Şiir Tutkusu

Menü

Aşk ve Ölüm

Bazen, güzel bir kadının saçında kalır gizli.
Bazen bir bakış, bir dokunuş, bir seslenişle gösterir kendini.
Kölesi eder sarayına alanları.
İçindeki dipsiz kuyuyu bilmeyenleri cezbeder sarayın altınları.
Susadığında kaynar su, üşüdüğünde buzdan battaniye olur.
Asıl ateş söner, beşeri ateş hayallere yapar kur.
Gözünü kapatan da o olur açan da.
Söz geçiremezsin başlangıcı ile bitişi arasındaki dağlara.
Kıyamet kopsun istersin, kimse geride kalmasın.
Her derdin tek kapıya açılır, arkadaşlık eder yasın.
Cibril zembille indirmiştir bunu sanki.
Bunun adı aşk, aşkı hangi fani tatmadı ki…

Nereye gitse taşır elinde, saçında, yüzünde senin aşkını.
Suçlu olan siz değil, aşktır. Bu yüzden biri tutar aşkın yasını.
Kime gitsen ona yeminlidir bendin.
O kime gitse hiçbir iz yokken ‘’O benimdi’’ dersin.
Elinden geleni yaptığına inanmak anahtardır bu işte.
Trafik kurallarına uyman kaza olmayacağı anlamına gelmemekte.
Yaşam gibi gelmiştir, ölüm gibi gider.
Akan hayatı izlersin ya da bulursun hayatın içinde kendine bir yer.
Kimin hayatında gidenler yoktur ki.
Bin kere tövbe edersin aşka.
Bin tövbe bozulur, bir kere aşk kapını çaldığında.
Tipini önemsiz bulursun, değişikliğe gidersin şeklinde.
Ceviz de dışarıdan bir şeye benzemiyor; ama neler var içinde.
Kalbinin ağzı olsa da dile gelse istersin.
Yastığın ıslaktır.
Hiçbir haline, acına acıyıp yardıma gelmez Hızır.

Yaşarsın nasıl yaşadığından habersiz.
Güya söylenecek yoktur, sen aklıselim diğerleri keriz.
‘’Al aşkını başına çal.’’ İsyanları başlar.
Felsefe, psikoloji, metafizik aklında derin düşüncelere yol açar.
Ver dersin ki: ‘’Her şey beynin oyunu, yürüyen et parçalarıyız.’’
Hipnoz etmiştir seni, beyinden kalbe akar kımız.
‘’Kimler unutmadı ki beni, ben kimleri unutmadım ki…’’
İşte bu sözler kendini avutmanın en güzel bahaneleri.
Aşkın bir halüsinasyon olduğunu anlayınca başlar kasırgalar.
Her kasırganın içinde aşka inansan da inanmasan da o var…



Ona bağlanmışsındır, alışmışsındır artık.
Bünyene işleyen hayalleri bir kelime, bir gidiş etmiştir yazık.
Öyle yoğun hissedersin ki Tanrı’yı unutursun.
Zamanla asıl önemli tarafın tutmuştur yosun.
Yavaştan anlarsın ki aşk sadece aşk değilmiş.
Aşk; imtihan ve sınama için var olmuş bir iş.
Nefret duymaya başlayınca aşkın sesi kesilir.
İçinde bir yer yanarken aşkın üzeri tutmuştur kir.
Bir kere görsen duyguların depreşir; çünkü gözde sevdin.
İstediğin sevgi olmadı diye asıl sevgiliye duyarsın kin.
Ne insanlar görürsün görünürde hiçbir kusuru yoktur.
Hangi dünya nimeti, sahibini topraktan korur.
Hangi şöhret, hangi güzellik toprağa meydan okuyabilmekte?
Diyen var mıdır ki: ‘’Yaşlanma yok benim tenimde.’’
Aşk yalnızca bedenlerle alakalı bir mevzu ise,
Aşkı hayvanlardan öğrenmek gerekir sadece.


En güzelinin güzelliğini bile bir sivilce yok etmeye yeter bazen.
Ölünce bir kurtçuğun karnında olacaktır en yüce ten.
Ne güzellikleri ne paraları ne makamları kalır.
Toprak bir kere yar olduysa vücutta ne varsa söker alır.
Saat işler yavaştan hızlıya: Tik tak, tik tak…
Saat kefenin tellalı, saatin durduğunda bağlanır el, çene, ayak.
En başta onsuz cenneti bile istemezsin, düşünceler hep ona gider.
Farkında değilsindir, Yaratıcı isteseydi onunla dolardı her yer.
Farkına varamazsın bazı gerçeklerin perdeleri kaldırmadan.
Sen kimi seversen sev, asıl olan ölüm yanındadır her an.
muhammet candan1 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
5.00/5 Toplam verilen oy : 2
Ekleyen Kullanıcı : muhammet candan