Şiir Tutkusu

Menü

Katıksız Seyyahlara Evliyan

Ömer Seyfettin'in ayaş evlat –sofu baba klasik ilişkisini dile getiren hikayesinde kilit taşlığı yapan söz durumundadır " Uç mübarek uç..!"
Mübarek; nice yıllardır eli eline değmeyen hatuncağızını sadece olabildiğince yavan sofralardan tutamlanmış öğünlüğünü getirmeden getirmeye, göz göze bile gelmeme şartıyla kapı eşiğinde ancak öylemesine buluşuveren, dünyasından el ayak çekmiş günboyu alnı secdeden kalkmayan ihtiyarcıktan bir adamdır.
"Uç mübarek uç" lafının sahibiyse, Ahmet Yesevi duyumlarını kendine ilham alıp, peygamberden öte giden bütün yollar haramdır gibisine altmışüç yaşı gayrısı insana ne lazım gerek fikriyle kendini yormuş, tüm dünyalık işini ve gücünü yaşlı hayat arkadaşına gördüren ; ve daha dipdiri hayattayken bahçesine yerin dibine çekileceği çukuru kendi arzusuyla kazdıran ihtiyarın; " Bizim moruk bir an evvel cartayı çekse de, yukarı mahle şen, aşağı cin..sefasını sürsem malın mülkün.." diyen Mübarek olma adayının oğludur..
Meyhaneden kafası kandil gibi başka yere niyetliyken yolu eve şaşırdığı bir gün, babasının penceresinde ışıkları hala geç vakitte yanar görünce, anlar ki eve gelmiştir ve babası tespih başındadır..
O fittillikle " Bizim moruk hala yatmamış..Uç be mübarek uç...! " diye narayı basınca..
İhtiyar kendine yücelerden artık "Erdiği" haberi geldi sanır..Bakar bakınır..ve sürekli tekrar eden :
"Uç mübarek uç !" çağrısının denginde kimseleri göremeyince..Dayanamaz, durduğu yüksekten karanlığıa kendini kaldırır fırlatır.
Kafası kıyak oğlansa, ihtiyar anasının yüreği dayanamayıp gecede üşümesin diye kendine yastık yorgan attığını sanır...
Oğlan, sabah olup yorgan yastık ettiği hayatı terkedip giden ölü babasının üstünde çuval gibi zil zurna uyandığındaysa...Başlarına toplanan ahali, faniye göçen ihtiyara lanetler yağdırır..Çünkü onlara göre ozamana kadar feyzinden yol ve ilim danıştıkları mübarek ihtiyar..Durup durduk yerde intihar etmiştir..
Dün, yani onyedi eylül ikibin on itibarında, bizdeki "Amiral " batıran yüksek tirajlı basının iş ortağı durumundaki Alman BİLD ajansında boydan boya atılmış bir sarhoş narası vardı..."HELAL OLSUN BİZE YIRTTIK..!" gibi tercüme edilirse abes kaçmayan...
Alman Bild, neredeyse seksen milyonluk toplumunu nasıl dizgine getirip, nasıl giyeceğini nereden kuşanacağını, neyi ve kimi seçip, kime küfredeceğini....vesaireleyen parababalarına özelleştirilmiş merceklerle hayatı efendibeylerinin keyfi gıcırına yontup tüysüzlendiren atomik aygıtın ta kendisidir (Bizdeki Amiral limanların demirbaşları gibi)..
Bild, gün geçtikçe devleti azgın zümrelere peşkeş çeken ve özelken tümden özelleşen dünya furyasının başmerkezlerinden biri olan Almanyaya "tek tip topluluklaşma modeliyle" şekil ve biçimler verir ki...
Gerek ferman niteliği acil duyurularını, gerekse üstüne sınırsız ve limitsiz lanetler kusacağı kimsesizlikleri deşifrelerken, tam sayfaya yakın iri boylu başlık atar, haberin içeriğiniyse üçbeş satırla sınırlar..
Çünkü ünitesinde kiralık bir yığın sosyal boyutlu uzman çalıştıran BİLD eksenli sistem, bu yolla insanları aynı zamanda hiçbir farlı görüş ve yoruma gözaçtırmadan kafadan yönelttiği kirli kanallara hücrelemektir niyeti..Geri kalan boşluklarıysa, reklam , piyango, hele hele de çırılçıplak cinselliklerle ve cinayet türü kesip doğramalarla doldurur..( Ki, bizim amiralciler de baktılar gördüler bu iş baya ucuz ve getirisi yüksektir, özellikle oniki eylül cuntası sonrası onlarda aynen Bild' den bu keremeti kıvrak tezgahı devraldı )
BİLD, krizi yırttık ve dünyaya parmak ıssırttık diyor haberinde..Amerika bir virgül altılarda nal toplarken biz iki bilmem kaçla tozu dumana vız ettik ... Kalktık..Kalkındık..Dünyanın işini mıh gibi elinden söküp kaptık kaçtık..İş-verenlerimiz...Paraya para demiyor..Siparişleri yazacak defter bulamıyoruz diyor Bild..Ve ekliyor..En büyük alıcımız Hint yarımadası ve ÇİN....
Sadece Hegh-tech mikrocips pazarında BİNÜÇYÜZ alman firması rakipsizce....Çıldırmış gibi devam edip gidiyor lafa Bild..
Lafın gerisi zaten zırva..Ama özetle..:
Yıllardır kendileştiremedikleri her türlü sosyal farklılıkları ve özellikle de sadece iki dere-bir ara kültürel boğmacasında kayıp yolunu bir türlü bulamayan biz gibi (Gurbet adlı sürgününde kayıp ülke çocukları) kimsesizliklerin orta yerlerde çaresizlere kalakaldığı evden kaçan kızların otoriter doğu kültürlerinin acımasızlından kaynaklı afişlemesiyle hiç manşetinden düşürmeyen ve SARRAZİN ırkçılığına sürekli alttanalta zemin hazırlayıp, kendi ayniyetine asimile edemediklerini ayaklarının altında dolaşık kuru kalaba diye adlandırdığının adını demokrasi koyan Bild...
1) Zaten olmayan suni krizcilerin yeterince havasını bulduğu, üttükleri karaborsaların kirli, kaçak ve acımasızca soygun ara devresini tamam ettiğini ( Yırttık..!) resmen kendine iş-verenlerin açık ilanıyla duyuruyor.
2) Bu işin serisi hiç tükenmeyen işşiz -aşşız kalma korkulanmalarıyla baskışlanarak hakkından hukukundan vazgeçenlerin sefillik pahasıyla, yaşamı sıfır ihalelere verme payından desteklendiğini itiraf ediyor..( Zengin –yoksul arası açık vampirce makas aralığı)
3) Her hilesi derin buhran yıllığının yaması kapanmaz açıklarını kapamada, herzaman jokerlik payını kimseye kaptırmayan..Güya hakyiyenlerin bogazında yediği hakkı zıkkıma çevireceği bahsiyle eski hayaller sandalcısı ÇİN...Gene, adını "Vahşi kapitalizm" koyduğunun can kurtarıcı yelek keleğiymiş..(Bild raporudur)
Ve...En az Nürnberg soruşturması kadar zırvası suç teşkil eden Sarrazin.. (Hala sosyal demokratlığı ve oralardan ün yapan senatörlüğünden ihraç edilmedi)...Dün, elaltı örtülü ödeneklerini ve bir yığın kenar kaçak kaymaklarını bırakın,...Ettiği eylemin kıyağına onbin yuro aylık maaşla çalıştırdığı almanyanın kasası durumundaki BANKO merkezlerden, işini gereğince görmüş biri olarak takavüte dinlenmeye bırakıldı.
Bizde ise açık görüşme, gizli sözleşmelerle hız artıran bölük parçalılık..Hızla Mor-guçlu inşaat alanlarına yerin dibi göğün tabanıymış demeden iç içe irileşen vilayetleri ayaz ayaza tokuşturup..Sivil-resmi-sivil..
İnancımız suyu ılışmış ılıman, kültürümüz turbo dinamo futbolalkol..Sahnemiz çok bağlık çığlık hoparlörlü zırıl-gürül opera..Tam dominoluk;
Başımızda türban, sırtımızda ingiliz kumaşından Çe- guera, bacağımızda Amerikan jeans, ayaklarımızda Deniz Gezmişli potin, omzumuzda Evliya çelebiden katıksız seyyah, elimizde vanadyum çakırı Vodkalı cin tonik, aklımızda sulandırılmış Turbo-kola...Altımızda kırmızı ışıklı canavarlaşmış trafik...
Çağımız fındık-fıstık antik..Düşüncemiz çalıp çırpıp biran evvel çölleşmedik köşeleri kapma telaşı..
Edebiyatımız..Top onlardan mix..
Atilla ilhan, Karakoçlar, Ümit yaşar , Ahmet Arif, Fethul-Gülen...ve bir dizi Rokn-coke hipzopcularından hipnoz..herbir hava, ama asla kendisi olmayan "uç mübarek uç" hayat vazgeçmişi ayyaş sarhoşluk....
Eşbaşkan, baş-başkan, yarıbaşkan gır-gırlarla tozunu tozağını attırarak memleketi, elalem sadece tek kalemde binlerce dünya rakipsizi "iş becerisiyle " yeri göğü sömürgeleştirirken ve bizim tosuncuk piyasa babaları eliyle ülkenin son kalanlarını bu merkezlere peşkeş ettiğimiz..
Ceplerinde balyaladıkları çalıntılardadır bizi gülümsüz acılarla betere koyan..
Etnik, mezhepsel, tinsel ve yığınla bahanelere kör-kamaşık kilitledikleri ...Talan üstüne talanmız...

Seyfi Karaca.......Eylül / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca