Şiir Tutkusu

Menü

Hayatı Karalanmış Seyir Defteri 1

" Körolasın demiyorum, kör olma da gör beni..! "
Hani bu ve benzeri söylemlerinden dolayı, eşkoşumlu lafazan sözleşimeler üzresi ortak bölüşenler paydasında paslaşarak, yoksulcalar kümelemelerin kalp ve kafa uyuşumunda YEŞİL SOSYALİSTLER diye adlandırılıyordu yakın Türkiye siyasi tarihinin Akıncı-Mücahit ve Milli etiketinde yaftalanmış din eksenli tarikat ve tekke bezirgancıları.
Deseydi ki Nedim :

" Erişti nev-bahar eyyam açıldı gül ü gülşen
Çırağan vakti geldi lalezarın didesi ruşen

Çemenler döndü ru- yi yare reng-i lavü gülden
Çirağan vakti geldi lalezarın didesi ruşen "...

Cemalettin Uşşaki diyecekti ki ona :

"Hakkın yolun arar isen dilde nihan içindedir
Andan nisan arar isen her bir nişan içindedir

Onsuz değil arz-ı sema, onunla doludur her ara
Zannetme bir yerde ola, ol bi- mekan içindedir.."

"Körolasın demiyorum..."
Böyle bir avaz estirip duruyordu bangır bangır bangır Türkiye baştansonasında şu günlerde, küplere binmiş kılıç keskini öfke kabarmalarını zor yöneten çiğ çığlık bir ses...oldukça heveslisi çok, laçkası yalama, kullanımlığı oldukça uygun basın- yayın yaygaracılığının çığırtkanlığıyla duyduk duymadık kimseler bırakmaksızın.
Demedi miydi ki oysa üstünde geçmiş zaman demlisi şiir sahibi Esad Efendi :

"Sevdayı aşkı şam-ı gariban sanır gören
Dağ-ı derunu şem-i firuzan sanır gören

Aşk sevdasını gariban gece sanır gören
Ağrıyan gönül yarasını yanan bir mum sanır gören "

"Körolasın demiyorum..."
Öyle bir bağırış bağırıyordu ki sesin sahibi...Duyanın vay haline ! Kendi dışında herkesi kıran kıranaların meydanına davet eder gibi...'Kimseniz ve her nerdeyseniz çıkın..! Atışalım, tutuşalım, itişelim, yenişelim...El mi yaman, devletin tepesinde oturma mülkünü ele geçirmiş bey mi.. ? Kapışalım, görüşelim ' edasıyla poz kırarak; öyle bir bağırıyordu ki sessizliğin fırsatçısı sesin sahibi..
Türkiyenin çok değil bir otuz yıllık çağırsan duyacak yakınlıklı siyasi tarihinde Sol kulvarlı Sosyalistler ; ' Sömürüsüz ve eşit paylaşımlı bir dünya için üretilen herşey herkesindir ' derken; Milli-Mücahidin –Akıncı -tarikatçıları da ' Hiçbirşey insanın değil, insan dahil herşey Allahındır ' diyerek birbirlerine çaktırmadan göz kırpışıp hovardaca kaçamaklar aleladesinden ortak zemin buluşmaları kuytuluyorlardı göz ve gönül yakınlaşmalarına.
Ve bu suni kurgu kaburgası üstüne ikisi arasında biraz ondan biraz ötekinden kopardıkları kullanılmamış numune parçaları oranında, artık gün nasıl gerektirir, gündem ne gibilerden ihtiyaç duyarsa ona dair Milliyetçi –Serbest Liberoş Etnik ve Mezhepsel Muhafazakarlar da çok süslenmiş bataryalı bebeklerin etek boncukları gibi bu kafadarlara ilişkilenip şangur şungurluk etme hissesi boşluğunu dolduruyorlardı kuru gürültülere pabuç bırakarak...
Bütün bunların dışında kalan ve hepsinin ortak mızrak mesafesinde düzensiz nizamlardan hedefte tutulansa, padişah kulluğundan azad olmanın lafa söze sığmaz kendi insanlığına ait vatandaşlığa ermek özlemine yurt sunan 'Fikri hür, Vicdanı hür, İrfanı hür ' ulusalcılığı temelinde sevgili Atatürkün TÜRKİYE CUMHURİYETİ adlı güzeller güzeli ülkesi vardı.

Demişse ki Ezheri :

"Fırsat el vermişken vakti ganimet bilelim
Ömrümüz hasılını mühr-ü muhabbet bilelim

Her deni minneti çekmeyelim nefse uyup
Düşüklerin minnetini nefsimize alçaklık bilelim "

Demişse ki Sadettin Mustafa :

"Sen kendini ne sanırsın ey zalim muhabbat
Kalır mı sana bu dünya musallat

Zevali yok mudur böyle devlet gününün
Sabahı yok mudur bu mihnet gününün "

Demişse ki Mevlana :

"Bağı çöz; hür ol ey oğul..!
Niceye bir gümüşe, altına bağlanacaksın ?
Denizi bir testiye döksen ne kadar alır ?
Bir günlük su ancak
Yüzünü göremiyorsan aynada, yıkanmamış kirdendir
Çünkü elbisesi aşktan yırtılanın
İnsanlığı hırstan ve ayıptan tamamen arınır "

Demişse ki Emre Yunus :

"Sufilere sohbet gerek, ahilere Ahret gerek
Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni "

Demişse ki Ahmet Eflaki :

"Her kim kime bir nefes aşkla selam söyleye
Gönlü ulaştı hakka, canda mekan eyledi "

Demişse ki Ahmedi :

"Yari diyen gerek, kim ola gayrden beri
Cananı isteyen kişiye terk-i can gerek

Cevre kıla tahammül eden yari arzu
Sabrede hara her kim, ona gül-istan gerek "

Demişse ki Zati :

"Bu arsa-i cevlana merdane olan gelsin
Şem –i ruh-i canana, pervane olan gelsin "

Demiş se ki İbrahim Dede :

" Gem mi vardır bana, kim yari şiar eylemişim
Gönlümü haslet edip, hane-i yar eylemişim "

Demişse ki Fuzuli :

"Saçma ey göz aşktan, gönlümdeki odlara su
Kim bu denli tutuşnda odlara, kılmaz çare su "

Demişse ki İshak Çelebi :

"Her belaya sabrederdim, mihrat-i yar olmasa
Yar cevri neyleyeydi, Ta'n-ı agyar olmasa "

Demişse ki Ahmed Sarban :

"Cismi canın sırrını fehmetmeyen avaredir
Gerçi aşıktır, veli cananı bilmez kandedir
İçmeyen vuslat şarabın yar elinden dembedem
Benzer ol mahiye kim, ummanı bilmez kandedir "

Demişse ki Nevi :

"Bela dildendir, ol dildar elinden dadamız yok
Gönüldendir şikayet, kimseden feryadımız yok "

Demişse ki Eşref :

"Çektiğim Cevr-i Cefaların sebebini sorma
Deme kim bad-ı hava menkabe tellal budur
Hapis ile, sürgün ile, ömrü geçer
İşte Türkiyede şair olmanın hali budur "

Demişse ki Mehmed Muhyiddin :
"Zahid bizi tan eyleme, hak ismin okur dilimiz
Sakın efsane söyleme, hazrete varır yolumuz

Erenlerin çoktur yolu, cümlesine dedik beli
Gören sanır bizi deli, usludan yeğdir delimiz "

Demişse ki Ümmi Sinan :

"Gülden değirmen döner, anın ile gül öğünür
Akar suyu döner çarkı, bendi pınarı güldür gül

Gül alırlar gül satarlar, gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar, çarşı Pazar güldür gül "

Hayır...Ne gülü gül ile tartan var, ne de güle bakıp; güzelliğine hayran olup, çarşı pazarı gül suyuyla içe sinesi hayat ortaklıklarına yaraşır ve yakışır bilerek gülden; gül terazisi tutan var.
Ama turbo-jetonik, adı yüzyıl yolsuzluklarına karışmış çuvallarca insan inancını; alın terini, yoksul özlemlerini binbir suratsızlık kılık kıyafetiyle sinsice en namahrem mekanlarda bezirgan eyleyenlerin özel Yuro-Amerikan fiyakalı atölyelerinde kendine umut bağlayanlara göstere göstere insanlığını çürüğe çıkartıp, onun bunun ıskartalık işleri için "Eşbaşkanlık" güdümlü kumandalılığını kendine yedirtmekten fırdönen bir çarkı bozuk Çarşı-Pazar yok değil..!
O çarşı - pazar ki;
Taaa hakkında çoktan işleme konulmuş yolsuzluk dosyalarını hükümsüz kıldırarak,
İnsanını hiç yerine adeta ahmaklayan bizzat yolsuz-yoksul ve diğer dingaladan yalnız başına çıtı çıkmayan üç sessiz "Y" nin palavradan üstüne gideceği iddasıyla toplumu ayakta uyutarak.
Şimdilerde bir bir yine altında Yuro-Amerikan Bop parmağı olduğu açıkça görülen kullanım vadesi bitik ve plan proje dahilli kimi başı buyruk kralların tepetakla edilişi benzeri...
Kimi Lui ve Antonetti gibi deeee insanının ne karagünler sefili olduğundan umuru duymayanlar akıbetine uğradığı örnekle geçmişten...
"Aş-iş ve ekmek istiyoruz" diyenleri gazla-dumanla-.. ve insanlık dışı her yollu şiddetle darmadağın etme sapkın saplantılısı global boyunbükülüsünden artık toplayan bezirgan bir Pazar...
"Bu büyüklükte güç ve kudret sahibine ters gitmek bunaklıktır, Yuro-Amerikansız zırnık hayatta yol alınamaz " piyonu sahtekar pegamberlerin insanlığı kombine bedavaya biletlediği gösteri sahnelikli bir imanı dini iblisleşmiş kula kul bir pazar...
"Kör olma da gör beni...." diyenden..."İnsan dahil herşey Allahındır" diyen bir taraf, "Eşitlik, özerklik, kardeşlik özgürlük..." diyen öbür tarafla aynı kimyada demirleşip Yuro-Dolar'ın iki yüzlülüğünü tamamlarcasına 'bu insancıl' kafayla bir yere varılamayacağının hükmüne çarkederek, hususi teknik-teknolojik köşedönen memuriyetlere kendilerini cebine yövmiyesini ödeyenin kapısında işbitirenden sıfırlattırıp..
Arada Milliyetçi-Ayrılıkçı unsurların katkı sunan harcını topyekün karman çorman ederek...
(BBp...BDp ...sol yap.. sağ yap ..tos yap..direk çak.. filan komplece)
Şimdisi teker teker tacı tahtından olanların hayatın bütün görünen alanlarında kendilerini hem kral ilan edip, hem mutlak tanrılaştıranların boy boy afişlerinin posterlendiği gibi," kör olma da gör beni " diye bağıran bu ortak paydalıklar kalabalığından tekilleşen bir ses...bağır ha bağır...Sanki ondan başka meydanda görünen duyulan varmı ki..?
Ve Hasan Hüseyin...
Demek ki eksik ; demek ki ziyan ...Her ikisi de değilse eğer ve yerini bulmamışsa yazmışsa ne yazmış..demek ki fasa fiso yazmış Hasan Hüseyin...
Eeee laga luga niyetiyle uğrunda yazıp söyledikleri yüzünden Eşref'in dediği gibi..."bizdeki bedel budur" hapislerde yattığının sonrasında yine aynı eller tarafından özel ödüllerle şirincelemesine itirazı yoksa birinin...Bütün yazılan ve söylenenleri elbette zamanla ödülleyenlerin laga-lugasına malzemelik edecektir .Bu haliyle en yakınını bile farkedemeyen ..Doğrusu acıdım Hasan Hüseyine...
Ve şiirin sonlarında bir yerlerde geçen.."Ekilir ekin geliriz/ Ezilir un geliriz/Bir gider bin geliriz..." lerle biten gelecek günlerin öngörüsünde...Demek gelmekten kasıt..Aş ekmek isteyenlerin üstüne hışım yağdıran güdümlülüğün dilinde günü idareten oyalanmalıklarla olacakmış...Hasan Hüseyine bir kere daha acıdım...

Oysa ne diyordu Tevfik Fikret...:

"Büyüklüğü biraz ağır da olsa hazma zararı yok
Gururun ihtişamı var, sirur-i intikamı var
Bu sofra iltifatınızdan işte ab-ı tab umar
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bu kanlı lokmalar
Yiyin efendiler yiyin bu han-ı can feza sizin
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin..."

Bu yazı sanırım konu büyüklüğü sebebiyle bana bir kaç kağıt daha karalatır diye düşünmekteyim. El değdikçe sevgili kalemim...elin yüreğime değdikçe....


Seyfi Karaca.........Şubat / 11

 
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca