Şiir Tutkusu

Menü

Sevgiliye Mektup (3)

 

Canım,
mektubuma başlarken selam eder, hasretle kucaklarım. Kucaklamak dedim de,
aklıma dokunmanın o sihirli atmosferi 
geldi. Hep düşünürüm, acaba vücut azalarımdan birini kaybedecek olsaydım
veya doğuştan engelli birisi olarak hayatımı devam ettirseydim ve tek bir
tercih bıraksalardı bana, akıl ve ruh sağlığım yerinde kalmak şartıyla, her
şeyimden vaz geçerdim. Gözlerimden… Kulaklarımdan… Dilimden….Ayaklarımdan… vaz
geçerdim. Hem de tek kalemde. Hem de hiç düşünmeden. Bana bir tek kollarım ve
ellerim kalsın. Bu bana yeter. Hayır, hayır bu bir şaka değil. Neden öyle dedim
peki? Anlatayım…

Şimdi çok
uzaklardasın. Özleyen insan görmek , sesini duymak ister sevdiğini. Dokunmak
ister, hasretle sarılmak ister, kokusunu duymak ister tıpkı bir annenin,
bebeğini sevgiyle kucaklaması gibi zarar vermeden, narin narin öpmek ister.

Görmek,,,
sesini duymak,,, kucaklamak,,, öpmek,,,,  biliyor musun sevgili, aslında hepsi  de dokunmaktır bir anlamda. Gözler dokunur
sevgiliye. Bakarken dokunur. Sesini duyarken de öyle. Kulaklar dokunur. Kucaklarken
de öyle.  Eller dokunur. Öperken de öyle.
Dudaklar dokunur, özlemle dokunur. Ama bir dokunuş var ki, bu saydıklarımın hiç
birinin yerini tutamaz. Kucaklarken kollarımız, ellerimiz sarıp sarmalamıyor mu
birbirimizi. O dokunmak ki,  sevgiyi
içimizde hem de hiç bitmeyen bir heyecanla hissettirmiyor mu ? İşte ben derim
ki, ben seni zaten kalp gözüyle sevmişim. Gözlere ihtiyaç duymasam da olur.
Kulaklarımda ahenkli ve o tatlı sesin hala yankılanıyorsa, kulaklarıma da ihtiyacım
yok. Elim, kolum sağlam olduktan  sonra ,
gözüm körmüş, dilsizmişim, kulaklarım sağırmış ne çıkar? Okuma yazmayı
biliyorum, geriye kalem ve kağıdı bulmak kalıyor. Görmeden de yazılır, kalp
gözüm yazdırır bana en güzel aşk mektuplarını. 
Hem biliyor musun, dünyayı çirkinleştiren bazı insanların varlığını
hissetmez bile insan. Kalabalıklar içinde yeterince yalnız değil miyiz? O
sesler ki, kulak tırmalıyor, o görüntüler ki moral bozuyor. Görmesem, duymasam
daha iyi. En azından ruh sağlığımı korumuş olurum. Dünyayı tüm güzellikleriyle  hafızamda canlandırırım ve benim yaşam
sevincim sen olduktan sonra hiç bitmez. Yeter ki ellerim ellerini tutsun, aşkım  sana dokunsun.Bir elektrik akımının
kablolardan geçmesi gibi, bu sevgi-aşk sürsün ve kesintiye uğramasın.

Geçenlerde  gencin birisi gökdelenin en üst katına çıktı,
tüm televizyon kanalları yayınladı. Evlenme teklifi yaptı sevdiğine. Kocaman da
bir pankart açmış. ‘’ Aşkım, seni çok seviyorum. Lütfen evlen benimle.’’ Ve ekledi
: Kabul etmezsen kendimi  buradan atarım!   Çoğumuz güldü geçti gencin bu haline. ‘’Çıldırmış
olmalı. Aklını bozmuş, böyle de evlilik teklifi mi olur.’’ diye. Şaşırmadım
doğrusu. O genci iki bakımdan kutlamak isterdim. Birincisi; sevgisinden emindi.
‘’Aşkım’’ demişti sevdiğine. Niyeti de ciddiydi, gönül eğlendirmiyordu,
evlenmek istiyordu. Reddedilmesi halinde atar mıydı kendisini, can tatlı gelir de
vazgeçer miydi? Orasını bilemem, göze almışsa yapabilirdi.   İkincisi,‘’Seni
seviyorum’’ dememişti (!) ‘’ Seni çok seviyorum ‘’ demişti. Ayrıntılar
önemlidir bazen. Sevmenin derecesi 
önemlidir. Abartıya kaçmadan… Ama yalın da olmamak kaydıyla. ‘’ Çok ‘’
sevmek… İşte önemli olan bu. Sadece dil söylememiş, gönlü dile gelmiş gencin.
Kuru gelir bana ‘’ seni seviyorum’’ demeler. ‘’ Çok ‘’ kelimesi olmalı içinde.
Hep bir eksiklik olur yoksa.

Sevmek dedim
de, ‘’sevmek’’ yalnız başına yarım kalan bir kelime gibi geliyor bana. Süslemek
değil de, yanına öyle bir ifade koymalıyız ki, o sevmek duygusu anlam kazansın.
Buldum ben o sihirli   kelimeyi: ‘’
Aşk’’  Aşkla sevmek… İşte sevmelerin en
yüce duygusu. Örneğin bizler yaratanı da seviyoruz. Görmeden… Dokunmadan.
..  Kalp gözüyle seviyoruz ve
hissediyoruz varlığını. Örneğin bizler, vefat etmiş bir yakınımızı da
seviyoruz. Yıllar geçse de aradan, kemikleri  un ufak olsa da, büyük bir sevgiyle, aşkla
seviyoruz. Aşkla sevmek, benim sevgimin zirve noktası orası.

Aslında
herkesi de aynı heyecan  ve duyguyla
sevemezsiniz. Kalp mi seviyor? Beyin mi? Beyin önce görüyor, algılıyor,
tümceler kuruyor. Beyinde başlıyor sevmeler. Sonrası tam bir romantizm. Aşkla
seven ise kalbimiz. Dilimizden çıkan sözler, kalbimiz kadar etkili olamıyor.
Yine yarım kalan bir şeyler oluyor. Bazen sevmeler ağır geliyor insana. Kolay
değil, bir vücutta iki beden taşımak. Bu ağırlık olmalıdır da. Seven kişi tek
değildir sonuçta. Hep iki kişilik yük taşır, kalbi iki kişilik atar. Savaşlar
neden çıkıyor sanıyorsunuz? Birbirimizi sevmemekten… Çıkar ilişkileri olduğu
sürece de çatışmalar ve savaşlar devam edecektir. Çünkü bizler sevmeyi,
paylaşmayı bilmiyoruz.

Çoğumuz dikkat
etmez bu ayrıntıya, ama ilgimi çekti de yazıyorum. Alfabenin ilk harfi ‘’ a ‘’
ile başlıyor. Bizi yaratan Allah’ımız da ‘’ a’’ harfi ile başlıyor. En
kutsalımız, canımızın parçası  annemiz,
‘’ a’’ harfi ile başlıyor. Aşk kelimesi de ‘’ a’’ harfi ile başlıyor. Rastlantı
mıdır bilemem ama, ben sadece kelimeler üzerinde değil, harfler üzerinde de
yoğunlaştım. Konu aşk olunca doğaldır düşünmek. 
Bir hususu gözden kaçırmamak gerekir, doğru bilinen yanlışlardan
birisidir aşk ile cinselliği birbirine karıştırmak. Aşk deyince, ben her zaman  cinsellikten uzak tutarım bu kelimeyi. Aşkın
içinde cinsellik olmalı mıdır? Olmalıdır ama aşk deyince cinsellik
anlaşılmamalı. Bu mantığa göre, her yaşanılan cinselliğin içinde aşk var mıdır?
Vardır. Vardır da, ne derece vardır? İşte orası bir muamma. Bizler kavramları
birbirine karıştırıyoruz.Çünkü herkesle aşk yaşanmaz. Çünkü aşk, iki bacak
arasındaki et parçasına yoğunlaşılan bir kavram da değildir. Yoğunlaşılacaksa,
kalbe giden sıcacık bir esintidir aşk. Ve bu aşk parçası da kalp olmalıdır. Salt
kadın teni değil. Cinselliği onunla bununla yaşar insan,, ama aşkı yaşamak özen
ister. Aşk, bu anlamda cinsellikten ayrılır.

Konu uzadıkça
uzar, mektup ,mektup olmaktan çıktı farkındayım. Bu mektup da böyle olsun
sevdiğim. Aşkla sevince insan, neler neler yazsa  hep bir eksiklik kalıyor. Bundan sonraki
mektuplarda buluşmak üzere hayatım. Mektubuma istemeyerek son verirken,
hasretle kucaklarım seni. Kucaklarken de dualar ederim Allah’ıma. Seni  bana verdiği için,,,seni çok sevdiğim için,,,
ve elim kolum, akıl ve ruh sağlığım yerinde olduğu için…

Bir sonraki
mektupta buluşmak üzere, kendine çok cici bak. Kokulu kokulu öpüyorum seni.Sevgimle
kal, hep bende kal tatlı aşkım.

 

 

Vecdi Murat SOYDAN

(Yaşanmamış Aşkların Şairi)

21/01/2015- Isparta

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Vecdi Murat SOYDAN474 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
5.00/5 Toplam verilen oy : 1
Ekleyen Kullanıcı : Vecdi Murat Soydan