Şiir Tutkusu

Menü

Ahlak

AHLAK



Ahlak. Sahiden nedir ahlak? Hiç düşündünüz mü? Günlük hayatta sıklıkla
duyduğumuz fakat tam olarak ne olduğu hakkında kafa yormadığımız bir
kavram öyle değil mi? Sokakta yürürken mini etekli kıza “Şıııt yavrum
benım!” diyen mi ahlaksız yoksa yemekte geğiren mi? Bu davranışları
yapanlara ahlaktan yoksun olduğunu belirtmek için “Ahlaksız” diyoruz.
Ahlaksızlık bir eylem biçimi. Siz hiç durup dururken birisine “ Hey
sen ne kadar ahlaksızsın.” Dediniz mi? Eğer ruh sağlınızda herhangi
bir problem yoksa dememişsinizdir. Evet, ahlak eylemde saklıdır. Bir
insanı ahlaka uygun veya ahlaka uygunsuz olarak nitelendirebilmeniz
için öncelikle karşıda ki insanın bilinçli olarak bir eylemde
bulunması gerekir. Peki, her türlü eylem olur mu? Hayır, sadece
bilinçli yapılan eylemler. Mesela alt ranzada yatan arkadaşınız gece
horluyor ve sizi rahatsız ediyor. Bu kişinin yaptığı horlama eylemini
“Ahlaksız” nitelendiremeyiz. Çünkü eylem bilinçli olarak yapılmıyor.
Fakat kişi horlamasından etrafındakilerin rahatsız olduğunun farkında
bunu bildiği halde doktora gitmiyorsa ve hiçbir çaba sarf etmiyorsa
işte o zaman ahlaka aykırı olarak nitelendirme yapabiliriz. Peki,
doğanın ahlakı olur mu? Hayvanlarda bulunur mu? Yahut bir ağaç size
ahlaksızlık yaptı mı? Ya da ahlaksız bir tavuk veya dağ görünüz mü?
Tabi ki de hayır. Nesneler, olaylar, durumlar; ahlaka uygun veya
ahlaka aykırı olarak nitelendirilemez. Ahlak sadece ve sadece
insanlarda bulunur. Kısacası ahlakın konusu bilinçli insan
eylemleridir. Buraya kadar ahlak tanımına biraz yaklaştığımızı
varsayıyorum.

Peki, bir kişiyi “ahlaksız” olarak neden nitelendiririz? Ahlak, her ne
kadar eylem biçimi olsa da ahlaksızlık kişiye veya kişilere yüklenen
bir terimdir. Bir kişiyi ahlaksız olarak nitelemekle, uyulması
gerektiğini düşündüğümüz bazı kurallara uymadan hareket etmeyi
alışkanlık haline getirmiş olmayı kastederiz. Kişiye “ahlaksız” derken
aslında bir eyleme yönelik değil de kişinin huy, karakter ve
kişiliğine yönelik bir saptamada bulunuyoruz. Bu anlamda kişinin
ahlaktan yoksun olduğunu dile getiriyoruz. Kötü huylu, Kötü
karakterli, Zayıf kişilikli anlamına getiriyoruz. Bir kişiye “ahlaklı”
derken de bunun tam tersini düşünebiliriz.

Artık ahlak’ın ne olduğunu az çok anladık. Şimdi net bir tanım yapalım
elimizden geldiğince. Ahlak, insan eylemlerinin (Bilinçli olmayanlar
hariç) doğru ve yanlış gibi değer ölçüleriyle ifade edilmesini mümkün
kılan yargı, tutum, davranış, ilke ve kurallardır.

Peki, ahlak günlük hayatta bazı kelimelerin yerinede kullanılıyor.
Mesela erdem kelimesi sıkça kullanılmaktadır. Peki, nedir bu erdem?
Erdem, ahlaken değerli görülen bir durumun gerçekleştirilmesi için
kişinin sahip olması gereken yetenek, beceri, kapasite ve
yeterliliklerdir. Örneğin bir kimsenin dürüst olması ahlak bağlamında
olumludur. Bunun eyleme dönük hali ise erdemdir. Yani erdem, kişilik
özelliğidir. Ama bu özellik ancak eylemler vasıtasıyla görülür. Yani
bir insana yardımsever diyebilmeniz için bir eyleme şahit olmalısınız.
Şahit olmadığınız bir yardımseverliğe rağmen kişiye yardımsever
diyemezsiniz. Aksi şekilde yardımsever diyemediğiniz gibi yardımsever
değil de diyemezsiniz. Yardımsever olması için eylemde bulunması
gerek. İşte erdem de böyledir ve kendini eylemde var eder.



Ahlakın çeşitleri ne demek? Sıkça duyduğumuz söz öbeklerden birkaçı da
“Türk Ahlakı” ,”Yunan Ahlakı” ,”Hıristiyan Ahlakı” “Avrupa Ahlakı”
gibi birçok ahlak çeşidini günlük hayatta sıkça duymuşuzdur. Buradaki
amaç ahlak sözcüğünün ilişkilendirildiği toplum, grup veya kurumun
davranış kuralları bütününe gönderme yapar. Yani Türk halkının
davranış kurallarının bütününe “Türk ahlakı” denirken Fransız halkının
davranış kurallarının bütününe “Fransız Ahlakı” denilerek ahlakı
anlamda gururlandırmalara gidilmiş ve çeşitlendirme yapılmıştır.

Betimsel ve Normatif Ahlak

Betimsel ve normatif anlamada ahlak tanımları sıkça kitaplarda
rastlanmaktadır. Betimsel ahlak anlayışında bir toplumun ahlakından
bahsederken, uyulması gereken kurallardan değil, uyulmakta olan
kuralları bahsederiz. Bu nedenle böyle bir kullanım tasvir etme
işlevine sahip olmak anlamında betimseldir. Normatif ahlak anlayışında
ise uyulması gereken kurallar düşüncesi vardır. İnsanlara uyma
talebinde bulunmak anlamında kullanılır. Normatif Ahlak Anlayışında
uyulması gereken kurallar vardır. Normatif ahlak anlayışında hırsızlık
kötü olarak nitelendirilir. Hırsızlık yapma diye kural konulur. Eğer
hırsızlık yapılırsa kötüye yönelmiş olunur yapmaz ise iyiye yönelmiş
olur. Dolayısıyla normatif ahlak anlayışında ahlak kuralları, doğru ve
iyiye yönelmiş eylemi talep eden kurallardır.



İki tür akıl: Pratik ve Teorik

Filozoflar öteden beri, insan aklının iki yönünü birbirinden
ayırmıştır. Bunların birincisi teorik akıl olarak isimlendirilir ve
nesne ve olguları seyretmeye, karşılaştırmaya ve bağlantılandırmaya
karşılık gelir. Teorik akıl, nesneler ve olgular üzerine düşünür. Neye
inanılması gerektiğine karar verir. Pratik akıl ise ne yapılmasına
karar verir. Pratik akıl, amaçlar ve hedefler koyar, projeler üretir,
bu amaç ve hedeflere nasıl ulaşılacağını belirler. Pratik akıl
eylemleri yönlendirir. Kısacası teorik akıl: Aklın, nesne ve olgular
hakkında neye inanılması gerektiğiyle ilgili yapılan düşünmeyi
gerçekleştiren yönü. Pratik akıl ise aklın eylemle ilgili düşünmeyi
gerçekleştiren, ne yapması gerektiğine karar veren yönüdür.

Peki, ahlak kurallarının kaynağı nedir? Bu kuralları kim koydu? Yoksa
bu kuralları hep var mıydı? Öncelikle ahlakın doğadan ve olgundan
kaynaklanmadığını söyleyebiliriz. Bal yapabilmek için tüm çiçeklerden
polen çalan arı ahlaksız değildir. Eğer insanın değerlendirme
özelliği,yani ahlaki yönü ve boyutu olmasaydı,bir insanın bugün vahşet
kabul ettiğimiz herhangi bir eyleminin vahşet olduğunu söyleme imkanı
olmayacaktı. Dolayısıyla ahlak insanın ürünüdür ve insana bağlıdır.
İnsan ilk olarak ahlaka çocukluk yıllarında tanışır. Ailesi veya yakın
çevresi tarafından doğru ve yanlış ona öğretilenler tarafından
öğretilir. Bu doğru veya yanlış kişinin ailesine yakın çevresine
bulunduğu ortama ve topluma göre değişebilir. Sokakta büyüyen bir
çocuk ile aile ortamında büyüyen bir çocuğun doğruları ve yanlışları
farklı olacaktır. Bu sebepten dolayıdır ki ahlak anlayışları da farklı
olacaktır.

Doğduktan sonra bulunduğumuz ortama göre ahlak kurallarıyla karşı
karşıya geliriz. Bazılarımız bu ahlak kurallarını ilerleyen yaşlarda
kendi içinde sorgulayarak kabul ederken bazıları ise sorgulama
yapmaksızın kabul etmektedir. Hiç kabul etmeyenlerde tabi ki
olacaktır.

Ahlaki yargıları insan kendi oluşturmadan önce toplumdan öğrenir. Daha
sonra sorgular. Arzu ederse kendi içinde değerlendirip sentezleyerek
ortaya kendi ahlak yargılarını koyabilir.



Ahlak ve Etik aynı şey midir?

Etik sözcüğü ile ahlak genellikle birbirinin yerine kullanılır veya
yan yana sıralanır. Peki, nedir etik? Kökeni yunanca olan ethos
kelimesinden gelir. Alışkanlık, töre gelenek ve görenek anlamında
kullanılır. Bazı kitaplarda ortaya konulmuş süregelen kurallar olarak
da tanımlanır. Etik, ahlakı konu edinen bir derin düşünme
faaliyetidir. Etik düşünme, sadece filozoflara ait değildir. Ne
yapmalıyım? Sorusu sorulduğunda herkes etik düşünür. Genel olarak
baktığımızda etik ile ahlak birbiriyle eş anlamlı olarak
kullanılmaktadır. Ahlak sözcüğüne eş anlamlı olarak kullanılan sadece
etik sözcüğü değildir. Huy, seciye, tabiat, fıtrat, yaratılış, hulk
kelimeleri de ahlak anlamına gelir.

Ahlakın dili nasıldır?

Ahlakın dili olguları ve nesneleri betimlerken kullandığımız dilden
farklıdır. Ahlakın dili, diğer normatif sistemlerin dili gibi yasaklar
izin verir veya buyurur. “Çalmamalısın” der. Ahlaki sorumluluk tam da
burada devreye giriyor. Kural önceden kişiye bildiriliyor.
“Çalmamalısın” Fakat kişi bu kuralı dinlemez ve çalar ise ahlaksız
olarak nitelendiriliyor. Yani kişi iradesi ile sorumluluğu üstüne
alıyor. Ahlak kişiye seçenekler sunuyor. İyi veya kötü. Kişi birini
seçiyor ve seçtiği seçeneğin sorumluluğunu üstüne alıyor.

Ahlak ile ilgili bazı görüşler var. Şimdi birazda onlara bakalım.
İnsan eylemlerinin, aynen doğa olaylarındaki gibi doğal süreçlerle
belirlendiği savunan görüşe belirlenimcilik denir. Bu görüş insan
eylemlerini doğa olayları ile açıklar. İnsan eylemleri insanın
etrafındaki olaylara, sinirler ve beyindeki fizyolojik yapısı
çerçevesindeki tepkilerden ibarettir. Bir diğer görüş ise
öznelciliktir. Ahlaki yargıların kişilerin duygularına bağlı olduğu,
salt o kişiye ait olması nedeniyle doğru veya yanlış olmayacağını
söyleyen görüş. Evrenselcilik ise bazı ahlaki yargıların herkes için
geçerli olduğunu savunan görüş.

Özetlersek Ahlak, insan eylemlerinin doğru ve yanlış gibi değer
ölçüleriyle ifade edilmesini mümkün kılan yargı, tutum, davranış, ilke
ve kurallardır. Etik ise, ahlakı konu edinen derin düşünme
faaliyetleridir. Ahlak insan eylemlerini konu alır. İnsan eylemlerinin
iyiye yönelmek için uyması gereken kuralları ortaya koyar. Ahlak
zorunlu olarak özgürlük düşüncesini içerir. Özgürlük ahlakın
koşuludur. Ahlak bir yandan bireyin eylemlerinde ortaya çıkar ve
bireyin istemesine bağlıdır. Ancak diğer yandan sürekli toplumsal bir
temele dayanır. Ahlak düşüncesi ve yapısı, doğumla katıldığımız
toplumda hazır olarak vardır. Ahlak, pratik aklın ürünüdür. Pratik
akıl, neye inanılması gerektiğine karar veren teorik aklın aksine,
hangi eylemde bulunulması gerektiğine karar verir. Pratik akıl, değer
yargıları üretir ve hedefler belirler.

Ahlak, kurallar koyduğundan, insanları sorumlu kılar. Ahlaki
sorumluluk, özgür olduğu kabul edilmeden anlamsızdır. Ancak irade
özgürlüğü, çözümü kolay olmayan bir sorundur. Bir yandan insanın seçim
yapmakta özgür olduğunu savunan irade özgürlüğü taraftarları, diğer
yanda da insan eylemlerinin de doğa olayları gibi doğal nedenlerle
belirlendiğini söyleyen belirlenimciler vardır. İnsanın özgür olduğu
düşüncesi bazen öznelcilik denen, her insanın kendine has ahlaki
doğrular yaratma kapasitesinde olduğunu söyleyen bir görüşün gerekçesi
olabilir. Ancak ahlaki yargılar, daima herkese yönelmiş taleplerdir.
Evrensellik adı altında sunulan herkese yönelmişlik düşüncesi,
kültürel görelilik iddiasıyla eleştirilir. Ahlakın kültür ürünü
olduğunu, dolayısıyla her kültürün kendi kendi doğrusunu ürettiği
iddiasıyla ortaya çıkan kültürel görelilikçilik, nihayetinde tek tek
kişilerin ahlakını toplumun ahlakı karşısında savunmasız bırakır.
Etiğin çözmesi gereken en önemli bir sorunu, iyiye yönelmişlik
sorunudur. Felsefe tarihi pek çok iyi tanımı yapmıştır. Bedensel
hazlar, entelektüel hazlar, mutluluk gibi en yüksek iyi iddiaları
yanında evrensel bir ahlak yasasını istemenin iyi olduğunu da bu
çerçevede ortaya konan görüşlerdendir.





TEOMAN ALİ GÜNEŞ

DİPNOT

Makalenin yazımında birçok farklı kaynaktan yararlanılmıştır.
Adalet Meslek Etiği/ Yrd.Doç.Dr.Elif Uzun
Teoman Ali GÜNEŞ14 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
2.5/5 Toplam verilen oy :
Ekleyen Kullanıcı :