Şiir Tutkusu

Menü

İnsandan Öncesi ve Sonrası

Bu arada üstüne basa basa mı dersiniz...altını üstünü çize çize mi.?
Söyleyip-yazıp bir daha ve bir daha söylemem gerekir ki; adından usanmış, kalbinden bıkmış, bulandıra bulandıra beyninden bin türlü hantallaşmaların kirine ve köhnesine yıkılıp yıkanmış, kendisinden yabancılaşan tiksinti uyanımlarına hiç de içten bile değildir, arta kalan dünyanın leş- kargalarının bütün azmanlığıyla uğruna düşüveren zaten ruhsuz brakılmış cansızlaşmalara pençeler takıp lime lime bedenlerini talan, tarumar ve tecavüz etmeleri.
Sonra da isimsiz kalan cisimsizin adı af buyurun; Eşşek oğlu kızeşşek bile değildir..
Çünkü artık çoğul ( ebe-dede, ana-baba, kavim kardeş ve diğer hısım yaren konu komşusuyla ) birlikteliklerin çoktan hüküm ve anlamını gaydasıyla tepişip kişneşen yalnızlığına tercih etmiş yahut etme zorunda kalmaların kuru gürültüsüne ayak uydurmuş ruhsatsız bir nikahtan bulup buluşturduğuyla, devamlı kamçılayan toplumsal beyinsizliğin boyunduruğundan sürükleyip götüren saçın savruk kaçaklara sürgün olmaların organsızlaştırması depremiyle evini, yuvasını, ve sokağını kuruyor bu solucansı insanlığından vazgeçimli cayımm.
Topu topu iki saatlik çamur çığnarcasına boyutsuz bir denge kaybının sarhoşluğunda kendini göşterişin elden avuçtan çıkmışlığını savurup saçan böylesi evcillenmeler, sanki çağına uygun tüketim toplumculuğunun en karakteristik damgalanmaları gibi yalnızca ' şu günden şu günedir. Ondan sonrasına çöplüktür. Her devamında ısrar edeni siler, süpürür bir daha dik durup ayağa kalkamayacak yamukluğa zaten baştan zehrolmuş hayatını tümden zehreder ' ...dercesine belli zamanlık kullanımı oyun ve oyuncaklaştırmak üzeresinedir.
Bu yüzden her evlilik sanki karşılıklı birbirine madik atmanın asılsız gülücüklerinde hem sahte, hem de kullanım zaman aralığı kesin ve baştan tayin olmuş karşılıklı yarış, didiş, dalaş ve yıkım şifrelisidir. Ve bu isimsiz, cisimsiz yalnızca cenaze arabalığı şahane törenselliğin kendini sokakta bulduğu namahremsiz kurgu; aslında hiç kimseyi cürümüne davet etmeksizin en yavan ve en yapayalnız haliyle dayanıksız tüketimliliğinin cinnet ve ceza evliliğini hiç kimseyi bulaştırmaksızın dimdirek gitmesi gerekirken; aksine; eskinin ne kadar insan bunayıp bunaltan kabus türü lüksü, şaaşası, yortu ve tortusu varsa onu da yüklenerek, zaten kendi canını dünden yarına taşımakta zorlandığı 'kapısında Biz Evlendik' yazan sokak sürüklenmelerinin tenekehanesine taşınmakta hala.
Oysa sevgisiz hiçbirşeyin hiçbirşeyle güzellikler adına el tutuşup gönül sardırmadığını inkar ve ihmalle, bilmiyorlar ki, bu dangalaklıkta diz boyu kendi hayatını süslü ışıltılar ve kupkuru gürültülerin ayazından karartanlar; kendisiyle dahi yüzde yüz kabullü yüzleşmelerin isim ve cisim tanıklığına tanış oamayacak kadar kaçakta gizlide , ne kendidir. Ne bir başkası. Ne düne tanık. Ne yarına sözlü. Ne bugüne dünya evlisi. Ne sevgi mekan ve makamında hayatını doyumsuz besleyip, büyütüp, örgünüp, bakabilenlerden insanlık sahibi.
Buradan sevgili Atatürk' ün sene bindokuzyüzotuzüç de limitsiz bir zaman tanığı olarak içinde bizi de alan göz nuru, yürek yorgunluğunun kapısını çalıp yakından bakacak olursak :
Tarih bizi Cumhuriyet' le şereflenen bir onurla ağırlıyor. Kutlu olsun !..diyor ikinci satır.
Şu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak büyük sevinç içerisindeyim ( esaretten kurtuluşun onuncu yılını kutlama onuruna ilişkin )....diyor ikinci , ki bana göre Atatürk' ü hepimize sevgili olarak armağan eden en değerli satırdaki cümledir. Yani ben yeni; ve en gıcırından tek başına buyruk, şahınız ve padişahınız olan haşmetlü hükümranınızım demiyor. Sizden biriyim diyor.
Kurtuluşu sizinle ve sizden güçlenen kuvvetle başardık diyor yine aynı satırdaki vurguya Atatürk. Yani ben yaptım böyle şahaneleştik demiyor bugünkü Bop sahtekar sanallığı, satıştan kazandığını idda eden soyu tükenmişliğe sürüm piyasacılığı gibi.
Az zamanda çok iş yaptık ama yetmez yetmeyecektir tarih durdum ve artık bana yaşamak haram demedikçe ...diyor ve demeye getiriyor verilmiş ve daha da verilmesi zorunlu değeri sonsuz emekleri.
İlerleyip büyüyen zamanla ismen ve cismen aynı adım ayarlılığında yürümeyi geliştirmek mecburiyetindeyiz diyor onikinci ve devamındaki satırlarda. Bu değerliliğinse ancak; kültür, sanat ve bilgi sıralacıyla dökümanlı birikimlerimizi sürekli işler ve çalışır kılmakla mümkün olacağına işaret eden bu satırlar, kendinden kopmamanın ve geçmiş zamanların züğürt ve gevşek avuntusuyla gününü ahmaklayan kayıtsızlığına mahkum düşmemenin zindeliğiyle ancak vucut bulacağının teminatını veriyor.
Ve nihayet en sonuncu sen ismin cismine hoş ve hoşnut kaldıkça ne mutlusun diyerek bitirdiği satırlarda insanına saadetler ve huzur dilerken...Yine bana göre Osman bey ile Atatük Göktürk Ergenekon destanlaşmasından hiç farkı olmayan uyanışının ara kesitlerine yapılmış olan donuk ve sönük zaman kybına işaret edişidir sevgili Atatürk' ün.....yeraltı soğulma ve soyutlanmalarıyla insanlığından çıkan zır zıvanalığın uğradığı akibeti işaret eden ..ve özellikle de yıkımdan yıkıma sürüklenen kaçınılmazlığa uyardığı, otuzüçüncü ve devamındaki satır..
Şimdi bunun yanına ' Gençliğe Hitabe' yi de ekleyin...
Bütün kaleleri zaptolan...( yasama, yürütme ve yargı ) hükmünü elden aldırmış eşbaşkanlığın güdümünde;
Delaletle,
Hıyanetle,
Tepeden yığma ve cukkadan indirmelik Bop mudur...?
Evet' ten başka şık varsa çıkın söyleyin.
İnsanının en büyük zenginliği olan İstikbal ve Cumhuriyet...maymun maskaralara sepetlik midir...? Evet' ten başka elle tutulur gözle görülür şıkkı olan varsa çıksın söylesin..
Halen dünkünü daha beter azgın azman haramiler, bugünün Global savaşımından kendi kendilerini bütün insanlığa ve muassır medeniyetlere karşı zafer kazanmış sarhoşlar mıdır...?
Evet' ten başka şıkkı olan varsa çıksın söylesin...
Bu uğurda Türkiye canlı kalkan ve bizzat hedefteki kulluk kurban mıdır...?
Eşbaşkanlık makamının buyruğa kayıtsız şartsız tabi oluşunu görmez duymazdan gelip, Evet' ten başka şıkkı olan varsa...
Çıksın hak mevla aşkına ne biçim matrak manyaktır kendi olmayan yabanlılığını söylesin..!





 

Seyfi Karaca.......Mayıs / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca