Şiir Tutkusu

Menü

Boz Belen

Atom numarası yetmiş dokuzla fenni-kimyagerlerin kayıt defterlerine kafa kağıtlanmış Aurum. Yani düşük ayarlılılığını yirmidört tamsayısından ne kadar uzaksa, o oranda gümüş, bakır, kalay, çinkolardan artık o an bulduk çaldık ne varsa madedinin damarına zımbalanan Altın denen şey Aurum.
Tuttuğu dileğin yerine gelmesi sonucu, Karun'lar kadar sahibiyken hakkında anlatılana göre hikayenin sonunda kursağına atacak yavan kırıntılara bile acın düşen Aurum zengini Lidyalı Midasın koskocaman kulakları çınlasın.
İlk yerleşik toplumun öncüsü durumundaki Mezopotamyalı Sümerler, kerpiçten ev; tahtadan saban, dumanı tepesinden çıkandan ateşi kundaklayacak ocaklar yapınca, maden döküp eritmesini ve altından kap kacak yapmasını da yine onlar insanlığa kazandırmış.
Mısır Firavun-içeleri, Anadolu uygarlıkları, Keltler, Romalı istilacılar, Yunanlı tanrı ve tanrıça yeryüzü temsilcileri, Aztekler, İnkalar....Yüzük, bilezik, gerdanlık, tuzluk, madalyon, kılıç ve kın,
tas, kupa, mücevherlik, sahanlık, heykelcik gibilerden akla geldik gelmedik ne varsa Arşimedi işin ırgatlığına ayar ölcücü kuyumcu kalfası rütbeleyip, yapıp işledikleri bu akıl alıcı, göz döndürücü ışıl ışıllarını kimselere mahil görmeksizin kendileriyle birlikte mezarlarına yosmuşlar (Kimi Türk tarihi dönemleri de bundan kısmen nasiplenmiş)
Gel zaman, git zaman... ortaçağ sonu Rönesans keşifçileriyse tıpkı haçlı seferlerini ' doğunun Alaaddin lambasından çıkmalı gökten yağıyormuş masallarıyla kandırdıkları sefaletleri evinden uzaklara düşürüp, güya oraların yere yamaca saçılı mücevherlerini kar, kış, aç; açık demeden bir an evvel sandıklamak yolunda, yok eğer ki de yıkılıp ölen olursa kutsal Kudüs'ü o mülkün sahibi haramilerin elinden kurtarmaya can feda olsun varsın ' beyin yıkamalarında olduğu gibi...
Bu amaçla güdülü Dünyanın neresi olursa olsun her ayak bastıkları yerinde sanki bütün yeşermiş hayat belirtilerinin kökünü kazırcasına, Aztekleri de, İnkaları da, Anadolu örenlerini de, Avusturalyan Oberjinlerini de, Afrika topluca anakarasını da, gemiler dolusu yükledikleri korsan köpükleri kusan cevher delisi yeni hayat tutkunlarını tepeden tırnağa son model ateşililerinden silahlandırıp,üzerlerine saldıkları insanlıktan ele geçirdikleri yenilmişlikleri bedeli ancak toz duman kusan karanlığında ölmekle ödenen madenlere kazma kürek kapatarak, yağmalanan ganimetleri yine aynı korsan gemilerinde Avrupaya, yani kendi siparişini aldıkları ülkelerine taşıdılar.
Kimileri de ham hayallerinin karşılığı yeni altınlar buldu bu çapılculukta. Kire, çamura, çaylağa, bite pireye iyi dayanıyor diye aba kumaşından günümüzü hapsalan kot takım eşyalanmalarını mesela.
Mesela bu amaçla kıyıya köşeye kurulan yeni yerleşim merkezlerini ve eğlence sektörünü. Mesela su ve ışık manzaralı kıyı yağmacılığını, kara taş elması, sıvı petrolü, katı demir çeliği, bor'u, toprağı kuraklaştıkca damlası kıymetlenen suyun kendini, yıkıp yıkıp yeniden yapılaşan çok getirili çarpık kent çölleşmesini, evleği dönümsüzleşen modern simyacıların zıkkım tohumlarına yıkıma uğrayan toprağın da kendini Altına madenlediler....Aurum'u ararken yani..
Gel zaman git zaman, eğer işin özetine gelirsek.
Türkiye bugün sıfır kontrole yakın denecek oranda bu simyacıların ağılı deneklerinden ürettikleri toprak mahsullerini tüketiyor şimdi. Kendine sağlanan ve sürüklendiği çıkmazdan ötürü gammazlayacak ülke aranan MORGUÇ kredisinin sadece yüzde üçünü kullanmışız.Bu demektir ki, yapılan anayasa değişikliğiyle gelecekte tümden tüme yağmacılığın sultası haline getirilen Türkiye, elinde geri kalan nesi var nesi yok, bol kepçe, bol greyder, bol vinç ve linç..
Taşından toprağına herşeyini yerli yabancı talancılarıyla bir olup kıtlık kırandan geçirecektir.
Bu uğurda üç nesil bunalımının üçünü de birden yaşayan toplumsal çözülmelerimiz de işin eksik yanını tamamlayan tuzu biberi olarak; yaşlılarımız artık ait olmadıkları tanımsız ve anlamsızlıkların silsilesinde her kımıltıya sığınacak insan yakınlığı arayayan perişanların azadı, gençlerimiz kendilerine sürekli kılınan tüketim eşyalaşmalarına eşkoşulu nerelisi bilinmedik özentik ve yalanlara yapmacıklı afyonlaşmalarda ordan oraya savrulma derin buluğ çağ bunalımlısı, orta yaşlılarımızsa omuzları yere yıkılı sürekli değer aşınımlarıyla düştüğü zayıflara çöktükce içe çöken hayattan, vazgeçik büzüşmeleri dengede tutmaya çalışan hallerle darmadağın..
Marşaldır, İMF' dir , AB-D japonik ÇİN veya Rus..Mason localarıdır, Tapınak şovalyeleridir...Gayrı, hangisi hangi hınzır koldan nemizi hangi açıktan kollamışsa borç-harç ve haraç verenlerin batağına saplandıkca saplandığımızdan buyana, bir zamanlar kusursuz tanzimat kalıntılı artıklardan derlemeli vitrin Cumhuriyetcisi ve Atatürkcülüğünü kendine oltalık olarak kullanan bu güçler, bugün, onların kusursuz ihmal ve haybiyeciliklerinden türeyen muhaliflik (Bölücü, yarıcı, kindar din gammazcısı, para ve malgöz oburlar topluluğuyla) gözü dönmüş militanistlerini açıktan açığa Cumhuriyet ve Atatürk değerlerine kin ve öfke kusturarak yıkım sürecini tamamlamak istiyorlar..
Hem de, Van minüt süreciyle İsrail açıklarında gemi turlattıran korsan gösterili mülteci kuşatmalarını güya yarıp kırma yutturmacalı Yuro-amerikan pansiyonerliği, hemen arkasından İsrail-Amerika fırça çekme görüşmelerini getirdi. (Ağustos ikibionada)
Bu görüşme sonrası Filistinlilerle İsrailliler masaya oturdu. İsrail tek cümleyle "Dünya durdukca bunlarla anlaşma olmaz " dedi. Onun ardından (Yuro-amerikan baskısıyla) Birleşmiş milletler İsraili suçlayıcı kararı çıktı. Şimdi şu sıralar da İsrail buna tepki olarak filistine durdurduğu inşaatlaşmayı yeniden başlattı..
Yani lafın kısası artık saklanamayacak derecede açığa çıkan İsrail Yuro-amerikan sürtüşmesine (Çünkü bunlar biliyorlar ki, eğer İsrail denen cin, eğer Filistin bağlantılı şişeden bir çıkarsa, bir daha oraya hiçbirzaman dönmeyecektir) sibopluk edilen Türkiye şartlılığı..İran açmazıyla iyce noktayı hassasa bindirip;
İşi gücü bırakmış da gece gündüz kendi bölüşülüp ayrışmazlığına daha şimdiden , has seçilmiş adamlarıyla uygun zeminler yaratmakla meşguldür....
Dışardaysa dünya güncesinde Manas –Ergenekon- Oğuz , Dedekorkut söylenceleriyle kimliğini bulan, Malazgirt dönemecinde kendine kalıcı yurt edinen, Seyh Edibali'yle nasıl hakkıyla hukukuyla hayatı insan kıymetinde dengesinde tutulurun tembihlerini alan...
Ve nihayet sevgili Atatürkle bütün bu edindiklerini köleliğe kul etmek üzereyken yeniden bulan...Medarı itibarımız ve kutlu övüncümüz, sanki üstümüze çok gelmiş olacak ki...
"Türk adlı kaldıkca buralarda bitiksin" buyruklu gelen giden sövüşlemesinin kalan kısmını da.. Sarrazin tamamlamaktadır..

Eylül / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca