Şiir Tutkusu

Menü

Afişteki İkili

Seyh Sait, Saidi Nursi, Marks, Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Arif Nihat Asya, Nurullah Ataç, Karakoçlar serisi, Adalet Ağaoğlu, Orhan Kemal, Halit Ziya, Fuzuli, Yunus Emre, Mevlana, Şeyh Galip, Orhan Pamuk, Ahmet Kaya,Atilla İlhan, Orhan Baba, Tarkan, Sezencik Serçecik Aksu, Ayşe Arman, Necip Fazıl, Şiwan Perver, ......ve bir dizi sarıklı sarıksız tekkeli cübbeli mafyalı...babalar....
Hiç lafı dolandırmadan kısaca ve açıkça söze girmek gerekirse, Türkiyenin çıfıtı çıkmış bütün neresine dokunsan, elini sürü sürmez dokunanı dokunduğuna dokunacağına pişman edecek olan bin bir yıkıntı çürümüşlüğünü hasıraltı etmede ve bu yıkıntılar sahiplerini sürekli iktidar kılmada çoklarının arasında iki denge unsuru atbaşı vazifesi göermektedir şu an ....:
Kürt Etnik Ayrıcılığı ve Aşiretci Cemaatci Tarikat eksenli adı çok odaklaşmalar.
Bunların ortak özellikleri, varolan tüm düzen ihmal ve çöküntülerini hiç bir akıl, vicdan, düşün ve paylaşım ..gibi öze esasa değer yaşam göstergelerini işaret etmeden ' yıkılsın da nasıl yıkılırsa yıkılsın. Parçalansın da nasıl parçalanırsa parçalansın..Veran olsun da kimin sayesinde nasıl olursa olsun... Duruma el atıncaya kadar her yol mübah. ( kaltaklık , yaltaklık, yalakalık, şiddet, silah alışverişi, afyon tüccarlıgı, şantaj....ne ararsan o derece yani ) Yeter ki şu anki isim sıfatı ve değerleriyle bu devlet bir daha insan yüzü görmeyeceği tarihlere karışsın ve onun yerine bizim cümbüşümüz tacı tahta cüppe giydirip, başına kavuk takarak türban dolasın ve yeterki, kapı eşiği muhafızlığına da gerilla silahlı badigartlar bekleşsin ' düşperestisi düşük yoğunluklu kimlik keşişme yapılanmasıdır.
İşte onun için...Yani 'Her Yol Mübah' olma günah arındırması vaftizliğinden cesaretlenerek, uzak- yakın, içeri-dışarı, özel- tüzel demeden, hayatın neresinde, kim, neyi, neleri nasıl gün sıkışması dozunda ne kadar gerekli kılıyorsa ondan her boyaya girerek...Yukardaki isimleri de bu kesimler günün şartları uyarınca ortak ortağa boooool miktarda sürer süslenirler.
Çünkü özel ittifaklarla gönüllü devreye sokuldukları efendi paşa gönüllülüğü karşısında, kotardıkları aferin payı oransalı hayatilik kazandıklarını çok iyi bildiklerinden, her seferinde sundukları hizmette en sonuncusundan esasla daha da bir kat çıta yükseltmek zorunda olduklarını da çok iyi bilmektedirler.
Malum, yıkıma dayalı bir iş için ve bu işten sonuca varsın varmasın en kıdemli payı bizzat buyurucunun kendisinin boşboğazlanacağı buldozerlik etmeye icat edildiler sonuçta.
Yani kim ol deseler..Onu olup giyinip bürünmek zorundalar...Kimi dağda aba kumaşlı kılık...topuğundan boğazına kadar martin kürtün ve barut..
Kimi şehirde, cami dibinde vaiz vaaz karacüppe ateş pahası sarılı kafa poşü ve poşet...
Çünkü her iki kesim de hayatın yok ve yoksun ağız tadısızlıklarıyla devamlı büyük özlemler içinde huzurlu, güleryüzlü, içi rahat...yarınına endişesiz ve korkusuz bakabilecekleri hayatlarına binbir korku, baskı ve ağır aşiret kopuşsuzu zincirlerle yaşamsızlığa devam yazdırıyorlar.
Daha doğmadan saplandıkları mezarsı ölümün tarafını beynine ve yüreğine işaret edip kazıyanların teker teker kulu ve kölesi olmaya HAYATI PAHASINA yeminli kabuklandıklarından...
İçin için yanıp tutruşacak kadar aslında nefret ettikleri bu boğulmadan kaçıp kurtulmak istemelerine karşın, kendilerine yenik düştükleri toplumsal üst yapı baskısını yenecek cesaret , düşün ve kararlılıkları olmadığından, gün be gün katmanlandıkları kabuğu kırıp..bir türlü aslolan kendilerine boy süremiyorlar.
İşte bu hem kaçıp kurtulma özlemi hem de bağlandıkları halkayı kıramama güçsüzlüğü keşmekeşinde (Zıtlığında) heeep toplumumuz kendinde olmayanlardan kurtuluşu umutsundu...
Taaaa up uzaklardan kendi hayatının keşfine çıktı...Ve bu saçmalık..Nazım hikmetten tutun da..Necip fazıla...Sinemadan tutun da...Mimariye. Hat sanatına...Bütün herkeste hiç değişmeksizin hepisinde hisse payı ortak ve aynıydı..
Biz onları yaşadıkları serüvenlerden ve yaptıkları süslü sanatın üstüne giydirdikleri şimşir laflı -sözlü -sazlı hokkabazlıktan...Gerçek kendileri sandık ve yanıldık..Aslında onların akşam sabah oturup.. hayata ağıt yakıp... diz döven halleriyle kendilerine bile hayrı yoktu maalesef..Tanrılaştırdık tapındık adeta dillerimize destan ettik. Çünkü bu kullaşmaktan sadece doğsa doğsa böyle kim uyuşturursa ona kölemenlik doğuyuor.
Yani bu ikili de...Şimdiki efendi beylerinin çapraz atan hızlı şilahşörleridirler.
Öyle ki, bunlara hafif şekerledikleri uykularında ordan geçen bir yel şöylece bir dürtüp dokunsa, etrafındaki bütün kımıltıları yaylım ateşine tutmaktadırlar...
Çünkü huzurları kabus delik deşikliğinde kaçak ve ayakta kestirendendir. Yani bu insan ölümlü fişekleşmekten cennet düşlemektedirler ahmakca ve her ikisi de aynı sağmalları ortakca kapış kapış ederek.
Dediydik ya ! Hep insan haysiyeti ve onurunca değer yaşam eksikliğine hasretliklerinden..Dediydik ya.. Bu güzel farkı tadıp bilmediklerinden..İçlerindeki biriken yığıntılarla dolu kabuğu kırıp ulaşamadıkları hemen çocukluğundan başlayarak ytik bir hayatı... çaldırdıklarının onları şaşkınken tümden şaşırtan beyin yıkayıp gönül köreltmesiyle...Tüm güçlerini ölümle takas etmektedirler.
Yani,
Bu ikilinin kendini tek nefeste küçük bir dokunuşa kaldırıp ölüme canlarını kötelemeleri bundandır.
Dünyada olup biten herbir şeyin kendine göre sebebi olduğu kanaatiyle herşeyin yüce Allahın takdiri ilahisiyle gerçekleştiğine inanır güya biri..Ama Atatürk Cumhuriyetini bu takdiri ilahinin dışında tutar nasıl işse ???
Bir öteki giydiği ve kullandığı suratlardan birinde halkların iç içe kardeş olması ve sınırsız toplum denen sosyolojiden ağız kullanır..Ki sevgili Türkiye, Kürdün Türkün Acemin Çeçenin gerçekten kardeşten kardeş olduğu ( birlikte altından kalkası birçok sorunu olmasına rağmen)..böyle güzelliğe binbir zorluklardan kurulu güzel bir ülkedir...'Yıkacağım..bozacağım, böleceğim, tüyüm tüyüne uymuyor..kopacağım..' kafatasçılığına çevirir bu kez işi... bu iş nasıl işise ?
Çünkü kullanmadıkları hayatın hiçbir sağlıklı kişilik ve becerilerini geliştirememişlerdir. Bu ellerini, saplantılarını, beklentilerini.. karşılığı olan güzelliklerin tersine, yıkım, kin, öfke, hasımlık, acizlik, kötürümlük, başı eğiklik, kendine yetersizlik ..gibi değersizliklerle kullanmak için donanıp, bünye ve zihin doluşurlar.
Bu ölümperverlik, daha henüz ölmeden mezarını dünyada kendi eliyle eşinerek...Zaten başkasına havale ettiği canı onun arzusu ve isteği üzere ne vakit nezaman gerekirse kolayca ve ikilemeden ölümle ödeşir.
Çünkü taaa çocukluğundan beri konulmuş hep engelli, yasaklı, perdeli, bürüncekli şartlanmalar allem kallemleriyle o hayat ona zehir edildiğinden, başka dil kullanmasını da bilmez, çünkü dedik ya anlam değeri yoktur.O sebeple de kendini yük diye bir başkası gibi taşır ve yaşar hep.
Hep ulaşamadığı güzellikleri yenilmez bir hınç, yarışçı, kudurgun, kırbaçlı koşularla, hep huzura amadeliklerde, lime lime önce kendi içinde..Sonra da kodlandığı yasaklar göstergesiyle hayatın ortasında katleder.
Koştuğu hasret; daima ulaşamadığı ama taaa doğuştan öldüğü kendinedir.
Tüm yaşamı devamlı yüz değiştiren zor işler figuranlığı ve küs bir tiyatro sahnesi piyonluğudur adeta. Şah olanların yaşam meydanlarını onlar adına küçük karelerle yerinden kımıldamaksızın onlar adına kalkanlık ve kılıç erliği yapmalarını istediğine kınlanır.
Bu yüzden ;
Acı onların en kusursuz öğün katığıdır..Ve gelen giden o tükenmez kaynaktan kullanır.
Ve her acı, her damlasını aslında bu insanların kanı ve canından demlenir. Ondan oluşan sunaklar mezarlığını sonraki nesillere kırıntısını eksik komadan nöbet devreder.
O yüzden de..Görsel, dinsel, ahlaki, sözel, yazınsal, yapıtsal, töresel, yöresel, ...Nazımdan Arife, Said Nursiden Orhan Pamuğa , Elif Şafaktan Ahmet Kaya ya....vs.vs..Herkes acı yer..Acıya uyur..Acıya beslenir...Acıya Avunur..Acıya acınır..Acıya gücenir..Acıya...Ölür..Öldürür..
Dün Fuzuli ya da Şeyh Galip ten karma derme çatma.....Şimdiyse Afişte Fethul- Metallerin Aşireten..Ahireten ..ve azza ...ve benna...çeşnisi insan diline yabancı ilahi şirketleşmesi..Kürt Kafataççılığı makamından diğer kalanını çeşit çeşit ayrımcılık ve yıkımcılık hesabına yeku yazdıran seansta..
Yuro-amerikan ve yerli işbitirici sülük-sömürüşmelerin yürüttüğü iş miktarı kazancı payıyla (Işıkcısı şakşakcısı dekorcusu destekcisi yataklıkcısı filanarın ..) ortak kurgu ve tezgah yapımında, dönüp duruyor bahtı karalara bağlı makara



Seyfi Karaca..........Kasım / 10
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca