Şiir Tutkusu

Menü

İklim Dönüp Güneş Vurana Kadar Kar Günlerinin Üstüne

Derken; ingin evlerde, yüksek odalarda; karanlığı üstüne giyinmiş gece yarıları tek tek ölğün ışıklarını çoğu naylon çekili pencerelere yandırdığında, uzak dağlar yamacından kopup, sancısı tutmuş sıdalara kendini azad etmiş poyraz uğultularıdır.. kapıların kol bekçisi köpek sesleriyle karman çorman olup, bir uctan bir uca yerin ve göğün kulaklarını çıııın çın çınlatan.
Bu; duvar komşulukları birbirine bitişik içerlere çekilmişliğin, dışarıları kendi hırçın sessizliğine koyan dipsiz ve kol kucak gelişmeyen ulu ortasından geçen seyrin..
Kar beyazından buza kavil kesmiş gizlerle, sımsıcacık, kıssalı hisseler  düşümlerini cömertce her kapıya bıraktığı armağanlarıdır.
Ve o pay biraz biraz, pompalanmaktan göğsündeki papucu iflahı kesmiş, iğnelenmekten göz damarları hurdalanıp helak olmuş gazocaklarının üstünde, bulgur bulamaç kaynattığı ala mavi ateşine düşer; duvardaki ya bir islimli çıradır o hisse; ya kulpu kopuk fener, veya ispirtosu bitti bitecek löküs.. ya da dilinin ucundaki ateşi yarıya kısılmış aynalı lambalar..
Zeminle tavan arasını ahengi darma duman deliliklerde yaldır fıldır elelesiye dönerken, az ötede, bir yanda da yaktığı kütükleri köz etmiş ocaklarda ıbrıklar; yunacak kap kacağa ve yatsıya yetişecek olan vakte abdestlik sular ılıştırır...yani...bir tarafında da patatesler közlenirken.
Niye yorulduğuna ancak kanaat getiren yaz günlerinin köşe bucakları çekip getirip kıt kanaat öğünlere yığan sütlü; sütlaş,tarhana,madımak,arabaşı,erişte..
gibilerle; mabeyinlere çerden çamurdan dünya dolaşmış ayakkabılarını bırakmış horantalar; nasibinde ne varsa çal kaşık yanyana oturup, yüzyüze sofralanırken;
gönülleri insan sevmekten dert görmeyen ev kadınlarının kollarına kolçaklar takıp aktaran dönderen fazlaca sevgili meram bağlarıdır.. iki kaşın arasında hamaratça,yürek ateşlerinden pişirip kurtarıp sundukları asideler; un helvaları, dorak yoğurduna özenmiş bekmezli sahanlar,ağızlar, hespirli çedeneli kavurgalar, sızgıt dürümleri, katmer yaşık demeden..
Sulusu, yavanı, ambardaki zahireden; kıl ipliklerle üstü deriyle kapaklanmış kış kayıntısına ne varsa çölmekten, küpten sandıktan; biri götürüp biri getiren hatır gönüllülüklerle; tuzlanmış turp, çillenmiş pilit, pürlenmiş pürçüklü;hararda tadı zirveye eren saklı ayva,asmalıkta kırağılanmış üzüm ve güz armutlarıyla....
Bıldırki yaz sergilerinin, avlusunda- damında kurutulmuş elması,eriği,iğdesi, dutundan...
Üst odaların kapı ardlarına asası , mes ayakkabısı, akülü radyosu,duvarında yadigarı siyah beyaz vesikalıklar, doksandokuzluk tespih,sarkaçlı saatleri meskenine mahsus sıcaklığı kılıp gıcılayan sobaları;
Alt zeminliklerde konusu komşusu, kavmiyle gardaşılığı başbaşa vermiş tandır obalanmalığını bahaneleyen toplaşıp koyullaşmalar,çok fazlası ancak iki adamın yan yana yürüyebildiği zor bela açılmış çığırlardan, sırtı çatır çatır katman tutmuş karla kaplı esme ayazların esik ve kovukları yığıp yostuğu baştan sona beyazlıklar içerisinde, çocuklar hingilim halay " Aç kapıyı bezirgan başı" diye diye, düğme deliklerine ip bağlayıp vızırdaklar çekerken..
 Bulutsuz geceleri pırıl pırıl yıldızlarla donanmış bir vaktin kendini ilk şafaklara koşulsuz teslim edişidir; kapılardan gıcırtılarla gecen ayak sesleri, yatsı namazından sonra birbirinin evinde ve odalarında can şenliğini tellendirmiş  ve hemen de sabaha göresi gelen; halden haber verip, halinden  havadis sormalarıdır, insanının üstüne dilim dilim pay olmuş bu hisse.
Çünki, iklim döndüğünde, gün vurup ılıman yeller estiğinde ağır adımlarla eşiğe duvara sinen duldalar; ağılda meleşen körpeye, day durmasını savuşturmuş yeni doğdu yavruya ve o kışı da atlatmış gayrı ihtiyara artık dar gelecektir , damlarında silindir taşlar yuvarlanan evler ve odalar.
 Navruzla, çiğdemle, kengerle...Yepyeni bir zamanı gözaydınlayan ve türküsünün peşi sıra yana yıkıla eriyen karları gıygıtı keman çalarak önüne katıp, başaşağı akıp giden zamanın peşine takılan..Yine o çocuk kadar aklı sırasınca ve  yine o insan kadar aşk üstüne aşk seven yüreğiyle..Kapı önlerine kül saman saçmış.. Çal, çamur , toz ve toprak içinde ve sevgili sılasındada; serçe, turna, kurt , kelebek;  dere , bayır, dağ, ve ırmaklarların iz ve ayak uyumuyla yine..
Silsile sağnaklarına tutulacaktır gözünde gönlünde cemreler açan baharın..
Heeeep de aynı sevmişliğinin ortak dünyasındaki,hani eli hep yüreğinde gezen benim diyen insan olup ve  heep de, hatırı unutulmazların, yaşama sevinciyle.
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
5.00/5 Toplam verilen oy : 1
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca