Şiir Tutkusu

Menü

Işık Kırılması

Yaşamın ardından nefes nefese yorulmalarla koşuşturan bütün emekler, çevresindeki donanmışlıklara göre şekilden şekile girerse, akibeti haraba uğrayan işin içinden ol görüp çıkamamazlığın takipsizliğini sonlanır yok yere. Çok içyakan ve sitem dolulukluğuyla kala kalandır bu son.
Bence sevgi kaynaklı hiçbir güzellik, kişilere ve çoğul-tekçil kalabalıklaşmalara yahut azalmalara dayanmamalı. Yok eğer ki hal böyle olursa, dünyamızı yalnızlaştığımız kimi azalmalarla korkan; sinen, kendine güvenci hiçleşen her bir durumda panikler; veya kimi kuru gürültülerin herkesin gittiği - belki kirli, belki laçka, belki azap yüklü- çıkmazlarla çukurlaşan doluluğunu ben de gideyim ille güdümlüsünden çoğaldığımız her durumdaysa, körükörünelerin dayatmacısı güç ve iktidar deneme sınama bunaklığına düşebiliriz. Yani günün eksilen azalan hiçbir koşuluna göre değişmemeli insani değerlerimiz. Herhangi bir yüce değerin ( sevgi, saygı, adalet, paylaşım, ilgi, bilgi, aidiyet duyusu vs vs..) kalıcılığıysa, ola ki hiçkimsesiz de olsa, kişinin kendi yaşamsal kalıbını bastığı şahadetini, yani yalınçıplak şahitliliğini ister...
Yani bütün inançların özü ve esasında aslında ; herdurumda ve herşartta üstünde taşıdığı hakkı ödenmez duyuranlarıyla ( göz, dil, yürek, his, kulak, gönül, bilinç, bağ, ilgi, bilgi, beceri...) şahit olduklarının ömrü pahasına hiç vazgeçmeksizin ardında durmasıyla ilişkin sağlamlaşmalar temeli yatar. Hiçbir zerrece oluşum ( gerek olumlu gerek olumsuz ) yaşam darasında tartılmış karşılığı olmadan asla vucuda gelme şansına sahip değildir. Bu bakımdan, güzeli dileyen kişi, mutlaka dilediği değerin karşılığında yukardaki parantez içi öznellikleri cümle cümle insanlığında sorumlulaşıp yüklenmek zorundadır emeklerine. Eğer ham hayal kuruntucusu olarak güme gitmişse arzedilen dilek, insan da güme gitmiştir bütün boyu, boyutu ve işlerlik kazanacak derinliğiyle yaşamın beyaz defterlerine durmaksızın simsiyah karalamalara gün avutmuştur vebal sahibi olarak.
Haliyle de hayatı insanıyla dengede tutanların ne hükmü vardır, ne yükümlülüğü, ne de ele avuca gelen yürürlülüğü. Bu yüzden, insanın şikayet etme sermayedarlığına sahip çıkarak mütemadiyen mukavvadan karton- kalkan duvarlaşmalarının arkasına sızlana ağlana hayatını hebaya vermesi; hem yaşamın ödenmez değerlerine, hem toplumsal bağ ve bağıntılılıklara, hem de kendi adına heder-keder sarmalında bunalıp boğulan güngörmemişliğe en az... üç kere zül ve haramdır.
Çünkü her şikayetin , hayatı günyüzüne çıkaran güleç bir sır aynası ve olumsuzu olumluyla ekip biçen mahir ve maharetli birikimi olması gerekir.Aksi halde, sonu gelmeyen hüsn-ü kuruntular vesvesesinde somurtkan ve çığırtkan kavga-gürültüler kıskaçlısı, kıvrandıkça acılara dağlanan kördüğümleşmelerin kısırdöngüsüne kendini kapaklanır mahkumiyet. Kör..zırcahil..şidetli travmatik...linç eğilimlisi hınç..aklıyla arası olmayan karmakarışıklıklar işte tam bu hayata kan kusturan alabulantılıklardan meydan bulur kendine.
Ve her sitem ettikçe dinginliğini bir türlü bulamayıp , devamlı ve yine bir türlü toprak yüzü görmeyen yaşam ihracı dünyasızlaşmak, ne sitil, ne saçak, ne ardıllarını besleyen yaşam yaşertisi sürgün...hiçbir şartta hayatı soluklanan nefeslere can veremeyecektir. Tabi bu haliyle de, yine sonu gelmez bir şekilde üçüncü ellerden rivayet üzere duyup işittiği sessizliğe göz yorarak, binbir çile-keşlikte gönül kocatıp, kulak kesilerek bütün kendini kuşatan susa, pusa, ürküten ve korkutan sessizliklere...kim nasıl azar basarsa ona gıpta edip, adeta secdesine eğilecektir.
Çünkü bu yer ve zemin kaybı dünyada kendi yürek ve hayal gücünün arkasında duramayışın hiçbirzaman kendini tanımlayan sağlamlığıyla donanımını tesis edemeyeceğinden, ne inancı vardır düne, ne yarına dair sevinci. Yaban; çetin, yaman yaşam koşullarına karşıysa her halukarlığın üstesinden gelebilecek hiçbir direncin arzedeni değildir.
Ne vakit yerinden oynasa, hayata karşı varolan inancı ve güvenci değişen gündelik yaşam seyrinin yüzeysel değişimleri oranında değişkenlilik gösterir ki... O, sadece güdülü bir hiçleşmenin asit sancılısı turnusol kağıtlığını yapmakla kendini mükellef sayacağından, içi boşlukla doldurulmuş bu yoğunlaşmayı bütün bir ambalaj işi için suretlenmeye harcayarak, yaşamı etrafında saplandığı özel-tüzel dayanaklar olmadan yüklenip yürütme gücünün de dirayetlisi değildir hiçbirzaman.
Bu yüzden, eğer her gün yüreğinizde dünya diye bir derdiniz varsa, hiç kuşkunuz olmasın, kimi aynı yürekte nabız tutan gönülbirliktelikleriniz belki de çoktaaaaaan sizin varıp ulaştığınız yahut ulaşmayı ömrünüzün bedeli saydığınız yerde aynı kalpliliğin hassas inceleriyle size doğru hiç ummadığınız kadarından daha yakına varmıştır.
Hani ki...İnsan hiçkimsenin müsadesine danışmaksızın sevgi doğurganlığı sonsuzlukla, yağmuruna yaşına, yahut azına, yahut çokluğuna bakmaksızın ne sağının ne de solunun; kendini kalbinin kucaklarında bulsun hayatı.Bulduğunun gücüne inansın.
Görecektir ki sevgi; nelere nelere nelere, hem de neler nelere... hem haktan tükenmesiz mebla, hem de, ne olmaz işleri olura çevirene kani; ve kadirmiş...



Seyfi Karaca.........Ocak / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca