Şiir Tutkusu

Menü

Madenci - Karanlıklarda Aydınlık Arayan Adam

*Kozlu kurbanlarına ithaf

yaşamın kıyısında...
boynu bükük bir çiğdemin külleri maviye karışırken
henüz çiçeğe değmemiş...
tomurcuklar düşüyordu arzın koynuna...
hayatın kömür kokulu zeytin gözlerinden
...
ve pas tutmuştu güneş
simsiyah günahlar yükseliyordu...bembeyaz karlar ülkesinden


iki serçenin düğününe davetliydim...
gidemedim...!
acı üstüne acı sızdı içimdeki yel değirmenlerinden
sanki düşüverecekti uyuklayan ay
kalbi kırık bir maziye kabuk bağlamış hüzün iskelesinden
...
oysa ben...!
uykusunda gezinen karanlığı öptükçe
zenci yüzümün terkisinde...
apak yüreğime saplı güller açacak
ve düş kırıntılarını toplayan güvercinler
uçacak sanırdım gözlerimin güvertesinden
.
meğer...kara ölümün gölgesine basmışım
-ki hiç yorulmamıştı ölüm öldürmekten-
yeni tuzaklar kuruyordu ecel
-ki çukursu bir uçurumun göçük sesidir o-
dumanı tüten günce küllerinden

“ölüm için biriktirdiğim ömür” uçup giderken
avucumda sarı yeleli atlar koşuyor
boncuk boncuk ter damlıyordu baretimden
kırmızı içiyordu martılar…
sahili dövmekten sıkılmış yetim bir dalganın
oraya buraya savurduğu madenci gömleğinden
...
isyan mevsimiydi mevsimlerden
saçları dağınık bulutlar kayıyordu irem bahçelerinden
cennet gülünün cehenneme...
cehennem ateşinin cennete yakışmadığın bilsem de
acemisiydim ölümün...
karaelmasla açtığım dehlizlerde boğulurken
....
her seferinde kendini bir eksiltmek için
eceline kazma vurup...bir ömür boyu mezarını kazan
madenci fenerleri bir bir sönse de...
-karanlıklarda aydınlık arayan-
ekmeği ateşten,
kömürden başka alnında kara lekesi olmayan bir madenciydim ben
söyleyin bana...!
yedi kat yeraltında,
bedeninde açılan mağara...kömür tozu doluyken
kütür kütür yanan sobaya sırtını vermiş…
hangi karanlık korkar ki güneşten
...
..
.
/...ey grizu kokulu cüce hayat...!
zamandın sen ölümden çaldığım...ben artık
düşleri bağbozumu...hüzzam gülüşleri yitik
yorgun düşmüş bir albatrosum...tütün sarısı bir ağıtta
dudakları kenetli...gözlerinin nuru bitik
donmuş bir toz bulutuyum... buzul mavisi bir sarkıtta
.
biliyorum...!
bir gün dolar helâllik heybesi
ve ölümle köşe kapmaca...toplu mezarlarda son bulur
dulların, yetimlerin göğüslerine Ağrı Dağı oturur
bizim kârımız her gün ölüp ölüp dirilmektir
günler geçeeerr...
analar ekmek teknesine yeni oğullar doğurur
.
zira...;
-bir lokma...bir can eder-
bütün kömür trenleri gün ışığına hasret gider
öyleyse çekiyorum denizinden dalgalarımı
dudaklarında unuttuğum sabıkalı 3 Martı geri ver.../

3 Mart 1992

*tahsin özmen,bez bebekler de üşür,çatım ajans&baskı
yay,ank,2006
Tahsin Özmen64 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Tahsin Özmen