Şiir Tutkusu

Menü

Eşyanın Tabiatıyla

Eşyanın tabiatı neydi...?
Akl-i ve vicdan-i dengesinden bozulmamış dünya dönüp dolaşmalarında gelen gidenliğin güzel konuğu olaraktan kıymetini bilmekti, haddi hududu aşmazlardan kavrulup gönül kursaklarına düşen tadı doyumsuz yaşam sakinliklerinin.
Hiçbirzaman hırsa kapılmadan. Kine bürünmeden. İhtirasa kilitleşmeden. Nizah-maraz-garez- gıyabet- husumetlere silalaşmadan. Delip deşinmelere kamalaşıp, kan, revan, hüzün ve hicran kusuşmadan.
Kısırlaşmadan çölleşik- çelişik darağaçlı soy sop tüketimlerine. Yalan yanlış üreşimlerine evcilleşmeden, yıkım yakım ünitelerine üretimleşmeden...Nerde, nezaman, neyi, niçin istediğinin miktarını ve yeterliliğini birlikte paylaşım gönüllülüğünün yürek zenginliğinde besleyip büyütüp dinlendirip demlendirerek..
Eş ile..dost ile...elalem ile...dünya gözü ve gönüllülüğüyle...pırıl pırıl doğup kendini duyuran çığlıkların yerini yurdunu tayin eden analı babalı ve özgeçmişli, özgür gelecekli, bağıyla ve bağlantılarıyla dünle ve yarınla..
Sağlıkla. Sihhatle. Huzurla. Misafirhaneliği insana sakin...
Hakla..Adil. Kendine reva gördüğünü diğerine ve aynen de tersiyle, terazilerini eşkoşullu yaşam beraberliğine derleyip düzenleyerek...Bozguna uğratmadan toprağı..Azgına vardırmadan hesap –kitabı...Bezgibe vardırmadan usu ve usancı..Aşk ile inanmaların mutlu şahitliğiyle dünya –ahiretleşip utkun ve tutkun...
Hayatı alın akı yüzleşmelere çıkartmaktı EŞYANIN TABİATI...aksine değil..
Yani aksine değil; hucumkar, lutufsuz, zulumkar, bıçkınca köhneleri nevri dönenlerden bilenmiş...
Yani aksine değil; ezici çoğunlukla kesici, kıyımcı, kıyametçi, biçici, dövücü, sövücü, kapış kapış...ele aleme reva görülmeyen hep kendinceli yağma börek yarışkını..
Çünkü bu yol çer-çöplük terse teresliliktir...akarı olmayan batkın batak kokanaklıkta. Çünkü bu yol insanı yüzdeyüzün üstüne çıkarmaya kırbaçlayan kamçılaşmaların kan-ter içinde bıraktığı zalımzevalliktir...Çünkü bu yol ütüp kavurma dessaslığı k"arına hınca hıç kalıplayıp, makas aralığı insanı kalbinden kurutup soğutan buz yüzlü ölümdür..sımsısıcacıkkene yaşam cıvıltılarını nabızlar atan kanından ölüştürüp donduran.
Çünkü bu yol, hakkıyla huzura varan insana değil, insanlıktan sürgün öteye yeryüzünü cehenneme çeviren hurda harabeliklerin yedeklerine terke götürür, ki...kendi canına okuyup, geleceğin ve geçmişin kökünü kazımalara azan boy ve boyutunu aşkın heveslisini hapseden..
Misali kıssadır...
Saçları morsümbüllü bağların efil efiline dolaşık çiçekleri gibiydi kapı aralığına yatakları serili kadının..Mavi gözlerinde coşkunluğu dinmiş fırtınaları durulmuş da, berbat bir molada dinleniyor gibiydi halsiz...ki yorgun...Dudakları her soluduğu nefeslerle nutku bulanmış değirmenlere su taşıyorcasına zahmetli, yapış yapış, morarık
...Kadın bir dokunsan bin ağlamaklar işitilesi kirpiklerinin ardında bekleyen nöbetçi sağnaklara gardiyan...Hem bakıyor, hem uzaklara dalıyor, hem yağmurlar boşaltıyordu hatırladıkça ahına eyvahına dünden geçmişten.
Uzunca zamanlardan beri hastaymışım da haberim yokmuş dediydi.Kadın... Güç-bela konuşmalarında dilleri kekre kekrelere sürç-i lisanlarla lehçeli...Halbu ki hiç hekim yüzü görmedim ben. Biran olsun işimden gücümden eksik raporlu mülakaatta bulunmadım. Kan-ter içinde uyandığım günlerin sabahında bile yola düşürdüm ısrarı. Kocamın marangoz atölyesi var. Koskocaman ardiyeliğin bitişiğinde altlı ütlü yukarı katlara içten merdivenlerle çıkılabilen ve geniş salonlu...lüksün lüksü top modellik her katı ikiyüzseksen metrekareden mermer mamur malikhanemiz de yalnızca biz ikimiz...Çocuk bile yapmaya görüşüp zamanlaşamıyorduk. Koskocaman bir yanyanalığın ait olmayan uzaklığını kovalaştık durduk yıllarca. Kocam bana daha havalı mesken kurmayı planlıyordu. Ben işten her geldiğimde katır gibi evi silip süpürüp güzeline daha bir şahanelik katma peşindeydim. Atom elektiriği üreten şirkette çalışıyordum. Patronun gözdesi ve durmaksızın başarıdan başarıya artırım yapmakla yükümlüydüm...
Sonra birden kaşıntıların başladı boynumda boğazımda. Doktorlar cilt; bakım ve onarım eksikliği dediler salladılar başından. Devamında bir yıl tedavisi süren Menenjit oldum. Tam bitti derken....!
Tam bitti derken...aslında nerden bilecektim ki, esas çilemmiş başlayan... Şimdi bütün vucudum kanatırcasına kaşıntılar baskını veren İlik kanseriymişim...Kemo tedavisi gözüküyor yakın yolda...Kocam şimdilik seni terketmem diyor..Avunuyorum...Yumurtalıklarımdan doğurganlık hücrelerini alıp donduruculara depolayacaklar. Yeniden hayata dolu dolu dönersem, rahmime şırıngalayıp çocuk sahibi olabileceğimi söylüyorlar...Bilmem...Döner miyim eskilerde kalan yenime, yoksa bu son bakışlarım mı bu hastahane köşelerinde nefes soluyan ölüsü dirimle...Olur da dönersem iyileşmiş ıslah olmuş kendime, hiç değilse günde bir kaç defa yüzyüze bakışan kalbi güzelliklerde can bağım olsun...çocuklarım gelsin aynası temiz ve sakin dünyaya. İleri yaşların günlerini görmek istiyorum bu boğuk ve batık hastalıkta ölmeden...
Evdeki cam kenarı saksı çiçekleri ... bilseniz meğer onların ömrünü bile, o kadar özlüyorum ki....
Der demez, bütün suluboyalarını gelişi güzel savrulmuşluğa simsiyah etmiş bulutlar bulandı mavi gözlü, saçları morsümbüllerle dağınık, ömrü saçın savruk üzgün hastahaneler havası soluyan kadının...
Eşyanın tabiyatı neydi ' Eşyanın '...?
Sakın kendinizi yok yerlere öksüzlüğe örseleyip, ilaçsız iğnesiz uyuyamayacağınız kabuklukları üstelemeyin katmer katmer örenleşmelere koşuşan düşünüzdür diye. Siz siz olun ve sakın, dirliksize ve varlıksıza koymayın şimdiki hayatınızın yanıbaşındaki buralılığınızı...
Dileyerek ve diyerekten, hayatın tükenmez güzelliklerine...aşka...ve sevgiyle...


Seyfi Karaca.........Mart / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca