Şiir Tutkusu

Menü

İşin Aslolan Esası İtibarıyla

Sırası gelmişken ve konuya ilişkin söz açmışken;
'........damarlarındaki asil kanda mevcuttur' kudretliliğine dair bir iki ek cümle söylemek gerekirse hali hazırdan; asıl olanla, yani işin kıvırtmasız; döneksiz, fırıldaksız, sapmasız, sapıtmasız, sahtesiz, soytarısız, maskesiz, maskarasız, mecburisiz, uydurmasız, yalansız, yamuklusuz, yalakasız, yapış yapış yavşak; kene, bit ve pirelenmesiz....
Esas olan öz varlığıyla hayatın öğüncünü ve öğününü kimsenin buyruğuna kuyrukçuluk etmeden, gömlek mintan değiştirerek karekterini çamurlaştımalara özenip kırıntı döküntülerinden nafaka kurtarmalara özdeşmeden...sapır supur abuksubuklarla sadaka güncelerine talip olup; ve o çıkarsız yolsuzluklarda saplanmış bir hayatı bataklanmadan.....ve hiçkimsenin ağa-beyliğinden lutfetmeden kendi olan kendini...
'Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur '.... asıl ve esas itibarıyladır ki, tembihinin kudretliliği insanın insana dönüşünün sağlayan akıl ve vicdana işarettir. Irkçı üstün kılmaların despotizmi değil.
Çünkü, aslına ve esasına çekmekle ancak herşey öz itibarıyla kendi olmanın kutsal farklılığınca hayata gelme, ayakta kalma ve devamlılığını sağlama şansına sahiptir; sürekli kişilik; kimya ve bilinç kaybedip bellek şaşıran ne üdüğü belirsizliklerle değil. Çünkü ancak kendi varlığının yaşamsal değer; anlam ve farklılığını bilen fikir ve vicdan bakımından kolay kolay her düdüğe kuyruk kıvırtmayan karakter sahipliliği, canının ve ettiği emeklerin karşılığı olan kazanımlarının sahiplenmesini de aynı değerlilikle üstlenebilir, keninden haberi olmayan ve sürekli değişimlerle kendini başkasının keyfikahyalığına elbeğendilerin tutsağı oynak –kosnük kişiliksizlik değil. Çünkü asil olmak, asıl olanla ilgilenmektir. Asıl olanla bilgilenmek, algılanmak, anlamlanmak, anlamak ve anlaşılır olmak esasıyla donanıp dirlik ve birlik sahibi olmak ilişkilenmekliğidir. Çünkü, nasıl ki verimliliği bozulmamış topraklar ancak sağlıklı temeller üzerinde insanı doğurur, taşır, besler, büyütür, gezdirir dolaştırır ve tadına doyumsuz yaşam sahipliliğinin harmanlarını sürer savurur, asıl kendi özüyle tanışıp buluşan insanın da aşağı yukarı hikayesi aynıdır.
Daha çoooooook çok uzatılabilir bu yazı, fakat kısaca söylemek gerekirse, bugün Türkiye ülkesi üzerinde batırıp bitirme yoğunluklu esaslı dalışlar artık sıradan bir yarı sömürgeciliğin hedef boyutu değildir. Bugün son vuruşların ses getiren esaslıları gümbür zımbır cehennem yığmaktadır sessiz sedasız kendi kabuğuna sus pus edilmiş gündeme. Çarşı Pazar milyonlarca mutsuz insan yüzleriyle geriiiim gerim gergin, sanki ufacık bir çiğ çığlık kopumuna herşey gebe gibi. Hemen hemen her alanda insanlar ( hatta renklerin körlüğüne bile manyançası sportifçe ) kudurgun ayrışmaların luzumlu luzumsuz saf tutuşlarına ilerdeki toplu yıkımlar için çukur kazımakta.
Çünkü sevgili Atatürk'ün onuncu yıl nutkunda işaret ettiği gibi, geçmişin köhne avun-tuşlarıyla kafa yıkayaraktan gün oyalayan sahtekar sanal yağma, maleseftir geleceğin güleryüzlü hoşgelişlerini daha doğmadan mezarlığın yolunu göstermekte dakkası dakkasına. Çünkü, değil Türk toplumunun, tüm bir insanlığın ortak genel geçeridir eğer, dün içinden çıkılmayacak derecede hurda hışlarla çürüğe çıkmışsa, orada çoktaaan yarın kendi bildiğine doğrularla esip başka yamaçlara yeni gün tayinliğine geçmiştir. Yani bütün insanlık geçmişi boyunca her bir din bile, kendi kendini luzumsuz kıldığı andan itibaren, yine kendi karnından doğan bir başka din ile nefes tazelemiştir..
İşte Atatürk'ün aslına yaraşır esas üzerinde dikkati çektiği şey de burasıdır, son Osmanlı değer kazanımı unutulmuşluğuna yeniden aslıyla esaslaşan insanlığı hatırlattığı.
Neydi Osmanlı'yı günden güne hayata büyüten kazanımın esası...?
'....geçmişi olmayanın geleceği olmaz ' devrinden devran dönen olabildiğince kendisine tanışık, barışık, bilişik, öz ve özdeş insandı ...değil mi...? ...ve bundan sapan, gününü dününü hıyanete veren sapı sürekli değişim budalası tanımsız tarifsiz siliklikti. Ve dolayısıyla dünyanın kepazesi olmaya hak kazanmış yıkımı kaçınılmaz kör şarampol şaraplık ve kandillikti değil mi...?
Evet..deseniz de, demeseniz de Osmanlının sonu maalesef bundan oldu. Ve şimdi bu sonun bıraktığı kül talaşı üzerinden hüüüüüüüp hüüüüp hüüüüp çekmekle çoktan cenazesi kalkmış bir şeyi yeniden hortlatmaya çalışmak...yarınki son kalanından da daha beter felaketlerin kapıya dayandığının en bariz işaretidir...ki öyle de oyalıyor kendini zarhoş-berduş şimdili gündem.
Son olarak bir iki cümleyle...
Atatürk'ün ' ..damarlarındaki asil kanda mevcuttur ' dediği söylem, insanın kendini ana kucağı kadar sevecen ve şeffaf bir sahiplenmeye kişiyi emanet etmesidir. Bu söylem, hayatta bin türlü iblisliğe vurgun yemiş insan hallerinde bile kendini elden bırakmaksızın hayata sarılmasını önsözleyen yaşama sevincine yakılmış dipsiz karanlıklar ortası çırasıdır. Kimseye insani yaradılışından dolayı öteleme, dışlama, alçak görme, kin, garez, nefret, kalıcı öfke tutan zerrece haysiyetsizliği üzerine bulaştırmamaktadır. Hatta öyle ki, bütün hitabenin asıl niyeti bu zalimliğe karşı alınmış onurlu bir tavırdır.
' Eğer hiç bir yol bilmiyorsan bile, insan olmanın yürekliliğini taşıdığın sürece kendin kendini omuzlan ve al çıkar alın açıklığını ele güne karşı...bit olarak yaşayacaksan, öl daha iyi! Bu senin harcın değil, çünkü sen bit ve asalak değil, aksine hayatını kendi canı pahasına kazanma onurluluğuna sahip insansın. Kimi bit yapılılar kanına malına ve canına kastederse, sömürtme kendini...kemirtme...yedirtme..yutturtma...çek bağrına bağrına hayatı...ve çık ; canına, kanına ve verilmiş emeklerinden biriken ömrü malına sahip çık, sahiiiiip...! ' ...demeye gelmelerin aslı ve esasına uyuşturulduğu uykusundayken uyanmaktır; ve hiçbirzaman ' git, ona bulaş, buna dalaş, ötekine çullan, berikine yüklen; git çak yumruğu. Otuttur dizinin dibine. Kap elindekini avcundakini. Kan kustur senin üstünlüğüne boyun eğmeyecek dünyaya ..' demeye de hiç gelmemektedir bu söylem.
Bu, kıçında atom bombasıyla dünyaya sözde bahar-barış getirecek iddalısı Global silahşörlerin işiydi.Çünkü bu yüzden de, Yurtta sulh ! Cihanda sulh...' diyen sevgili atatürk'ü hiç ağzına sürmeyen iblislikle kuluçka makinalarında icat ettikleri yerli işbiriklerini şimdi tarifi mümkünsüz işmakinası olarak yerli kılık kıyafet ve kansorejik Fethuli Türkçül olimpiyatik tezişlerle ortalığı tozdumana vermektedirler...
Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur' sözünün kıssası da işte tam, buracıkta sırlıdır..
Bu satırlarla yıllardır hinoğlu hinlik ederek hep köpekçesine arkadan hırlamaların ağzı salyalılığına parantez açtıran bu konuya, umarımki ben iki çift meseleyi anlaşılır kılan, vurgulu ve sürgüsüz dahilinden parantezler açmışımdır.





 
Seyfi Karaca.........Haziran / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca