Şiir Tutkusu

Menü

Hayatın Üstünde Kalan Hatırla

Geceymiş....
Cebinde meteliksiz ve cıbıldak, milyonlarca kalabalığın sırtına evler yüklediği bir şehrin büyük parkı yanında sahipsiz bir zamanı sürüklüyormuş ağaçların bile karanlıkta kayboduğu sıralarda.
Çimenlere su sıkmaktan yorulmuş fıskıyelerin olduğu yere yaklaşmış ki tam.. kulakları yorgunluktan aşağı sarkmış, gözlerinden halsizlik akan bir köpek çeniltisi siiim sim sim sinilerken..Gidip bakayım demiş ne haldir. Fakat birden zırıldayan klasik kemanlı bir telefon sesi..!
Biliyormuş ya kendinde telefon yok! Ee etraflarda da kendisiyle iki eden yorgunlardandan başka kimsecikler yok..
Yaklaştıkca gecenin öteki yabanına anlamış ki telefon sesini boynundaki tasmasında taşıyan köpekten gelmekte.Bir an Alp fıçıcıları aklına gelmişse de..hani şu karda kaybolanlara bulduğu zaman üşüyüp donmasınlar diye boynundaki bağlı fıçıda konyak taşıyan muhacir kılıklı köpekler..bu bahar ortasında, bu koca şehirde ve bu meteliksiz parkta olduğunu anlayınca silkinip sıyrılmış hemen düşüncesinden.
Uzanmış almış telefonu.
' Alooo...! ' demiş öbür taraftaki ses
' Alooooo kim olduğunuz hiç farketmez. Bu köpek ikide bir kırar ipi geziye çıkar. Sonra da evi bulamayacak uzaklara gider bunaktır . Burnu koku almakta artık güçlük çekiyor. Geri dönüşü çok kere dışarda sabahlayarak geçirdi. Kolayca kaybolur. Ben ise yaşlı ve yerinden kalkamayan sahibi durumundaki şu halli ihtiyar. Evim şu sokak, şu cadde , numara şu..Bulan her kimsen kaybımı getirmen halindeyüz kaat çaşışır.'
'Ulan şansa bak..! Demek hayat bu kadar ucuz yolla insanın ayağına geliyor ' diyen sevindiriklerle hemen bulduğunun ipinden çekip sürüklemiş. Dakkasında şehrin öte ucundaki tarife uygunluğu birden bulmuş hikayenin meçhulü.
Yolun bitimine yakın semtin koskoca evsiz ağaçsız alanlığına vardıklarında ilerdeki ışıkları yanan evlere doğru elinden kurtulan buluntusu, ipi kırdığı gibi dip diri kesilip anında soluğu karşıyakada birden almış.
Aradan bir on...yahut onbeş dakka sonrası kendisi varıp..zile basıp...ayakları üstünde zar zor duran kül benizli ihtiyar kapıya çıktığında titreyen ellerinde dengesini bir türlü tutturamayan uzanışla
ve anca ses tonu kendinin duyabileceği cılız bir ifadeyle
' Al ...! ' demiş ' şu elliliği. Sakın niye yarısını kestin diye sorma..Çünkü yolun çeyrekten fazlasını zaten köpek sana ihtiyacı olmadan kendi geldi. Yaşaya yaşaya alıştık nasıl olsa. Sana güle güle ' demiş kapıyı meçhul hikayenin yüzüne kapamış..
Radyo kaberesinde bir ikindiydi ayakkabılarımdan bağımı çözüp, leyleği havada gördüğüm günün erken yaz habercisi topraklarında zamanı yeni ğöğçeklenen yeşilliklerle demleyen yele-güne karşı dinlediğim.
Dumanı tepesinden çıkan park halli kırık direksiyonlardan elimi kolumu salayarak, yüksüz bir vites boşluğunun ara genişliğinden zamanın kara asvaltlar rehineliğini umursamaksızın doğduğuna sevinen otlar kıyısındaki küçük su şırıltılarına ortak müzikler kata kata..
Bir karıncayla bir salyangoz .. sessizliğin iyce yoğunlaştığı şose bir yolun çalı dikenli bir yerinde karşılaştık. Selamlaştık. Hayatı sorduk soruşturduk karşılıklı hal hatir yoklaştık..Sonra o kalan hatırla herkes kendi yolunaaaaa akşam kendi evine...

Seyfi Karaca.......Nisan / 11
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca