Şiir Tutkusu

Menü

Istanbol-cukkalaşmalar Değiş Tokuşu

Kopmuş kızışmış sahipsiz sualsizliğin her türlü kanunsuz yolsuzluğu kendine sağlam dayanak ve sarsılmaz destek bilip bellediği pazar piyasasında ihanet, ihale , ihmal, yağma,rantiye , şantiye, talan ve yıkım kapısıdır iİstanbul. Buralardan sökülüp sürüklenerek kesintisiz yağmalanma ve sürekli talan gıyabı hakkında istanbul hüküm bildirimleri adına yığılıp gelen en sonuncu sandıklaşma tezgahında ,kimin daha çok pekaka istemlerini karşılayacağına dair açık artırım yarışına girişerek pazarlık bezirganlığı yapmadı, toplumsal irade adına kimseye sormadan kendini yetkili kılan siyasetin içine düştüğü içler acısı iflas ve acziyet bildiriminden başka bir şey değildir.
Hangi yol çark veya yöntemlerle erişilip kazanıldığına bakmaksızın kimin şöhret saray mülk mal güç dekor saltanat ün yahut ünvanına bakarak insandan sayan kokuşmuş çürümüşlüğün her türlü yalan yanlışlarıyla topyekün yaşamaya alışıp, kendini kaptırıp götüren ölümcül bir sürüklenişe terkettiği toplumsal başıbozuklukta hayatın ve kendisi gerçekliğiyle asla (kendini kuşatan esaretin üstesinden gelip sorgulayan- yargılayan değerler düzeyinde ) yüzleşemeyen şekilsellik ve kalıplaşmalar çerçevesinde devamlı sorun dişiriciliği yapıp, insanlık arızası biriktiren
çokmazlar çöküntüsüdür Türkiye genelini örnekleyip kendine benzeten İstanbul. Bu yüzden galu beladan beri hep yağmacının talancının vıuguncunun hainin istismarcının ’ taşı toprağı altındır’ diye göz dikilip gözdesi sayılmaya algılanarak, bugünlerde artık taşımakta can çekiştiği insan nufusuna tıkanıklığın yirmi beş milyonluk olumsuzluklar akıntıdı kalabalıkların her gün artan sorunlarıyla yatırımı üretkenliği sıfır borç para betonarme çar çevrimi üstünden kişiye bağımlı kurtarıcı mucize veya bop kataloğundan eskidini yenidiyle değiş tokuşluk sanal MESİH bekleyen mezar çöplüğüdür İstanbul.
Kimi sol teneke afişli arabesk tozup koparan gürültülerle ’ kavgamızın şehri ’ diyor her kopup gelene iyilik güzellik manzaralı istanbul bağışlıyor, kimi milliyetci muhafazakar tahrip kalıplı tarikat besleyiciliğiyle ’ikibin yirmi üçlük yeni osmanlı mesken makamı’ süpermarketler zinciri diye istanbul alıp satıyor, kimi etnik kalkışma ekümen ayrışmacılar gürühu ’ istanbul herkesten çok bizim örgütlü mahle mülkümüz ’ diyor, her kesim her yoldan ve yönden bulduğu her fırsatı Türkiye örnek seçiminde İstanbula tecavüzün yağma- yıkım bahanesi olarak çullanıp daldırıyor ...asıl olan bitense günden güne zorluğu kıtlığı darlığı kuşatmayı çaresizliği zorbalığı acziyeti işsizliği dayatmayı muhtaçlığı karamsarlığı korkuyu kuşkuyu güvensizliği mahrumyeti kamçılayıp kıikırtarak, akıl fikir ahlak vicdan sorumluluk duygu düşünce sevgi saygı gibi insanlık değerlerini devre dışı bırakan her türlü kanunsuz kuralsız yolsuz hukuksuz kaidesizlik yağma- yıkım tasarımcılığı sultasında hiç kimsenin sıcak para taşaronculuğu yapmaktan başka çaresi çözümü projedi olmayıp bizzat kendilerinin proje ürünü olduğuna dair tüm olup bitenleri kanıksayıp kabullenen eşik evresidir İstanbul.
Eğet başaşağı yok ve yoksul olmaya özenip imrenti besleyerek tüm insanlık ilişkisi ve dünya değer dolaşım dengesinden kopup uzaklaşıyor ve bozuluyorken herşey herkes ve her yer,orada ün nam şöhret güç yahut göstetiş sahibi durumuna gelen her sanat müzik edep yahut edebiyat da elbetteki çöken çürüyen yapı bozukluğuna ait parça aksamı ve duruma ugun münasip afyonkeş ayarı veren tetikçi düzeneğinden başka bir şey değildir. Bu bağlamda Türkiye’ ye yön verip yönlendiren yağma yıkımlara dair pilot mesken olatak çöküşüp çullanılan istanbul’ a, aynı hız seviyesinde mevcut durumdan zirve yükseltip ün ve servete konan ilim teknoloji medya sinema tedim galeri salon müzik sanat edebiyat vesaireler de anlamından bozulup işlevini üç kuruşa berbat edenliğin artık avans ve avanta çöplüğüydü.
Hiç kuşkusuz aklın fikrin özgün düşüncenin ve özgür iradenin sorgulayıp yargılayan yol ve yordam gücüyle yakan yanlış gidişatın bütün haksız hukuksuz haram ve harami kapsamlı zorbalığa dayanan başına buyruk ve başıbozukluğuna bakarak günün birinde altından kalkılamayacak ve içinden çıkılamayacak toplumsal enkaza veya sosyal çöküşlere davetiye çıkarıcı sonuçlara varılacağını bilebilmeliydi insan. İlk halinden dallanıp döküleceği belli yıkım belirtilerine kayıtsız kalan her avutucu aldatıcı oyalayıcı ihanet ihmalleriyse başta sorup sorgulamadığın bütün çöküntülerin binip yüklendiği sonuçları dayatır ve diretir iradesini teslim aldığı toplumsal kalabalıklara. İradesi ve yetkisi yığınlarca sorun yüklenmiş arızalara ihale yövmiyecisi toplumsa, boğulup bunaldığı bütün çıkmaz ve birikintileri birbirinin üstüne boşaltan kısır döngü hır gür kavga gürültüleriyle acısı her gün artan yaşam zorlukları hıncının tükenmişlik marka ve bağımlılık taşıyıcılığını alışıp uyuşmanın gerilim şiddet belirsizlik huzursuzluk ve bunalımlarını yaşar ve yaşatırlar. Galatasaray- Fenerbahçelilikte ( eften püften hükümsüz bağırtılar alışılmışlığı ve sıradanlığıyla ) ’ biz kazandık ’ bağımlısı zafer sarhoşluğu naraları her ne ise, günlük anlık Binali- İmamoğlu patlayıp püskürmeleri de aynı tıkanıklığın toplumsal iltihap birikintikerine dair hayatın hiç bir yerinde ezilip umursanmayıp be sürekli yolsuz kanunsuz hukuksuz yalan yanlışları zoraki kabullenerek sömürülmüşlüğünden başka karşılığımı bulamayan içe sinmişllik defilesi, itibarsızlık çığlığı ve ilişkisizlik ifadesidir.
Bu yönüyle bitmiş yılmış yıpranmış tükenmiş darma dağınık insan mutsuzluğu ve çaresizliğini her şarta uygun oynak zaman ve zemin üzerine sürekli işsizlik güvensizlik korku kabus kuşku ayrışma iletişimsizlik bilinmezlikler üretip donatarak, hep en zifir karanlıklar çatesizliği beklentisinde hep de muhtaç mecbur kişiye bağımlılığı körükleyip kışkırtan hayatın küçülüp daraldığı yerde satışa sunulan hayaller ve açık artırımlı ülke be insanlık pazarlaşmlarının kapışma kozlaşma ve kızışması büyük ve kocaman olur.
İşte tam da bu hileli -gediklli tezgah ve siyasi aralık darlığından Ekrem İmamoğlu, sanki yirmibeş yıl öncesi bugünkü ’ istanbulla gelen istanbulla gider’ Bop Eşbaşkanlığının devrini teslim edenler Yeni Cehepe topluluğu olarak kendileri değillermiş gibi, gökten zembille bugünün eskiyen Üç Ye’ cilerinden boşalan koltuk boşluğuna İstanbul başta olmak üzere herşeyi tek çırpıda düzelteceğine dair sihirbazlık gösterimi için çöküp çöreklendirildi. Yirmi beş yıl önce aynı bol keseden söylemler savurup saçanı olarak İmamoğlu’ nun değiş -tokuş olduğu Üç Ye’ ciler toplumsal yağma yıkım tezgahına koymuştu.
’Hekesi kucaklayıp dinleyip anlaşacağız ’ diyor ve tekrar tekrar tekrar ediyor İmamoğlu Ekrem. Yani eskiye devamla, dün söylediği dünde kalarak yatırımı üretimi olmayan bataklıkta, hayduta haramiye ihaleciye rantçıya kucaklaşıp HERKES kavramının karşılığında konuşup anlaşacağız diyor açıl ve net..!
Hep parantez içi tırnak arası yaşamaya tav ve tayin; hep yarını bugünden yitirimiş gelenin gideni arattığı aynı yapısal bozukluğun imar hüner çalım gülüm harap ve harami değiş- tokuş devir teslimatıdır; hep tüm oldu bittilerin sebebini sormaksızın enkaz sonucunda debelenip cebelleşen;mahrum mecbur muhtaç her türlü mevcutluluğa hazır her sürüklenilip götürülen şekillere itirazsız tepkisiz girip her önkoşullanan sosyal -kültürel bozulmuşluğun kendisi olan ; büyün gidişatların ilk belirtilerini sorgulamayıp acısına derdine ahına çarkıtına çıkmazına sorununa çakılıp kalan toplumsal takvim, İstanbul büyüklüğü boğulduğu tüm bunalım ve gerilimlerde sürekli kıtlık darlık yokluk hiçlik acizlik çaresizlik kovalaşmalarıyla biri bitmeden yenisine gebe kısır çekişme ve döngüleri içinde birbirini harcayıp tüketerek, kendilerini harcayıp kullananlardan hala be hiç bitmeyen medet ve umut dilenmekte. İmaoğlu Ekrem en güncel raf ve depo proğramdan indirilen Bop geniş kapsamlı yerel ve küresel bağlamlara işlek İmar ve İskan ağırlıklı alışa gelip giderliğin eskiye dair ve ait bütün kodlamalara hakim en yeni siyasal tezgah ürünüdür.
Büyük insan kalabalıklarıysa her zaman olduğu gibi umutsuzluğun çaresizliğin kimsesizliğin işsizliğin darlığın zorluğun her gün artan azgın sapkın şiddet gerilim bunalımlarından bıkmış boğulmuş tıkanmış olarak büyük beklentilerinin ardından oluk oluk akıp’ yeryüzüne sanki hiç görmedikleri ilahi MESİH gelmiş inmişcesine gece karanlıkları gibi tıpkı fener- beşiktaş depreşip boşalmalarının aynısı anlık saniyelik avuntularla kendilerinden geçip, hayatın tüm çilesi ceremesi yükü yol boyunca zafer naraları sarhoşlandılar.
Akdeniz petro- kimya arama bulma sarmalı yanısırasına, Rus-Yuroamerikan ortak fikir birliği ve anlaşması yüksek
Türkiye yoğunluklu çoklu İsrail devletçikleri oluşturmanın Yepege-Barzani hesap kitap muhasebesi doğrultusunda tüm etnik temizleme işini süpürüp İstanbul başta olmak üzere mülteci akıntıları gelen gideninin toplama merkezi ve yol geçen hanına çevirilirken; sanki Akepe’ yi Bop iktidarı yapmanın hal ve düzeneği ortak icraatçısı Yeni Cehepe değilmiş gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ ni bozup dağıtmada ölümü gösterip sıtmaya razı edercesine aynı yolun yolculuğundan ’ biz olmasak sizi ham yaparlar’ markaj ve markasıyla İmamoğlu Ekrem dahil duruma sunulup servis edildi.
Baştaki satırlara biten sonuç olarak :
Kopmuş kızışmış sahipsiz sualsizliğin her türlü kanunsuz yolsuzluğu kendine sağlam dayanak ve sarsılmaz destek bilip bellediği pazar piyasasında ihanet, ihale , ihmal, yağma,rantiye , şantiye, talan ve yıkım kapısıdır iİstanbul. Buralardan sökülüp sürüklenerek kesintisiz yağmalanma ve sürekli talan gıyabı hakkında istanbul hüküm bildirimleri adına yığılıp gelen en sonuncu sandıklaşma tezgahında
, kimin daha çok pekaka istemlerini karşılayacağına dair açık artırım yarışına girişerek pazarlık bezirganlığı yapmadı, toplumsal irade adına kimseye sormadan kendini yetkili kılan siyasetin içine düştüğü içler acısı iflas ve acziyet bildiriminden başka bir şey değildir.


Seyfi Karaca ... Haziran / 19
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı :