Şiir Tutkusu

Menü

Gözden ve Gönülden Sapıtmaksızın Hayatı

Ne demezsin...Hem
de ne Ne..?

İnsanını, kendini
dalgaya ve oldu bittisine getirmeden, canı gibi değil hakikisinden canı bilip;
göz kulak olsun...öyününü tayınını düşünsün..eksiğinden gediğinde haberi
olsun..

Nefesini diri
tutsun; neşesini daim etsin, huzurunu sakin kılsın, varlığını şerden korusun, darlığını
mümkününe kazansın, hürlüğünü başeğmez; onurunu güvencelerde...dirliğini;  eş, dost, yar ve yarenle..

Et dedikçe et,
süt dedikçe süt, gezme tozma dedikçe hay hay ...Müzik dedikçe istediğin
makamdan ..Mektep dedikçe al sana kitap al sana mürekkep..al sana okka öşür..Merak
ettikçe ilim, heves dedikçe bilim , geçim dedikçe gülüm balım..

Hayaledip  canı çektikçe açıl susam açıl..Yüksek engin;
sıcak serin, uzak yakın, ayva değilse nar...Deniz değilse göl..Kayık değilse
vapur seferi..Kuzu kebabı değilse levrek..Şura değilse bura, güney değilse
kuzey..Hem tavında hem güzel...Aynalı körük değilse... dıngırdaklı paytonla...

Hem de ne
demezsin; boş lakırtısı dişini dişine çaldıkça üstünde dil sürçüp, pörsüsünde
kopuk teller ayıkladığı nakarat; eğer insanını kendi başına oldu bittilere
getirmeksizin, sahip çıksın ve layıkıyla yaşasın veya  yaşatsın diye hak tayin etmişse ona sunulmuş
olan hayatı..Elbette üç masallar nezdinden biri değilse bile, yukardaki
diyenden arzeylediği...Mutlaka birinden birini alnını akı, annesinin sütü,  gibi isteyecektir.. Ammmmmmaaa

Lakiiiiiin..

Ammma ve
Lakiiiiin.."Bileğinin hakkıyla" diyedir ki, bahsi ebeden geçen
mevzu...

Her masalın
herzaman, bilirsiniz perileri cinleri felek yarları falcıları yıldız
tercumanları olduğu kadar, öcü-böcü; kurt postuna bürülü canavarları da
vardır..A be papucu kırmızılı kız..

A be  altın yımırtlayan kazını haydutlara kaptıran
oğlancık yaaaaaa....

İstiyenin bir
yüzü, istemeyenin binbir suratı nasıl solarır babından..Her istediğine de
isteyeni  nasıl ulaşmıştır kişi kendisi
bilecek elbet..

Elbet hayatına
gelen her kişi, bereketi sonsuz ve  mavisi;
alı, türlüsünden türlüsü, sevgili mi sevgili şu dünyanın ona; hiç kimseyi
kimseden ayırmaksızın elini, kolunu, döşünü, bağrını, kucaklarını   esirgemeksizin sunacağı kısmetiyle geliyor...Ammmmmaaaa...

Lakiiiiiin....

Ammma ve lakindir
ki..o öcü-böcü-canavar mı canavarları yok mudur...?

İnsan pozu ve
postunda hani...Azan..Sapan.. Hiç ara veremeksizin katliam ve kıyımlarını
ötekinin üstüne ana sütünden öte hakkı olan ve et; süt, halkalı şeker, kaynamış
yumurta,  tandırlanmış baldırcan dürümü...gibilerini
 bile kişisine çok görüp.....

Ne canavarı??? Azgın
ejder ne..? Tırıs kalır.. Yani o insan dilinde karşılığı olmayan liste dışı
yaratık..Bu yavan yaşıklarda zar zor yaşamamına tutunanların tüm soluk alan
nefesini sıkboğazda cinayet üstüne cinayet cezbedip...Evleri; çarşıları, ibadet
yerlerini, oyun dalgını çocukları...Bitmediyse; yani hızlarını alamayıp, ortada
da hiç birşey bulamamışlarsa, eğlencelik olsun; vakit geçsine ..Altı üstü linç
edilmiş ölüm ortası bir mahli bir yolundan öbür yoluna geçen sokak köpeklerini...
(Irak ve dünyanın ona benzer tüm çırım çığlıklarında gün ve gün insanlığın
unuta yazdığı kendi kaderine terkedili zalim ve zulümleri gibi)   tank ve
tüfek atışına tutup..Doğanına doğduğunu pişman eden...Ne canavarı be ne
canavarı.....?? İsmini biliyorsan sen söyle..

Başında dönme
dolapları suya çeviren aşağı bağların salkım üzümlerini; al yanaklı kızların el
sürdüğünden rengini alan sabah seherinde bile, tek başına sofralığa tadı tuza yeter
domateslerini, bulut rengi hakikatli can eriklerini, yarısını yere; yarısını
çalılığa, yarısını çağıl çağıl şeker şerbete akan derelere serpip saçan ve vakti
erenin dalına ağır geldikçe kolunu kanadını tuttuğu dallardan bırakan dutu;
elmayı-armudu...kaysı ve allah ne verdiyse toprağında..Ektiğinden biçen...

Yükünü dar
yollara ve zorlu yokuşlara sürmeden evvel; illa çulu kolanı; kendiri kayışı,
arpası torbası, sırı sıpası..Bütün bakım edimleriyle beraber; sırası mutlaka
düşecek olan Büberhasanın aşağı pınar yamacındaki çınarlık söğüdünde asılı halkada
nallarını tazeleyecekti..onca bağları günde kurutup gölgede eğleyen..boğazlayan
pazarına küfeleyip heğleyen .... Menteşelinin..Kuşçulunun...Acırlı; Alabaş,Taşan,
Hırka, Mollahacı'nın merkep yada katırları ...değil mi.. ???...Yaaaaaaa...

Sonra ne
olacaktı...?

Cört  cört cört çekip; tava getirip,  tezahürat yapıp ...."Hıııraaahoooouuuuu..!"

Diye diye yük
altındaki kervan katara..HİÇ GÖZÜNDEN VE İZİNDEN SAPITMADAN yola konulmuş
güzergahı , dengesindeki yükü..Hiç canavara manavara uğratmadan..

İster gecenin
dipsiz kuytularında , ister gündüzün fang fang ıssızında kuzey güney bilmem ne
kuzgununda...İster delici melankoli çalan ay parçası gümüşlü sima; ister
insanda ne akıl koyan sevgili gül burcu..ya da sermest eden güzellikte bir akıl
çelimi çıvgın..herneyse ve her ne sebepse ansızın esrarı büyülü mü büyülü...Yoooo...Yok
öyle yooook..!

Üstüne vazife
almışsan katır güdüp, yükünü  kervanını
can pazarına karşılığı hayat bulsun..Ev olsun..Ekmek olsunun..Hoş hatırlı gönül
sultanı ve hoşbeş içinde muhabbetse eğer aşk denen mesele..Yok öyle gözden
sapıtmak  zamanı ....Cört cört
cört..."Hııırraaaaaahoooouuuuu..!" dur öyleyse o durumda müzik ve
tiyatro..

Ya bir de
sapar..Sapıtır..Cici- bici..Öcülerin hokkabaz dönderen şıngırdaklı tef
çalışlarına kanarsaaaaan ...Sen sağ... yükün selamet..Aldın davayı ve buldun
öyleyse belayı..Sen oldu bittileerin acılı usturalarında inim inim can çekişme
bedellerine hayatını takas ededurursun; sahipsize kalan kervanınsa ilk
rastladığı kangal dikeninin pembesine aklı hayali kaptırır..Yıkar heğini,
küfelerini, hevengini çalılığa...

Bunca laftan
sonra dilimin ucundaki ne mi dir..?

 Topu topu özü kuyusu bir çifttir.

Oda şu ki;  bizden evvelkiler, göğün yağdırdığını,
toprağın bitirdiğini kendi insani emek ve alınterlerinin tertemizliğini de işin
içine katarak, hayatı iyi ya da kötü; ama illa edindikleri insanlığı hiç
esirgemeksizin  bize kadar taşıdılar. Bizim
şansımızda zaten çok çok dahasına karşılığı hiçbiryerde, hiçbir koşulla
ödenmeyecek bundan yanaydı.(Yüreklerindeki insan sıcaklığını bütünüyle bize
sundukları)

Söz konusu o idi ki,
çoğalarak belki birgün toprağı bize dar gelecek olan dünyayı, onlardan sonra
gelenler kimse her kim..dünün artık kendine yetmeyen kıt imkanlarını sım sıkı
gözönünde tutarak; aklı; sınanmış denenmiş ve edinilmişlerin tecrübesini,
ilimi, bilimi, sevgiyi, dayanışmayı...hele hele de insan güzelliğinde kardeş
olup eldeki avuçtakini paylaşıp bölüşmeyi (acı tatlı ne varsa günü güncelinde)
hayatın adımları ilerleyen dengesine arlı namuslu sorumluluk ve ehillik sahibi
bilinciyle GÖZDEN SAPITMAKSIZIN ve canavarlaşmaya mahal vermeksizin..yaşama
tayin olmaklığı gerekiyordu..Ama orda koptu kaldı hayatı yükü altında tutan ipler..Yükü
üstüne borç alan sahipse; borsa, arsa, keş mani...Manyak film...Canavarlı
vadi...

Daldıııı ve
gitti..karma karış oldu dün bugün.Şimdi siz oturun, memleket niye bu kadar
karabasanlara kem küm.? Niye kim kime dum duma ama herkes herkese canavardan
beter trafik mrafik..? Uzak mı uzak tozlu topraklı yol kıyısı yokuş inişlerinde
"Hıııııırrrrahooooouuuu..!" mudur sesinde sılanızı unuttuğunuz..? Her
türlü huzurdan kesik devamınız olmayan bugünün dünü..Nerde nezamandan beri kayıplar
veren ziyandadır...? Mekkeden önce inancını kendi içinde aramak mıdır..? "Doğu
da batı da Allahındır..Nereye dönerseniz dönün, Allahın yüzü oradadır" ....Bakara
115 ...Varın kendiniz bulup, kalbinizle helaleşin kendinizi..

Son olarak;

 "Sizden öncekiler geldi ve geçti.Onların
kazandıkları kendilerine, sizinki de sizedir..Kimse birdiğerinin yaptığından
dolayı sorguya çekilmeyecektir" ......Bakara 141 (inönü bilmem ne yahut
değil meselesini, işler iyce kötüye gidip karıştığı oranında kafa bulandırmaya maskeleyene
 buyrulur gibi sanki)....

İnsanlığından
caymayan tüm dostluğa, sonsuz sevgiyle !

 

Seyfi
Karaca
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca