Şiir Tutkusu

Menü

Çocukluğum

ÇocukluğumHepimiz birbirinden farklı ama aynı şeyleri
anlatan hikayelerle büyürüz.Biraz da biz düş gücümüzle abartırız belki, belki de
yaşanmışlıkların yanında anlatılanlar nedir ki........ İşte öyle küçük,
sıcacık hikayeleri anımsıyorum çocukluğumda.Annemle babamın yemekten sonra
çay keyfi sırasında oynadıkları kağıt oyununu,ikisinin de ne kadar iyi vakit
geçirdikleri,birbirlerini bunca yıl nasıl sevdikleri okunan
yüzlerinden,gülüşlerinden birbirlerine takılmalarını çok iyi
hatırlıyorum.Annemin ''Üçkağıt yapma Ahmet,benim gibi dürüst oyna''
deyişini.''Bak dürüst oynuyorum kazanıyorum'' diyerek farkında olmadan
''dürüstlük hayatta en iyi politikadır kızlarım''fikrini aşılayışı dün gibi
aklımda.Hepsini bir bir hatırlıyorum ve özlemle anıyorum. Oyunun sonunda
nihayet sabırla ve heyecenla beklediğim anılar bölümü başlayacaktı. Babam az
konuşmasını daha çok
severdi.O yüzden annem başlardı hep, o da düzeltmeler eklemeler yapmak için
bazen araya girerdi. Çok büyük bir aşkla sevmişlerdi birbirlerini.Ancak
filimlerde rastlanabilecek kadar büyük bir aşkla. Uzun boylu karayağız
delikanlı daha 15 inde çıtkırıldım ama güzel muhtar kızını ilk görüşünden beri
''benim olacaksın'' diye düşündü ve hep bunun öyle olması için elinden geleni
yaptı.Babam annemi istetdiğinde dedem:'' Yaşı çok küçük hem ben onu okutmak
istiyorum'' demiş.Aslında babamı ve ailesini çok sevdiği halde o köye kızını
vermek istemiyormuş.Çünkü babamın köyü anneminkine göre daha ıssız,daha çok
çalışılıp daha az üretilen, medeniyettten daha uzak bir yermiş.Annem bunu şöyle
anlatmaya çalışırdı: ''Köyde çayın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorlardı
çocuklarım.Çorba ve evde yapılmış mısır ekmeği ile kahvaltı edilirdi.'' Oysa
muhtar dedem ailesi için hatta o dönemde arkadaşları için daha
iyi yaşam şartları sağlayabilecek ileri görüşlü bir CHP liydi. Milli şef
hayranı, ileriyi görebilen ama pek de umutlu olmayan dedem; annemi okutmak için
onu kasabadaki ortaokula göndermeyi denemiş.Ama çevreden kız çocuğu okumaz
tepkileri gelmiş.Gene de annemi okutma kararında imiş ki; annemin kabadayı
amcaoğullarından biri ''Onu okula gönderirsen ben gitmem amca.Okulda kızların
sayısı çok az onlara da iyi gözle bakılmıyor.'' deyişi ile annemin tahsil hayatı
suya düşmüş.Yine de onun için birşeyler yapmak isteyen dedem, onu kız sanatın
''dikiş ve nakış kursuna'' göndermiş. Annem de benim gibi babasına
hayrandı.Dedemin daha darbeden çok çok önce ''Bunları asarlar,bu hükümet ne
yapıyor.'' deyişini ve ardından Menderes'in ve diğerlerinin Yassıada'ya
gönderilişlerini o çocuk fikriyle algılayamayan annem; şimdi der şeyi daha iyi
anlıyordu. Köydeki imeceler ki annem onlara ''mec'' derdi ve annemle babamın
birbirlerine söyledikleri maniler ile renklenirdi hikayeler.Annemin hafızası çok
güçlüydü.O manileri bir yere not etmemesine rağmen kelimesi kelimesine
hatırlıyordu.Babam bunları sadece hoş bir gülümseme ile dinler ve başıyla
onaylardı. Babam çok seyahat ederdi. İşi gereği toplantılar için özellikle
Ankara'ya giderdi.Karadeniz Bakır İşletmeleri İşçi Sendikası Başkanıydı benim
babam.Her seyahatinden anneme ve bize birşeylerle dönerdi.Her seferinde anneme
getirdiği plaklar şimdi bile çok güzeller bence.O dönemde öyle bir romantizm
öyle bir saygı, nasıl oluyorda her türlü imkanın mevcut olduğu günümüzde mümkün
olmuyor ben anlamıyorum. '' Babanızı çok sevmeme rağmen babam fikrini
değiştirip beni babanızla evlendirmese; asla kaçmazdım.'' der annem.Babam da ona
gönderdiği pusulada kimseye varmamasını; onon da annemden başka hiç kimseyle
evlenmek niyetinde olmadığını açıkça yazmış.''Ama merak etme seni zorla
evlendirmeye kalkarlarsa düğün günü gerekirse seni helikopterle kaçırırım''
demiş. ''Sen benimsin'' ''Sadece benim'' işte şimdiki erkeklerin
diyemediği bu.''Sen istiyorsan ilelebet benimsin''. Bunu diyebilen her erkek
istediği kadını elde eder.Her şart veye koşul altında bile. Ve
nihayetinde dedem razı gelmiş ve annem telli duvaklı babama gelin
gelmiş.Problemler asıl bundan sonra başlamış. Babamın hapse düşüşü, annemin o
zor şartlarda babamın ailesi ile köyde kalışı.Annem ilk çocuğunu kocası çok
uzakta iken doğurmuş.Abim konuşma çağındaymış babam eve döndüğünde ve aralarında
aşılmaz engeller olmuş hep.Babam uzakta iken dedem annemi ve abimi geri almak
kendi evine getirmek istemiş.Çünkü henüz resmi nikahları yokmuş.Amam annem
ısrarla gelin gittiği evde kalacağını ve erkeğinin eve dönmesini bekleyeceğini
söylemiş. Kişiliğimizi oluşturan her şeyin bir duvarı ören tuğlalar gibi
tek tek sıralandığı, oluştuğu devir çocukluğumuzdur.Farkında olur veya olmayız
ama etkisinde kaldığımız olaylar veya kişiler vardır.Benim çocukluğum tek tek
nelerden etkilendi bilemem ama büyük bir kısmı babama hayranlık ve saygıyla
örüldü. Babamın kitaplığında 1967 senesine ait küçük bir ajanda
buldum.Kendi el yazısı ile anılarını bu deftere yazmıştı.Annemin onu hapiste
ziyaretleri hepsi bu küçük ajanda da kısa kısa not alınmıştı.Gözyaşları içinde
her satırına kadar okudum.Yazdığı şiirleri, olaylara bakış açısı hepsi,bu
deftere sığabildiği kadarı o kitaplıktaydı.İşte bu anıları yazmaya o gün karar
verdim.Zira babamın hayatı değil benim kıytırık hikayelerime, çok daha önemli
eserlere konu olacak kadar dopdoluydu. Uzun boyu kırlaşmış saçları,
çatık kaşlarıyla yakışıklı bir adamdı babam. Çok ağır ve oturaklı, duygularını
pek belli etmeyen; anneme hariç.Onunla aralarında öyle güzel bir iletişimleri
vardı ki, saygı ve sevgi ile sanki tek bir beyin, tek bir kalptiler.Onlara
hayranlığımı bu satırlarda dile getirmek yüzlerine söylemekten daha kolay.
Bu iki kelimeyi aynı cümlede kullanmaktan utansamda, aşka ve sevgiye
saygısıda çoktu babamın.İlk okula gittiğim günlerdi. Annem bir gün ablamı camda
erkek arkadaşı ile bakışırken yakalamış ve ablamı iyice hırpalamıştı.Akşam
yemeğinde hepimiz yerlerimizi aldık yalnız ablam yoktu sandalyesinde. ''Mine
nerde? Yemeğe niye gelmiyor? '' dedi babam.Annem bir süre sustuktan sonra
''odada yatıyor, bu gece yemeğe gelmeyecek.'' dedi.Akşam yemeklerinde hepimizin
bir arada olması babam için çok önemliydi.''Hasta mı? '' diye sordu.''Hayır, bu
gün yine o serseriye bakarken yakaladımve dövdüm'' dedi annem. ''Agladı ve odada
yatıyor.'' Bir süre suskunluk oldu. Hepimiz yemeğimizi yiyorduk ama babamın
vereceği tepkiyi merak etmiştik. '' Annen de seni bana baktığın için dövdü
mü? '' dedi babam.Hepimiz gülmeye başladık.Annem ağzında bir şeyler geveledi o
da güldü.''Git yemeğe çağır gelsin '' dedi babam.''Ben çağırırım'' dedi Rabia ve
masadan fırladı.Ablam şişmiş gözleri ve kızarmış suratı ile sofraya geldi.Yedi
kişilik aile gene akşam yemeğinde biraraya gelmiştik.Kadro tamamdı.Neşe içinde
yemeğimizi yedik.Her akşam gibi o akşam da evimiz huzur ve mutluluk
doluydu.

 


Saniye Bozlu

 
Saniye Yıldırım2 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Saniye Yıldırım