Şiir Tutkusu

Menü

Bir Gize Uyanış

Beyninde dolaşan sorulara

Yanıt

Kalbinde çarpan aşklara

Kanıt

Değilse yaşadıkların

Hükmü tarihtir artık

Kanla yazacakların



UYANIŞ



I



Biliyorum

Üzerimde yükselen bu gökyüzü

Asırlardır bulutu ve yağmuru

Bağrında taşıyan bu gökyüzü

Sabırsız



Biliyorum

Üzerinde dolaşıtığım bu yeryüzü

Beni bağrına basacak olan bu toprak

Sessiz ve telaşsız yürüyüşümden

Rahatsız



Yer ve gök

Hava ve toprak

Nicedir bir insan kılığında yaşayan

Emsalsiz kayğısızlığıma

Misli görülmemiş bir ceza

Biçecek



Kendimi

Gece ile gündüzün bitiştiği çizgiden

Gece ile gündüzün ayrıştığı çizgiye

Mahkum edişim

-umarım sanmıştım-

Yanılsamaydı

Şimdi apaçık bilinen günahım

Bütün mazeretlerimi unuttum

Zehrini emerek beslendiğim yalnızlıklar

Güneşten sakınarak gizlediğim gövdem adına

Bir yalın hakikat olarak

Yeniden doğuyorum sabır taşından



Aşklar ve acılar ağırlasın beni

Umutlar ve düşler

Döktüm gizimi

Tarihim kalmadı

Geri döndüm ve seçtim

Bu serüvende ben de varım

Yazgıma razıyım

Yatağını şaşıran ırmaktım belki

Gölgesini yitiren gezgin olmadım



II



-Kuyuya atılan bir taşın

Geri dönmeyecek yankısını bekleyerek

Harcanan ömür

Irmağın ve rüzğarın yabancısı

Dağların tedirginidir

Ki ancak

Vadilerin ezberlenmiş kıvrımlarında

Ve asırlık sukunetlerde teselli bulur-



Dağların

Irmakların sırrına eriştim

Sustum ve rüzğarın dilini öğrendim

Yanıtı gizlenmiş sorular sorandım hep

-Varolmak var kılmaksa eğer

Neden kanla sulanıyor toprak-

Neden diyordum

Neden

Neden

Lanetlendim bu yüzden

Münkir sayıldım



Acılar ve çığlıklar çekti beni

Kanın izini sürdüm

Bir Karmat Dai'sinin

Şahmaran zehriyle efsunladığı yüreğime

Geceyi ve zulmü boğacak

Ateşten ve sudan

Bir gövde yarattım

Ve artık

Çeliği eriten direncim

Aşkı yeşerten inancımla

Tanınmak isterim



Çünkü ben

Gözbebeklerimdeki karanlığı yıkadım

Avuçlarımdaki çakıl taşlarına

Birer birer

Yeryüzünün bütün lanetlilerine

Nöker bildiklerime pay ettim

Tükenen sabrım

Dinen öfkemle

Yaşamak ve yaşatmak hakkı için

Haykırdım

Erdem isyanda saklıdır

Erdem isyanda saklıdır



III



Yoksul ve yoksun bırakılan da bendim

Bu yüzden lanetlenen de

Çünkü konuşmamak koşuluyla dilime

Görmemek kaydıyla gözlerime bağışlanmıştım

Çünkü sağduyumun ve sessizliğimin emrine uyup

Buyuranından başka dost

Görevimden başka iş edinmediğim için

Yaşamakla ödüllendirilmiştim



Acının hüznün ve yanlızlığın

Rengine boyanmış dört mevsimi

Kum tanelerinin telaşıyla yaşıyordum

Boynumda imal tarihim ve seri numaram

Elimde güneşten yararlanma iznim

Cebimde metal çadırlara manyetik kahırlara

Piramit desenli

Giriş-çıkış kartlarımla

Kentin dokusuna uygun düşmeyeceğim

Semtlerden uzak durarak

Suratıma her bakanın

Normal bir antropoz olduğumdan kuşku duymayacağı

Sıradan sönük bir bakışı ısrarla taşıyarak

Bir sukunet halinde yaşıyordum



Yasakları çiğnemeden

Dengemi bozmayıp sıramı aksatmadan

Mazi hal ve istikbalde

Sukute davet makamlarla

Daralmış mekanlara resmedilecek gövdemi

Talimatlar eşliğinde

Tatbikat alanlarına taşıyordum



Zamanın

Parçalanan bünye

Dağılıp savrulan organlar

İnsanlığın

Çöküşe doğru kasri meyil devinimi

Kendine son arayan bir hikaye

Olduğuna şaşıyordum



İstilacı yanıtlardan müzdarip

Tahripkar beynimle

Yürekte sıkışan aşklar adına

Betonların örtemediği topraktan

Ve saçlarımı tarayan rüzgardan

Aldığım cesaretle

Nerede insan orada isyan çığlığıyla

Hükmedeni hükümsüz kılacak

Sorular çoğaltıyordum

-Bu beden ve bu ömür kime zimmetli

Kim için ve neden yaşamalıyım

Lutüf diye dayatılan bu zulmü-



IV



Gezgin oldum bir zaman

Çıplak ayak elde asa

Durdu duracak bir yürekle

Yollara vurdum kendimi

Dünyaya sırtımı dönüp

Araladım gecenin zifiri karanlığına açılan kapıyı

Yıldızları gözledim

Rüzgarı dinledim

Issızlığa gömülmüş ayışığıyla söyleştim

Son kez baktığım ceylanın

Gözlerinden şavkıyan lanetin

Hakettiğim günah olduğunu bilerek

Gölgemi dağlarda

Sesimi çağlayanlarda bıraktım

Her gece kendi okumla yaralanan yüreğime

Melhem olsun diye

Bulutlardan günışığı dilendim



Kuluk sıfatını haketmek için

Sırat belleyip

Yere serdim insanlığımı

Sürdüm azap diyarlarına kendimi

Kölelere karıştım

Kendimle yarıştım

Cefa çektim

Sefil oldum

Yargıç ben suçlu ben

Bir sırdaş gibi sarılıp hicrana

Gönüllü sürgün oldum

Ruhumu arındıracak nehir

Gövdemi gizleyecek bir şehir aradım



Hıçkırıklarımı çığlığa dönüştürecek

Sur diplerinde biriken ahaliyi umursamayıp

Suratıma kapanan kapıların sırrını anlamadan

Tapınaklar aradım

Putlar

İkonolar

Ayinler

Beynimde uğuldayan karanlık sözler

Sırtımda kabaran kırbaç izleriyle

Bir sığınak bulmak için harcadığım ömrümü

Mahşerin gizi sandığım

Vebalimle teselli ederdim



Zaman tükendi

Sura üflendi nefes

Yay gerildi

Hevesle donandı ok

Ricat hallerim müstesna

Tepeden tırnağa isyan menzilindeyim



V



Işığa yabancı

Renklere düşmandım

Varlığımdan tereddüt eder

Ruhumdan hicap duyardım

Bana kuçak açan bu dünyaya

Kapardım da gözlerimi

Kabirde çürüyecek bedenime

Lamekan cennetler bulabilmek için

Dara durur

Çile çekerdim



Aah...

Benim takatsiz bahtım

Aah...

Mecalsiz kalbim

Sığındığım bütün tekkelerden

Edindiğim sabır taşları

Mürşid bildiğim şehlerden

Kuşandığım karanlık ayetler

Ne tesselli oldu

Azap dolu ömrüme

Ne sızılarımı dindirdi

Perde düştü

Gün vurdu

Kendimden bile sakladığım

Kabuk bağlamış yaralarım

Yeniden soyuldu
A. GALiP5 şiiri bulunuyor
Paylaşabilirsiniz:
4.50/5 Toplam verilen oy : 2