsin bu acılar küllensin
Benim de işlerim düzelsin, anam ile gelip seni isteteceğim
Hani o bembeyaz gelinliğin ile geleceksin bana
Seni başımın tacı edeceğim, sen şimdi git, git küçüğüm
Gözlerin arkada kalmasın, sakın o sevgi dolu kalbine acı dolmasın



Ayrılık girmişti ya araya
Şimdi bir boşlukta gibiydim
Günler dönmüştü aya, aylar sanki yıla
Aşkımız kala kala kalmıştı mektuplara
Kimi son çektirdiği bir resmini
Kimi bir zamanlar öptüğüm o dudaklarının izini
Gönderiyordu mektuplarında
Okuyordum o mektupları satır satır
Defalarca, yüzlerce, binlerce
Okuyordum, ezber edince
Öpüyordum, kokluyordum
Hasret ile dolup dolup, gözlerimden yaşlar gelince
Ne haller oluyormuş insana neler neler
Meğer böyle, böylesine yürekten sevince
Bir mektubunda zarftan çıkanı görünce ağladım mutluluktan
Sarı saçlarından bir tutam vardı
Dünyalar benim olsaydı, değişmezdim ben o bir tutam saça
İnsan aşkını, insan yüreğini, sevgisini, sevdiğini
Kaça satardı, kaça
İnsan aşkıyla, onuruyla, sevgisiyle yaşamalıydı, varoldukça
Küçüğüm, Dilara?m sen benim her şeyimdin
Anlamıyor muydun bilmem
Mektuplarıma satır satır yazdıkça
Şiirlerimde mısra mısra anlattıkça
Küçüğüm, Dilara?m, anlamıyor muydun?
Ben kahroluyordum, sensiz kaldıkça



Bir zaman geldi mektupları seyrekleşti
Gelmez oldu
Merakta kaldım günlerce
Aklada iyi bir şey gelmiyordu insan merağa düşünce
Başı mı dardaydı, hasta mıydı?
Neden günlerdir bir satır yazmıyordu
Nihayet sonunda gözüm aydı
Yine mektupları gelmeye başladı
Ama bilmem bana mı öyle geliyordu
Mektupları artık eski tadı vermiyordu
Eskisi gibi aşk, eskisi gibi hasret, eskisi gibi duygu
O eski Dilara kokmuyordu
Artık bu mektuplar bana Dilara?yı getiremiyordu
Yine de beni küçüğümün yokluğunda teselli ediyordu
Ediyordu ya, istemiyordum aklıma kötü şeyler getirmek
Zaten yetiyordu bana, onu için için özlemek
Beni hayata bağlayan, canım gibi
Öpüp kokladığım
Mektupları geliyordu, geliyordu ya, buda bana yetiyordu
Küçüğüm yanımda olmasa da mektupları vardı
En sonunda
En sonunda bir gün
Bir gün bana düğün davetiyesini yolladı
Hayır bu bir şaka değildi
Çünkü hiçbir şaka bu kadar zalim olamazdı
İşte o gün, bir ben değil
Bir anam değil
O salkım söğüt bile halime ağladı...

Gürsel İleri
Gürsel İLERİ466 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Gürsel İLERİ