Şiir Tutkusu

Menü

Bizzar Bazar

Kendini ihtiyara vermiş kır kafalı Trapatoni, Srunz..! ...dediydi. Kaybettikleri maçtan sonra öfke küpüne binip, tümtakım herkesin yerin dibine merdiveni dayalı sıcak suyu herdaim hazır soyunma odalarındaki fıskiyelerin altında fışır foşur terli sırtını suya tuttuğu sırada, büyük vaatlerle daha sezon başından şampiyon edeceğine kesin fiyat biçilen Bayern Münih'in o yılki İtalyan zerzek ve kart horoz teknik direksiyoncusuydu Trapatoni.
Trapatoni sahada bir türlü kıçını kımıldatamadığı iddasında o günkü kyıpla ilgili suçu orta üçlülerden biri olan Strunz'a yıkıp; yarısı almanca yarısı italyanca kuyruğuna basılmış kedi çıldırışlığı salvolarla ağzına geleni etrafına ayaz ederek, kırıp dağıtmıştı basın yalakalarının mikrofon mesaisi sırasında suni tenefüsle uyandırılmış meraklı sorgu saatini..
' Strunz....! Deine flasche leer was machen du Strunz...! ' ...demişti adamına Trapatoni. Sonra bu laf bütün almanların zaten İtalyanlar üzerindeki genel ön yargılarına eşdeğer olarak çenesi düşük zartlağın teki niyetiyle uzuuunca yıllar neredeyse her günün alay konusu olmuş ve dilinde dolaşmadık adam kalmayana kadar yüksek trajik reyting alınca da, markalaşıp neredeyse alman milli marşı durumuyla denge tutuşmuştu. ' kıçını çekemeyecek kadar için geçti demek Strunz' demeye geliyordu Trapatoni'nin lafı. ...veya akü boşaldı, şişe devrildi, iş bitti ..çuvalladın demek Strunz....diye bir manasızlığa geliyordu gibi de söylenebilir. Öyle ki, gün döndü, devran sallandı, Trapatoni bu tek cümlelik sağı solu toza dumana çığlıklayan laga-lugasından dolayı, yoğurt-süt reklam filimlerinde bile oynayıp, voleyi şişeden çaktırı çaktırıverdi.
Strunz; bütün bu olan bitenlerin üzerine dikkatleri iyce kendine çevirtti. Adam üstündeki yoğun kodlaşmış negatif ışınlamadan dolayı tümden şapşalladı gitti sahada. Yedeklerden ilk krampon herzaman ona giydirildi. Son maçlarda artık iş iyce laçkalaştıydı.Sadece işin filmi gereği uzatmalar sırasındaki maçlarda dakka doldurmak için teknik taktikle yedeklikten kurtulma şansı bulabiliyordu. Strunz hergün sallanık bir kayık gibi daldıkça dibe çöktü. Kafayı iyce karıştırdı. Onsekizlikler gibi saç baş kınalamaya başladı. Pankki ponki donları giydi. Dışarda içerde artık çekisi düzeni hepten şanzımanı karıştırdı..Strunz hergün iyce hayatın çekişinden çekişmesinden düştü..nitekimde sessize sedasıza kayboldu gitti. Ha bir de Trapatoni'nin ' Pil boşaldı, şişe devrildi. Çuval gibisin Strunz..! ...dediydiya Trapatoni Strunz'a.. .. Ha işte Stefan Effenberg'de hemen oralarda bir yerdeydi. Lafı duyar duymaz Effenberg, anladı ki, Strunz'un bataryası boş...Strunz iyce dünyasını şaşırıp ayakta sallanır duruma gelişini gözleriyle yakından görünce...Hemen Strunz'un evine nefes nefese kapağı atıyor...yatakta kendisini hazır bekleyen Strunz'un karısını azdırıp ayartarak senin ceryanın bende gibisinin pirizlerine takıyordu.
Durun burda bir fıkra geldi aklıma onu nakledeyim müsadeyle. Adam berbere gelip daha kaç kişi var sırada diye sorup cevabı alır almaz fişek gibi berberhaneden dışarı fırlıyormuş. Birgün böyle üçgün böyle..Ulan demiş berber bu nasıl iş oğlum çırak...! Herifçioğlu bizde kaç kişilik sıra var diye sorar sormaz fırlayıp dışarı tüyüyor. Manyak desem hiç benzemiyor...Eeeee traş da olduğunu görmedik şükür...Lan git şu dümbüğü takip et bakalım her seferinde tüyüş sırayı sorduktan sonra nereyedir...? Aynı soruş ve tüyüşün ertesi gününde adam tilki, çırak tazı...takip etmiş ve dili iki karış dışarda dönmüş ve demiş ki berbere...Usta..! Adam sizin eve daldı. Bir daha da çıkmadı...!
Buraya kadar Trapatoni..Strunz...ve Effenberg üçlemesinden ilahiyatını her sokakta milyonlarca taraflaşmanın hiçi hiçinden donuk bakışlarla insanın kendini doğar doğmaz vaftizlediği a-manyak ilaçlarla buzdolaplaşması makinasına ait booool boool futbol şirketçiliğinden küçük bir kesitti.
Dün dün değil evvelisi gün, yani haziran sonu ikibinikideki gecede, sanki Trapatoni temsili tyatraj Strunz'suz Alman'lara sanırım bir kez daha piliniz bitti.; ve kıçınızı kımıldatamayacak kadar içiniz dışınıza boşaldı. Sizden geçmiş ola bu cartayı çektiğiniz varta...dermiş gibi olmuş.
Olmuş diyorum çünkü bütün turnuva boyunca arasıra misafirliklerde denk geldiğim dakka denilecek zamanları çok da geçmeyen hiçbir kurulu ve kurgulu oyunu izlemeye değer görmedim.
Görmedim çünkü...:
Mesela Almanyadan söz açtık madem; Ülke hala Hitler zamanından kalma çapraz fişekliklerle donanıp karargahlanmış Yabancılar Yasası ayrımcılığıyla buradaki yaşayan özellikle Türk yoğunluklu göçmenliği kudurup kamçılarcasına incite kanata asimilasyona zorlamakta.
Aynı Almanya başını çektiği Yuro Birliği para birimi değiştirme ve yenileme sırasında gündüz gözüyle denecek derecede bütün zamanların hiç görülmedik gammazlığıyla ulusal paraların o zamanki değerini yarıya indirdi. Bu hal, altmış yıllık bütün savaş sonrası sendikal haraketlilikle yahut siyasal eylemlilikle elde edilen ölüm pahası insani kazançları bir anda yerle bir ettiği gibi, insanlar ilerdeki tüm geleceklerini boğazından batık borca yatırımlı dilenenlere girdapladı. Yani ekonomik daralmaların o müthiş vurgunlu sıkboğaz eden yerinden kımıldayamaz tükenmişliklere sokan zarara ve ziyana örümcekletip avladı.
Yetmezmiş gibi bütün herşey bir gecede iki..üç..ve daha fazla katlayan katmerlilikle efflasyona uğradı. Alım gücü yiten insanlar daha kolay sessizleştirilip ortaçağ kalıntısı iş ve yaşam koşulu sözleşmelere hayatını taahüt ve töhmete yatırdı. Yetmedi yerinden sökülen ve daha ucuz yuro bölgelerine ( Avrupa Birliği'nin üye sayısının artırılmasındaki tek maksat yeni üyelerin refahının artırılması değil yeni ve kolayca erişebilinir çantada keklik Pazar olmalarının yanında ortalığın balans sibobu olmaya yatak ve yardımcılık etmesiydi ) taşınarak varolan korku makinası iyce beyinlere dokunup iliklere kadar işletildi. Oysa korkuyla başlayan hiçbir niyet, yaşamı besleyip büyüteceği yere, ölüme davet çıkaran sapkınca sapık sarmaldı.
Biz var iken size gerek yok dediler ve müsade ettikleri oranda insanlara ol diyince sizi nerde nasıl ve kim olarak olmanızı istiyorsak ondan olacaksınız...öl diyorsak da hiç itirazsız anında nalları dikip, kaşığı olduğu yerde bırakıp, cartayı çekip defnolacaksınız..Hatta kendiniz olmaktan başka herşey olarak, hayattaki herşeye ( ağaca, kuşa, renge, toprağa, suya, ateşe, zamana zuhura...) ve hatta kendinize dahi hasım olup düşmanca ayrışımların takım ve ekibi olacaksınız diyorsak...taaa beşikten başlayıp deeeeeee öldüğünüz güne kadar o kafa ve kalpsizliğin ağırlığınca yorulup yozlaşacaksınız..Biz varken size gerek yok ve biz sizi nereye hangi kılık kıyafet sıfat zamir ve eylem söylemler için dilersek oraya ezilip büzüleceksiniz ve yeni bir emre kadar da oradan asla ayrılmayacaksınız...
Yaklaşık bu şekilli Alman-Fransız sözügeçerli Yuro demokrasisi, nice toplum örümceleme ve ağlayıp ağılama yüksek devlet terörizesiyle ( aile bakanlığı, kültür bakanlığı, eğitim bakanlığı, sosyal bakanlık vs.vs ) bu ince ince iğneleyip çuvallama pispasak yamalamak işini organize edip patron devletlerin kaltak kostakçılığını yapmakta. Yetmeyen yerinde bütün silahlı güçleri memur insan suratına çirkinlenip...sizde ceptesiniz para –borsa da...gibiye gelen ukelalıkla Saarzin tipi salgın köpeklerle korku dozajını daha yüksek gerilimlere taşımakta.
Ve aynı Almanya, mesela yıllardır Türk'lerin de kan-ter içinde birikimlerinden biraraya gelen yüksek formatlı Alman birikmiş kasasını Helmut Kohl, ülkeden gönderdiği her Rus askerine ağırlığınca altınsa bizden size kıyağımız olsuna sayarken...daha Angela Merkel henüz ayağının tozuyla Duvarın Arkası'ndan kurtulmuş sözümona savaş tutsağıydı. Yine aynı Alman devleti, dünyadaki özelleştirme infilakının beyin babalarından ve uygulayıcılarından olmakla, hele hele son yıllarda dünyadaki Global cinnetinin ele geçirmedik tek yöresel santikaresi bırakmayana kadar küreselliği azıp kudurduktan sonra, işi iyce çığırından çıkardı, kimin malı ve hizmetçisi olduğunu semire homura ilan etti. Diğer Birlik ülkeleriyle Japon -rus-amerikan ortakçılığını aynı maksatlara mümkün mertebe bağlı ve bağımlı şartlayarak, sosyal devletin yerle bir edilmesi bahanesine herhangi zırnık bir ödentiyi çarşaf çarşaf ülkenin resmi yayın organları denecek güdülü köpekçesi basınında manşetlerken, göçmen olarak çifte vatandaşlık hakkı ( Türklerin hala böyle bir hakkı yok ) peşin verilen ve bütün diğer sosyal hakları saklı tutulan Ruslara yıllarca sıfır faizli ev kredisi; hazır para, çoğu devlet vergilerinden muhaf tutulma gibi kıyaklar çekildi. Üç aşağı beş yukarı Alman santra merkezi bu pisipisine sinsilik dünyadaki şiddet sınırı belirsiz canlılığı daha delirgin; daha azgın, daha öldürücülüğü dipdiri tutmaya yönelik her türlü oyunun ittifakçısı ve destekçisi durummundaki Alman-fransız lokomotifli Avrupa Birliği, toplam dünya savaş silahlarının tüketiminde en başta üreten ve satan olarak demokrasi havarisi kesildiğini Futbol gibi boool bol angutlama afyonuyla şirelendirmesi yok mu...?!
Ve gelelim baştaki herkesin geberircesine birbirini kimi renklerin kulu kölesi ve kiminin azılı düşmanı olarak artık hiçbir spor içerikli sakin hayat bağlantısı bulunmayan takım takıma bütün bir hayatı üçbeş başlıkla kısıtayıp kuraklaştıranlardan biri olan Futbol'a...
Futbol bugün tibarıyla üstüne dehşet saçıcı kavgalılığın renk körü tirikosu giydirilmiş bütün bu insanlık ölümünün mezarlığını kazıyıcı dizi afyonu, popstarlık müzik medya ve diğerlerinin arasında en baş köşeci her kişi içerisine yerleştirilmiş olan tahrip mayınıdır.
Ona, insanı kendi yaşamının ilgisizi kılmak ve efendi patronun çantadaki keklikliliğine hiçbir tepki vermeyecek derecede sinip böcekleştirilmesi kodu yüklendirildi. Oysa insan sesi; soluğu, kalbi, aklı ve bütün bir insanlığını bulduğu sürece hayat anlamlıydı ve kainat sonsuzdu. Fakat Futbol tipi yuvarlanıp giden ayak altı tepiklenmelerin kafasızlığına köle düşülünce...hayatı ölüme esir peşin kabullü definlere tabutlanmış gibidir insan..
Başkasını bilmem ama ben eğer futbolsa en hakikisi Menteşe Spor'un karşılıksız bir sevgiyle kan ter içinde sırılsıklam olduğu güzelliktedir diyip, en azından bas giti çektim bu deyyus puşluk sanrısına. Sonra da stadyumun kenarında duran hayatın güzelbahçelerini vardım gittim ve doya doya deligönlüme aşkı, ziyarete sebep ettim.




 

Seyfi Karaca...........Haziran / 12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca