Şiir Tutkusu

Menü

Karakutu Artıklığından Kalgın Felfecir

' Hilal ' diye bir televizyon...
Aslında her adımını kıyak ve katmerli akçelerle meşgul eden Akit, vakit, nakit ser-sefilli ve gafilgaflet-delalet serisinin bugünkü toplumsdal kumpaslaşması temeline binbir 'Çaresizlik' esası üzerinden TÜRKİYE ülkesini zehirli ağlarla örümcekleyenlerden herhangi birisi...
Tüm aynı maksadın sosyetik; paspal, perişani, asortik, cafcaflı, alafangik, alaturkuaz... çok çeşitli ortaklarının kör kamaştıran noktaları zaptedip, yirmidört saat nerede başlar güne; ve gün nerede yirmidördüncü saatini bitirir hiç kimselerin farkında olmadığı ayakta uyutmalara kesimlik kurbanlar gibi haddi sınırı bellolmayana devri durmaksızın zilletle dönen yağma çark adreslerinden herhangisidir bura. Herkesin malumu üzere, camdan bir duvara tezgahı kurup, asıl niyette türlü türlü işler kumpanyacılığına öğünleşmiş kendi payına düşen nasip kısmetler miktarınca dümenler çevirmektir asıl niyet ...Kanal A...B...C...D...gibilerle insanı cıscıbıldak hem maldan hem candan, hem dünden hem yarından harama kör-kötürüm kıldıkları...
Orada, yani çok az istisnası dışında bu insanı okumasız yazmasız, sözsüz sohbetsiz, inançsız ilimsiz, kimsiz kimsesiz harabeliğe tabi kılmaların baştansona insanlık alfabesini kendi kafası kuraklığına satınalmanın günboyu mesaisiyle kirleştikçe kirleşen kanallarından kuşatılmışlığın herbirinde olduğu gibi, ' senin insanlığın ömrünü kullanmaya yetmez, gel çık canından ve bedeninden, takıl bize, bu dünyada sürünsen bile, ahirette felek ile ödeşirsin alacağını ' diyip duran plaklardan bozukluklar çalmaktalar.
Artık yüksekten yükseğe büyük bağırtılarla zafer sarhoşu naralar atar gibi öyle boş buluyorlar meydan ve mahli ki, sövüp saymaların dozu azdıkça artaraktan ' bu Türkler adam kesmekten başka birşeyden anlamayanların önde gidenidir ' diye kundaktaki hayata gözlerini henüz çiçeklenmiş çocuklarına kesif bir kini temelden aşılayan doğmatik betonarme kafalı ve sırılsıklam önyargılı batılı sömürgenlerle adeta kol- koldaş ve işgal yolarkadaşlığına hercins boy-bedenlikten yalaş bulaş yoldaş misali...
Camda susmaksızın bağıran vurgularla ayıla bayıla anlatıyorlar... anlattıkça da coşup daha bir heybetleniyorlar kendi sessizliklerinden aldıkları gazlaara gelip. Anlatıyorlar ...canciğer kuzu sarması şişkebap insanlaşmak kafa yıkayıp ütüleme iyiklik güzellik şirincelerini. Dünyadan meşhur adamların l"al laflarını ve boooolca hadis-sünnet-islam sosluyorlar bu işin muhtarlığı bizden sorulura gelen zamba zumbaya. Sonra adını 'Cafe Bahane' koydukları türkçe olimpiyatlılığı Fetulhane şahanesine benzer benzer gaza geldikçe ayaklarını dünyanın toprağından kesen başı göğe ermelerin balonuyla meşke gelip, her dalga geçiminde her nevi tarafgirliğe kalabalığın kalabalığından geçilmez hallere varıyorlar star stara...dillerinden anlaşılıyor ki, sırtlarında ısmarlanmış çeşit çeşit numaralık format...İşin ucu Yoro-amerikana gidiyor...
Atması tutması zirzibil olan şeyin hedefinde Cumhuriyet ve Atatürk var. ( şimdi cemi cümlesinin oartaklaşa tepesine üşüştükleri hesaptan)...proğram sahibi bu kesimin starlarından kara cüppeli, oyalı boyalı cins yüzük ve küpeli. Siyah mı siyah talibi Esra diye biri var...' Ben Türküm demekten çok hoşlanmıyorum kendime, müslümanım demek kafi derecede yetişir.' diyor....Aslında kocaman bir küfür bu...kendi kendine söylenmiş gibi sanılsa da ' ben Türküm diye onurlanan herkese savrulmuş saçılmış sonsuz bir öfke birikimi...Çünkü dünya sömürgenleri tam da bunu istiyor : Kendinden iğrenecek derecede hayatını efendisinin kullanımına teslim etmek..Siyahın tutuklusu esra, aslında kendine buyrulan işi görüyor.
Proğram sahibi bir doktor...Çocuk doktoruymuş ama, o işinden ziyade belki ömrünün çoğu bölümünü bu karargahların sımsıkı silahşörü olarak 'eli kalem tutanlardan ' yerine kullanmış..Senai Demirci...milletlerarası olmanın faziletini sapır supur ballandıranlarla kızağa çekiyor uzun cümleler kortejinde Senai...ve lafın sonunu ' ...ne demek damarlarındaki asil kanda mevcuttur-demek..? bunu böyle söyleyen herkes faşo'dur...( faşisttir demeye güya jargon kesip sol-sağ yapıyor )...Senai'nin yanında proğramın iş ortağı 'The İmam' filminin özgün müzziik karma çevirmeni birbaşka abidikten star var...
Senai'nin zaten e baştaki maksadı burasıdır...yani tıpkı aynı maksada batı sömürgecilerin keskin mayınlar gibi besleyip bize karşı bizdenmiş gibilerini bileyip üstümüze saldığı benzerlerinde olduğu gibi işin özeti Türkiye'dir hedef..Atatürktür..Cumhuriyet ve Türk insanının birlik ve dirliğidir..., geçmişin intikamcı tugaylığına tosunlaşıp uluortalara şunun bunun BOP ortaklığından çevirme dümenden zıplayıp hortlayarak...
'........damarındaki asil kanda mevcuttur özdeyişini Atatürk'ten başkası dilendirmediğine göre, ...Faşoymuş, Senai' ye göre sevgili Atatürk...
Yine aynı kanalda (hilal), tıpkı A, B, D....yahut, bir, beş, yedi , yahut; tren hattı, samanyolu, şow-star filanlarda yarışırcasına hasbihal olduğu gibili, ...' eğer beğenmiyorsa insan, geçmişinden dilediği kısmı canı nasıl ve nezaman istiyorsa öylece çöpe atabilmeli ' ...diyor ve kendisinin kimi geçmişte dıngırdattığı teraneleri çalıp söylerken bugün midesinin kalktığı ve sahiplenmek istemediğini akla ve mantığa yatırmaya çalışıyor bağıra bağıra...kendine örnek olsun diye de Necip Fazıl'ın kimi geçmişte yaptığı işleri sahiplenmemesini ortaya fişek gibi sürüyor...Işılak, Uğur adıyla bir diğeri.
Bütün bunlara çok derine inmeden belki çok şık ve okkalısından bir cümlelik birşey sallayıp, alın kullanın denilebilir ammmaaaaa...
Ulan...! Diyesime geliyor ki, ulan...!
Atatürk'ün bahsettiği şey, karınca sürülerinin yahut yeşil başlı ördeklerin tünediği kendi cinsine tabi olma birlik ve dirliğidir..Mehmet Akif 'i hatırlayın..Hani yerine göre dillerden düşürmediğiniz Mehmet Akif'i...Eğer yalnızca sözkonusu olacak olan İslam'la kimlikleşip kendi kendine k"afi gelmek olsaydı, Akif Mehmet niye Türkiye'ye Mısır'dan dönmek için can atmaların ihtiyacını duyacaktı...? Abdül Hak Hamit Tarhan'ın ESKİCİ' sinin öykülendiği yer Arap diyarı müslüman bir ülkedir...İnsanın kendine olan özlemi olmasaydı, Makber ağıdı doğar mıydı saçaksız köksüz evsiz barksız yürekten...? Üstelik İstiklal'in marşı, binbir soysuz işgalciyle işbirliği yapan Arap kundakçılığının verdiği eziyetlerden doğan sancılarla Mehmet Akif'in insan yüreğinde közlenmedi mi..?
' Büyümek için, hiçbirzaman kimsenin karşısında boyun büküp, alçalarak küçülmemelisin. Ve bütün büyük mesafeleri yürüyüp giden yollar, biline ki küçük adımlarla başlar...' ...diyen Atatürk bizzat kendisi iken...ve yine ' yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır özdeyişiyle, başı sonu belolmayan sonsuz bir zamanı işaret ederek, daima insanı yarına ve kendine sahip çıkmalara emanetle, buyruksuz, sorumlu, engelsiz, takıntısız, elkonulmamış doyumsuzlukla ve özgürce ileriye yönelik güzel günleri Gençliğe Hitabeyle işaretleyen Atatürk iken...
Böylesi boydan boya hür doğup hür ölmenin bal tatlılığında sinekleşerek bu güzel ülkede hep küçük işler çıkarlılığına pusuya yatanların kafasından mütahitleşip basmakalıplı yapılaşmalara çırıl çaylak üreyenlerin dilinde bugün adı FAŞO diye sağlı sollu şarampol şaraplayanların eğlencesi durumundaysa Atatürk ve Türklük...... ve özellikle satılık adamlara bel bağladığı üzerinden irin sağmalını tedarik ediyorsa doymak kanmak bilmez kan emici Kapitalizm...
Faşizm...kapitaliz'min herkalem boyutunda kul olmalarından türeşli eli kan doğrayan sapısilikliliğinin en üst boyutuyduysa...
Gitsin biri...Bilmediği Kapitalizm'i yahut para kölesi godoşluktan doğma hakiki faşizmi anlatsın da, iyce bellesin kendini Senai ve gibi gibileri...gitsin biri, geçmişini şık olmamış diye beğenmeyip çöpe atanlarla...esaretten kurtuluşunun adına, pispasak kanallardan insan uyuşturmak için ana avrat düz giden elalem uşaklarıyla, bugünkü yarınımızı şimdiden açıktan açığa ipoteğe bağlamaya can atan Yeni Anayasa'cı, bölücü-yarıcı kulcu köleci çok ortaklı limited- şirket siyaset ve bilimuma gitsin de desin ki, siz o dünü bugünüymüş gibi bilip söyleyen, hitabedeki ihanet ve hıyanetin kaçıncı boy ekran, karakutususunuz...!?
......
Yazmaktaki maksat...bir düşüncesi olmalı. Bir fikri. Zamanaşımına uğramamış bir insanı. Çöpleşmemiş hayali. Bıkıp usanmamış utkusu. Hayat veren tutkusu. Yaşama bağlı deli gönüllülüğü. İnsan yürekliliğinde sevgisi. Saygısı. Hoşgörüsü. Evi. Aşk ile tüten yürek ocağı. Dönüp dolaşıp her bir uzaklıktan bulacağı kavimi, kardeşi, sevginin anayurdu olmalı...Gerek şiirin, gerek manzumenin, gerek türkünün, gerek şarkının, gerek nesirin, gerek makalenin, gerek sade bir selam dahi olsa...karşılığına değecek olan duyan seslenen dünya güzelliği olmalı yazmaktaki maksat...Biz bu güzelliğe değer dedik..ve öyle sanıyorum yalnızca bize göre değil, bütün olanlarının içinde en güzelini MENTEŞE KÖYÜ SİTESİ diye adlandırdık...ki, bu serüven, milli manevi tüm kutsallıklarla menteşeli çocuklar dünyaya doğup büyüdükçe de, böylece sürüp gidecektir; saf inancımız, tertemiz öykümüz, kendimiz kadar biz tabiatından sevecen ve insanlık kadar öp öz zamana özdeşik...Bunda emeği geçen sevgili İbrahim kardeşimiz başta olmak üzere, hepinize tükenmesiz sevgiyle

Seyfi Karaca............Haziran /12


 

Seyfi Karaca............Haziran /12
Seyfi Karaca4058 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı : Seyfi Karaca