Şiir Tutkusu

Menü

Hayata Göçebe

Kendini hiçkimsenin senin içinde huzurla kabullendiğiyin dışında bir yere mıhlamak zorunda değilsin. Hem zaten...Çıkıp taaa şuralara kadar gelmişsen, belki inanamadığın kadar büyük özlemlerle sen olmaya can attın ve öyle doğdun.
Annen seni severken, her seferinde bu kaçıncı çilem diyelere koymadan kendinden hiç kimselerin akıl fikrine sığmayacağı kadar eminellerle güvenli hayat toprağını, sana kolaçan oldu kıyassız seven.
Besledi...büyüttü...hani o herkesin ezberi olan kolayca söylenip koskoca bir ömür isteyenlerden, kucağında can yarım diye bağır bastığı sen diyen güzeli.
Annen..
Dünyanın daha hiç şiiri yazılmamışı..Hiç bir sesin müziğine sığdıramadığı, hiçbir elin uzanamadığı yücelikte ve hiçbulunmamış temellerden yapılmamış burcu dağların gülistan kalesi...Annen, kimselerin söyle söyle yaz dilinde resmedilmeyen söylencelerin sevgili anayurdu...Aşkın ilk kucağı annen...
Sen güzeldin zaten, anneyin kulaklarına yaşam boyu senin izinden sürüklenecek olan sen adlı masalın çalkatıklarıyla desteleyip besteledikleri cevherlerden sen, anneyin sana eli değip dokunduktan sonra kendinden daha da güzel...Aç günü de oldu anneyin açık ve yalnız günü de.
Ama acısı sana değmesin diye kendi hayatını bir kenara koyup çıplak kanatlarını yelin güneşin uğruna gererek, bütün gücüyle seni sarınıp aştığı her zorlukta hayatla nasıl başa çıkılırın yolunu belleti sana. Onurlu, sevecen, paylaşılabilinirliğin birden binbir dilimiyle. Annen...
Her çıldırışında sanki tersinden yeryüzüne ayak basıyor gibi çoğalan nufusuyla yüreğinden zulum bıçaklarına doğranarak azalan insan sevgisizliğinden...Yarım buçuk da olsa bir fiske uğramasın diye gül yüzüne, yürüyeceğin zor yollara, çal çığır oldu annen.
Oturacağın dünyalara toprak, ayak basacağın hayallere yastık başı uykusuz nöbetci, uzaklığına yangın ve hasret....Annen..Bittiğin güldallarında seni seyre doymayan kendisi gülistan, herkes gitti belki zaman zaman hayatından, konusuz komşusuz kaldı, ..Ama seni gücünün yettiğnce kimsesiz ve komşusuz bırakmadı annen..
Ve sen bunca emeklerden büyüyen dünyanın güzel konuğu,
Bil ve inan ki, kimsenin hayat heybesinde dilediği anda toprağı tadında tadımlık turuncuları yoktur ki kışı yaza, hazanı bahara dönüştüre diledikce.
Bu yüzden hasreti çekilir olmayan eksik şeylerin, kara- beyazı, sıcak- ayazı, kış- yazı...Yer- göğü, gece- gündüzü, erkek -kadını, insan insanı....Özleyip dileyen herşey bunun için burdan yolalır. Çünkü hep eksik kalan yanıdır hayatı yerinde kımıldayıp edinmeler için çarkını döndermeye cezbeden.

Eder ve doyurucu şeylerden doldurmalısın bu yüzden sana luzumlu ve yolboyu yok yerelerin yükünü taşımayacağın heybeler gözünü.
Senle başlamayacak hiç bir hayatın ne önüne ne ortasına koymamalısın kendini..Ortasına hele hele hiç; çünkü bu seni diyetle yaşamaya köleleştirir. Çıkamazsın işin içinden.
Kimselerin lutfuna ya da acımasına ya da merhamet duygularına terketme varlığını. Çünkü kalbin ve beynin hiç bir hayatı kendinden ne çok yücelten ne de alçakta görenden büyümüşlükle sıhhat ve afiyetteyse, kendine yetişkin bir insanı nasıl olsa gidip bulacaksın.
Bu yüzden kimsenin hayatı kimseden daha değerli değil..Yani herkesin ki aynı kıymette olduğundan, bütün perdelerini kapattıysa gün...çık kendini çal oyna. Çık, o çok istediğin ve özlemlerle dolu olduğun şeylerin odunu ocağını yak, dahi elindeki şuncacık alazlı mumdur.Gönlüyün sultanıysan daha büyük ateşleri zaten hiçbirzaman sana yetişmeyen uzaklarda bulamayacaksın.
Başkasının tekdüzeleşmiş çıldırık salon alkışları yerine kendine saygıyla selam vermen yetecektir kıymet biçtiğin hayata.
Şu pis bakışlı kuzgunlukta hele hele, herşeyin ille kazanmak ve asla kaybetmemek acımasızlığına terbiye ettirildiği kafeste, kim seni hangi alkışa aferinlerse belki cellat bıçağını da yanında taşıdığını hiç aklından çıkarmaman gerekir.
Sesi bir birinin sesiyle çarpışan tahammülsüzlükler günündeyiz. Unutma, yitik yüzlerini aradıklarının bile farkında değilken basıp giden eyvallah..
Sığmıyor artık yere göğe...çığ gibi düştüğü çukurlarda boşluk büyüten ustalaşmış uçurum....Roket kuyruklarında bir taraftan ölümün sabrını sınıyor, bir taraftan da uzayın zindanlarını boyluyor...Yeni model insan peşi...Ceset izlerine basa basa..
Kendi öldüğünün bile arayıcısı olduğunun farkında değil. O çok totemli bağlılıklardan kurtulmak zaten böyle sıtkından sıyrılmışlığın harcı değildir de; kendini aşıp hayatta olduğunun kendine ait ve yaşama karşı sorumlu olduğunun bilinciyle hayatı dinç ve diriliğe kabul etmek.
Zaten canın yufkadan yürek bir yudum soluktur bunu da sakın unutma ! Kıymetini bil ne hassas şeydir kalp diye her damarında sonsuzluğun ağırlığını taşıdığın.
Yani insan insan içindir burası tamam da..kimseye de hakkı olmayan lutfu ve tevazuyu gösterme çünkü, ondan sonrası salaklıktır. Ve yeryüzünde çok da değildir peşin salaklığı fırsata dönüştürmeyenlerin parmak sayısı.
Bil ki, sana bulaşmış bir hayatın iyisine kötüsüne ya hedefiydin veya sebeplisi. Bu yüzden tedbirli ve tedarikli kullan elinde ne varsa...Dönmekse bile niyetin belki inmeye yeter veya yetmez çıktığın merdivenlerin müddeti;
Hayatın her yoluna inişinde kapıda da kalabilirsin...Işıklar sönmüş, pancurları inmiş de olabilir anahtarını cebinde taşıdığın evin...Yani bütün bunların hepsi hayata dairdir ve üstesinden geldikce hayatında bizzat kendisidir...Birgün...
Birgün...Seni süsleyip püsleyip sokağa beğenmedikce salmayan en sevdiğin ayna başkalarını dolduracaktır cama çerçeveye unutma...! Hazır tut...Hem yolcuydun, hem de hancı..
Güzel yaşamaksa uzun ve cakası bol forslu olan değil...Kendince ne kadar özel, güzel ve sevgiliydin...Bundan ölçmelisin kimsin ve nesin unutma !

Seyfi Karaca........Kasım / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca